BLOG

Caretta carettaların meleği; Kaptan June

“Çevreciler için sakin bir hayat yok çünkü biraz kazanıyorsunuz ve sonra biraz kaybediyorsunuz. Bu bir adım ileri, iki adım geri demek. Gerçek bir düşmanım olduğunu söyleyemem ama dünyanın her yerinde devasa turizm komplekslerinden, devasa inşaat projelerinden para kazanmak isteyenler var; ormanları keserler ve sahilleri istila ederler. Tam bir barışa sahip olmayı asla hayal edemeyiz.”

Kaptan June


1996 yılının yazıydı. Tatil için temmuz sonuna kalmıştık. Kalabalıktan uzak bir yer dileğimizle Köyceğiz Ekincik koyunu tercih ettik. Kıyıya dikilmiş beton kütlesi otellerden birini tercih ettik. Öyle ki otelin duvarlarını saran begonviller bile bana isyan ediyormuş gibi gelmişti. Ancak tatili zehir etmenin bir anlamı olmayacaktı.

Ekincik akşamını o yıllarda gidenler bilir. Yapacak bir şey yoktur. Otelin terasına ya da sahile oturup ay ışığının denizde yansıması eşliğinde küçük dalgaların kumlardaki serenadını dinlersiniz. Hele gözünüzü kapatırsanız her türlü çirkinlik, kötülük akla gelmez olur. İşte böyle bir anda etrafımdaki telaşlı hareketlenme bana gözlerimi açtırdı. Bir grup genç heyecanlı konuşmalar içinde bir teras bir sahil koşuşturuyorlardı. Sakinleşmelerini bekledim. Nihayet bir masanın etrafına kendilerini attıklarında yanlarına gidip:

– Kusura bakmayın. Merak ettim. Neler oluyor?

– Yumurtadan çıkacaklar…

Kumral uzun saçlı genç kız gözleri faltaşı bana bakarak heyecanla hızlıca söylemişti.

– Yumurtadan çıkan ne?

– Carettalar…

Konu açıklığa kavuşmuştu. Masada bana yer açtılar oturdum. Her kafadan çıkan açıklamalarla deniz kaplumbağalarının yani nam-ı diğer carettaların yumurtadan çıkıp denize koştuğu günlerden birindeymişiz. Bir hafta on günlük bir süreçte gece yarısından sonra hava nispeten biraz daha serinleyince carettalar yumurtadan çıkıp denize kavuşma telaşıyla savrula savrula minik adımlar koşarlarmış.

Yapılan hazırlık ve tüm telaş minik carettaların yolu bulabilmesi içinmiş. Ay ışığı ve denizin serenadı carettalara kılavuzluk yapar onları denize çağırırmış.

Gece, carettaların yumurtadan çıkışlarını ve denize yalpalayarak koşuşmalarını izlemek, yolunu şaşırıp otellerin ışığına dönenleri denize doğru çevirerek geçti. Denize girişleri, yüzmeye başlayıp gözden kaybolmaları hala gözümün önünde. Arkalarından bir kova su döktük. Büyüyüp tekrar yumurtlamak için buraya gelsinler diye…

Yaklaşık 25 yıl sonra Kaptan June ile tanıştığımda o gece karşı sahilimiz İztuzu’nda onun ve arkadaşlarının aynı uğraş içinde olduğunu hayal ettim. Tıpkı o geceye kadar yaptığı (1975 yılından beri) ve o geceden sonra 25 yıl boyunca (2021 yılına kadar) yapacağı gibi.

Karşımda doğa için mücadele eden, hayatını carettalara adayan, İztuzu’nu beton otel yığını olmaktan kurtaran Kaptan June vardı. Onun hakkında bulabildiğim yazıları okumama ve kendisi ile birçok röportaj yapılmasına rağmen benim talebimi geri çevirmeyip sorularımı cevapladı ve fotoğraf çekmeme izin verdi.

Nasıl hitap edeceğim aklıma dolandı. Sonunda kısaca ona “Kaptan” diye seslenmek hoşuma gitti. Sanki böylece hayatı boyunca doğa ve carettalar için gösterdiği çaba ve çalışmaları daha iyi yüceltebilecektim. “Kaptan” ifadesi zihnimde erişilmesi zor önünde saygıyla eğilmesi gereken bir anlama dönüştü.

