Daha

    “Tuğrul Çakar” Anısına

    ”Evvela kılık kıyafetinizden başlamalıyız… Büyük toplantılarda kıyafet fevkalade mühim bir husustur. Tercihan kadife ceket giymelisiniz. Renginin hafifçe solmuş olması şayanı tercihtir. Kadife ceketinizin içine ekose desenlere sahip bir gömlek giymek münasip olur. "
    - Tuğrul ÇAKAR

    Hayatın geneli içinde küçük bir yer tutan fotograf düzleminde bir zamanlar yapıp etmeleriyle saygı gören, öğreten, yol gösteren, söz sahibi olan bazı usta isimleri, geride kalan zaman içinde bir bir yitirdik. Mamafih hayatın döngüsü böyle. Çaresi yok. Onlardan geriye kalan ise, belleklerde korunan anılar, kaleme aldıkları çeşitli metinler ve fotografik eylemlerinin göstergesi olan albümler vb basılı materyalden ibarettir. Elimizde basılı materyal varsa izlerini sürmemiz mümkündür. O yoksa, bir süre sonra belleklerde bölük pörçük kalan anılar da silinir ve birkaç kuşak sonra ne yazık ki hatırlayan veya bilen kimse kalmaz. Oysa pek çok usta fotografik eylem uğruna ömür tüketmiştir. Kazandığı her şeyi ve neredeyse bütün zamanını fotoğrafa vakfeden insan için ne büyük talihsizliktir ondan geriye hiçbir iz kalmadan göçüp gitmiş olması.

    Yitirdiğimiz usta fotografçılardan Tuğrul Çakar, ikibinli yılların ilk çeyreğinin sonuna dayandığımız şu sıralar yaşayan fotografçı dostlarının belleğinde hâlâ canlı. O da, yitirdiğimiz diğer ustalar gibi anılarda korunuyor. Kaleme aldığı metinlerin ve fotografik bağlamda yapıp etmelerinin basılı esere, kitaba ve albüme dönüşmüş olması büyük şans. Sonraki kuşaklar, bu eserler üzerinden tanıyacaklar O’nu.

    Fotograf ortamında öne çıkmış kimi usta isim, diğer sanat alanlarında da eser vermeyi başarmıştır. Bu bağlamdaki ender isimlerden biri de Tuğrul Çakar’dır. Bu ender ustalara vefa borcumuz var. Onları hatırlamak, hatırlatmak ve arada bir onlar hakkında birkaç şey söylemek lazım. Bunu gerçekleştirmek üzere, Tuğrul Çakar’ın ustalıkla kaleme aldığı ve ciddi anlamda ‘hiciv’ içeren, epeyce yüksek seviyede ‘mübalağa’ becerisinin ürünü olan öykü kitaplarını son günlerde bir kez daha gözden geçirdik.

    "Tuğrul Çakar" Anısına

    Bu itibarla, ustanın kaleme aldığı ‘Büyük Toplantı’ isimli öyküsünden bazı bölümleri (anlam ve üslup yitimine uğratmadan) paylaşmak istiyoruz.             

    Büyük Toplantı (*)

