MANŞET

Cebimdeki Fotoğraflar

Yazımda özellikle bildiğim telefon fotoğrafçılarının adlarından ve eserlerinden bahsetmeyeceğim. İstenildiği takdirde internet ortamında yapılacak kısa bir gezinti ile bulmak mümkündür.

“Fotoğraf” diye adlandırabildiğim görüntülerimi “500px” sitesinde yayınlıyorum. Burada tesadüfen tanıştığım ve zaman içinde direkt yazıştığım bir fotoğrafçı var. Ortak noktamız “Yemen” idi. O ve ben Yemen’de çektiğimiz fotoğrafları yayınlarken birbirimizi bulmuştuk. Takma adı “R.C.”.

2017 yılında Bergama’da çektiğim bir fotoğrafı yayınladığımda bana ciddi bir eleştiride bulundu. Bu karşılıklı yazışma meailinde şöyleydi; “Elinde çok daha iyi ekipmanların varken neden telefonla çektiğini anlayamıyorum”. Ben de mealen cevap vermiştim; “Ekipmanlarım çok iri. Bunları kullanırken dikkat çekiyorum ve insanlar doğal hallerini bozuyorlar. Rahatsız oluyorlar. Telefonla çekim yaparken insanlar beni ciddiye almıyorlar ve rahatsız olmuyorlar. Tabii ki telefonun elimizde hazır olması da ayrı bir kolaylıktı. Ve Ara Güler’in meşhur sözünü hatırlattım; Ben çamaşır makinasıyla da fotoğraf çekerim”. Bu yazışmanın orjinalini buradaki sayfanın yorumlarında okuyabilirsiniz.

Bir süre değişik ortamlarda telefon fotoğraflarına burun kıvrıldı. İnsan ister istemez etkisinde kalıyor. Son zamanlarda artık konuşulmaz oldu. Ya da ben duymuyorum. Ancak özellikle telefon üreticilerinin fotoğrafçılık kısmına gösterdikleri özenin arttığı da bariz gözlemleniyor. Bu noktada tuhaf olan, fotoğraf makinası teknolojisinde “makine” fiziksel yapısının mekanikten elektroniğe ve daha sonra da sayısala geçişine, tam otomatik, gömlek cebine sığan ince fotoğraf makinalarına kimse laf söylemezken telefon fotoğraf makinasına (yazının bundan sonraki kısmında “TPhC” olarak kısaltacağım) laf söylenmesiydi.

Tüm sanat dallarının ve bu dalların akımlarının sırtını felsefeye dayamış bir şekilde insanlara/insanlığa farkındalık yaratmak için uğraş verdiğimiz alanlar olduğunu göz önünde tutarsak hangi teknolojiyi kullanırsak kullanalım sanatın esas amacı değişmeyecektir. Unutmamamız gereken bir şey de fotoğrafı sanat yapan fotoğrafçıdır. Ortaya koyduğu eserlerdir. Önemli olan fotoğrafçının anlatmak istediği hikayedir.
Halbuki “TPhC” nin yaygınlaşmasının teknolojinin gelişiminin ve insanların, özellikle yeni neslin düşünce tarzları ve farklı bakış açılarının kaçınılmaz bir sonucu olmasının kabul edilmesi gerekmektedir. Fotoğraf makinasının bir araç olduğunu düşünürsek, fotoğrafı sanat yapanın da fotoğrafçı olacağı kabulünü göz ardı etmezsek, telefon fotoğrafçılığı kabul edilebilir duruma gelmektedir. Bu arada “instagram” fotoğraf çalışmalarının paylaşıldığı bir ortam iken yoğun bir şekilde kişisel hayatından görüntüler yayınlayanları bu konu dışında tuttuğumu belirtmek isterim.

Sosyalleşmenin (!) hızlı yolu…

TPhC’lerin her an elimizin altında olması, sosyal ağlara anında erişimle elde edilen görüntülerin hızla paylaşılma kolaylığı, insanların hem ilgisini çekmiş hem de kullanımı yoğunlaştırmıştır. Görüntü kalitesinin yakın geçmişteki DSLR ile aynı olması -şu anda kullandığım TPhC 12 MP, Sony A700 kullanıyordum, o da 12 MP’di- eğer devasa boyutlarda baskı almayacaksanız iyi sonuç vermektedir. En son okuduğum haberde Xiaomi’nin 108 MP’lik bir sensör kullanma hazırlıklarında olduğu belirtiliyordu.

