BLOG

Usta Fotografçı Turan Sezer’den Orkideler, Çiçekler

Akdeniz Bölgesinin en güzel sahil kentlerinden biri olan Mersin’de yaşayan ve oldukça uzun bir zaman dilimi boyunca tarihi Kilikya bölgesinin, Torosların endemiklerini tespit edip görsel kayıtlarını yapan usta fotografçı Turan Sezer’in objektifine yakalanmış orkidelere, çiçeklere bakınca tabiatın mucizevî güzellik üretme konusunda ne kadar mahir olduğunu düşünmeden edemiyor insan.

Turan Sezer, Diş Hekimidir. Sağlıkçıdır. Sağlıkçıların, Hekimlerin sanata, doğaya ilgisinin yüksekliğine dair kıymetli örneklerden biridir. Belki çok daha önemlisi, bir başına hareket etmiyor olmasıdır. Sezer ustanın yanında her zaman eşi Selda hanımı görürsünüz. Eşiyle hayatın her alanını paylaşan fotografçı örneği olarak da özel bir yer tutar. Selda Sezer dağ taş demez eşinin fotograf yolculuğunda yanında olur, O’nu destekler. Hal böyle iken, başka metinlerde olduğu gibi burada da bir kez daha Gültekin Çizgen ustadan “ceketimi ilikleyip ayakta alkışlıyorum” sözünü ödünç alıyor ve Selda-Turan Sezer çiftini gönülden kutluyoruz.

Memleketin dağında taşında, yaylasında ovasında hayata tutunmaya ve türünün devamını sağlamaya çalışan, tehlike arzeden dış etkilerden korunabilmek için neredeyse kıyıda köşede saklanan çok özel türler, endemikler, soyu tükenmekte olanlar, özellikle de görsel kayıt ustası fotografçıların dikkatine mazhar olurlar. Böyle bir dikkat nedeniyledir ki fotografçı kimi zaman keşif yapmanın heyecanını yaşar, kimi zaman da endemiklerin korunması ve devamlarının sağlanması için önayak olur. Ancak meselenin güzel yanı bununla sınırlı değildir. Büyük kentlerin gürültülü patırtılı atmosferinden bîzar olmuş insan doğada nefes alır, bir nebze rehabilite olur, zorluklara katlanma gücü depolar.

Doğa, görebilme yetisine sahip insanlara olağanüstü görsel güzellik sunar. Gönlü ve zihni açık insanları ferahlatıp dinlendirecek formlar, renkler, tonlar bahşeder. Görme duyusuyla yetinmez, koku ve tad, dokunma ve işitme duyularını besler. Çayır çimenin kokusundan, kuşların böceklerin senfonisinden daha kıymetli bir şifa kaynağı olmadığını, görünen o ki ancak onları yitirdiğimiz zaman anlayabilecek zihinsel kapasiteye sahibiz.

İnsanı içten kemirip tüketen, yok yere azap içine sokan dürtü: Hırs. Daha fazlasını alma, daha fazlasını tüketme, hepsine sahip olma, her şeye hükmetme arzusu, özetle güç istenci sadece insanın kendisini kemiren bir kurt değil, aynı zamanda insan marifetiyle doğadaki diğer canlıları kemirip mahveden bir kurttur. İnsan, kendisine lazım olanı üretme becerisi geliştirmiş, yapıp etme konusunda ehil olmuş bir tür iken, neden her şeyi midesine indirme, avucunda tutma, egemen olma güdüsünden ve üzerinde yaşadığı gezegeni mahvetme eğiliminden kurtulamaz?

Kimi fotografçı, insanın iflah olmaz vaziyetini sorgulamaya yönelir. Dünya halini bilen, insanın bitmek bilmeyen iştahı nedeniyle yapıp ettiklerinin sonucunun nereye varacağının, topyekûn canlı âleme neye mal olacağının farkında olan fotografçı doğaya özen gösterir, özellikle endemikleri gözü gibi sakınır, zarar verme ihtimalinden ötürü onlara dokunamaz bile. Kendinden başkası onun görüntüsünü kaydetmesin diye o narin çiçekleri, bitkileri ayağıyla ezip geçenlere dair çok öykü duyduk. Şayet varsa öylesi, ıslah olmalarını dilemekten başka ne gelir elden?!..