    Evvel zaman içinde, üç vakitte bir, fotografi sanatı camiasını bir araya getiren fevkalade mühim toplantılar tertip edilirdi. … Yeni yetme fotoğrafçılar bu toplantılarda, nam salmış sanatçılar ile yüz yüze gelebilmek, fotoğrafları hakkında onlardan izahat alabilmek, onların tavsiyelerini duyabilmek saadetine erişirlerdi. … Toplantıya iştirak eden fotografi sanatçıları, en nadide eserlerini ve tebliğlerini sunmak içün bir araya geldiklerinde, aralarında vuku bulan münakaşalar vakit vakit alevlenir, birbirlerine ettikleri galiz kelimelerle nihayet bulurdu. … Memleketteki en büyük toplantı salonları bile gelen misafirlere dar gelir, salona girebilenler talihli sayılır, içeride konuşulan mevzular, önceden hazırlanan hoparlörler marifeti ile, salona giremeyip dışarıda bekleşen talihsizlere duyurulurdu. Onca kalabalık içinde, fotografi sanatına gönül bağlamış sanatçı namzetlerinin, hayranı oldukları sanatçılar ile tanış olabilme fırsatı bulamadan, gözyaşları içinde memleketlerine dönmeleri sık görülen bir hadise idi. … Nihayet Efendi, büyük toplantının, o senenin ilkbaharında yapılacağını öğrendiği vakit, “Ne yapıp edip bu toplantıya gitmeliyim”, diye düşündü. İlk iş olaraktan da, daha önce bu toplantılara iştirak etmiş bulunan Bıbık Efendi’yi ziyaret etmeye karar verdi. … Bıbık Efendi …”Evvela kılık kıyafetinizden başlamalıyız… Büyük toplantılarda kıyafet fevkalade mühim bir husustur. Tercihan kadife ceket giymelisiniz. Renginin hafifçe solmuş olması şayanı tercihtir. Kadife ceketinizin içine ekose desenlere sahip bir gömlek giymek münasip olur. … Pantolonunuzun koyu renk olması münasip olur. İskarpinlerinize gelince, küt burunlu ve muhakkak surette boyanmış olmalıdır. Yeni iskarpin almayınız. Görgüsüzlük olaraktan anlaşılma ihtimali mevcuttur. Pek kullanmasanız da, boynunuza bir sicim ile asılmış bir gözlük taşımanız münasip olur. Tebliğler okunurken gözlük göze takılmayacak, sağ göz camı, sağ avuç içine alınıp, sol kulağa takılacak olan uç, hafifçe alt dudağa değdirilecektir. Sağ elinizde taşıyacağınız eskimiş deri bir çanta sık sık yorulma bahanesi ile sol ele aktarılacaktır. Çantanızı asla yere bırakmayınız. Kucağınızda durmalıdır. Tebliğler başlamadan önce çantanızdan, yaprak uçları hafifçe kirletilmiş bir defter çıkarmalısınız. Defterinizin üst kapağında, üstten basınca ucu alttan dışarıya uğrayan bir kurşun kalem takılı bulunmalıdır. … Şu hususu unutmayınız ki, bu kabil toplantılara yabancı olduğunuzun, etraftakiler tarafından sezilmesi pek iyi olmaz. Son derece sakin olmalısınız. Sakın ola, olmadık vakitlerde lafa girmeyiniz. Büyük toplantılar siz yeni yetmeler içün tuzaklarla doludur. Bilhassa darülfünun muallim ve muallimelerine karşı dikkatli olunuz. … Fikri teçhizatınızın kendilerini anlamanıza yetmediğini anlayıp, bu halden garip bir keyif alırlar. … Bu kişiler tebliğlerini sunarken arkanıza yaslanıp sakin olunuz. Vakit vakit kaleminize sarılıp, defterinize etraftakilerin okuyamayacağı biçimde bir şeyler karalayınız. Karaladığınız kısmı, önemine binaen yapıyormuş gibi çember içine almanızda faide vardır. Tebliğin okunması bittiği vakit, alkış tutmakta acele etmeyiniz. Alkış sesleri çoğaldığı vakit siz de alkış tutmaya başlayınız. Alkış tutarken mabadınızı oturduğunuz yerden beş santim kadar kaldırınız. Asla büsbütün ayağa kalkıp alkış tutmayınız. … …, bir sual tevdi edildiği zaman siz de el kaldırıp söz isteyiniz. … Sual tevdi etmeniz içün size söz verildiğinde ayağa kalkarak, ‘Tevdi edeceğim sual az önce tevdi edildi efendim. Teşekkür ederim’ diye sesleniniz. Böylelikle büyük toplantı