O.A. Kaptan, öncelikle isteğimi kırmadığınız için çok teşekkür ederim. Hakkınızda birçok yerde yayınlanmış röportajlar buldum. Ancak bunlar bana birbirinin kopyası gibi geldi. Aşağı yukarı aynı cümlelerle yazılmıştı. Hayatınız belgesel film (Ben’e Yolculuk) yapıldı. Bir de “Kaptan June ve Kaplumbağalar” kitabınız var. İzinizi sürdükçe aklıma sorulmayan sorular düşmeye başladı. Müsaadenizle bu sorulara cevap bulmak istiyorum…

Açıkçası burada alabildiğim bir cevap olmadı. Sadece anladığını belirten ve onaylayan bir baş hareketi ile söylediklerimi kabul etti.

O.A. Şimdi çok eskiye gideceğim. İzin veriyor musunuz? Çocukluğunuza…

Kaptan. Çocuk…

O.A. Eskiye, çok eski günleri soracağım. Babanız Uganda’da…

Kaptan. Baba (Faatherrrr)… Babam (My father. Yeah, Uganda, engineer, english…) Uganda’da mühendisti. İngilizdi.

O.A. Bu dönemde doğayla nasıl bir ilişkiniz vardı? Ruhunuzda ne izler bırakmıştı?

Kaptan. Hiçbir şey (nothing), gençlik (teenager) çağımdı. Ancak aklımda doğayı korumak için bir şey oluşmaya ve ruhumda doğa için bir şeyler uyanmaya başlamıştı. Annem ve babam bu konuda yol gösterici oluyorlardı.

O.A. Tekrar İngiltere’ye dönmek nasıl bir duyguydu? Sizin için ne gibi zorluklar oldu?

Bu soru üzerine kaptan uzun bir “hayret etme” nidası çıkardı. Ya da ben öyle algıladım. Sonra açıklamaya başladı;

Kaptan. 15-16 yaşlarındaydım. Üzerinden çok zaman geçti. Gerçekte neler hissettiğimi şu an hatırlamam çok mümkün değil. Ancak hayal meyal hatırladığım özel yetenekleri olan çocukların (burada kendisi ‘unusual childern’ yani sıradışı diye ifade ediyor) gittiği okula gittim.

Ancak daha erken zamanda verdiği röportajlardan ve kısa biyografisinde June, İngiltere’ye döndüğünde bale, dans, müzik, resim dersleri aldığından bahseder.

O.A. İsviçre’de yaşadığınız dönem dünya sosyetesinin tanınmış kişileriyleydi. Diğer röportajlar buna özellikle vurgu yapıyor. Elizabeth Taylor’un komşusu olmak, James Bond (herhalde Sean Connery olsa gerek) ile birlik kayak yapmak gibi… Ne oldu da böylesi herkesin imrenerek bakacağı bir yaşantıyı elinizin tersi ile ittiniz? Bu kararı verirken duygularınız neydi? Çocukluğunuzdaki hayatınızın bu kararda etkisi nasıl oldu?

Kaptan. Evet İsviçre’de kayak tatil merkezinde yaşadığım günler oldu. Gsaatd kasabasıydı.

Asıl öğrenmek istediğim şeyi anlatmamıştı. Tekrar sordum:

O.A. Ne oldu da böylesi herkesin imrenerek bakacağı bir yaşantıyı elinizin tersi ile ittiniz? Bu kararı verirken duygularınız neydi? Çocukluğunuzdaki hayatınızın bu kararda etkisi nasıl oldu?

Kaptan. İsviçre sessiz ve kapalı toplumu olan bir yerdi. Çocuğum olmadığı için eşimle bir kız çocuğunu evlat edinmiştik. İsviçre’de büyüttük.

Çok daha fazla üstelemedim. Üzerinden uzun zaman geçmişti. Ancak anlatmadığı belki de hatırlamadığı ters giden bir şeyler vardı. Bunları konuşmaya zorlamanın bir anlamı yoktu.

O.A. Neden tekne alıp denize açıldınız? Aslında Uganda’yı biliyorsunuz. Oraya dönmeyi düşündünüz mü? Düşündüyseniz sizi caydıran ne oldu?

Kaptan. Uganda, evet… Ancak hayatımın büyük bir kısmında denize alışıktım. Benim ruhuma (aslında şöyle demişti: sea is in my soul) işlemişti. İngiltere’ye döndükten sonra (benim söylediklerinden çıkardığım) doğu kıyısında Essex’de küçük teknelerle ailemle denize açılırdık. İngiltere’nin bir çok kıyısında dolaştık.