Mersin Olba Fotoğraf Derneği’nin faal/canlı ve etkin olduğu zamanlar, antik kalıntıların bulunduğu yüksek yerlerde Mustafa Eser usta ve eşi Sevim hanımla birlikte kültür turu yaparken tanık olmuştuk Turan Sezer’in doğaya gösterdiği dikkat ve özene. Sezer’in insanla iletişiminde gösterdiği hassasiyeti de göz önünde bulundurunca, doğa koşullarındaki tavrı hakkında negatif bir şey tahayyül etmek pek mümkün değil. Her karşılaşmamızda saygılı ve ölçülü bir insan gördük. Fotograf konusunda yüksek bir ustalık seviyesine sahip olduğunu ise hem sohbetlerimizden, hem de paylaştığı fotoğraflardan ötürü gönül rahatlığıyla söyleyebiliyoruz.

Ciddi bir meseleyi üslup olarak naif fotograf üzerinden anlatmayı tercih etmenin önemini vurgulamak amacıyla bir vakitler dernek ortamlarında paylaştığımız bazı gösteriler sırasında epeyce negatif tepki ile karşılaşmıştık. Deneyimli, birikimli fotografçıların bunun ayırdında olacaklarını varsaydığımız, sanat ortamında önemli yaklaşımlardan birinin ‘naif’ olduğunu bileceklerinden kuşku duymadığımız için yol yordam arayışında yeni bir kapı aralayabilmek amaçlı böyle sunumlara yer vermiştik. Bu yaklaşımın zihnimizde yer bulmasının, üzerinde enine boyuna düşünmemizin 2000’lerin başlarına rastladığını hatırlıyoruz. Sunumları da 2010’lara yaklaşırken ve 2010’nun ilk yıllarında gerçekleştirmiştik. Fakat vaziyet hiç düşündüğümüz gibi değildi. Estetik, teknik ne tür ezber varsa, çoğunlukla insanlar ona esir olmuş, öte yana hiç bakmamışlardı. Işık şöyle olacak, kompozisyon böyle olacak, alan derinliği şöyle olacak, grafik düzen böyle olacak, leke şu şekilde dağılacak, altın orana sadık kalınacak, renk ve ton doygun olacak, kontrast olmazsa olmaz şekilde fotografta kendini gösterecek, …vs vs vs. Biz naif yaklaşımla çok iyi şeylerin yapılabileceğini anlatmaya çalışırken, yıllardır ezberletilen şeylerin bir santim dışına çıkmayı aklından bile geçirmemiş, hazır reçeteleri hiç sorgulamamış, özü itibariyle başka bağlamda naif kalmış bir kitleyle karşılaştık. O kitle sert tepki verdi. İzah etmeye çalışsak da pek itibar eden olmadı. Sanat ortamında daha pek çok olumsuzlukla karşılaştığımız için, agresif şekilde bize yönelen bilgi eksiğinden kaynaklı negatif söyleme reaksiyon göstermeyecek kadar olgunlaşmıştık, o yüzden negatif tavırları izlemekle yetindik. Çoğu kez meseleyi zamana bırakmak gerektiğini çok önceden kavradığımız için, hayatımızın her evresinde karşılaştığımız yığınla negatif şeyi sükûnetle karşılamak genel tavrımız haline gelmişti. Öyle bir ortamda sunum yaparken, meramızı anladığını, neyi vurgulamaya çalıştığımızı sezdiğini hissettiğimiz ender fotografçıdan biri Turan Sezer’di.

Yeterli birikimi olmayan fotografçı, bir başkasının bilinçli şekilde kullandığı naif yaklaşımı yargılarken aslen kendisinin naif kaldığının farkında olmaz. Bireyin ‘bilmediğini bilmemesi’ pek hoş görünen bir vaziyet olmasa gerektir. Ezberletilen estetik kavrayışın iyiden iyi sıradanlaştığı bir zamanda arayışa yönelmek epey zaman önce zorunluluk haline gelmişti. Arayış olmadığı takdirde, genel geçeri tekrar edip durmaktan öte bir şey yapılamaz ve arpa boyu mesafe alınamaz.