neşriyatında adınız geçmiş olur. Büyük toplantıda sarf edilen her bir lakırdı neşriyata geçer. … Nihayet Efendi, büyük toplantının yapılacağı binaya ulaştığında, kapıdaki kalabalığı görüp, “İyi ki erken gelmişim,” diye düşündü. “Aksi halde içeriye girmem mümkün olmayabilirdi.” Kapıdan gireceği sırada, asayişi temin etmekle vazifeli memurun kalın sesiyle irkildi. “Hoşgeldiniz üstadım. Sizi pek hatırlayamadım. Uzaktan geldiniz herhalde.” … ”Büyük toplantıyı takip edebilmek içün fikri teçhizatınız tamamdır inşallah. … Sontag okudunuz mu?” …Nihayet Efendi, arka sıralarda münasip bir yer bulup oturduğunda derin bir nefes aldı. Çantasını kucağına koyup kapıdan girenleri seyre daldı. Büyük fotografi sanatçıları bir bir geliyorlardı işte. Sabık Ulemabaşı, Lüzumi Efendi, Ulemabaşı Hükmi Efendi, Mukallit Adnan Efendi, Hami Peksanat Efendi, Makro Macit Efendi, Tekmercek Nafile Hatun, Mengenli Arif Efendi, Enstantaneci Emrullah Efendi, Üç ayak Ümran Efendi, Mislimelek Hatun, Katip Telafi Efendi, Bıttımzade Arif Efendi, Süleyman Turhan Efendi, Bulbatıroğlu Dörtayak Selami Efendi, Haramsız Reha Efendi, Malatyalı İbrahim Efendi, Cıngarcı Atilla Efendi, Ziyade Hatun, Panoramik Rıza Efendi, Softçeker Ali Rıza Efendi, Enibüyük Vesile Hatun, Vizörsüz Ahmet Efendi, Vizör Salih Efendi, Böcükçü Tarık Efendi, Namdar Tahir Efendi ve diğer sanatçılar birer birer salondaki yerlerini alıyorlardı. … Kapıya hücum eden hatun kişilere bakılınca anlaşılabileceği gibi, Lafazan Şinasi Efendi geliyordu. Uzun bir bekleyişi müteakip nihayet asayiş temin edilmiş, Lafazan Şinasi Efendi, asayiş memurlarının himayesi ve hatun kişilerin sevdalı bakışları altında salona girebilmişti. …sıra büyük toplantının açılış gösterisine gelmişti. … Karanlığın içinden yükselen fevkalade müstesna bir musiki sesini takiben, yine fevkalade müstesna tabiat manzaraları birbiri arkasına beyaz perdeye aksetmeye başladı. … Enstantaneci Emrullah Efendi’nin gösterisi nihayete erdiğinde salon alkış sesleri ile inliyordu. Enstantaneci Emrullah Efendi, tezahüratları için salondakilere minnetlerini bildirerekten, sualleri cevaplamak üzere beklemeye başladı. İlk söz alan Lafazan Şinasi Efendi oldu. … “Sayın Emrullah Efendi, bendeniz bizlerin temaşasına sunduğunuz tabiat manzaralarını birer sanat eseri olaraktan telakki etmesem de, sualimi başka bir mevzuda tevdi edeceğim. Fotoğraflarınızı sunarken, birçok Sanatkârın yaptığı gibi, siz de bize musiki dinlettiniz. Bunu hangi sebebe binaen yaptığınızı şahsen pek merak ediyorum. Temsil misal, evinizde hatıralarınızla dolu albümlerinize bakarken de musiki dinliyor musunuz efendim?” … “Lafazan Şinasi Efendi, Zat-ı alinize pek yakışan bir sual tevdi ettiniz. Cümle alem sizin bu kabil davranışlarla alaka çekmek gibi bir alışkanlığınızın olduğunu bilir. … Şimdi de ben zatı alinize bir sual tevdi edeceğim. … Enstantaneci Emrullah Efendi sözlerini bitirdiğinde salondan büyük bir alkış sesi yükseldi. Nihayet Efendi bir vakit daha bekledikten sonra mabadını oturduğu yerden hafifçe kaldıraraktan alkış tutmaya başladı. … Sıra Süleyman Tırman Efendi’nin takdim edeceği “Dayan Dizlerim dayan, ah bu dağlar pek yaman” isimli gösteriye gelmişti. … Ali Rıza Efendi’nin gülmesi, salondaki bazı misafirlere de sirayet edince, Süleyman Tırman Efendi, hiddetle ayağa kalkarak, “Hayrola Ali Rıza Efendi, pek merak ettim. Neden güldünüz acaba?” diye bağırınca, Softçeker Ali Rıza Efendi toparlanmaya başlayarak, “Kusura bakmayın Süleyman Efendi, gösterinizin ismini ilan edeceğim esnadan üzerinize afiyet, asaplarım gevşeyiverdi,” … “Gösterimin isminin nesi