Üniversite 3. sınıfın başından beri Bilgi Teknolojileri alanında, önemli şirketlerde önemli projeler içerisinde, Yazılım Ar-Ge mühendisliği, ERP ve İş Zekası çözümleri, Veri Ambarları / Big Data danışmanlıkları yapma ve bu alanlarda üst düzey yöneticilik dahil birçok kademede çalışma fırsatı buldum. Yapay Zeka kavramı henüz terminolojimize yerleşmemişken benim hedefim akıllı çözümler konusunda uzmanlaşmaktı.
Tek tuşlu klavye
Yine bu günlerden birinde büyükçe bir sanayi kuruluşunu ERP çözümlerimizi ve firmaya katkılarını tanıtmak ve demolar yapmak amacıyla ziyaret etmiştik. Ben yine her zamanki gibi, ziyaret öncesi ön hazırlık amacıyla firmadan kendilerine ait örnek verileri önceden almış, o verilere göre onlara özel bir demo hazırlamıştım. Sunuma, yaşı epey ilerlemiş firma sahibi bey de katılmıştı. Tüm sunum boyunca anlattıklarımı kesintisiz ve hiç konuşmadan dikkatle dinleyen firma sahibi, sunumun sonlarına doğru söz aldı ve şunları söyledi:
“Anlattıklarınız etkileyici ve birçok kişi için de iştah açıcı olabilir. Herhalde bu sunumdan sonra bizden de ‘hemen alıyoruz’ cevabını bekliyorsunuzdur. Anlattıklarınızı zevkle dinledim, ama sizi dinlerken yoruldum. Biz bunca parayı, bu kadar çok iş yapmak için mi vereceğiz? Bu kadar para harcayacaksam, tüm işimi tek tuşa basarak yapmak isterim.“
Benzer cümleleri o zamanlar çok sık işittiğimden hazırlıklıydım. Hemen sunumumun en son sayfasına geçtim, üzerinde “One Click” yazan tek bir tuş ve bir joystick olan klavye görselini ekrana getirdim ve
“Siz bize o paraları veriyorsunuz, biz sizin ekibinizle birlikte uzunca bir süre çalışıyoruz. Kuracağımız otomasyon altyapısı ile üretim hatlarındaki makineler de dahil birçok noktadan verileri gerçek zamanlı ve insan hatasından arındırılmış olarak topluyoruz. Hazır olduğumuzda size bunun gibi bir klavye veriyoruz. Siz bu tuşa basıyorsunuz, firmanız ile ilgili tüm gerekli bilgileri, hangi üretim hattının ve o hatta çalışan operatörün ne kapasitede çalışıyor olduğunu, alınan siparişlerin üretim durumlarını, sıfıra yakın stok ile ürün ve hammadde yönetimini, fire oranlarınızı, anlık kar/zarar durumunuz gibi işletmenizle ilgili olan her türlü bilgiyi, uçağı idare eden bir pilotun kokpitindeki gibi size tahsis edilmiş ekranlarda görüyorsunuz. Ekrandaki özetini gördüğünüz bilgilerin detayına erişmek isterseniz bu joystick ile o bilginin üzerine geliyorsunuz ve yine o tek tuşa basıyorsunuz. Ofislerinizde ve üretim sahanızda sizin belirleyeceğiniz yerlere bu ekranlardan yerleştirip, sizin belirleyeceğiniz bilgileri dev ekranlarda çalışanlarınız ile paylaşıyorsunuz.” demiştim. Bu olayın üzerinden 20 yıldan fazla bir zaman geçmiş. O zamanlar bu beyefendi gibi birçok kimseye roket bilimi gibi gelen bu fikirleri günümüzde bir ilkokul öğrencisine anlattığınızda “Eee, ne var bunda” diyecek, bunu demese bile onu anlatan gözlerle size bakacaktır.
Teknoloji; kaçırdığınızda bir daha yetişmesi zor tren!
