5 Fotoğraf ile Bilmediğim Şehir Yazd

    İranlı General Kasım Süleymani’nin cenaze töreninden bir hafta sonrasına denk gelmişti seyahatimiz. Çevremizdekiler ısrarla gitmememiz konusunda telkinde bulunuyorlardı. İran’da ortam gergindi, ancak sakinleşmesini beklemek zaman kaybı olacaktı. 2020 yılı Ocak Ayı’nın son haftasında yolculuğumuz başladı. Van’dan Tebriz’e trenle geçecektik.

    Yaklaşık 5 saat süren tren yolculuğumuz, İran gümrüğündeki bekleme dışında sorunsuz ve keyifli geçti. Trende yolcular için çay bisküvi ve çikolatadan oluşan bir ikram ve dileyenler için yemek seçenekleri de bulunuyordu. İlk İran yemeğimizi ve meşhur safran lezzetini trende tatmış olduk. 

    Tebriz’de bir gece kalıp ertesi gün uçakla Şiraz’a hareket ettik. İnternette tanıştığımız Mahdi, Tebriz’de bizi evinde misafir ederken uçak biletlerini almamıza da yardımcı oldu. Planımız Şiraz’dan kuzeye, Tahran’a doğru kara yoluyla geçmek ve yol üzerindeki şehirleri gezmekti. Tahran, gezimizin sonlanacağı şehir olacaktı. 

    Türk varlığının en çok bulunduğu Tebriz, Persepolis antik kentinin de içerisinde olduğu Şiraz ve Büyük Selçuklu‘ya başkentlik yapmış İsfahan en çok görmek istediğim şehirlerdi. 

    Yolculuğa başlamadan önce görmek istediğim yerlerle ilgili araştırma yapmıştım. Tebriz ve Şiraz tam da beklediğim ve hayal ettiğim gibiydi. Tebriz için yeterince zaman ayırmamış olsak da çektiğim fotoğraflardan oldukça memnundum. Sırada İsfahan vardı. Ancak yol üzerinde uğrayacağımız küçük bir şehir daha olacaktı.

    3000 yıllık çöl şehri Yazd… 

    Bilmediğim, aklımda olmayan ve hakkında araştırma yapma gereği hissetmediğim Yazd şehrinin, beni bu kadar şaşırtacağını ve etkileyeceğini tahmin etmiyordum elbette. Şiraz’dan Yazd’e otobüsle geçtik. Sabahın çok erken saati ve hala düşündükçe beni üşüten dondurucu bir havada Yazd’e ulaştık.

    Bir gün önce internet üzerinden bulduğumuz hostele gitmek için yola koyulduk. Bir Kaşkay Türkü olan Ali Mehra’ya ait hostel, şehrin merkezinde dar sokaklardan birindeydi. Ancak henüz hava aydınlanmadığı için şehri algılayamıyorduk. Saat sabahın altısıydı. Ali bizi karşıladı tanışma faslını daha sonraya erteleyerek dinlenmemiz için hazırladığı odalarımızı gösterdi. Ali ve eşi Meryem dört odalı evlerini hostel’e çevirmiş burayı işletiyorlar aynı zamanda turist rehberliği yapıyorlardı.                

    Biraz dinlenip uyandıktan sonra Meryem’in hazırladığı İran kahvaltısında buluştuk. Ali ve Meryem Tahran’da almaları gereken bir turist grubu olduğunu, evi bize emanet edeceklerini, dilediğimiz kadar kalabileceğimizi söylediler. Karşılıksız bu güven hepimizi şaşırtmış ve bir o kadar da düşündürmüştü. Kahvaltıdan sonra bize hostelin ve dolayısıyla evlerinin anahtarını verdiler. Çıkarken nereye bırakmamız gerektiğini gösterdiler ve tekrar gelmemizi, bizlerle ilgilenemedikleri için üzgün olduklarını söylediler ve gittiler.     

    Öncelikle Yazd’deki ikonik yerleri görüp, ardından sokaklarda biraz zaman geçirmeyi planlıyorduk. Kapıdan çıktıktan sonra bizi çağıran sokaklar bütün planımızı alt üst etti. Sokaklar birbirine bağlı labirentler gibiydi.

    Emir Çakmak Meydanı, Cuma Mescidi, Dovletabad Bahçesi, Ateş Tapınağı, Sessizlik Kuleleri, Zurhane gibi gezilecek çok yer vardı ama sokaklar ve çarşılar saatlerce gezilebilecek gibiydi.      