Fotoğrafın temel kavramlarına sadık kalma kaydıyla neden “TPhC” kullanmayalım ki? Önemli olan fotoğrafçının görebilmesi değil midir? İFOD minimal atölyesini gerçekleştiren ve fotoğrafları hem ABD hem de Avrupa’da önemli galerilerde satılan Yener Torun, fotoğrafa TPhC ile başladığını ve fotoğrafları değer gördükten çooook sonra bir DSLR aldığını söylemişti. O da başlangıç seviyesinin biraz üzerinde aynasız bir makinaydı.

Bence temel problem sanatın her dalında olduğu gibi fotoğrafçının öncelikle fotoğrafın seçtiği dalında estetik bir görüntü elde etmek çabasına odaklanmasıdır. Göz ardı edemeyeceğimiz bir nokta da telefonlarda kullanabileceğimiz fotoğraf uygulamaları (Ben Snapseed, Afterfocus ve 645 Pro kullanıyorum) ile elde ettiğimiz görüntü çok farklı ve ilgi çekici bir sunum haline getirilebilmesidir. Ben TPhC ile elde ettiğim görüntüleri eğer hemen yayınlamayı düşünüyorsam yine telefonda işlemeyi tercih ediyorum. Bu bana esneklik ve kolaylık sağlıyor. Ve aynı zamanda hem fotoğraf makinasını hem de karanlık/aydınlık odamı cebimde taşımanın inanılmaz rahatlığını yaşıyorum.

Burada aklıma 3 ncü Uluslararası İzmir Fotoğraf Günleri onur konuğu rahmetli Sabit Hocayla (Kalfagil) yaptığım röportajda bir soruma verdiği cevabı tekrarlamak isterim;
OA: Hocam fotoğrafa çekim sonrası ne kadar müdahale etmek doğrudur?
SK: İstediğin kadar.

Bu cevap beni şaşırtmıştı. Ancak daha sonra üzerinde düşününce “görsel bir eserde sanatçı/fotoğrafçı izleyiciyi etkilemek amacıyla her türlü müdahaleyi yapabilir” noktasına geldim. Tek bir şart var; Bunu “belge” olarak sunmayacaktır. Sabit Hoca da yer aldığı bir oturumda bu tarz ele aldığı fotoğrafları sundu.

Aksesuarlar…

Eğer TPhC için “Amannnn basit bir objektifi olan makine” diyorsanız hemen söyleyeyim hiç de öyle değil. Huawei P30 da (40 MP) Leica mercekli sistem var. Iphone serisi de oldukça kalite mercekler kullanıyor. F değeri “1.8”. Ayrıca dışarıdan takılabilir birçok objektif bulmak da mümkün. Ben kendi telefonuma uygun şekilde bir set yapmıştım. Portre için, manzara için geniş açı, makro için “close-up” mercek, polarize filtre gibi. Zaman zaman kullandım ve oldukça güzel sonuçlar aldım.

Etik…

Son olarak değerli Yazarımız ve Hukuk Danışmanımız Av. Fulden Elverir’in uzmanlığına giren konuda da kısa bir şeyler söyleyerek noktayı koyayım. “TPhC” görünmez olması ve kolay fark edilememesi “Fotoğrafta etik” kavramını çok daha fazla ön plana çıkarmaktadır. Sapıkça çekim yapanların haberleri gazetelere daha fazla çıkmaya başladı. Yakın zamanda gazeteler “Bir toplu taşıma aracında fotoğraf çekmeye çalışan biri yaka paça karakola götürüldü” şeklinde bir haber yayınladı.

