Ender rastlanır profesyonel bir disiplinle amatör foto-graf kulvarında çok sayıda anlamlı foto-grafik etkinliğe imza atan, bununla birlikte psiko-sosyal, sosyo-kültürel ve sosyo-politik perspektifle ve bir felsefî temel üzerinden foto-graf yazını alanında söylem geliştiren, sanat tarihi kulvarının köklerine inerek düşünce üreten bir sanat insanı ve kanaatimizce bir fikir insanı (düşünür) olan Halûk Uygur’un son kitabı “Fotografik Düşünme Tarihi”ni keyifle inceledik.
Yıllar önce üstadın “Bu Sefer Fotoğraf Yazdım” isimli kitabının uzunca bir okumasını yapmış, dernek ortamında seminer olarak sunmuş ve kaleme aldığımız metni “Fotograf Sanatı Üzerine (Üst Eşik-1)” isimli kitabımıza almıştık (aynı isimli eserin 4.cildidir).
Hayata dair sözünü sanat üzerinden, özelde ise foto-graf üzerinden üretip paylaşan usta foto-grafçı deneyimlerini, bilgisini, birikimini, yorumunu ve öngörülerini öncelikle amatör dernekler ortamında ve gönüllülük temelinde oluşturulmuş diğer ortamlarda büyük bir özveriyle, bıkmadan usanmadan herkesin yararına sunar. Sebahattin Halûk Uygur bir hekimdir. Çok yakın günlere kadar (Aralık 2020) insan sağlığı için emek vermiş bir insan (meslekte 41 yıl). Öte yandan neredeyse mesleği kadar emek verdiği ve uzun bir yol katettiği foto-graf alanında bu gün hâlâ aralıksız araştırmalar, okumalar yapıyor ve atölye ortamlarında farklı meslek gruplarından foto-graf meraklılarıyla paylaşıyor. Dayanışma ve yardımlaşma kültürünü asla elden bırakmayan, bulunduğu ortamın ve elbette ki ülkesinin, yaşadığı coğrafyanın, dolayısıyla insanlık âleminin yaşam kalitesine bir nebze katkı verebilmek için özveriyle çalışıp didinen iflah olmaz bir gönüllü/amatör.
Çeşitli vesilelerle yollarımız kesişmiş, aynı ortamda bulunmuş ve sohbet etmiştik. Pandemi koşulları hepimizi eve bağladığından bu yana dijital teknolojinin nimetlerinden daha fazla yararlanmaya gayret ederken, sayın Uygur’la yolumuz bir kez daha kesişti. Eylül 2019’ta başlayıp Ocak 2021’in ilk haftasına kadar devam eden ortak bir atölye çalışması yürüttük. İşin aslı o ki atölyemizi kendi atölyelerine dahil etme nezaketi gösterdiler. Böylece engin bilgilerinden atölyedeki arkadaşlarımız yararlandılar. Biz kendi atölyemiz için bir söyleşi/sohbet talep ederken, olgunluğunun üst seviyesinde bulunduğu dönemde ortak bir atölye önerisinin kendilerinden gelmiş olması her türlü takdirin üzerindedir. Bir kez daha gördük ki O, sadece anlatan/öğreten bir zat değil, aynı zamanda çok iyi bir dosttur.
Bu kitaptan bir süre önce “Sanatın Aktüel Tarihi” isimli bir esere daha imza atmıştı. Elbette ki o esere ve diğer kitaplarına dair söyleyeceklerimiz var. Şimdilik kaydıyla erteliyoruz. Vakti geldiğinde onlar üzerine de dilimizin döndüğünce bir şeyler söyleyeceğiz.
‘Fotografik Düşünme Tarihi’ isimli bu son kitabında, foto-grafik görüntü kaydını gerçekleştirebilen teknolojinin icadı ile foto-grafik düşünmenin aynı zamana tarihlenemeyeceğini, foto-grafik düşünme eyleminin binlerce yıl eskiye gittiğini iddia eder. Bu iddiayı, tarihsel bağlamda ortaya koyduğu argümanla desteklemesine karşın, asıl yapmak istediği şeyin foto-grafa dair çok önemli bir meseleyi tartışmaya açmak olduğunu söyler.
“Benim asıl gayretim, ‘Fotoğraf 1826 yılında Niepce tarafından icat edilmiştir’ diye bahsedilip geçilen ‘Fotoğraf’ tarihinin bu kadar basit olmadığı savıyla, fotoğraf için yapılan ‘200 yıllık genç bir sanat’ yakıştırmasını tartışmaya açmak. Kısaca ‘Fotoğraf tarihini, sadece fotoğraf makinesi tarihi’ olmaktan öte, bir düşünme faaliyeti tarihi olduğu iddiasını öne sürmek.” (S.9)
‘Ezber bozma’ terimi tam da bu çıkışa uygun düşüyor. Başka bir yerden bakabilmeyi başarabilmek için hakikaten çok ciddi bir araştırma, okuma ve düşünme etkinliği içinde yoğrulmak gerekir. Böyle bir ufuk elde ettikten sonra yeni bir bakış açısı, başka bir perspektif ortaya koymak da hayli cesaret ister. Bu itibarla sayın Uygur’u sadece tebrik etmek yetmez, yepyeni bir pencere araladığı ve/ya başka bir yaklaşım sergilediği, böylece entelektüel ortama ciddi anlamda katkı sunduğu için teşekkür etmek de gerekir.