    Şehrin merkezinde bulunan Emir Çakmak meydanına ulaşmak için dar ve tünel gibi sokakları geçtikçe Yazd’in üç bin yıllık tarihini adeta kokluyorduk.

    Sokaklar ve tüneller bir köşede durup saatlerce fotoğraf çekebilirmişim gibi bir his uyandırıyordu bende. Meydana gitmek yerine nereye çıkacağını bilmediğiniz sokaklarda kaybolduk. Birbirine bağlı bu tünel sokaklarda her köşe başı farklı bir sürpriz çıkarıyordu karşımıza. 

    Bir hanın önünde durduk. İçeride halı tamiratı yapan ustalar, bahçeye halıları sermiş üzerlerinde çalışıyorlardı. Usulca yanlarına sokulduk.  İstiflerini bozmadan başlarıyla bizi selamlayıp işlerine devam ettiler. Fotoğraf çekmemiz ya da orada olmamız umurlarında değildi.   

    Derken başka bir hanın avlusunda oturmuş sohbet eden iki yaşlı İranlı ile selamlaştık. 

    Hanın çatısına çıkıp şehri panoramik olarak görmek istediğimizi söyledik. Çatıya çıkan kapı kilitliydi. Biraz sonra genç bir adam elinde anahtarlarla gelip kapıyı açtı ve bizi çatıya çıkardı. Aşağı indikten sonra geldiği gibi hızlıca gidiverdi.

    Emir Çakmak meydanına ulaştığımızda öğlen olmuştu. Etrafta yerel halkın dışında Afganistan’dan gelmiş küçük bir topluluk ve bir kaç Avrupalı turist vardı. İran pehlivanlık geleneğinin bir parçası olan, pehlivanların güç ve dayanıklılık kazanmak için idmanlarını yaptığı Zurhaneyi ve Cuma Mescidini gördükten sonra şehrin biraz dışında bulunan sessizlik kulelerine çevirdik rotamızı. 

    Kuleler saat 17:00’de kapanacaktı ve biz şehrin sokaklarında çok zaman harcamıştık, neredeyse ucu ucuna yetiştik.  

    Sessizlik kuleleri Zerdüştlerin ölülerini doğaya zarar vermemesi için yırtıcı kuşlara sunduğu iki yüksek tepe üzerine kurulu dairesel yapılar. 1960’larda yasaklanan cenaze ritüeli nedeniyle artık sadece turistik amaçlı kullanılıyor. 

    Görmeyi ve fotoğraflamayı planladığımız yerleri gezmiştik. Karanlık çöktüğünde bedenim iflas etmiş olsa da, içimdeki keşfetme ve şehrin arka sokaklarındaki hayatı hissetme arzusu hala canlılığını koruyordu. Hosteldeki odayı ısıtan doğal gaz sobasının keskin kokusu, yorgunluk ve soğuk, Yazd gezimizin bende oluşturduğu derin hazzı gölgelemeye yetmedi. Yazd’den ayrılırken ardımda çekemediğim çok fotoğraf olduğunu biliyordum. Yine biliyordum ki geride bir şeyleri yarım bırakmak, oraya tekrar gidebilmek için en iyi mazeretti. 

    12 gün süren gezimiz boyunca olumsuz hiçbir şeyle karşılaşmadım, aksine çok yakın, samimi ve içten davranan, bize her yerde yardımcı olmaya çalışan, Türkleri ve Türkiye’yi sevdiklerini söyleyen insanlarla karşılaştım. Gerek gittiğimiz dönemde İran’da yaşanan gergin olayların endişesi, gerekse her birimizin kendi adına oluşturduğu önyargılardan kaynaklanan çekinceler tamamıyla silinmişti. 

    Bilmediğim şehir Yazd artık bildiğim ve içinde yarım bıraktığım işler olan bir yer olmuştu.

    Süleyman Tutuş özgeçmiş

    5 Fotoğraf ile Bilmediğim Şehir Yazd

    1973 yılında Sivas’ta doğdu. Liseden sonra kameramanlık eğitimi alarak bölgesel bir TV kanalında muhabir kameraman olarak çalıştı. 1998’de Gazi üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nde yükseköğrenimimi tamamlayarak iş hayatına atıldı. Halen bir işletmede Kalite Yöneticisi olarak çalışmaktadır.