varmış efendim? Temaşa edeceğiniz fotoğraflar, tırmanılması meşakkat isteyen dağlardan temin edilmiştir,” diye bağırınca, Namdar Tahir Efendi söz isteyerek, “Efendim bendeniz bu gösteriyi temaşa edemeyeceğim. Dağ havası sıhhatime iyi gelmiyor,” diye seslenince tekrar gülüşmeler başladı. …Süleyman Tırman Efendi’nin gösterisi de nihayete erince, bir darülfünun muallimesinin tebliğine sıra gelmişti. Hoca talebelerinin alkışları refakatinde tebliğini okumaya başladı. Salonda çıt çıkmıyor, fotografi sanatı gönüllüleri pür dikkat kesilmiş dinliyorlardı. Nihayet Efendi oturduğu yerde terlediğini hissetti. Lakırdıların birini anlayamadan üstüne diğeri geliyordu. …Darülfünun muallimesi, salondakilere göz gezdirerekten, “Suallerinizi bekliyorum efendim,” diye seslendiğinde salonda çıt çıkmıyordu. … “Sual yok mu efendim? … Böcükçü Tarık Efendi ayağa kalkarak konuştu. “Lütfen teessüre kapılmayınız efendim. Meramınızı o güzel dilinizle o denli açık ve seçik beyan ettiniz ki suale hacet kalmadı,” Böcükçü Tarık Efendi’nin bu kinayeli konuşması salonda yeniden gülüşmelere yol açtığında, … “Zaten kabahat benim efendim. Buradakilerin fikri teçhizatlarının tebliğimi anlamaya kafi gelmeyeceğini anlayıp bu meydanda bulunmamalıydım,” diyerek salonu terk etti. … Hasırıtütmez Ferman Efendi, Üryançeker Basri Efendi’nin merakla beklenen gösterisini ilan ettiğinde, salonda nefesler tutulmuş, heyecan artmıştı. Işıklar söndürüldüğünde, fevkalade tesirli bir keman taksiminin ardından, harikulade üryan hatun fotoğrafları perdeye aksetmeye başladı. … Gösteri nihayete erdiğinde, bazı seyirciler heyecandan neredeyse alkış tutmayı bile unutmuşlardı. … Bu kısmın toplantı reisliğini Ulemabaşı Hükmi Efendi icra ediyordu. Salonda nefesler tutulmuş, fotografi sanatçıları ve diğer misafirler heyecan içinde, Hükmi Efendi’nin Lafazan Şinasi Efendi’ye söz vereceği anı bekliyorlardı. Beklenen an geldiğinde Şinasi Efendi kendisinden emin bir tavır içinde ağır ağır konuşmaya başladı. “Muhterem fotografi sanatı meraklıları, sabahtan beri bizlere takdim olunan alelade fotoğrafları düşündükçe, merakım daha da artıyor. Acaba bu müstesna sanat sizlerin elinden ne vakit kurtulacak? Ne vakit bu sanata layık fotoğrafçılar göreceğiz? Bizleri kandırmaktan ne vakit vazgeçeceksiniz?” … Salonda neredeyse herkes ayağa kalkmış, hangi muhteremin hangi lakırdıyı ettiği dahi duyulmaz olmuştu. Nihayet Efendi oturduğu yerde adeta donup kalmıştı. … Hükmi Efendi oturduğu masaya öyle bir yumruk vurdu ki, masa orta yerinden ki parçaya ayrılıp, parçaları evvela tavana çarpıp, oradan da ahalinin üstüne yağmaya başladı. O esnada Hükmi Efendi ayağa kalkmış, İngiliz kumaşı ceketini ve kravatını çıkarıp, adeta bir paçavra gibi yere fırlatmış, gömleğinin kollarını sıvamaya başlamıştı. … “Bu memlekette fotografi sanatı hadisesi benden sorulur efendiler. Bu böyle biline. … Bundan böyle, bilumum tebliğler efkar-ı umumiye huzurunda okunmadan evvel benim tasvibimden geçecektir. Ulemadan icazet almamış hiçbir fotoğraf temaşaya sunulmayacak, el altından fotoğraf temaşa ettirenler hakkında lüzumlu cezalar tarafımızdan ve derhal tatbik edilecektir. … Şimdi edebinizle oturup sunulacak fotoğrafları temaşa ediniz ve benim tepemin tasını attırmayınız.” … Sessizliği ilk bozan Üryançeker Basri Efendi oldu. …”Muhteremler. İfade hürriyetinin icazete bağlandığı bu salonda kalamayacağım içün bendenizi mazur görünüz. Kendimi birden cihan harbi Alamanya’sında gibi hissettim. … Sahipsiz ve hür olabildiğiniz nispette sanatçı olabilirsiniz. Size istikamet gösterilmesine tahammül göstermeyiniz.” …”

