Bir süredir Flaşlar ve Flaşla çekim teknikleri konularında değişik makaleler yayınlıyoruz. Bu yazılarımızda, ışığın boyutu hakkında bir fikrimiz oluştu. Işık kaynağı ile özne ve arkaplan arasındaki mesafe değiştiğinde ne olacağını artık biliyoruz. Artık yavaş yavaş flaşlı fotoğrafçılığın bazı pratik yönlerine eğilmenin zamanı geldi. İlk olarak, ortam ışığını flaşla dengelemekten başlamaya ne dersiniz?
Bazı şeyleri tekrar hatırlamak gerekirse;
Hem flaşlarımda hem de fotoğraf makinemde Manuel mod kullandığımı biliyorsunuz. TTL, Diyafram önceliği veya Deklanşör önceliği modlarını kullanıp bazı yaratıcı kararlardan vazgeçmek yerine, sonuçta nasıl bir görüntü elde edeceğime kendim karar verebildiğim ve tüm kontrolu elimde tutabildiğim için bu yolu seçtim.
Flaş kullanımına gelince, genellikle ışığı yumuşatmak için bir şemsiye veya bir softbox kullanıyorum. Elinizde bunlar gibi bir yardımcı ekipmanınız yoksa, beyaz bir duş perdesi, aydınger kağıt, şeffaf bir pleksiglas gibi şeyleri difüzör olarak kullanmanızı öneririm. Elinizde bunlar da yoksa, flaşınızı çıplak kullanıyorsanız, flaşınızın gücünü yazımda önerdiğim ayarlardan biraz geri almanız gerekecektir, yani 1/8 yerine 1/16 gibi.
Başlangıçta flaşımın gücünü hangi değere ayarlayacağımı hiç bilmiyorsam, flaşımı bir şemsiye ile 1/4 veya 1/8 güçten başlayarak, öznemden iki ila dört metre arasında bir mesafede kullanmanın iyi bir başlangıç noktası olduğunu deneyimledim. 1/8 güçte başlarsanız ve sonra kameranızın deklanşörünü, ISO ve diyaframı doğru bir şekilde ayarlarsanız, alacağınız sonuçlar hakkında kendinizle gurur duyacağınızı söyleyebilirim 🙂 Peki bu kamera ayarları ne olacak?
Acele etmeyin, oraya varmak üzereyiz!
Ortam ışığında dengeye nasıl ulaşacağız?
Işığın denge konseptinin merkezinde, deklanşöre her bastığımızda, sensörün ortam pozuna ve flaş pozuna iki kez maruz kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Şöyle gerilere gidip doğru pozlamayı düşünürsek, sonucu etkileyen üç değişken olduğunu artık biliyoruz: Enstantane hızı, Diyafram açıklığı ve ISO. Biz bunlara “Pozlamanın temelleri” diyoruz. Bir fotoğraf çekerken, bir sahnede uygun pozlamayı elde etmek için bunların her birini bağımsız olarak ayarlıyoruz.
Şimdi, yukarıda bahsettiğim iki pozlama olayına geri dönelim. Flaşlı çekim yaptığımızda, deklanşöre basıldığında, kameramızın maksimum senkronizasyon hızına bağlı olarak (marka ve modele göre 1/200sn veya 1/250sn), deklanşörün ne kadar hızlı veya yavaş olduğunun önemi yoktur. Bu durumda, flaş pozlamamız Diyafram ve ISO ile kontrol edilebilir. Enstantane hızını dilediğiniz gibi değiştirin, flaş pozunuzda bir değişiklik görmezsiniz. Bu konuya, önceki yazılarımızda detaylı olarak değinmiştik.
Bir de ortam pozumuz var. Ortam pozlamalarını nasıl etkilediğimizi zaten biliyoruz, bunu her zaman üç değişkenle, Deklanşör hızı, Diyafram açıklığı ve ISO ile artık gözümüz kapalı, dalga geçerek yapıyoruz.
Şöyle basit bir örnek üzerinden gidelim isterseniz; Sahnenizin doğru pozlanabilmesi için Diyafram f/5.7, Enstantane 1/125sn ve ISO 200 ile bir çekim yaparsanız ve ana konunuzu aydınlatmak için bir flaş kullanırsanız, sonuçta ana konunun çok parlak olduğunu ama görüntünün geri kalanının gayet iyi pozlandığını görürseniz, flaşınızın gücünü değiştirmeniz gerekecektir.