O.A. Teknenizi nereden satın aldınız?

Kaptan. Babamın aldığı tekneydi.

O.A. Teknenizden bahseder misiniz? Yelkenli miydi? Eğitim aldınız herhalde? İlk denize açıldığınızda yanınızda kimler vardı? Denize hangi kıyıdan açıldınız?

Kaptan. Daha sonra kurs aldım. Ama bu daha çok doğaçlama oldu. Amerika’ya, Avustralya’ya ve Yeni Zelanda ’daya yelkenliyle giderken doğaçlama öğrendim.

Tekne konusu biraz karıştı. Ben kendisine ait olan tekneden bahsetmeye çalışırken June daha çok gemilerle yaptığı seyahatler hakkında bilgi verdi. Mesela annesiyle Mısır’a gitmiş. Babasının çalıştığı şirketin gemileriyle seyahat etmiş. Muhtemelen Amerika, Avustralya Yeni Zelanda seyahatleri de böyleydi. 

O.A. Tek başınıza teknede… Akdeniz ya da Ege denizi olsa bile kötü havada kalmışınızdır. Mesela fırtınaya yakalandınız mı? Neler hissettiniz?

Cevabını alamadığım bir soru da bu oldu. Israr etmedim.

O.A. Bir süre teknenizi Yunanistan’a bağladınız. Ama siz hep teknede yaşıyordunuz. Çok güzel adaları ve kıyıları olan Yunanistan’dan ayrılmanızın sebebi nedir?

Kaptan. Aslında gidip geliyordum. Sürekli yaşamadım. Sevdiğim yerlerdi. Arada Türkiye’ye de geliyordum. Bana ilgi çekici geliyordu. Türk insanı cana yakındı. Bunu gördükten sonra Yunanistan zor gelmeye (aynen böyle söyledi. Detayını sormadım.) başladı.

O.A. Ve Dalyan’a geldiniz…

Kaptan. Hemen değil. Önce Marmaris’e gelmiştim.

O.A. Marmaris ve Fethiye güzel yerler olmasına rağmen siz Dalyan’da, İztuzu’nda kalmaya karar verdiniz. Bu kararınızda etkili olan şeyler nedir?

Kaptan. Yüzmeyi seviyordum. İztuzu çok güzel ve bakir bir plajdı o zamanlar.

O.A. İlk ne yaptınız?

Kaptan. Ev… Arkadaşlarımla bağlantı kurdum. Kalaslardan bir ev yaptık. Hala İztuzu’nda. Gidip görebilirsin.

Bahsettiği ve “ev dediği yer hala İztuzu’nda olan “Captain June’s Hut” denilen barakadan hallice bir yapı. Burasını İztuzu’na otel yapılmama mücadelesini sürdürürken yıkarlar. Daha sonra tekrar yapılır. Carettaların koruma çalışmalarının karargahıdır burası. 

O.A. Gelmeden önce carettalar hakkında bilginiz var mıydı? Caretta carettaları nasıl keşfettiniz?

Kaptan. Hayır yoktu. Ankara’dan üniversiteden çalışma yapmak için gelen öğrenciler sayesinde öğrendim. Benim için ilgi çekici bir konuydu. Öğrencileri tanıyordum. Barakama geliyorlardı. Birlikte kahve içip vakit geçiriyorduk. Daha sonra ben de onları üniversitede (Ankara’da) ziyaret etmiştim.

O.A. Birlikte gece yumurtadan çıkan carettalarla izliyor ve ilgileniyordunuz.

Kaptan. Aslında geceleri carettaların hayatlarına hiç girmedim. Sadece onları rahatsız etmeden yardım etmeye çalıştık. Carettaları kendi dünyalarında rahat etmeleri için çaba sarf ettik. Mesela yavruları eline alıp öpüp sevenler oluyordu. Bunları neden yaptıklarını hiç anlayamadım. Bu onların (carettaların) hayatlarına müdahale etmekti.

Bunları anlatırken o anları canlandırarak iki avcunu birleştirip sanki içinde caretta yavrusu varmış gibi öpüp sevme hareketleri yapıyordu. Gerçekten insan olarak neden doğaya sürekli müdahale ediyoruz? Albert Schweitzer’in yaşam felsefesi gibi biz de her canlı gibi doğanın bir parçası değil miyiz? Aynı haklara sahip değiller mi? Bize gösterilmesini istediğimiz ilgi ve saygıyı “doğaya” göstermek zorunda değil miyiz?