Çağımızın önüne geçilemez bir gerçeği olan teknolojik gelişmelerdeki baş döndüren hız sayesinde, geliştirdiği yazılım algoritmaları nedeniyle dikkat çeken, henüz ortaokulun başlarındaki bir öğrencinin Google tarafından işe alınmasına şaşırmıyoruz artık. Bu gelişim fotoğrafçılık alanında da hız kesmiyor. Günümüzde her kamera içerisinde bir bilgisayar barındırıyor. Yalnızca gövdelerde değil, lens teknolojileri de çok hızlı değişiyor ve gelişiyor. Bunun yanısıra drone teknolojilerinin gelişiminden fotoğrafçılık da nasibini fazlasıyla alıyor. Fotoğrafın geçmişi anlatılırken çeşitli değişim ve gelişim evrelerinden söz edilir. Ama bence en büyük devrim ve çığır açan ilerleme, Yapay Zeka’nın fotoğrafçılık alanına dahil edilmesidir.
Teknolojide gelişme ve ilerlemenin insan ihtiyaçlarına ve doğanın korunmasına yönelik olduğu varsayımından yola çıkarak; fotoğrafçılıkta yapay zeka kullanımının da fotoğrafçıya önemli katkılarının olmasını, onun en önemli yetisi olan “yaratıcılığını” geliştirmesini bekleriz. Bu, gerçekten de böyle mi? Yapay zeka, bir fotoğrafçının dünyasını nasıl ve ne yönde değiştirir?
Yapay Zeka (AI) nedir?
Yapay Zeka, içerisinde bilgi işlem üniteleri barındıran bir makinenin yazılımsal öğrenim sürecidir. İnsan zekasının çalışma biçimini örnek alır, her aksiyon ve sonuçtan bir şeyler öğrenir, o ana kadar öğrendiği tüm koşulları göz önünde bulundurarak irdeler ve yeni bulguları kütüphanesine kaydeder. Neden ve sonuç ilişkilerinden yola çıkan sonsuz bir öğrenme döngüsü içerisindedir. Sadece öğrenmekle kalmayıp öğretebilir de. Her tür koşula aşina olduğundan, aldığı verilerden hızlı ve doğru sonuçlar üretir.
Fotoğrafçılıkta yapay zeka kullanımı
Birkaç yıl öncesine kadar kamera üreticilerinin Ar-Ge bütçelerine bakıldığında, en büyük payın donanım mühendislerinde olduğunu görmek şaşırtıcı olmazdı. Son zamanlarda baş sıralarda AI algoritmalarını fotoğrafçılık alanına uyarlamak için çalışan yazılımcıların aldığı görülüyor.
Artık kameralarımız, sahneyi saniyenin çok küçük dilimlerinde tarayabiliyor, görüntüde bir insan yüzü olup olmadığını belirleyebiliyor, ardından odaklamayı yüzlerde olacak şekilde önceliklendiriyor. Hatta birçoğu yalnızca insan gözü değil, hayvanlardaki gözleri buluyor, en yakın gözü seçebiliyor ve oraya odaklanabiliyor, odağı takip edebiliyor. Bunu video çekerken de yapabiliyor.
Yeni nesil bir cep telefonunuz varsa, AI parmaklarınızın ucundadır zaten. Bildiğiniz gibi cep telefonu kameralarında kullanılan lenslerde diyafram mekanizması yer almıyor. Buna rağmen, kullandığım iPhone 13 Pro cep telefonumdaki bir yapay zeka uygulaması, ön plandaki bir konuyu otomatik tanımlayabiliyor, arka plan ile arasındaki mesafeye göre Alan Derinliği simülasyonu yaparak öznemi odakta ve net alırken arka planı bulanıklaştırabiliyor. Bunu yapay zeka kullanarak, kütüphanesindeki milyonlarca veriden simüle ederek gerçekleştiriyor. Bununla kalmıyor; eğer fotoğrafı RAW olarak çektiysem, bilgisayarımdaki uygulama sayesinde alan derinliğini dosya üzerinden istediğim gibi değiştirebiliyorum, odağı arka plandaki bir konuya kaydırabiliyorum, istersem tüm sahneyi önden arkaya net yapabiliyorum. Işık, beyaz dengesi, dinamik aralık gibi birçok değişkeni söylemiyorum bile.