    Fotoğraf çekmeye 2014 yılında başladı. Fotoğrafçılık ve kameramanlık ön lisans mezunu ve İFOD üyesi.

    Ağırlıklı olarak turizm – seyahat fotoğrafları çekmekle beraber, deneysel ve belgesel fotoğraflar ve projeler üretmek için çalışmalar yapmaktadır.  

    Instagram: @suleymantutus

    İLİŞKİLİ İÇERİKLER

    Bedenlerimize ait miyiz?

    Acının, bize acıyı verenler tarafından dindirilmesi gerektiği yalanı tarafından kışkırtılan bir sevginin var olduğu bir dünyada yaşama cesaretini nasıl gösteriyoruz? Unutmayalım ki Hannah Arendt, Kötülüğün Sıradanlığı’nı yazdığında bu başlıktan dolayı eleştirilmişti. Zira kötülük sıradanlık değildir, asıl sıradan olmak kötülüktür. Sıradan olup çoğunluğa katılmak!

    Fotoğraf makinesine dönüşen Camera Obscura – 2

    Görüntüleri kimyasal maddelerle sabitleme fikri Fransız baloncu, profesör ve mucit Jacques Charles’a aitti ama maalesef o bu süreci belgeleyemeden öldü. Neyse ki bu fikrin ona ait olduğunu açıklayan önemli bir şahidi vardı; Bilim adamı ve politikacı François Arago…

    Fotoğraf makinesine dönüşen Camera Obscura

    M.Ö. 470 yıllarında Çinli filozof Mozi ile görüntünün karanlık odaya aktarılması serüveni başlamadan yaklaşık 300 yıl önce, eski Mısırlılar ve Mezopotamyalılar tarafından fiziğin bir dalı olarak Optik konusunda araştırma ve gelişmeler başlamıştı. Görüntü oluşumu süreçlerinin incelenmesi Yunan, Hint ve Müslüman filozoflar tarafından çeşitli ışık ve görme teorileri geliştirilerek devam etti.

    Mustafa Sevdim

    Camera Obscura – Bölüm 1

    Tarihte ilk kez Alman matematikçi ve astronom Johannes Kepler tarafından 1604 yılında kullanılan terim “Camera Obscura” fotoğraf ve kameranın icadına yol açan buluşlardan biridir. Latincede karanlık oda anlamına gelen Camera obscura bir kutu ve onun bir yüzüne açılmış bir delikten oluşur.

    Mustafa Sevdim

    E-POSTA ABONELİĞİ

    Yorum Politikamız: Arthenos.com ekibi olarak tüm okuyucularımızı tartışmalara aktif olarak katılmaya teşvik etsek de, Davranış Kurallarımıza uymayan veya yayınlanan materyalin editoryal standartlarını karşılamayan herhangi bir içeriği Silme / Değiştirme hakkını saklı tutarız.

    YORUM YAPILDIĞINDA BANA BİLDİR
    Bana bildir
    guest

    8 Yorum
    Beğenilenler
    En yeniler Eskiler
    Satır içi geribildirimler
    Bütün yorumları göster
    Yasar Aykac
    Yasar Aykac
    Makale Puanlama :
         

    Süleyman Bey Merhabalar,

    “Emir Çakmak Meydanı, Cuma Mescidi, Dovletabad Bahçesi, Ateş Tapınağı, Sessizlik Kuleleri, Zurhane gibi gezilecek çok yer vardı ama sokaklar ve çarşılar saatlerce gezilebilecek gibiydi”

    Fotoğraf şöleni olabilecek bir gezi yapmışsınız, Yazd için “yarım bıraktığım işler” cümlesini kurmuşsunuz, tamamlamak için gitmek istediğinizde güzel bir fotoğraf turu olabilir, gelecekte planlar iseniz, bizler de katılmak isteyebiliriz 🙂

    Tebrikler ve sevgiler,

    Süleyman Tutuş
    Süleyman Tutuş
    Yorumun sahibi  Yasar Aykac

    Yaşar Bey Merhaba,
    Aslında İran’ın geneli için yarım kalan çok iş var. 11 gün, 5 şehir ve günlük ortalama 20 km yürüyüşle görebildiklerimiz sınırlı oldu.
    Pandemi nedeni le ikinci, hatta üçüncü tur seyahati iptal ettim maalesef.

