Merhaba Kristal.
Yorumlara başladıktan sonra size yazdığım mektupların kitap olması isteği geliyordu.
Mektuplardan bir kısmı “İnsan Fotoğrafla Nasıl Anlatılır?” e-kitap olarak yayınlandı. Elinize klasik kitap olarak almayı da istediğinizi biliyorum, ben de istiyorum ama baskı sorunu var, umarım aşarız.
İnsandan sonra fotoğraf sanatı için önemli bir konu olan kompozisyon konusunun da işlenmesi uzun süredir kafamda canlanıyordu. Artık bu aşamaya geçtik diyebiliriz. Her mektup bir kompozisyon ögesini işleyerek sonunda sistematik şekilde dizilerek yine bir e-kitap olarak Türk Fotoğraf Dünyasına sunulacaktır.
Kompozisyon denilince akla gelen ilk isim rahmetlik Prof. Sabit KALFAGİL’dir, bu konudaki ilk eseri o vermiştir. “Fotoğrafın Yapısal Ögeleri ve Fotoğraf Sanatında Kompozisyon” isimli eseri bilinçli fotoğrafçının başucu kitabı olmuştur. Çok yararlandım, şükran duygularıyla anıyorum.
Okan Hocanın bu fotoğrafını görünce “kompozisyonun anlatılacağı fotoğraf tam olarak bu” diye düşündüm.
Niçin? Diye sorabilirsiniz, açıklayayım…
Önce isterseniz kompozisyonun tanımıyla başlayalım. Öğrencilik döneminde bu kelimenin sadece edebi anlama sahip olduğunu biliyordum, eksik bilgi imiş, yanılmışım. Fotoğrafa başlayınca bu alanda, ardından da tüm sanat dallarında kompozisyonun varlığını öğrendim. Eğer tek kelime ile anlamını açıklamak istersek, ‘düzenleme’ diyebiliriz. Daha da açmak gerekirse “neyi düzenliyoruz?” sorusunun cevabını vermek gerekir, verelim…
Fotoğraf bir yüzey sanatıdır. Sayısallaşma öncesi fiziksel araçlar kullanılarak yaşamdan ya da doğadan enstantaneleri tespit edip, kimyasalların yardımıyla önce ton ve ardından renk kullanılarak, ilk başta metal ve cam yüzey, sonrasında ise kâğıt, kart ve dia üzerinde tespit edilen görüntüleri geleceğe aktarma işi idi.
Günümüzde ise görüntüyü toplayan ışık ve mercek gibi fiziksel araçlar değişmemiş ama sayısal teknolojinin kullanılmasıyla, görüntünün kart üzerine tespitini yapan kimyasal yapıdan uzaklaşılarak, ekran kullanılmaya başlanmıştır.
Teknoloji ve sunum değişmiş ama fotoğrafın doğası değişmemiştir. Ekrandaki görüntüyü oluşturan ögelerin/lekelerin düzenlenmesidir kompozisyon.
Fotoğraf için kompozisyon bir düzenleme sanatı ise ki öyledir, birçok unsuru olmalıdır değil mi? Bu fotoğrafta kompozisyon açısından birçok unsuru içinde barındırıyor. Şema, doku, ritim, kritik an… ve daha birçok yapısal unsuru sayabiliriz ama bu mektupta bunların hepsini işlemeye kalkarsak, hiç birini yeterince anlatamayız. O nedenle isterseniz sadece bir konuyu anlaşılacak şekilde işleyelim, diğerlerini ise sırasıyla başka mektuplara bırakalım, olur mu?
Fotoğraf yüzey sanatıdır demiştik. Bu şu anlama gelir; iki boyutlu bir yapı üzerinde çalışmak demektir. Ekran dikkate alınırsa; genişlik ve yükseklik iki boyutun açılımıdır, gerisi bunlar arasında kalan düzlemdir.
Ama bizim yaşadığımız ve fotoğrafladığımız dünya (eğer bir duvardaki resmi çekmiyorsak) üç boyutludur. Ki, kaldı ki duvardaki o resimde tasvir edilen konu da muhtemelen üç boyutludur. Nedir bu üç boyut? diye soracak olursanız, düzlemde açıklanan boyuta ek olarak bir de uzayda kaplanan yer olarak hacim, yani; en, boy ve derinlik boyutu vardır.
Karşılaştığımız fotoğraflar genelde iki planlıdır. Bir ana öge ve arkaplan/fon. Ana öge ilk göze çarpan unsurdur, fotoğraf dilinde bu leke olarak tanımlanır. Fotoğrafla anlatılmak istenen konunun özüdür. Fon, bir başka tanımlamayla arka plan ise ana konuya destek veren ayrıntıların anlaşılmasını sağlayan yapıdır. Ana öge ile fon arasındaki boşluk izleyiciye derinlik boyutunu hissettirir.
Karşılaştığımız fotoğrafların genelde iki planlı olduğundan söz etmiştik ama burada fotoğrafçının bilincine bakın, artarda sıralanmış katmanlar halinde su yüzeyinde üç sıra halinde balıkçıları, fonda ise ufuk çizgisiyle dört plan görüyoruz. Sadece yeryüzünde mi katmalar mevcut? Hayır, gökyüzüne bakalım, orada da bulutların katman halinde artarda sıralandığını görüyoruz.
İşte bu katmanlar bize iki boyutlu yüzeyde derinlik hissini güçlü şekilde hissettiren unsurlar olarak başarıyla yerleştirildiğini gösteriyor.
Fotoğrafın çekildiği sırada orada değildik, bilmiyoruz ama muhtemelen hemen yanı başında bir yapısal ögenin bulunduğu bir başka kareyi çekmek de mümkün olabilirdi, ben inanıyorum ama fotoğrafçı öyle bir kareyi paylaşmamış.