Enstantane hızını arttırmak, flaşla aydınlatılan konuyu koyulaştırmak için hiçbir işe yaramayacağından, diyaframı belki de f/8 değerine kısmanız yeterli olabilir. Sanıyorsanız, bekleyin derim! Diyaframı değiştirmek hem ortamı hem de flaş pozlarını etkileyecektir, belki böylece konumuz mükemmel bir şekilde pozlanır, ancak arka planımız bir durak az pozlanmış olacaktır. Ama bu bir sorun değil, çünkü flaş pozlamamızı etkilemeden ortam pozlamasını değiştirmek için deklanşör hızımızla oynayabiliriz. Bu nedenle, deklanşörü 1/60 sn yaparak, ortamın da az pozlanmış bölümünü aydınlatırız. Dikkat edin, flaş pozlamasını hiç değiştirmedik ve hem flaşla aydınlatılmış ana konumuzda hem de arka planda dengeli ışık elde ettik. Nasıl? Yeterince kolay, değil mi?
Yukarıda yaptığımız şeyi özetlemek gerekirse; önce ortamın doğru pozlanabilmesi için sihirli üçlü ayarlarımızı yaptık, flaşımız konumuzu fazla aydınlatınca diyaframı bir durak kıstık, bu durumda bir durak az pozlanabilecek arka planı doğru aydınlatmak için enstantaneyi bir durak yavaşlattık.
Gelin şimdi bunu gerçek görüntüler ile yapalım:
Yapacağım ilk şey, nasıl bir sahne ile çalıştığımızı bilmek için temel bir ortam pozlaması elde etmek. Yukarıdaki fotoğrafı, evimde Nikon D850 kameram ile matris ölçüm modunda ölçerek çektim. Sağ önde duran sehpanın ortasında bir çiçek var, onun sağında ve arkasında, tüm arka plan ışığını sağlayan bir pencere var. Tüm sahne için ölçüm yapmak, ana konum olan çiçeği karanlıkta bıraktı.
Şimdi “M” Manuel çekim moduna geçtim ve Diyafram ve ISO aynı kalacak şekilde enstantaneyi, kameramın flaş senkronizasyon hızı olan olan 1/250 saniyeye ayarladım. Bu sınırın bazı kameralarda 1/200 sn olduğunu unutmayın, sizin kameranızın değeri için kullanım kılavuzuna veya menü ayarlarınıza bakabilirsiniz.
Gördüğünüz gibi, karanlık bir fotoğraf elde ettim. Tamam, yukarıdaki fotoğraf flaşsız çekildi ve kameram 1/250 sn maksimum senkronizasyon hızına ayarlıydı, o nedenle karanlık çıktı.
Şimdi flaşımı açıyorum, manuel olarak ayarlıyorum ve 1/8 güce getiriyorum. Bir softbox ile yumuşatılmış şekilde çiçeğin 3 metre uzağına yerleştiriyorum:
Burada ne görüyoruz? Baya karanlık bir arka plan öyle değil mi? Ayarlarımda herhangi bir değişiklik yapmadım. Yaptığım tek şey flaşı açmaktı, bu yüzden bu görüntüdeki tüm ışığın kullandığım SB-910 flaşımdan geldiğini söylemek yanlış olmaz. Sahnemde çiçeğin dışında hiçbir şey doğru aydınlatılmış değil, ama ben ana konum olan çiçeği aydınlatmak istiyordum, yaptım da. Çiçeğin bu şekilde pozlanması hoşuma gitti. Şimdi arka planı dengelemeye başlayabilirim.
Deklanşörü bir durak yavaşlatarak 1/125 sn ayarladım. Ne görüyoruz? Çiçek daha parlak olmadı aynı kaldı, ama arka plan birazcık daha aydınlandı, ama hala karanlık. Biraz daha gidelim!
Bu kez enstantane hızımı iki durak yavaşlattım ve 1/30 saniyeye düşürdüm. Bu iki duraklık değişiklik şimdi biraz fark yarattı. Ama yine hala karanlık, ancak ortamdaki pozlama şimdi biraz daha belirgin hale gelmiş. Şimdi yavaş yavaş pozlama için kabul edilebilir bölgeye girmeye başlıyoruz. Dikkat ettiyseniz “Doğru pozlama” değil “Kabul edilebilir” pozlama dedim; çünkü pozlama bir dereceye kadar öznel bir deneyimdir. Eğer daha karanlık ve daha dramatik bir görüntü isteseydim, belki de 1/30 sn yeterli olabilirdi.
Bir durak daha ileri gittim, şimdi aslında oldukça iyi görünüyoruz. Arkadaki mobilyanın altında biraz daha fazla dolgu ve konu ile arka plan arasında biraz daha fazla ayrım görmek istiyorum. Enstantaneyi 1/6 sn ayarlasam nasıl olur?