    Yazd ve diğer şehirler tek başlarına iki ya da üç gün kalıp fotoğraf çekilecek yerler.
    Meşhed, Zencan, Kirman, Urmiye gibi gezilecek daha çok yer var. Umarım Pandemi en kısa sürede biter ve bizler de seyahatlerimize tekrar başlayabiliriz.
    Selamlar…

    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Makale Puanlama :
         

    Çok ilgi çekici, harika bir gezi ve yazı olmuş, eşsiz fotoğraflarla süslenmiş. Yanı başımızdaki bu coğrafya malesef bitip tükenmek bilmeyen gerginlikler yüzünden bize hep uzak görünüyor. Oysaki gerginlikler insanlar arasında değil, devletler arasında. Youtube’de takip ettiğim bir gezgin yakın zamanda bisikleti ile İran gezisi yaptı, hatta bildiğim kadarı ile hala yapıyor. Gittiği her yerde inanılmaz sıcak karşılanıyor, bütün evlerin kapıları tanımadıkları bu misafire sonuna kadar açılıyor. İnsanlar onun bisikletle gezmesinden, yada çadırda uyumasından dolayı onu iyi ağırlayamadıklarını yada rahat ettiremediklerini düşünüp rahatsız oluyor. Yaptığı birçok alışverişten para almıyor, hatta üzerine para vermeyi teklif ediyorlar. Bu sıcak yaklaşımı görmek ve göstermek çok güzel. İnsanlık daha ölmemiş diye düşündürüyor.
    Dediğiniz gibi umarım artık bu gerginlikler ve pandemi biter. Bizlere de gidip oraları görmek nasip olur.
    Yeni yazılarınızda görüşmek üzere. Selam ve saygılarımla.

    Süleyman Tutuş
    Süleyman Tutuş
    Yorumun sahibi  Öner BÜYÜKYILDIZ

    Merhaba Öner Bey,
    Beğenmiş olmanız beni mutlu etti, çok teşekkür ederim.
    Bir çok noktada aynı ortak mirasa sahip olduğumuz bir yer İran, umarım en kısa sürede seyahat etme imkanınız olur. Bazı duygular ve tecrübeler yazıyla da aktarılamıyor, bizzat yaşamak lazım. İran tam da böyle bir tecrübe sunuyor insana.
    Selamlar…

    Ertan Öztürk
    Editör / Yazar
    Makale Puanlama :
         

    Beğenerek okudum. İran Türkiye’de çok yanlış tanınan bir ülke. Türkiye’ye benzeyen bir çok yanı var, çok farklı yanları da var.
    Elinize sağlık.

    Süleyman Tutuş
    Süleyman Tutuş
    Yorumun sahibi  Ertan Öztürk

    Çok Teşekkür ederim Ertan Bey.

    Okyar Atilla
    Editör / Yazar
    Makale Puanlama :
         

    Tam pandemi öncesi kotarılmış güzel bir gezi olmuş. Yanılmıyorsam Metin Aras da gezi ekibindeydi. Hikayenin bir kısmını birinci ağızdan (bu sohbette birliktey miydik onu da hatırlayamıyorum ne yazık ki. İhtiyarlık belirtileri 🙂 ) dinlemiştim. Sunumu izledim (Lobut antreman fotoğrafını çok net hatırlıyorum) diye hatırlasam da bu “de-ja-vu” gibi bir şey olabilir. Kesin konuşamıyorum. Ancak kesin olan güzel fotoğraflarla geçen heyecanlı ve keyifli bir gezi gerçekleştirmişsiniz. Elinize sağlık.

    Süleyman Tutuş
    Süleyman Tutuş
    Yorumun sahibi  Okyar Atilla

    Çok Teşekkür ederim Oyar Bey. Zamanlaması, tesadüfen her yerde kapanmaların başladığı dönemin hemen öncesine gelmişti. Haklısınız, Metin Aras ve iki arkadaş daha vardı. Umut ediyorum ki yakın bir gelecekte pandemi sorunu artık ortadan kalkar ve seyahatlere tekrar başlayabiliriz.
    Saygılarımla.

    MANŞET

    POPÜLER İÇERİKLER

    8
    0
    Düşünceleriniz bizim için önemli. Belirtmek ister misiniz, lütfen yorum yapın.x