    Tuğrul Çakar ustayı sevgiyle, saygıyla yâd ediyoruz.

    Tekin ERTUĞ

    (Mayıs 2023)

    (*) Kaynak eser: Tuğrul Çakar, Siyah Beyaz Masallar, Hangar Kitap 2011, s.107-128               

    İLİŞKİLİ İÇERİKLER

    Kum Zambakları

    Çiçeklerin hepsi tarihte olduğu gibi sanatın her dalında sembol olarak ele alınmıştır. Zambak “Lillium” ailesinin yaklaşık 110 değişik türü olan ve soğanla yetişen bitkisidir. Kum zambağı da bu ailenin içinde yer alır.

    Uğur Kavas’tan yeni ve anlamlı bir eser daha

    Kaftanoğlu’nun biyografisini, birkaç kuşak önce Osmanlı-Rus savaşı nedeniyle göç edip Anadolu’ya gelen aile büyüklerinden başlayıp fotoğraflarla destekleyerek kaleme almış sayın Kavas.

    Foto-Graf ortamında yeşeren bir “EKOL”

    Önümüzdeki yıllar içinde bu ekol’ün daha belirgin şekilde kendisini hissettireceğine, kendisinden söz ettireceğine ve fotoğrafa, ülkemizin kültür-sanat ortamına, düşünce dünyamıza çok şey katacağına inanıyoruz.

    Çağdaşlık üzerine notlar ve fotoğrafta çağdaş gerçekçilik

    Fotoğrafçı bir fikri toplumsal gerçekçilik çerçevesi içinde ifade edemeyeceğini anladığında artık ortaya bu fikri ele alan kurgulanmış fotoğraflar çıkmaya başlayacaktır. Bu çalışmalarda varlık (nesne) deneysel olarak ele alınır. Artık böyle fotoğrafların elde edilmesi bir düzen bir planlanmış süreç içinde olacaktır.