O.A. Buradan uğurladığınız carettalara işaret koyduğunuz oldu mu? Hiç dönen caretta oldu mu?

Bu sorumun bir anlamı kalmamıştı. Karşımda doğaya el sürmeme kararlılığında bir insan vardı. Haklıydı da. Bunu dalma kurslarında en başta öğretirler ve uygularlar. Denizin içinde hiçbir şeye dokunmazsınız. Ortama müdahale etmezsiniz. Doğaya saygıyı en iyi dalgıçlar bilir.

O.A. Sevimli caretta yavrularının denize kavuşmalarını izlemek nasıl bir duygu? Hiç peşlerine takılıp onlara birlikte denize dalmayı düşlediniz mi? Bunu yaptıysanız hayalinizde denizin içinde carettalarla birlikte neler yaşadınız?

Kaptan. Onları izlemek doğal davranışlarına verilecek rahatsızlık olurdu. İzlemezdim. Sadece yumurtaları koruyorduk. Onlarla denize gitmek? Hiç düşünmedim ama hayal ettim. Böyle filmler, hikayeler ve kitaplar olduğunu biliyorum. Benim için muhteşem bir rüyaydı bu.

Vahşi yaratıkların içgüdü davranışları vardır. Bu onlara neyi nasıl yapacaklarını söyler. Neden bu kumsala gelirler de başkasına gitmezler?

O.A. İztuzu’na otel adı altında beton dikme çabaları olmuştu. Siz buna karşı önemli bir mücadele verdiniz ve kazandınız. Sayenizde İztuzu kurtuldu. Bu süreçte tehdit edildiniz mi?

Kaptan. Evet, 600 yataklı bir tesis yapmaya kalkmışlardı. Bu gerçekleşseydi birçok insan ve araç gelecek dükkanlar açılacaktı. Bu ise tam bir felaket olurdu. Ne aksi ki (burada vurgulayarak “unfortunately” kelimesini kullandı. Tabii bu bir kinaye idi. Verdiği mücadele sonucu proje iptal edildi.) beni dinlediler ve bu tesis yapılmadı.

O.A. Bu mücadelede yurtiçi ve yurtdışı nasıl destekler aldınız? Özellikle yurtdışı desteklerin hükümetin İztuzu’nu doğal sit ya da doğal koruma alanı yapmasında nasıl etkili oldu?

Kaptan. Hayır. Yurtdışından destek görmedim. Sadece BBC2 deki programdan sonra İngiltere’den destekleyen oldu. Tabii Ankara’da üniversite de arkadaşlarım vardı. Bir de doğal yaşamı koruma için çaba sarf eden insanlar ilgi göstermişti.

O.A. Bütün bu işlerle uğraşırken İngiltere’deki yakınlarınızla ilişkileriniz nasıldı?

Kaptan. Pasaportumda özel damgalar var. Bunlarla bir sıkıntım olmadan seyahat edebiliyorum.

Burada konu “İngiltere’ye seyahat” olarak algılandı herhalde. Ben de düzeltme gereği duymadım. Sanırım bu özel damgalar dediği kraliçe II nci Elizabeth tarafından 2011 yılında oluşturulan onur listesinde (British new Year’s Honour’s List) yer alması sebebiyle olsa gerek.

Konuşma arasında “Türk vatandaşı olduktan sonra İngiltere’ye giriş yaparken hangi pasaportu kullanıyorsunuz?” soruma latife ederek şöyle dedi: Münih ve Berlin’e gittiğimde Türk pasaportu iyi oluyor. İngiltere için British pasaportumu tercih ediyorum. Sahtekarlık diye düşünmezsiniz değil mi?… Karşılıklı uzun bir süre gülmüştük.

O.A. İngiltere’ye dönmeyi düşünüyor musunuz?

Kaptan. Artık bu benim için çok büyük bir rüya. On yıldır gitmedim. Ziyaret için gidebilirim. Ama bana da İngiltere’den, Fransa’dan, Almanya’dan çok ziyaretçi geliyor. Bende kalıyorlar. Güzel şeyler paylaşıyoruz. Ancak onları (“I don’t collect them” şeklinde ifade etti. Anladığım ziyaret edenlerle iletişimi sürdürmek için özel bir çaba sarf etmiyor. O kadar çok gelen olduğunu var sayarsak normal bir şey olarak göründü.) biriktirmiyorum.