Düşünün…
Kameranızı açıyorsunuz ve bir sahneye doğru çeviriyorsunuz. Kameranız, kadrajınızdaki uçan bir kuşu, hareket eden bir taşıtı, insanı ve daha birçok konuyu tanı(mla)yabiliyor. Hangisine odaklanacağınızı belirledikten sonra onu otomatik ve hatasız olarak takip etmeye başlıyor.
Veya, açık ve güneşli bir havada kumsaldasınız. Kumsaldaki kayalıklara vuran dalgalara uzun pozlama yaparak tül etkisi vermek istiyorsunuz. ND filtreniz yok. Diyaframı istediğiniz kadar kıssanız, ISO‘yu istediğiniz kadar azaltsanız bile, Enstantaneyi istediğiniz kadar yavaşlatamıyorsunuz. Eğer kameranızda canlı ND filtre özelliği varsa bunu yapabiliyorsunuz. Bu da bir bilgisayar simülasyonundan başka bir şey değil. Bu örnekleri dilediğimiz kadar çoklanabilir.
Fotoğraf düzenleme araçlarında yapay zeka
E hal böyleyken, fotoğraf düzenleme programlarında yapay zekanın olması bizi şaşırtmıyor. Artık birçok düzenleme aracı, görüntüyü piksel piksel tarayıp, çevresindeki verileri analiz edip, çektiğimiz fotoğrafı bambaşka bir hale dönüştürebiliyor.
Geçtiğimiz günlerde Adobe Photoshop ve Lightroom uygulamarının yeni sürümlerinde gelen Akıllı maskeleme araçlarından bahsetmiştik. Adobe, Sinir Filtreleri adını verdikleri bir dizi düzenleme aracı üzerinde de çalışıyor. Bu araçla portresini çektiğiniz bir kişinin yaşını, hatta yüz ifadesini değiştirebiliyorsunuz. Kaydırıcı aracılığıyla portrenize sevinç, şaşkınlık veya öfke gibi duygular katabiliyorsunuz.
Adobe AI yol haritasında, çok yakın bir zamanda çekilmiş bir fotoğrafa ışık yönü ekleme gibi özellikler geleceği belirtiliyor. Uygulama, bizim belirleyeceğimiz bir yönden, bizim belirleyeceğimiz ton ve özelliklerde bir ışık geliyormuş gibi, önce yüzün doğru bir okumasını yapacak, ardından belirli alanlara gölgeler ve pozlama farkları uygulayacak. Örneğin, her yanı ışıl ışıl olan bir portreye Ramrant üçgeni uyarlanabilecek.
Google da boş durmuyor
Google, geçtiğimiz günlerde, görüntü kalitesini iyileştirmek için AI kullanan açık kaynaklı bir proje olan MultiNeRF’yi kullanarak fotoğrafta gürültüyü yok etmeyi hedeflediğini açıkladı. RawNeRF programı düşük ışıklandırmanın olduğu karanlık koşullarda çekilen görüntülerde ayrıntılarını artırmak için AI kullanıyor.
Ekip, “Karanlıkta NeRF: Gürültülü Ham Görüntülerden Yüksek Dinamik Aralıklı Görünüm Sentezi” adlı bir araştırma makalesinde, girdi görüntüleri veritabanından yüksek kaliteli özgün görünüm analizi oluşturmak için Nöral Parlaklık Alanlarının (NeRF) nasıl kullanıldığını anlatıyor. NeRF, bir sahnenin dinamik aralığını tam bir şekilde korumak için tasarlanmış. Çekimden sonra odağı, pozlamayı ve ton eşlemeyi değiştirmeyi mümkün hale getiriyor. NeRF, birçok gürültülü RAW dosya üzerinde optimize edildiğinde, tek ve çok görüntülü ham gürültü gidericilerden daha iyi performans gösteren bir sahne üretebilecek. Ayrıca ekip, RawNeRF’nin neredeyse tamamen karanlıkta çekilen aşırı gürültülü sahneleri yeniden oluşturabileceğini iddia ediyor.
Sonuçlar son derece etkileyici. Doğrusal ham HDR verilerinin kullanılması ile odak ve pozlama dzüneleme de dahil yeni bir HDR üretebilmesi, dijital fotoğrafçılık için birçok yeni kapılar açılacağının habercisi gibi.