    E-POSTA ABONELİĞİ

    Makale yazarı

    Tekin Ertuğ
    Tekin Ertuğ
    İlk gençlik yıllarında amatör olarak uzun süre resim ve karikatür yaptı, edebiyat dünyasına yakın durdu. Üniversite sonrası amatör olarak Halk Müziği ve Kültürü konusuna eğildi. 90’lı yılların başlarında amatör olarak fotografa başladı. Resmi ve Özel Kurum ve Kuruluşlarda Temel Fotoğraf Eğitimi Seminerleri ve İleri Düzey Fotograf Seminerleri verdi, Atölyeler gerçekleştirdi. Basılı ve sanal ortamda Felsefe, Yazın ve Fotograf dergilerinde fotografa ve sinemaya dair yazıları yayınlandı. Sinemaya, edebiyata, müziğe, fotografa ilişkin okumalarını sürdürmekte, çeşitli metinler kaleme almakta, denemeler ve/ya eleştirel denemelerle yazı serüveni devam etmektedir.Ulusal ve uluslararası fotograf yarışmalarında jüri üyesi oldu, çeşitli platformlarda gösteriler ve söyleşiler gerçekleştirdi, panelist oldu, çalıştaylarda bildiri sundu.Fotografın farklı kulvarlarındaki usta fotografçılarla bir dizi söyleşi/röportaj gerçekleştirmek suretiyle onların yaşam öykülerini, fotograf serüvenlerini, duygu ve düşünce dünyalarını kitaplaştırıp sonraki kuşaklara aktarmaya çalıştı. Kitapları: “Fotograf Sanatı Üzerine” 4 cilt. “Fotoğraf Ustaları” 10 cilt “Işıkla Resmedenler” 16 cilt “Handan Tunç ile Sanat (Özelde Fotograf) Üzerine Söyleşi “Kan Çiçekleri” (Ressam Hikmet Çetinkaya’nın otobiyografisi) “Sicim” (Ressam Ahmet Yeşil’in biyografisi) “Bir Lisan-ı Münasip Foto-Graf” “Dikensiz Kirpi” (Eleştirel Deneme) “Köhne Bahar” (Roman) “Demir Çıra” (Öykü) “Kırık Köşe Taşları” (Öykü)

    POPÜLER İÇERİKLER

    Yorum Politikamız: Arthenos.com ekibi olarak tüm okuyucularımızı tartışmalara aktif olarak katılmaya teşvik etsek de, Davranış Kurallarımıza uymayan veya yayınlanan materyalin editoryal standartlarını karşılamayan herhangi bir içeriği Silme / Değiştirme hakkını saklı tutarız.

    YORUM YAPILDIĞINDA BANA BİLDİR
    Bana bildir
    guest

    4 Yorum
    Beğenilenler
    En yeniler Eskiler
    Satır içi geribildirimler
    Bütün yorumları göster
    Tarık Yurtgezer

    Böcükçü Tarık Efendi olarak Tuğrul abiyi çok özlüyorum. Hatırasını canlı tuttuğun için teşekkür ederim Tekin’ciğim.

    Okyar Atilla
    Editör / Yazar
    Makale Puanlama :
         

    Her ölüm erkendir derlerse de bazı ölümler çok daha erkendir ne yazık ki. Midilli’de kalp krizi geçirmesi talihsizlik mi yoksa “kader” olarak mı tanımlayamayacağım bir ikilem yaratmıştı bende. Sonrasında “İnsanlık Halleri” albümüne sahip olup fotoğrafları üzerinden sohbet etmeye çalışmıştım. Bu albüme ara sıra bakarım. Allah rahmet eylesin.
    Tekin bey, sayenizde değerli insanın blog sayfamıza izini bıraktınız. Çok teşekkürler.

    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Makale Puanlama :
         

    Allah rahmet etsin.

    Mebrur HATUNOĞLU
    Mebrur HATUNOĞLU

    Işıklar içinde olsun. Derslerde eli cebinde yavaş yavaş adımlarla ve düşük ses tonuyla konuşması geldi gözümün önüne. Yeniden yaşattığınız için ve sonsuzluğa kayıt düştüğünüz için ayrıca teşekkür ediyorum Tekin hocam.

    4
    0
    Düşünceleriniz bizim için önemli. Belirtmek ister misiniz, lütfen yorum yapın.x