“Aslında önemli olan, fotoğrafın ne zaman icat edildiği değil, fotoğrafik düşünmenin, tarihsel sürecinden yararlanarak, gelecek ile ilgili öngörülerde bulunmaktır. Tarihsel süreci anladığımız oranda da gelecekle ilgili öngörülerimiz daha isabetli olacaktır. Bugün ortaya koyduğumuz öngörüler, gelecekte gerçekleştiği oranda, fotoğrafik düşünme tarihi içinde yer almaya adaydır.” (S.146)
Foto-graf entelejansiyasının çok önemli uğraklarından birini temsil eden Halûk Uygur, aynı zamanda, başka yazılarımızda önemle üzerinde durduğumuz üzere yekûn foto-graf alanı bağlamında buzdağının onda dokuzu içinde oldukça önemli bir yer tutar.
Buna mukabil örneğin son iki kitabı (“Sanatın Aktüel Tarihi” ve “Fotografik Düşünme Tarihi”) gerekli ilgiyi gördü mü acaba? Hiç olmazsa maliyetini çıkarttı mı? Bu soruların yanıtı son derece önemlidir. Yüze yakın foto-graf derneğinin bulunduğu, önemli bir kısmının TFSF çatısı altında yer aldığı, birkaç bin dernek üyesi foto-grafçının olduğu koşullarda foto-grafa dair bir kitap basıldığında bir hafta içinde tükenmesi hiç şaşırtıcı olmaz. Beklenen budur. Fakat bir hafta şöyle dursun, bir yıl içinde tükenmesi bile mucize. Söz konusu yabancı bir yayın olduğunda (çevirisi yapılmış bir kitap) kısmen daha fazla ilgi görüyor, daha çabuk alıcı buluyor, daha hızlı tükeniyordu belli bir dönem. Vaziyete bakılırsa, Türkçe yayına yeğlense bile artık çeviri eserler de fazla ilgi görmüyor, yaşadığımız dönemde.
Fikir düzleminde ciddi sıkıntı içinde olduğumuz konusu çok kez yazıldı çizildi. Dünya çapında bir filozof yetiştirememiş olmamız sürekli eleştirildi. Dünya çapında sosyolog, psikolog, antropolog, kazıdıkça altından tarih çıkan topraklarda yaşıyor olmamıza rağmen arkeolog vs vs… Yetiştirebiliyor olmak, çok arzu edilir bir şey değil midir? Kuşkusuz öyledir. Asla ve kat’a inkâr edilemez; büyük bilgeler, şairler, ozanlar, müzisyenler, sinemacılar, romancılar yetişti bu topraklarda. Bundan sonra da yetişecektir elbet. Hepsi övünç kaynağıdır. Ne ki ‘düşün’ alanında sıkıntılıyız. Kadim zamanlarda bu topraklar bu gün hâlâ etkisi devam eden büyük filozoflar yetiştirdi, bu gün çağdaş filozoflar yetiştirmesi çok doğal görülmeli. Fakat mevcut durum öyle değil. Galiba en önemli engel, bizatihi bizleriz. Birbirimizi can kulağıyla dinleme ve adabıyla tartışıp konuşma, sohbet etme konusunda sorunumuz var. Kendi içimizden birilerinin çok emek verip çıtayı yükseltmesini sindirmemiz, bununla da kalmayıp samimi şekilde destekleyerek ayakta alkışlamamız icap eder. Çağdaş insana yakışan budur.
Kısır döngüye su taşımak yerine, çıtayı yukarı taşıma çabasına destek verilmesi çok önemlidir. Burada üretilen ve özellikle niteliği yüksek olan kitapların yabancı dillere çevrilmesi için ciddi anlamda gayret içinde olunması, özü itibariyle elzemdir. Hakikatteki durum böyle olmalı iken, birey olarak üzerimize düşen öncelikli sorumluluk basılan eserleri alıp kütüphanemize koymak, ondan istifade etmektir. Dahası, söz konusu kitaplar üzerine yazıp çizmek, eleştirel yaklaşıp başka görüşler geliştirmek bizlerin sorumluluğunda değilse, kimin sorumluluğundadır?
Taşıdığı bilgi ve sosyal hayatımıza kattığı kültürel zenginlik dikkate alındığında, kitap ucuzun da ucuzu bir materyal olmuştur her dönem. İçeriğindeki büyük değer, üzerindeki paha ile asla örtüşmez.
Bu bağlamda olmak üzere sayın Halûk Uygur’un değerli kitaplarını hararetle tavsiye ediyoruz.
Üstada saygıyla,
Tekin ERTUĞ
Tekin hocam, kıymetli isimleri bizlere tanıttığınız için size, sizin vesilenizle Haluk beye teşekkürlerimi sunuyorum. Kitaplarından çok istifade edeceğime eminim.
Selam ve saygılarımla.
“Kadim zamanlarda bu topraklar bu gün hâlâ etkisi devam eden büyük filozoflar yetiştirdi, bu gün çağdaş filozoflar yetiştirmesi çok doğal görülmeli. Fakat mevcut durum öyle değil. Galiba en önemli engel, bizatihi bizleriz. Birbirimizi can kulağıyla dinleme ve adabıyla tartışıp konuşma, sohbet etme konusunda sorunumuz var.”
Tekin Hocam tespit doğru. Bilinçli ve aydın insan olmak dolu konuşmayı, dolu konuşanı dinlemeyi ve anlamayı gerektiriyor.
Bu anlamda emek verenlere minnettarım.
Şartlanmışlıktan ve ezberin tekrarlanmasından uzaklaşmayı becerebilen anlayışta buluşmak dileğiyle…