Ben Mildenhall, Peter Hedman, Ricardo Martin-Brualla, Pratul P. Srinivasan ve Jonathan T. Barron tarafından yazılan makalenin tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Yapay zeka fotoğrafçının yaratıcılığına engel mi?
Bunun böyle olacağını söyleyen bir çok kişiyle karşılaşmanız muhtemel. Bazıları daha da ileri giderek, bunun gerçek fotoğrafçılığın ölümü olacağını bile söyleyecektir. Bu, nereden ve ne amaçla baktığınıza bağlı.
Fotoğraf manipülasyonun neredeyse fotoğrafın tarihi kadar eski olduğunu, bizdeki veya ekipmanımızdaki bazı eksikliklerden dolayı kötü çekilmiş bir fotoğrafı sanat eseri haline dönüştürdüğünü, gelecek için değerli ve kaliteli görüntülerin saklanmasında önemli bir fark yaratacağını düşünürsek, Yapay Zeka’yı fotoğrafçılıkta bir (d)evrim olarak görmek de mümkün.
Sonuç
Hakkında nasıl düşünürsek düşünelim şu gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor; AI donanım ve yazılımları, fotoğrafçılığın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Ve, bu sanat dalıyla gerek profesyonel gerekse hobi amacıyla ilgilenen bizler, bir yerde mutlaka yapay zekadan faydalanacağız. Veya filmli makinelerimizi tozlu raflarından çıkarıp, konvansiyonel yöntemlerle fotoğrafçılığımıza devam edeceğiz.
Yapay zeka hakkında siz ne düşünüyorsunuz, “Yorumlar” kısmından bizimle paylaşır mısınız?
Sebahattin hocam çok güzel konuya dikkat çekmişsinizi emeğinize sağlık
Yapay zeka yaratıcılığı neden öldürsün tam aksine bence
ben doğum ve bebek fotoğrafçılığı yapıyorum
bir fotoğrafı çekene kadar iso diyafram enstantane oydu buydu derken asıl konuya odaklanmam gidiyor
bunlarla makine uğraşsın biz asıl işimize bakalım
yazıda belirttiğiniz bütün özellikleri olan bir makinemin olmasını çoook isterim 🙂
Katılıyorum doğru bir bakış açısı 👍
Bence de mesleğimizde bize yardımcı olur ve önümüzü açar. Yazara teşekürler 🙏
Bizden de size teşekkürler Hilmi bey.
Sizce size en yardımcı olacak özellikler nelerdir?
Saygılar.
Bu da farklı bir bakış açısı Özge hanım.
Bu özelliklerin hepsini barındıran bir kamerayı ben de çok isterdim doğrusu 🙂
Saygılar.
Ufuk açıcı bir yazı olmuş, emeğinize sağlık.
Bence sayısal fotoğrafa dönüşüm sırasında yaşananlar, yapay zekaya dönüşüm sırasında da gerçekleşecektir.
O dönemde sayısal teknolojiyi kullanamayanlar, analog geçmişi savunurlar ve sayısal teknolojiyi eleştirirlerdi. Gerçi özellikle nois açısından, sayısal teknoloji analog teknolojiyi yakalamakta çok zorlandı ve hâlâ bir çok kamerada sorun yaşanıyor. Bunun dışındaki bir çok açıdan sayısal teknoloji fotoğrafçıyı destekledi ve yaygınlaşmasını sağladı.
Sanırım yapay zekayı da küçümseyenler olacaktır.
Bence yapay zeka yaratıcılığa engel olmayacağı gibi, hızlı sonuç alarak katkı sağlayacaktır.
Çünkü uygulanmak istenen ne ise o, fotoğrafçının isteği ve hayal ettiği doğrultuda tercihlerine bağlıdır. İşte yaratıcılıkta budur.
Mikdat bey merhaba,
Yazımı çok güzel özetlemişsiniz, bunun için ve ayrıca motive edici yorumlarınız için de teşekkür ediyorum.
Dost selamlarımla!
Hocam bilgilendirici ve zihin açıcı yazınız için öncelikle teşekkür ediyorum. Bir teknoloji fukarası olarak bence yapay zeka yaratıcılığı öldürür. Anlattığınız özellikler ile çektiğim bir fotoğrafa benim fotoğrafım diyemem her halde. Onu makinem o hale soktu çünkü. Emeklerinize sağlık saygılarımla.