İşte bu!.. Şimdi ilk 1/250 sn ile flaşlı çektiğim pozlamaya (Fotoğraf: 3) geri dönersem ve 1/6 sn ve flaşla çekilen yukarıdaki görüntüyle karşılaştırırsam, ana konum olan çiçeğin her iki görüntüde de oldukça yakın parlaklıkta olduğu görülüyor.


Neden? Çünkü flaş pozlamasını etkileyen hiçbir ayarı değiştirmedim; ne diyafram değeri, ne ISO, ne flaşımın gücü, ne de flaşımın konuya olan uzaklığı değişmedi. Bunun yerine, uygun ortam pozlamamı elde etmek için yalnızca deklanşör hızını düşürdüm.
Burada yazılanları kendiniz evinizde deneyimlemek istiyor ancak bu yazıdaki gibi ışık koşulları bulamıyorsanız endişelenmeyin, şöyle yapın. Çekeceğiniz sahneyi matris ölçüm moduyla ölçün, ardından bir veya iki durak düşük pozlayarak çekim yapın. Bunu ISO’yu arttırarak yapabilirsiniz, maksimum flaş senkronizasyon hızında (1/250 veya 1/200 sn) veya daha yavaş olduğunuz sürece diyafram açıklığı veya deklanşör hızı önemli değil. Sonra flaşınızı açın, 1/8 güç ile başlayın, bir çekim yapın ve çektiğiniz kareyi kontrol edin. Ve unutmayın, 1/8 flaş gücünüzle ana konunuz tam pozlanmamış olabilir, bu yüzden kamera ayarlarınızı değiştirmeniz gerekmez. Daha fazla ışık için flaş gücünü 1/4’e indirin veya flaşınızı konuya yakınlaştırın. Ana konunuzun doğru pozlandığına karar verdiğinizde, enstantaneyi adım adım yavaşlatın. Bütün sahneniz istediğiniz gibi pozlandığında durun. Hepsi bu kadar!
Flaş ve ortam aydınlatması konusunda bilgi, deneyim ve yorumlarınızı aşağıdaki “Yorumlar” kısmından bizimle paylaşın.
Flaş kullanımı ile sorunu zorluğu olanlar için çok faydalı bir makale olmuş. elinize sağlık . bu konu kolay gözükür ama zordur. kişisel olarak pratik yapmadan da geliştirmek zordur.
Aynen belirttiğiniz gibi Önder bey.
Pratik yapmadan da kolay anlaşılmıyor zaten.
Teşekkürler.
Selamlar.
Önceleri “flaşım yok, ama yazıyı okuyayım, ön bilgi olsun” dediğim yazı diziniz artık daha bir değer daha bir önem kazandı benim için. Çünkü artık YENİ FLAŞIMLA 🙂 yazdıklarınızı deneyimleme fırsatına sahibim. Yazı dizinizi yeni baştan okumaya başlayınca bir kez daha anladım ki, pratik yapılmadığı sürece çok iyi anlaşıldığını sandığımız bilgiler dahi çabucak uçup gidiyor. Yazılarınız mutlaka sindire sindire okunmalı ve pratik yapılarak pekiştirilmeli.
Kifayetsiz kalıyor biliyorum ama, gerçekten çok çok teşekkürlerimi sunuyorum Sebahattin bey. Ellerinize sağlık. İyiki varsınız.
Selam ve saygılarımla.
Öner bey merhaba,
Yeni ekipmanınız hayırlı olsun, güle güle kullanın.
Bol bol pratik yapmalı haklısınız.
Selamlar, saygılar.
Sebahattin bey bu çok güzel bir yazı. Benim şimdiye kadar hatam yalnız flaş gücünde ayarlamalar yapıldığını varsaymakmış bunu anladım. Şimdi bir anlamı oluştu kafamda. Çok teşekkür ederim çok..
Berkant bey merhaba,
Biz de teşekkür ederiz.
Saygılar.
Flaş yazı seriniz mükemmel ötesi hocam
Bu bilgileri hiç bir yerde bulamayız
Çok şanslıyız
Sayenizde…
Emeklerinize sağlık
Tebrikler teşekkürler
Eksik olmayın Bilgehan bey.
Beğenmenize sevindik.
Saygılar.
Hocam bize en çok problem flaş çekimleri – kardeşimle düğün fotoğrafçılığı yapıyoruz- sizin sıkı takipçisiyiz..akşam evde denedik aynı şeyleri yaptık…sana nasıl teşekkür edelim bilmiyorum biz hep yanlış yapıyormuşuz- çok saol
Erdal bey merhaba,
Düğün fotoğrafçılığında çok sık yapılan bi hata, daha doğrusu kullanılmayan bir yöntem daha var flaşlı çekimlerde. Sıradaki yazımız bu konu hakkında. İşinize çok yaracağı kesin.