O.A. Bir şekilde İsviçre’de eski dostlarınızla irtibatınız devam ediyor mu?

Kaptan. Evet, hala Cenevre’de ve Zürih’te bazı arkadaşlarımla görüşüyoruz.  Onların her fırsatta birçok ülkeye seyahat ettiklerini bilsem de buraya çok nadiren birileri geliyor. İsviçre’den ayrılalı 30 yıl (muhtemelen burada bir tarih şaşırması oldu. Benim tespit ettiğim İztuzu’na ilk geldiği tarih 1975 olduğuna göre muhtemelen en az 46 yıl olmalı).

O.A. Gelecekte caretta carettaların korunması nasıl devam edecek? Bunun için bir planınız oldu mu?

Bu soruyla biraz durgunlaştı ve duraksadı…

Kaptan. Ankara üniversitesi öğrencileri ve öğretmenleri her yıl geliyorlar. Ben onları onlar da beni iyi tanıyorlar. Plaja yakın bir yerde konaklıyorlar. Barakam birkaç yıldır kilitli. Onlar anahtarın yerini biliyor. Gelip açıyorlar. Onların korumaya devam edeceklerini umut ediyorum.

O.A. Belediye ve yerel yönetimlerle ilişkileriniz nasıl?

Kaptan. Gayet iyi. Bir problemim yok. Bana saygı gösteriyorlar.

Bu kısa cevap nedense beni çok tatmin etmedi. Dalyan’da ciddi bir yapılaşma var. Güzelleştirme adına projeler olduğunu söylediler. De bu projeler tartışılır. Ancak kaptan June’un varlığının çevre korumaya önemli etkisi olduğu bir gerçek. Bunun devamını nasıl sağlanır? İşte asıl hızlıca cevap bulunması gereken soru bence bu. Ve tabii bu koruma çabası güzel ülkemizin her yöresi için geçerlidir.

Kaptan June’u daha fazla yormamak için benim Türkçe İngilizce karışık onun da çok iyi Türkçe bilmesine rağmen sadece İngilizce sürdürdüğümüz sohbetimizi burada sonlandırdım. Aslında kaydı durdurduktan sonra sohbete biraz daha devam ettik. Ancak bunlar özel şeyler olmasa da ikimizin arasında kalacaktı.

Bu sohbeti yaptığımızda kaptan June 99 yaşındaydı. Ev işlerine destek veren yardımcısının “kaptandan sonra kaplumbağalar ne olacak? Kim ilgilenecek?” gibi seri sorularına ne yazık ki “bilmiyorum” cevabını verdim. Çok iyi bildiğim şey ise onun gibi kendini adayacak birisinin olmayacağıydı. İçtenlikle yanılmayı diliyorum.

Not: yazıda yer alan fotoğraflar Kaptan June ile ilgili sosyal medya yayınlarından alındı. Birçok yerde aynı fotoğraflar paylaşıldığı için ben de telif hakkını göz ardı ederek bu fotoğrafları kullandım. Çektiğim fotoğraflarını yaşından dolayı paylaşmıyorum.

Not: 2-3 Ekim 2021 tarihlerinde Kaptan June’e saygı için hem Dalyan hem de Köyceğiz’de kanocular geçit töreni yaptılar. 2 Ekim Cumartesi akşamı etkinlikte konuşmaların ardından Kaptan June belgeseli açık hava sinemasında gösterildi.

https://tr.wikipedia.org/wiki/June_Haimoff

https://onedio.com/haber/caretta-larin-gelecegi-icin-elinden-geleni-yapan-kahraman-kaptan-june-un-duygulandiran-basari-hikayesi-994300

https://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/1305079-kaptan-juneun-hayati-film-oluyor/8

https://www.mugladevrim.com.tr/kose-yazarlari/mehmet-bildirici-/dalyan-da-deniz-kaplumbagalarinin-anasi-nenesi-dogaya-sik-bir-yabancinin-ilginc-hayati-kaptan-june-haimof-1922-

Kaptan June: İtzuzu Plajının Demir Leydisi!
Okyar Atilla

Geçmişte bir ara mühendisti. Şimdi tam zamanlı yönetici, gerçek zamanlı fotoğrafçı. Gündem "Fotoğraf" ise akan suları durdurur. Seyahat denildiğinde kapının önündedir. Klasik müzik ve kitap olmazsa olmazıdır. İki sokak köpeği, muhtelif sayıda kedi ile sürekli temas halindedir. Hızını alamadı mı dağda bayırda bulduğu gerçek köpeklerle konuşur. Sürekli sorgular. Merak ettiği bir konu olursa elinden kimse alamaz. "Bilgi ve sevgi paylaştıkça çoğalır" ilişkilerinin ana fikridir.

