Plutarkhos heykeltıraş Phidias ‘ ın Parthenon’da “Amazonlar Savaşı ” nda ki bir dizi karaktere kendisinin bir benzerini eklediğinden bahseder. Antik yunan da bahsedilen otoportre örneklerin hiçbiri zamanımıza ulaşamamıştır.
1433 tarihli jan van eyck’in sarıklı adamın portresi ilk otoportrelerden kabul edilir. Rönesans döneminin getirdiği değişim ile Albrecht Dürer, Rembrandt gibi pek çok ünlü sanatçı otoportresini yapmıştır.
Sanat, insanın kendini anlama, anlatma ve var olduğu dünyayı anlama biçimidir. Fotoğrafla da gördüğümüz dünyadan çıkarımlar yaparak veya istediğimiz sahneyi yaratarak kendi gerçekliğimizi algılayıcı yüzey üzerine kaydedebiliriz, ister doğrudan olsun ister kurmaca hepsinde kendimizden bir şeyler anlatırız izleyiciye. Bu anlamda otoportre sanatçı için özgün ve güçlü bir anlatım sunar. Otoportremizi çekerken hem fotoğrafın yaratıcısı hem nesnesi oluruz. Bu sayede daha doğrudan bir ifade sağlarız ki bu da bizi daha güçlü bir anlatıcı yapar ve oluşturduğumuz görselin tek hakimi olup, en saf şekilde kendimizi ifade edebiliriz. Ekonomik olarak da bir model masrafından kurtarır ki sanatın çok para kazandırmadığı bir dönemde bu da sanatçı için yadsıyamayacağı bir katkıdır.
Sanayi devrimi ile teknolojinin hızla gelişimi, kapitalizm, modernitenin doğuşu insanın duygu dünyasını, düşünce yapısını her şeyiyle etkiledi. Bu değişimi anlamlandırmaya ve buna yetişmeye çalışan insan iç dünyasında daha fazla çatışma yaşamaya başladı. Fotoğrafın icadı da bu döneme denk geldi. Fotoğraf görsel sanatlarda pek çok değişikliğe sebep olurken kendi anlatım yollarını da geliştirdi. Fotoğrafçılar gördükeri dünyayı kaydetmeye çalışırken objektiflerini kendilerine de yöneltip otoportrelerini çektiler. Fotoğrafta ilk otoportre 1939 tarihinde Robert Cornelius tarafından çekilmiştir. Uzun pozlama süresinden dolayı Cornelius un 10-15 dakika kadar hareketsiz durması gerekmiştir.
Hippolyte Bayard 1940 yılında Fransız Bilimler akademisine protesto olarak çektiği boğulmuş bir adamın otoportresi ile bir sahne düzenlemiş ve bu sahnede kendini en iyi şekilde ifade edebilmek için başarılı bir performans sergilemiştir.
Virginia Oldoini 1965
İlk kadın otoportrelerinin çekimi daha ileri tarihlerde olmuştur. Virginia Oldoini – diğer adıyla Castiglione Kontesinin fotoğraflarını çekmek için denklanşöre basan Louise Pierson olsada, fotoğrafların görüntü yönetmeni oldoini ‘nin kendisidir. Fotoğraflar için özel kostümler giymiş, sahneler tasarlamıştır. Fotoğrafların arkasına sonraki çekimlerde nasıl rötuşlar yapılması gerektiğinin talimatlarını yazmış olup hayat hikayesini anlatmak istediği bu projede toplamda 450 den fazla fotoğraf üretmiştir. İleriki tarihlerde Cindy Sherman ve Zanele Muholi gibi fotoğrafçılar tarafından kullanılan otoportre tarzının öncüsü olduğunu söyleyebiliriz.
Josefina Rydholm (1827-1880) 19. yüzyılın ikinci yarısında İsveç’in Uddevalla kentinde bir fotoğraf stüdyosu işletiyordu. Çalışmaları çoğunlukla portre ve manzara fotoğraflarından oluşan Rydholm objektifini kendine yönlendirip otoportresini de çekmiştir. otoportresinde fotoğraf makinesiyle poz vermiş olup öz güvenli ve güçlü duruşu ile dikkat çekmektedir.