Sizce niçin paylaşmamıştır?
“Bilinç” dediğinizi duyar gibiyim, evet, doğru söylüyorsunuz…
Fotoğrafa başladığımda karşıma çıkan ilk ustalardan birisiydi Okan Hoca. Fotokritik bir okuldu ve o da hocalarından biriydi, ben de öğrenciydim. O günden beri takip ederim, çok şeyler öğrendim kendisinden, hâlâ da öğrenmeye devam ediyorum ve öğrenci olmaktan da büyük bir keyif alıyorum çünkü her geçen gün daha fazla bilgi ediniyorum…
Bence internet çağı değiştirmiştir, belki farkındayız belki de değiliz ama görüyorum ki çağ değişti. İnternet sayesinde bilgiye erişmek çok kolaylaştı, paylaşımların kitlelere ulaştırılması rahatça yapılır oldu. Gerçi bilgi kirliliği çok daha baskın ancak seçici olan ve doğru hedefte yürüyen için internet; gerçek bilgiye çok kolay ulaşmak demektir.
Okan Hoca da interneti kullanarak Türk Fotoğraf Dünyasına doğru ve gerekli bilgiyi devamlı sunmaktadır. YouTube kanalı aracılığıyla her biri ders olan onlarca video herkese açıktır. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim, çünkü her bir konuyu özümsediğinizde daha bilinçli olacaksınız ve daha iyi fotoğraflar üreteceksiniz…
Selam bizi aydınlatanlara ve doğru bilgiyle donatanlara gitsin…
Mikdat Besni
Usta fotoğrafçı Okan Yılmaz’ın fotoğrafını Mikdat Bey’in akıcı Türkçesiyle okumak hem öğretici hem de ayrı keyif veriyor.
Ne diyeyim, hem çekenin hem de anlatıcının ellerine sağlık.
sevgi ve saygılarımla
Teşekkür ederim.
Okyar Beyim değer kattınız.
Yorumunuzu atlamış olmalıyım, cevabım çok gecikti.
Üzgünüm…
İki değerli ustamı kutlarım. Güzel bilgiler/ güzel fotoğraf sevgiler selamlar
Teşekkür ederim.
Eyvallah Bedri Ustam.
Geciken cevap için özür diliyor, sevgilerimi ve selamlarımı iletiyorum…
Sevgili Mikdat Hocamın bu yazısında benim fotoğrafımı seçmiş olması, fotoğrafıma değer, bana onur verir. Teşekkürler değerli hocam. Sevgi ve saygılarımla…
Okan Hocam Türk Fotoğrafında örnek alınıp, çalışmaları geliştirilerek devam ettirilmesi gereken işler yapıyorsunuz.
Ve bu fotoğrafınız Kompozisyon Ögeleri açısından destansı.
İyi ki varsınız.
Sizi ve fotoğrafınızı daha geniş kitlelerin tanıması gerekir, tanıtmakta bizler için görevdir.
Kazanan hepimiz olacağız…
Selamlarımı iletiyorum…
Okan Hocam’ın fotoğrafını uzun uzun izledikten sonra yazınızı keyif ile okuduğumu söylemek istiyorum öncelikle Mikdat abim. Çekenin, paylaşanın, yazanın ellerine, emeğine, yüreğine sağlık.
Okan Hocam’ın sosyal medya ve youtube kanalını takibe aldım. Paylaşımlarını zekvle izleyeceğim. Bana çok değerli katkıları olacağına eminim. Daha önce bir yorumumda da yazmıştım; Sebahattin Bey’in aracılığıyla Sizi, Sizin aracılığınızla diğer değerli hocalarımızı tanıma fırsatı buluyor ve güzel bir aile gibi büyüyoruz. Hepinize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Üstelik bu değerli insanlar herhangi bir maddi kazanç yada popülerite kaygısı duymadan, çok değerli bilgi ve deneyimlerini bizlerle paylaşıyor. Değerini bilen için gerçek bir hazine.
Amatör olarak fotoğrafla ilgilenenlerin (kendimden pay biçerek söylüyorum) genel sorunu, güzel bir kare ile karşılaştıklarında (bu bir manzara olabilir, sokak fotoğrafı olabilir, farketmez) ilk yaptıkları şey, kadrajı mümkün olduğunca gördükleriyle doldurmak. Yada tam tersi, istemediği bazı objeleri kadrajından çıkarmak için daraltmak. Fotoğrafta derinlik hissini verecek ön plan, orta plan ve arka plan ögelerini aramıyoruz. Sonuçta ortaya sıradan tekdüze fotoğraflar çıkıyor ve “ben neden yapamıyorum” çıkmazına giriyoruz. Tamam, o an önünde durduğumuz görüntü biz üç boyutlu gördüğümüz için bize çok güzel görünüyor olabilir ama biz bunu izleyiciye derinlik hissini katmadan aktardığımız sürece onda aynı hayranlık hissi uyanmayacaktır.
Fotoğrafçının bu bakış açısını edinebilmesi için gözünü eğitmesi gerekiyor mutlaka. Bunun için de siz değerli ustalarımızın bilgi, deneyim ve çalışmalarını izlemek gerekiyor. Ah imkanlar el verse, canlı canlı görüp izleyebilsek, öğrenebilsek sizden ama, bu mümkün olmayınca teknolojinin ve internetin imkanlarının el verdiği ölçüde faydalanmaya çalışıyoruz.
Dediğiniz gibi : “Selam bizi aydınlatanlara ve doğru bilgiyle donatanlara gitsin…”
Saygılarımla.
Öner Bey; muhteşemsiniz…