Yorumlar

  • Merhabalar Okyar bey .
    Bana ,bu harika makalenizle nostalji yaşattınız. Yaklaşık 30 sene önce yeni evlendigimizde köyceğiz e gitmiştik. Iztuzu sahilinin çok methini duymustuk.Bakir yerler ve doga ile baş başa kalmayı çok seviyorduk.Hala da çok seviyoruz Hele fotograf çekerken ayri bir mutluluk benim için.İztuzu sahiline gitmek için bir tekneye bindk 0Teknede eşim ile ben ve Ankara üniversitesinden bir öğrenci vardi.Yol boy unca bize Caretta Carettalari anlattı ve onları incelemek için geldiğini söyledi.
    Iztuzuna vardığımızda yaklaşık 7 km.lik bakir bir sahil ile karşılaştık.Kumlarin üstünde her yerinden rüzgarın girdigi dalgaların altından geçtiği barakalarda kaldık.
    Bakkala benzeyen bir dükkanda yiyecek hiç bir şey yoktu.Kendilerine yaptıkları takir takir pişmemiş makarnadan bize verdiler ve o gece aç yattikSabahin 05 inde Sahile gidip ilk gelen tekneye bindik Zaten 1 tekne çalışıyordu ve tekne öğlen 12 de geldi.Kaptan June un büyük mücadelesiyle o yıllarda otel yapılmadığına tamamen katılıyorum.Ancak bu yaşadıklarım (ki çok zor anlar yaşadığımız oldu) Doğal ihtiyaçların ne kadar önemli olduğunu Beslenme,barınma vb.gibi anlattı bize. Bu güzel hatıralarimi makalenizi okuyunca paylaşmak istedim. Çok teşekkürler ederim.

    • Merhaba,
      Değer verip düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler. İztuzu için Kaptan June'nun başı çektiği bir çok insan ve doğa sevdalısı dernekler de var. Kaptan June etrafında birleşiyorlar. Tabii Kaptan'ın BBC den aldığı destek de işin güzel yanı. Ankara Üniversitesi öğrencileri hala geliyormuş. Kısmet olursa 2022 yazında yanlarında olmayı istiyorum.
      Saygılarımla

      • Kıymetli görüşleriniz ve cevabınız için çok teşekkürler ederim. Ankara üniversitesi öğrencilerinin gelmesi ne kadar güzel. Belki 2022 yazında biz de oralarda olabiliriz .
        Tüm güzellikler sizinle olsun

        Mutlu günler

Paylaş
Yazar:
Okyar Atilla
  • yakın zamanda gönderilenler

    KODACHROME, Bir filmin hikayesi ve BEN RYDER

    Fotoğraf makinanıza taktığınız sadece bir film değil… Bir his. Bir renk. Bir an. Ve bir…

    % gün önce

    Olympus Live ND ve Live GND ile doğayı farklı bir ışıkta görün

    OM System Live ND özelliği, fotoğrafçılığa yeni bir boyut kazandırıyor. Uzun pozlama efektlerini gerçek zamanlı…

    % gün önce

    Sıcaklık Film banyosunda ne kadar etkilidir ki?

    Hangi kamerayı ve hangi tekniği kullanırsanız kullanın; fotoğraf hayal kurma, düşünme, görme, hissetmenin bileşkesi eşliğinde…

    % gün önce

    Uğur Kavas ile Söyleşi

    1977 yılında fotoğrafa başladı. Ankara Çankaya Belediyesi Basın ve Yayın Müdürlüğü’nde belediye foto muhabiri, Başbakanlık…

    % gün önce

    Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak – Bölüm II

    Üzerinden “çok uzun” diyemeyeceğimiz bir zaman geçti. Hatırlarsınız, “Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak” yazımızda gelinen…

    % gün önce

    Adana’nın Yolları Taşlık…

    Bu yazı Arkaplan Sanat Dergisi için (Yazı ilk olarak ArkaPlanSanat Dergisinin 38. Sayısı (Ağustos-Eylül 2025)…

    % gün önce