Örnek olarak, sunduğum fotoğrafların haricinde Eylül 2019 sonunda İzmir Hamza Rüstem Fotoğrafevi Müzesinde “Cebimdeki Fotoğraflar” başlığıyla bir sergi hazırlığım var. Tarih yaklaştığında haberdar edeceğim. Yolu düşeni bekleriz.

Okyar Atilla

Geçmişte bir ara mühendisti. Şimdi tam zamanlı yönetici, gerçek zamanlı fotoğrafçı. Gündem "Fotoğraf" ise akan suları durdurur. Seyahat denildiğinde kapının önündedir. Klasik müzik ve kitap olmazsa olmazıdır. İki sokak köpeği, muhtelif sayıda kedi ile sürekli temas halindedir. Hızını alamadı mı dağda bayırda bulduğu gerçek köpeklerle konuşur. Sürekli sorgular. Merak ettiği bir konu olursa elinden kimse alamaz. "Bilgi ve sevgi paylaştıkça çoğalır" ilişkilerinin ana fikridir.

Yorumlar

  • cep telefonu o ani kurtarmis oluyor ama bir dijital makine gibi tat vermiyor her zaman. diyafram iso ayarlanabilsede ben o tadi alamiyorum. Ama her an yanininizda olmasi avantaj elbette. ellerinize saglik guzel yazi okyar bey. selamlar.

    • Emrullah Bey çok teşekkürler. Ancak olmadık yerde kurtarıcı oluveriyor. Mesela ceple çektiğim bir fotoğrafım Mersin Uluslararası fotoğraf yarışmasında sergileme ile ödüllendirildi. Bu ve benzer fotoğrafları Eylül sonundaki sergimde sunacağım.

      Sevgi ve saygılarımla

  • Okyar bey tebrikler ve teşekkürler yazı için.
    Ben cep telefonu ile güzel fotoğraf çekemiyorum nedense. Sorun telefonda değil bende. Benzer telefon kız arkadaşımda var onun çektiklerine bayılıyorum. Ama o da benim canon 70d ile çektiklerime bayılıyor :) Nedenini bulamadık.
    Saygıyla...

    • Ömer Bey merhaba,
      Bu konuda yalnız değilsiniz. Eşim Canon G6 kompakt makina kullanıyor. Bense Nikon D850. Ben onun çektiklerine "vaaayyy be" diyorum (Artık demiyorum. Ona bir samsung G9 aldık ve Canon'u kenara koydu), o da benimkilere. Bence bu tam "komşunun tavuğu" misalidir.

      Ayrıca sokağa çıktığımda hızlı hareket edebilmek için çoğunlukla "auto ISO" ve "Shutter priority" tercih ediyorum. Yani işi elimdeki teknolojiye bırakıp "ana" odaklanmaya çalışıyorum. Cep telefonu da bunu yapıyor. Nerde o analog zamanın diyaframı ayarla, estanatneyi ayarla, netlik yaparken konpozisyonu kadrajla ve deklanşöre bas ritüeli :) . Şimdiki çocuklar, pardon makinalar harika...

      Sevgi ve saygılarımla

  • Değerli dostum,

    Çoğumuzda aynı ön yargı var; cep telefonuyla güzel kareler çekilmez, daha doğrusu cep telefonu o kadar güzel çekemez diye. Bu ortamda çok sıklıkla kullandığımız mottomuzu tekrar edelim:
    "FOTOĞRAFI ÖNCE GÖZ, SONRA LENS, SONRA KAMERA ÇEKER".

    Ya da BLOG sekmesindeki ana sayfamızın sloganı gibi;
    "NASIL GÖRDÜĞÜNÜZÜ DEĞİŞTİRİN, NASIL DEĞİŞTİĞİNİ GÖRÜN".

    Cep telefonu da pekala çok güzel fotoğraf çeker, çekene bağlı.
    En iyi kamera, lazım olduğunda yanında olan kamera değil midir zaten?

    Güzel yazı için teşekkürler.
    Sevgiler.

    • Zaten yazının ana fikri de senin söylediğin şey. Teknoloji ancak bir araçtır. Omu kullanan kişinin yaratıcılığı ile sanat eseri üretmeye aracılık eder.

