Yaklaşık yirmi yıldır tanıdığımız ve nezaketine, saygılı-ölçülü davranışlarına, insan ve doğa sevgisine, dostane yaklaşımına, dirayetine, deneyimlerine ve birikimine hayranlık duyduğumuz duayen foto-grafçı Necmettin Külahçı’ya selam olsun.
Nam-ı diğer ‘Necmettin baba’, sevgiyle ve özveriyle sürdürdüğü foto-graf yolculuğunun ritmini neredeyse hiç düşürmemiş ve meşakkatli büyük macerada denebilir ki üç çeyrek asrı geride bırakmış, böylece ülkemizin foto-graf tarihinde ziyadesiyle hak ederek nezih bir yer edinmiştir.
Ülkemizin foto-grafik geçmişi düşünüldüğünde, kuşku yok ki Külahçı usta, ‘tarih gibi insan’ diye tarif edilenler arasında ön saflarda yerini alır. Bu gün çoğumuzun hiç bilmediği, bir kısmımızın görmediği ve merak ettiği Şinasi Barutçu hoca ile birlikte yurdu dolaşarak, gerek sosyo-kültürel bağlamda, gerekse doğa ve coğrafya bağlamında dokümanter foto-grafik kayıt gerçekleştirmiş çok özel bir şahsiyettir, önemli bir ustadır, değerli bir insandır Necmettin Külahçı.
DASK’ın (Doğa Araştırmaları Sporları ve Kurtarma Derneği) kurucuları arasında yer almış ve ilk günden itibaren bütün etkinliklerde faal olarak bulunmuştur. Yirmi yılı aşkın süre devam eden ADAM (Anadolu Dağ Maratonu) ve DOGAY (Doğada Görüntü Avcılığı Yarışması) etkinliklerinde Külahçı soyadı çok belirgin şekilde maaile çaba sarfeder, emek koyar. Uzun zaman devam eden, ne yazık ki pandemi nedeniyle ara verilmek zorunda kalınan ve şimdiye dek son derece başarılı şekilde yürütülen bu iki etkinlik hem ülkemizde, hem de başka ülkelerde örnek alınacak niteliktedir.

Sekseni devirdiğinde bile sürdürdüğü kanyon ve dağ yürüyüşlerinin sembol isimlerindendi. ‘Delikanlı’ dememiz boşuna değil. Bu sözcük bir iltifattan ibaret, katiyen değil. Doksanı devirmiş olmasına karşın her gün son derece disiplinli bir şekilde, yirmilik gençlerin yapmakta ciddi anlamda zorlanacağı sportif hareketleri atletik bireyleri bile şaşırtacak ölçüde rahat yapabilen ve asla ihmal etmeden her gün bir buçuk saat yürüyen Necmettin Külahçı ustayı pandemiden ötürü epey zamandır göremesek de, arada bir telefonla irtibat kuruyor ve sohbet ediyoruz.
Gerek amatör foto-grafçıların, gerekse amatör dağcıların her yıl sabırsızlıkla beklediği son derece canlı ve sıcak atmosfer üreten bu periyodik etkinliklerin bütün zahmetini üstlenen her DASK yöneticisi ve üyesini, gönüllüleri, Külahçı ustanın şahsında tebrik etmezsek, haksızlık etmiş oluruz.
Necmettin Külahçı adeta ömrünü vakfederek oluşturduğu görsel arşivin yanı sıra, engin hoşgörüsü, nezaketi, insancıl tutum ve davranışları ile kendinden sonraki kuşaklara ilham vermiş, örnek olmuştur. Bununla birlikte, sonraki nesil aile bireylerinin foto-grafla, doğayla, kültürle, sanatla hemhal olmalarını sağlamak suretiyle zengin bir miras üretmiştir.
Onu tanıyan kime sorulsa, eminiz özlem duygusunu yansıtan bir tebessümle karşılık bulur ve şüphesiz sevgiyle, saygıyla yanıt alınır.
Fani yaşamda, bundan daha güzel ne olabilir?!
Geçtiğimiz yıllarda Külahçı soyadına yaraşır nitelikte iki güzel albüm yapılarak, birikiminin bir bölümü ölümsüzleştirildi. Albümün hayata geçirilmesinde emeği geçen herkesi içtenlikte tebrik ediyoruz. Ellili, altmışlı, yetmişli yılların özellikle kırsal yaşamını belgeleyen Necmettin Külahçı’nın foto-grafları her şeyden önce yüksek koleksiyon değeri ihtiva ederler. Sanat boyutu, usta işi olmaları, artık hiçbir yerde rastlayamayacağımız muazzam kültürel ögeler taşımaları, nostaljik değerleri vb de cabası.

Necmettin baba, “Beyaz Siyah” adını verdiği albümü, bizim de tanıma onuruna eriştiğimiz merhum eşi Fethiye hanımefendiye, “Cilo-Sat” adını verdiği albümü ise çok değer verdiği ustası merhum Şinasi Barutçu’ya ithaf etmişler.
Şanslıyız, çok sevdiğimiz büyüğümüz usta foto-grafçı Necmettin Külahçı’nın imzasını taşıyan ve bizim için hakikaten çok anlamlı olan albümler kütüphanemizde yerlerini aldılar. Naçizane fikrimiz odur ki, amatör-profesyonel her foto-grafçının kütüphanesinde bu iki değerli albüm bulunmalı.
Külahçı ustaya (Necmettin babaya) sağlıklı uzun ömür diliyoruz.
Tekin ERTUĞ
Benim aklımda “Siyah Güneş’in peşindeki fotoğrafçı” olarak kalmış. Ya da Şinasi Barutçu ile birlikte “Dağların Efendisi” mi demek gerek? Türk fotoğrafının çınarlarından.Böyle senli benli yazmama bakmayın. Bir delikanlıdan başka türlü bahsedilmez. İyi ki Elazığ’da, ortaokuldayken Emin Bey’in çıraklığına verilmiş.
Sevgi ve saygılarımla
Ellerinize sağlık Tekin hocam. Nezdinizde Necmettin abimize buradan selam ve saygılarımı iletiyorum. Fotoğraflarıyla bizlere ışık tutacağı daha nice yıllar diliyorum.