Bu da sizin pencerenizden görünen Ümit bey.
Bunun net bir doğrusu yok. Yazımda da belirttiğim gibi; yapay zeka gibi teknolojilerden kaçış yok. Faydalı yönlerini kullanmak da bir ara seçenek olamaz mı?
Saygılar.
ai yaraticiligi oldurur..nokta 🙂
Neden?
Aç parantez (…
cunku fotograf cekmek icin ben makinemi kullanmak isterim makinemin beni kullanmasini degil.
parantezi kapat …)
Size kolaylıklar diliyoruz o zaman.
Işığınız bol olsun.
İnsanoğlu denen yaratık teknolojinin yeniliklerine hiçbir zaman barışık olmadı. Bill Gates bile zamanında “herkesin bilgisayar sahibi olmasına gerek yok” benzeri bir laf etmişti. Şimdi hepimizin cebinde bir bilgisayar var. İstesek de istemesek de teknolojik gelişmeler fotoğraf endüstrisini hem donanım hem de yazılım olarak etkilemeye devam edecek.
İlk piyasaya çıkmaya başladığında otomatik vitesli araba sahibi olanlara burun kıvrılırdı. Ne de olsa manuel vites ustalık isteyen bir işti. Güncel duruma bakın. Daha iyi kavrama anı, daha az yakıt tüketimi ve bazı fiziksel eylemleri yapmayıp dikkati daha fazla yola odaklamak. Bugün araba yola devam ederken kitap okuyabilir ya da uyuyabilirsiniz.
Sebahattin’in dediği gibi amaç “nasıl faydalanabiliriz?, fotoğraf tekniğimize nasıl katkı sağlayabiliriz?” olmalı diye düşünüyorum.
Ancak bu gelişmeleri ret etmek de işin göz ardı edilmemesi gereken bir yanı. Hala bir çok fotoğrafçı fotoğrafın başlangıç koşullarındaki ekipmanlarla fotoğraf üretimini destekliyorlar ve sürdürüyorlar.
Yani sanatın her dalında olduğu gibi “tek bir doğru” ve “tek bir yol” ve de “illa bu yol” yok. Herkes istediği yöntemi seçebilir ve bundan dolayı da ortaya koyduğu eser “tuuu kaka” olamaz.
Sevgilerimle
Katkın için teşekkürler değerli dostum.
Hiçbir şeyin körü körüne bağımlısı olmamak gerek. Değişim her saniye devam ediyor. Bunun neresinde olacağımız ise bizim seçimimiz.
Sevgiler, selamlar.
Eğer çektiğimiz bir fotoğrafa herhangi bir müdahalenin (lens, kamera, karanlık oda yada yazılım farketmez) o fotoğrafı bizim olmaktan çıkarıp, müdahale eden şeye ait hale getirdiğini düşünüyorsak iğne delikli kameralara geri dönmemiz gerek (fotoğrafın en ham hali; delikten giren ışığın kutu içerinde görüntüyü oluşturması). Bunun haricinde bırakın fotoğrafa herhangi bir müdahaleyi, en basit lens, en basit makina bile görüntüyü iyileştirmek için çeşitli teknikler kullanıyor. Lensin içerisinde onlarca mercek grubu ışığı düzenliyor, makina film yada sensör üzerinde görüntüyü oluşturuyor. O halde bu fotoğraflar bize ait olmaktan çıkıyor mu?
Bence teknolojik yenilikleri reddetmek gereksiz bir çaba. Sizlerin de dediği gibi yeni teknolojilere açık olmak, teknojiyi en iyi şekilde kullanmak yaratıcılığı geliştirir.
Yazılımsal ve donanımsal gelişmeleri heyecanla takip edip, yapabildiklerini gördükçe hayretler içerisinde kalıyorum.
Yazı için çok teşekkür ederim Sebahattin bey. Ellerinize, emeğinize sağlık.
Selam ve saygılarımla.
Teşekkürler Öner bey,
Yenilikten, gelişimden, inovasyondan korkmamak gerek, haklısınız.
Selamlar, sevgiler