      Biraz geçmişe gidelim; Şahin Kaygun'un muazzam SLR analog makinaların olduğu dönemde "Kodak polaroid" makina ile eserleri vardır. Ve bunlar İstanbul Modern gibi önemli sanat galerilerinde sergilenmiştir. Kaygun'un yaptığı bir başkaldırıdır. Ben de fotoğrafta cep telefonu ve analog film kullanmayı bir başkaldırı ve karşı duruş olarak görüyorum.

      Dikkat edilirse telefon üreticileri tanıtımlarında "görmek" ve lens" i ön plana çıkarıyorlar. Ayrıca sanal ortamda fotoğraf siteleri kurup insanları iyi görüntü elde etmeye yani gerçek fotoğrafa yönlendirmeye heveslendiriyorlar.

      https://iphonephotographyschool.com gibi...

      Sevgi ve saygılarımla

  • Ellerinize sağlık Okyar bey, çok güzel bir yazı olmuş.
    Yazınızı okuyunca aldığım ilk fotoğraf makinem aklıma geldi. 2005 yılında Kodak P850 almıştım. 12x optik zoomu ile rakiplerinden ayrılıyordu. ilk heves, her gittiğim yere götürüp her fırsatta kurcalarken bir arkadaşım "kaç megapiksel bu?" diye sordu. O zamanlar bir magapiksel savaşı vardı çünkü. "5 megapiksel" dedim. Cebinden bir Nokia telefon çıkardı, "bu da 5 megapiksel" dedi önüme koydu. Öyle bakakaldım. Onun mercimek tanesi kadar objektifi ile benim dana gözü kadar objektifim nasıl aynı olabilirdi ki :)
    Cep telefonlarının her geçen gün artan yeteneklerini, özellikle de fotoğraf konusundaki yeteneklerini yok saymıyoruz elbette. Ancak, sadece kadrajı ayarlayıp "klik" diye çekilen bir fotoğrafın diyafram-iso-enstantene-alan derinliği-netlik-beyaz ayarı vb birçok ayarlama yapılarak çekilen bir fotografla, yada bir uygulama ile tek bir dokunuşla eklenen filtrelerin bilgisayar başında saatler harcanarak yapılan düzeltmelerle bir tutulmasını ve kıyaslanmasını da doğru bulmuyorum.
    Bence cep telefonu fotoğrafçılığının asıl sorunu bu kıyas durumu değil, insanları tembelliğe alıştırması. Telefon yanımda makineye gerek yok demediğimiz sürece bence her ikisi ile de gayet güzel fotoğraflar çekilebiliyor.
    Selam ve saygılarımla.

    • Öner Bey merhaba,
      Dediğinize katılıyorum. Vurgulamam kıyaslamadan ziyade bir tarz olarak kendine yer açıyor olması. Tembellik konusunda da haklısınız. İnsanı rahata alıştırıyor. Bir süre sonra ana makinayı taşıyıp taşımama sorgulanabilir. Hele sıcak havalarda :)
      Saygılarımla

  • Önemli olan; eğer bir sanatçı kimliğine doğru adım atıyorsanız neyle çektiğiniz ve ne kadar müdahale ettiğinizin hiç önemi yoktur. Hatta bazıları, fotoğrafa ait yazının olmaması gerektiğini bile savunuyor. Oysa, varmak istediğiniz bir sonuç varsa pekâla yanına hatta üzerine yazı bile yazabilirsiniz. Tamam yarışmalarda belli bir disiplin içersinde bekleniyor; bunun dışında her türlü uygulama geçerli olmalıdır. Ayrıca sergi içeriğinde de hiç bir zaman belirli bir boyut kavramı yoktur. Ne varki uzun yıllardır gördüğümüz, belli ölçüler içinde eserlerin sergilenmesi bekleniyor.