Takipte kalın 😉
Saygılar.
“Photo-graph” ışıkla yazmaktır. Biz fotoğrafçılar olarak doğal ışık kaynaklarını kullanmaya yatkınız. Yapay aydınlatma uzak durmaya çalıştığımız tarzdır. Bunda biraz da büyük hevesle makinanın üzerine takıp tam güçle çaktırıp yüzümüzü buruşturmaya neden olan fotoğraflar çekmemizin etkisi olabilir. Eğer bunu bir proje dahilinde (Bruce Gilden’in Newyork sokaklarında insanların yüzlerine tam güçle çaktığı flaş altında portre fotoğraf albümü var) yapmıyorsanız elinizde bir şeye benzemeyen bir kare olacaktır.
Çerkez Karadağ’da “ışığın peşinde koşmam gerekmiyor. Bu aydınlatma sistemleriyle istediğim ışığı stüdyomda elde edebiliyorum” der. Bu da bir bakış açısı. Bunun için de yapay ışık kaynaklarını nasıl kullanılacağını çok iyi bilmek gerekiyor.
Sebahattin bu yazı serisiyle -bence bunları kitap haline getirmeli- en kolay sahip olabileceğimiz yapay ışık olan flaşların doğru kullanılması için önemli ip uçlarını örnek fotoğraflarla ele alıyor. ve kolay kolay bulunamaz bir kaynak ortaya çıkarıyor. Bu yazıları not alarak okuyorum.
Ellerine sağlık…
Sağlıklı günler diliyorum.
Teşekkürler Okyar,
Ben her iki görüşe de yakın hissediyorum. Doğal ışık veya yapay ışık kullanmak bir tercih elbette, hatta bir tarz bile olabilir. Salt doğal ışık kullanan ustalar, ışığı kontrol etmek için yine de yansıtıcı veya difüze edici ekipmanlar kullanmaktan kaçınmıyorlar.
Şunu öğrendim: doğal olsun veya yapay olsun, ışıkla oynamak ve ışığın sihrini öğrenmeye başlamak, fotoğraftan çoook daha fazla zevk almamı sağladı. Senin de dediğin gibi fotoğraf zaten kelime anlamı olarak ışıkla yazmak olduğuna göre…
Katkıların için tekrar teşekkürler.
Selamlar, sevgiler
okyar beye katiliyorum ben de.. evim dergi kitap doludur hiç birisinde bunun gibi nokta atisli yazi gormuyorum.bu bilgiler servet gibi..kitap olmayi hak ediyorlar.. elleriniz dert gormesim sabahattin bey
Sağolun. Bunları duymak güzel.
Teşekkür ederim.
Sebahattin bey yine çok güzel bir yazı ve deney olmuş. Zevkle okudum. Siz bildiğim kadarıyla pozometre kullanıyordunuz. Ben makineye güveniyorum maalesef. O yüzden ben olsam başlangıç olarak diafram öncelikli modu kullanır ve buradaki değerleri aynen manuel moda taşırdım. Sonra flaşı açar ve öndeki nesnemin yeterince aydınlanana kadar en düşük değerden başlayarak birer basamak flaş gücünü arttırırım. Sanırım bu da arka planın dengelenmesi sağlar. Yada flaşı ttl modunda yavaş senkronizasyon ile otomatik çakmasına izin veririm. Bazen doğa çekimlerinde kullanıyorum bunları. Aşağıda linkini verdiğim Facebook sayfamda yeni bir albüm yükledim. Değerli yorumlarınızı rica ederim. Teşekkürler.
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10158212960677505&id=547882504
Ali bey merhaba,
Zaten uygulanması gereken sizin dediğiniz gibi olacaktır. Dikkat ederseniz, yazımdaki ilk çekimi “A” Diyafram öncelikli modda çekmiştim ve kameram 1/6 saniye enstantane vermişti. Yazımın sonundaki “İşte bu!..” dediğim kare de 1/6 enstantane ile bitti. Yani sizin dediğinize geldik sonunda.
Bu yazıda böyle uygulamamın nedeni, enstantanenin flaş pozlamasına etkisinin olmayacağını anlatmak ve bunu örneklerle göstermek içindi.
Katkılarınız için teşekkürler.
Not: gönderdiğiniz linke giremedim, hata veriyor.
Saygılar.
Çok Teşekkür ederiz Sebahattin Bey, ufkumuzu açıyorsunuz …
Teşekkürler Serdar bey.
Saygılar.