Bir örnekle meseleyi sadeleştirmekte yarar var. Diyelim ki beğenimize sunulan aynı konudaki iki fotoğraftan birinin ışığı abartılı derecede öne çıkmış, tek kelimeyle süper; o kadar ki izleyenin dikkati içeriğe değil doğrudan ışığa yöneliyor ve orada kilitlenip kalıyor. Diğer fotografta ise ışık vasat, ancak içerik tam anlamıyla yerli yerinde. Bu güne kadar edindiğimiz izlenimden, gözlem ve deneyimlerimizin toplamından biliyoruz ki izleyicinin çoğunluğunu iyi ışık çarpacak ve ışığı harikulade olan fotograf beğenilecektir. Aşırı estetize etmekten kasıt tam da böyle bir şey. İçeriği hiç etmek, gölgelemek, önemsizleştirmek böyle bir tavrın sonucu ortaya çıkar. Şayet estetiğin içeriği gölgede bırakmasını istemiyorsanız, bir kez daha düşünmek zorundasınız. İşte ülkemizdeki fotograf ortamında o güne dek (naçizane çıkışımızı saymazsak) konuşulmamış olan (konuşulduysa da biz tanık olmadık, herhangi bir metin kapsamında böyle bir şeye rastlamadık; eksikliğimiz sayılmasını dileriz) naif yaklaşım bu derdi anlatmak için oldukça elverişli bir yaklaşımdır. Bu kulvara girmekten, bu yaklaşımı kullanmaktan hiç kimse çekinmemeli, deneme cesareti göstermeli. Hiç olmazsa resim sanatında naif yaklaşımla önemli eserler inşa etmiş sanatçıların yapıtlarına bakılmalı. Bununla da yetinmeyip, başka mecralar aranmalı, yeni yaklaşımlara yelken açılmalı. Aksi halde fotografımız güdük kalır.

Turan Sezer’in, sözünü ettiğimiz naif sunumların ardında ciddi bir şey olabileceği ihtimalini sezdiğini hissettiğimiz için, O’nun doğada gerçekleştirdiği fotografik çalışmalara dair bir metin kaleme alırken, epey geçmişte kalan bu meseleyi hatırladık, anılar tazelendi ve fotografçı dostlara çok küçük bir katkı olması umuduyla paylaştık. Ayrıca Sezer ustanın ilgi alanına giren endemiklerin, çiçeklerin, böceklerin, velhasıl tabii ortamdaki her türden canlının ehil olmadıkları, yani natürel kaldıkları için topyekûn naif olduğunun altını kalın çizgilerle çizmek isteriz. Sorgulamak, düşünmek, araştırmak, eylemek ve sonuç çıkartmak, sanatta ve bilimde esastır. Bu itibarla, anlatmaya çalıştığımız meselenin doğadaki vaziyetle doğrudan bağı bulunduğunu söylemeden geçemezdik.

Bilhassa endemikler konusuna ilgi göstermiş olması ve onları bulup görsel kayıtlarını yapmak için çok zaman ayırması, emek vermesi Turan Sezer ustayı gönülden tebrik etmemiz için yeterli nedendir. Bu kayıtlar tarihe kalacaktır, dileyen herkes bilimsel çalışmalarında onlara müracaat edebilecektir, doğa koruma konusunda gönüllü olanlara veya kurumsal yapılara rehberlik edebilecektir. İlk anda fazla göze çapmasa da, ilerleyen yıllarda böyle fotoğrafların her biri çok değer kazanır. Hiçbir emek boş yere değildir. Bazen ilk günden anlam ve değer atfedilir, bazen çok sonra. Verimlilik derecesini ölçmek gibi bir yanlışa düşmez isek, ortaya konmuş her tür emeğin, özverinin er ya da geç karşılık bulacağına daha kolay ikna oluruz.

Yeri gelmişken, fotograf ortamında ciddi anlamda önem arzettiği kanaatinde olduğumuz için başka metinlerde de dile getirdiğimiz bir diğer meseleyi bu metin vasıtasıyla yinelemekte yarar görüyoruz. Kitap/Albüm. Fotografa yıllarını vermiş her ustanın muhakkak surette basılı bir kitabı/albümü olmalı. Onca yıla yayılan emeğin, suya yazılan yazı gibi, rüzgâra fısıldanan söz gibi yok olup gitmesi hiç doğru değil. Her ustanın geriye kalıcı bir eser bırakması hakikaten çok önemlidir. Senelerce emek vermiş, zaman ayırmış, masraf etmiş ve bir değer üretmişsiniz. Neden uçup gitsin?

Turan Sezer ustanın, yakın gelecekte bir kitap/albüm müjdesi vermesi pek güzel olur; kültür-sanat hayatımız güç kazanır, durgun bir döneme giren fotograf ortamı şenlenip canlanır.