    Kemer (Antalya); fotoğraf buluşması içinde bir de fotoğraf maratonu yer alıyordu. TFSF adına masada görevliydim. Katılım ücretliydi. Bu tip yarışmalarda, gelenlerin en azından kayıt olup ödeme yaparak organizasyona destek olmaları için tavsiyede bulunuyorum. Bir kadın, otel lobisinde kurduğumuz kayıt masası çevresinde dolanıyordu: Katılmasını önerdiğimde, makinesinin olmadığını söyledi. Hiç fotoğraf çekmediğini söyledi. Önemli değil, yalnızca kayıt olarak parasal olarak bu çalışmaya destek olacaksınız. Hem cep telefonunuz yok mu, dediğimde onunla çekebilir miyim diye sordu. Neden olmasından sonra kayıt yaptırdı ve gitti.

    Sonuç: Kemer konusunda o kadar usta fotoğrafçının atladığı bir noktadan o kadının çektiği fotoğraf üçüncü seçilmişti. Yani kıssadan hisse: bazan eleştirsek de her durumda her koşulda her makine / telefon ile fotoğraf çekmeyi sürdürmek gerekir. Yıllar önce National Geographic dergisi telefonla çekilmiş uzun bir yol hikayesi yayınlamıştı. Dergi baskıları da çok başarılıydı ki yanlış anımsamıyorsam iphone'nun bugüne göre ilkel sayılabilecek haliydi. Önemli olan elinizde, o anı değerlendirecek ne varsa kullanın. Belki bir çizim, bir not bile yeterli olabilir. Alim unutur, kalem unutmaz derler. Ne nice anılar yok olup gittiğini düşünün, büyüklerimizin anlattığı...

    • Sevgili Zafer,
      Bu güzel ve destekleyici yorumun için çok teşekkürler. Yazdıklarına ek olarak eskilerden Şahin Kaygun'un polaroid makina ile yaptığı çalışmaları anımsatmak isterim. Ve yine sevgili ve değerli fotoğrafçı arkadaşımız Şeref Artagan'ın Ermenistan'da cep telefonu fotoğrafları ile ilgili bir projede yer alan çalışmaları vardı. Ayrıca Amerika'da bazı haber basın kanallarının cep telefonu kullanıcılarından gelen görüntüleri yayınladığı ve teşvik ettiğini de okumuştum.

      Baskı boyutları konusunu da seninle birkaç kere konuşmuştuk. Bu sergide -gerçekleştirebilirsem- dediğin gibi kompozisyona hangi boyutun daha iyi olacağına inandıysam o boyutta baskı olacak. Ancak henüz fotoğrafların üzerinde kalemle, sulu boyayla soyut çalışmalara gelemedim. Gelebileceğimi de sanmıyorum. Bu çok farklı bir bakış ve yaratıcılık.

      Özetle, Sebahattin'in de dediği gibi "en iyi kamera ihtiyacın olduğunda yanında olandır"

      Sevgi ve saygılarımla

  • yakın zamanda gönderilenler

    KODACHROME, Bir filmin hikayesi ve BEN RYDER

    Fotoğraf makinanıza taktığınız sadece bir film değil… Bir his. Bir renk. Bir an. Ve bir…

    % gün önce

    Olympus Live ND ve Live GND ile doğayı farklı bir ışıkta görün

    OM System Live ND özelliği, fotoğrafçılığa yeni bir boyut kazandırıyor. Uzun pozlama efektlerini gerçek zamanlı…

    % gün önce

    Sıcaklık Film banyosunda ne kadar etkilidir ki?

    Hangi kamerayı ve hangi tekniği kullanırsanız kullanın; fotoğraf hayal kurma, düşünme, görme, hissetmenin bileşkesi eşliğinde…

    % gün önce

    Uğur Kavas ile Söyleşi

    1977 yılında fotoğrafa başladı. Ankara Çankaya Belediyesi Basın ve Yayın Müdürlüğü’nde belediye foto muhabiri, Başbakanlık…

    % gün önce

    Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak – Bölüm II

    Üzerinden “çok uzun” diyemeyeceğimiz bir zaman geçti. Hatırlarsınız, “Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak” yazımızda gelinen…

    % gün önce

    Adana’nın Yolları Taşlık…

    Bu yazı Arkaplan Sanat Dergisi için (Yazı ilk olarak ArkaPlanSanat Dergisinin 38. Sayısı (Ağustos-Eylül 2025)…

    % gün önce