Frances B. Johnston ‘ ın Viktorya döneminin katı toplumsal kurallarına karşı çektiği 1896 tarihli “Yeni Kadın “ adlı otoportresi ise zamanının cinsiyet rollerine meydan okuyan bir çalışma olarak fotoğraf tarihinde yerini alıyor.
Ardı ardına yaşanan dünya savaşları, ekonomik buhran ve teknolojinin daha çok yaşamın içine girmesiyle doğadan uzaklaşan insan yaşadığı ortama yabancılaştı ve yalnızlaştı. Bu dönemde Dadaizm ile başlayan süreçte sanatta pek çok akım birbirini izledi. modernitenin ardından gelen postmodern dönemde ise insanın iç dünyasının anlatımı daha çok gündeme geldi. Sanatçılar bazen kendi yaşamlarından kareler bazende yaşanan toplumsal sorunların bireysel yansımalarını göstererek bir farkındalık oluşturmaya çalıştılar.
Günümüzde teknolojik gelişme sayesinde cep telefonlarının ön kamerasıyla çok rahat bir şekilde kendi fotoğraflarımızı çekebiliyoruz ve bunlara selfie diyoruz. Selfiede de otoportrede de kendi görüntümüz olsada ikisi birbirinden farklı kavramlar. Selfie çok düşünülmeden hızlıca çekilen ve anlık olarak görüntümüzü paylaşmayı amaçlayan çekimlerken, otoportrelerin ön hazırlık aşaması, üzerinde düşünülmesi ve belli bir zamanı kapsayan çalışmalar olması ikisi arasında ki en büyük farktır.
Otoportre çekimi kolay bir çekim değildir. Çekim öncesi hazırlık yapmak, uygun ekipmanı seçmek önemlidir. Ayrıca teknik bilgi, sanat tarihi ve fotoğraf kültürü ister ama en önemlisi özbilinç ister. Söyleyecek sözünüz yoksa çekemezsiniz. Zincirlerinizi kırmalı, yüreğinizi ve aklınızı özgür bırakmalısınız ki çektiğiniz kare tamamen sizin olabilsin. Eğer başkalarının gözünden nasıl gözüktüğünüzü düşünerek çalışırsanız, o fotoğraf sizin değil başkalarının fotoğrafı olur. Tarih boyunca otoportre çalışması sanatçının hem kendisini tanımasının hem de anlatmasının en iyi yollarından biri olmuştur ve öyle olmaya da devam edecektir.
Kamu yönetimi eğitiminin ardından fotoğrafçılık bölümünü bitirdi. Ürün ve mekan fotoğrafçılığından sonra halk eğitime bağlı olarak fotoğraf eğitmenliği yapmaktadır.
Teşekkürler Godox, beni yüklerden kurtardın. Söylenecek çok fazla söz kalmadı. Şimdi AD100 Pro fotoğraf makinası…
Bu günleri özgür ve bağımsız yaşayabilmemizi sağlayan tüm şehitlerimizi rahmetle anıp hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.…
“Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu…
Böyle bir bölümü iki üç kişinin sürüklemesini beklemek biraz hayal olmaz mı? Dolayısıyla siz sevgili…
Bugün birçok fotoğrafçı, AI ile işlenmiş kareleri kendi üretimiymiş gibi sunuyor. Ama şu soruyu nadiren…
Bir film izlediğinizde, akılda başrol oyuncusu kalabilir.Ama o film bittiğinde mutlaka jenerik akar.Çünkü sanat, çoğu…
Yorumlar
Sevgili Mine, kalemine sağlık. Tarihçesi ve örnekleriyle iyi çalışılmış bir yazı.
Elinize sağlık Mine Hanım.
Mine, emeğine sağlık.Harika bir yazı olmuş..