Saygıyla,

Tekin Ertuğ

İlk gençlik yıllarında amatör olarak uzun süre resim ve karikatür yaptı, edebiyat dünyasına yakın durdu. Üniversite sonrası amatör olarak Halk Müziği ve Kültürü konusuna eğildi. 90’lı yılların başlarında amatör olarak fotografa başladı. Resmi ve Özel Kurum ve Kuruluşlarda Temel Fotoğraf Eğitimi Seminerleri ve İleri Düzey Fotograf Seminerleri verdi, Atölyeler gerçekleştirdi. Basılı ve sanal ortamda Felsefe, Yazın ve Fotograf dergilerinde fotografa ve sinemaya dair yazıları yayınlandı. Sinemaya, edebiyata, müziğe, fotografa ilişkin okumalarını sürdürmekte, çeşitli metinler kaleme almakta, denemeler ve/ya eleştirel denemelerle yazı serüveni devam etmektedir.Ulusal ve uluslararası fotograf yarışmalarında jüri üyesi oldu, çeşitli platformlarda gösteriler ve söyleşiler gerçekleştirdi, panelist oldu, çalıştaylarda bildiri sundu.Fotografın farklı kulvarlarındaki usta fotografçılarla bir dizi söyleşi/röportaj gerçekleştirmek suretiyle onların yaşam öykülerini, fotograf serüvenlerini, duygu ve düşünce dünyalarını kitaplaştırıp sonraki kuşaklara aktarmaya çalıştı. Kitapları: “Fotograf Sanatı Üzerine” 4 cilt. “Fotoğraf Ustaları” 10 cilt “Işıkla Resmedenler” 16 cilt “Handan Tunç ile Sanat (Özelde Fotograf) Üzerine Söyleşi “Kan Çiçekleri” (Ressam Hikmet Çetinkaya’nın otobiyografisi) “Sicim” (Ressam Ahmet Yeşil’in biyografisi) “Bir Lisan-ı Münasip Foto-Graf” “Dikensiz Kirpi” (Eleştirel Deneme) “Köhne Bahar” (Roman) “Demir Çıra” (Öykü) “Kırık Köşe Taşları” (Öykü) "Foto İntelijansiya" "Fotoloji / Fotologya"

Yorumlar

  • Fotoğrafa ilk başladığım dönemdi.
    Çevrem yoktu, ciddiye alınmıyordum ve en önemlisi fotoğrafı bilmiyordum.
    Ancak fotoğrafa tutkum vardı.
    Bir ağacın yansıma fotoğrafını çekmiştim. Altına Turan hocanın güçlü bir yorumu geldi. Birbirimizden haberimiz yoktu ve beni ciddiye alıp yol göstermişti.
    İşte o izden yürüdüm, fotoğrafı ciddiye aldım, hep öğrencisi oldum, hâlâ öğrencisiyim ve bu günlere geldim.

    Turan hoca fotoğraf dünyasında tanıdığım saygın insanlardan birisidir.
    Değindiğiniz konular o kadar doğru ki...

    İkinize de minnettarım.
    Çünkü Turan hoca ilk ışığı yaktı ve siz de ilerleyen zamanda yoluma ışık tuttunuz.

    Saygıyla...

Paylaş
Yazar:
Tekin Ertuğ
Etiketler: Sanat ve Sanatçı
  • yakın zamanda gönderilenler

    Olympus Live ND ve Live GND ile doğayı farklı bir ışıkta görün

    OM System Live ND özelliği, fotoğrafçılığa yeni bir boyut kazandırıyor. Uzun pozlama efektlerini gerçek zamanlı…

    % gün önce

    Sıcaklık Film banyosunda ne kadar etkilidir ki?

    Hangi kamerayı ve hangi tekniği kullanırsanız kullanın; fotoğraf hayal kurma, düşünme, görme, hissetmenin bileşkesi eşliğinde…

    % gün önce

    Uğur Kavas ile Söyleşi

    1977 yılında fotoğrafa başladı. Ankara Çankaya Belediyesi Basın ve Yayın Müdürlüğü’nde belediye foto muhabiri, Başbakanlık…

    % gün önce

    Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak – Bölüm II

    Üzerinden “çok uzun” diyemeyeceğimiz bir zaman geçti. Hatırlarsınız, “Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak” yazımızda gelinen…

    % gün önce

    Adana’nın Yolları Taşlık…

    Bu yazı Arkaplan Sanat Dergisi için (Yazı ilk olarak ArkaPlanSanat Dergisinin 38. Sayısı (Ağustos-Eylül 2025)…

    % gün önce

    Godox AD100 Pro

    Teşekkürler Godox, beni yüklerden kurtardın. Söylenecek çok fazla söz kalmadı. Şimdi AD100 Pro fotoğraf makinası…

    % gün önce