BLOG

Depoyu fuller misiniz?

Bu yazıyı fotoğrafın temelini değiştirme çabasında olan güçlere direniş olarak görsel olmadan yayınlamak ve okuyucuya şöyle bir tavsiyede bulunmak vardı: Yazar, yazının istediğiniz bir yerinde zihninizde istediğiniz bir imge oluşturmanızı öneriyor.

Arabaya yakıt almak için benzin istasyonunda durduktan sonra pompacıya “depoyu fuller misin…” ifadesi belki de tedavülden kalkmak üzere. Kim bilir, kalkmış da olabilir. Doğal olarak gençlerin böyle bir ifadeden haberi de olmayabilecek. Konuya bu bağlamda devam edersek ucu ekonomiye ve siyasete değecek. Bunu yapmayalım.

Bu ifade yerine depoyu doldurabilir misin…” cümlesinde de bir belirsizlik söz konusu. Ne kadar dolduracak? “Full” kelimesi İngilizceden aparılan bir kelime. Karşılığı “Tam dolu”. Yani “fulleme” jargonunu bilmiyorsak “tam doldurur musun” demek daha doğru olacak. Ama söylemimiz yüz liralık, iki yüz liralık doldur demek mertebesinde. Bunun gibi başka ve taktığım kelimeler de var. Mesela “ofsayt”. Orijinali “offside”. Ya da merak ederim; “tanker” kelimesinin (İngilizce’den bu kelimeyi direkt almışız) yakıt taşıyan araçlarda yazan “danger” kelimesi ile etimolojik bağı var mıdır?

Kelimelerden bir sembole geçip arada yazmasam rahat etmeyeceğim. En büyük komplo teorim: İş Bankası sembolü ile ABD para biriminin sembolü arasındaki ilişkiyi kim ne niyetle kurdu? Üstelik Atatürk’ün kurucusu olduğu bankada…

İş Bankası’nın logosunun Cumhuriyet döneminin önemli grafik sanatçısı İhap Hulusi tarafından hazırlandığını hatırlatmakta fayda var. Konumuza dönüp kaldığımız yerden devam edelim.

Bir GSM şirketinin bölge müdürlüğü dönemindeydim. Türk Telekom binasına bir sistem montajı yapmak için izin yazısı yazmışlardı ve benim de imzalamam gerekiyordu. Sistem deyince baz istasyonu ekipmanları olarak düşünün. Yazıda bir kelime dikkatimi çekti; “bati” montajı için izin istiyorduk. İlk defa duymuştum. Koskoca bölge müdürü, çaktırmamam lazım. Kimseye de soramıyorum. Yazı gitti izin geldi. Benim içim içimi yiyiyor. İşin sorumlusu mühendise “şu işi yerinde bir gözden geçirelim” dedim. Telekom binasına gittik. Mühendise “anlat bakayım” dedim. Mühendis arkadaş “işte batiyi buraya kurmuşlar” deyince eliyle işaret ettiği yere yaklaşıp dikkatlice baktım. Gördüğüm, içine elektronik ekipman yerleştirilmeye yarayan metal çerçeve (frame, telekomda standart 49 inch rack sistemi de denilir). Jeton öyle hızlı düştü ki anlatamam. Bizim İngilizcede “Body” dediğimiz sektörde olmuş “bati”. Ben de bir rahatlama. Anlatamam. İlerleyen günlerde düzeltmek için çok uğraştım; baktım olacak gibi değil ipin ucunu bıraktım sonunda. Feyza Hepçilingirler’in “Türkçe Off” kitabını okudunuz mu? Hayır mı? Çooook yazık. Kulakları çınlasın.

Full’den Fill’e

İnternette fotoğraf üzerine videolar aradığınızda karşınıza iki ana başlıkta çok sayıda video gelecektir. Bunlardan birisi “strobe light ve speed light” çekimleri. Ki, bunları izlemeye başladığınızda bu tarz ışık sistemi kullanmazsanız fotoğraflarınız bir şeye benzemeyecek. Diğeri de Photoshop uygulamaları üzerine. Hadi diyelim ışık sistemi kullanmadınız bari Photoshop’un engin sularında yüzün ki fotoğraflarınız bakılabilir olsun. Yoksa fotoğraf motoğraf çekmeyin.

Fulleme’nin eylemi “Fill”, yani doldurmak. Ama İngilizler “Fill to full – tam (sonuna kadar) doldur” diye bir şey söylüyorlar mı bilmiyorum. Ancak günlük kullanımlarında kelimeleri yutup acayip kısaltmalar kullandıklarını biliyorum. Bu “Fill” Photoshop’ta oldukça revaçta bir eylem. Mesela “Color Fill” yapabilirsiniz. Ya da “Gradient Fill”. Favori “Fill” eylemi ise;

Content Aware Fill

Photoshop Türkçe karşılık olarak ne kullanıyor bilmiyorum ama sözlük karşılığı “içeriğe uygun doldur” demek. Fotoğrafta istenmeyen ufak tefe şeyleri silmek konusunda çok başarılı. Özellikle film negatifini dijital ortama aktardığınızda negatifte olan çizik, delik, toz, su lekesi gibi hatalar hızla ve güzel rötuşlama yapılabiliyor. Tıpkı eski günlerde stüdyo fotoğrafçılarının portre negatifleri karakalem ile rötuşlamaları gibi bir duygu veriyor.

Bu özelliği -herhalde- kullanmayan yoktur. Nasıl olduğunu anlatmaya gerek yok. Diğer yandan yapay zekâ ortamlarının gün geçtikçe artan becerisi ile fotoğraf yeniden yaratılıyor. Başlarda Adobe bu konuda yavaş ve geride kalmış gibiydi. Ancak “Photoshop 20230 (beta) 24.6” sürümü ile parmak ısırtacak bir “Fill” eylemini hizmete sundu;

Generative Fill

Bu ifade “üretken dolgu” demek. İnanılmaz bir şekilde fotoğrafta eksik olanı tamamlamak ya da aynı şekilde devam etmesini sağlamayı mümkün kılıyor. Aynı zamanda fotoğraftaki bir nesneyi kaldırmak, değiştirmek gerçeğinden daha gerçek yapılabiliyor.

Oldukça ürkütücü mükemmel bir özellik. Çerçeve içi orijinal fotoğraf, altta ise “Generative Fill “ile maniple edilmiş fotoğraf. Bu özellik Adobe bilgisayar sunucu sistemlerindeki yapay zekâ ortamında olduğundan kullanabilmek için Adobe hesabınız olmalı ve bedelini ödemeniz gerekiyor. Nasıl kullanıldığını internette arattığınızda karşınıza gelen YouTube videolarında bulabilirsiniz. Dolayısıyla teknik üzerine konuşmak zaman kaybı.

Neler yapıyorlar neler…

Bir Instagram hesabında Atatürk’ün fotoğraflarında uygulamışlar.  Açıklamada da öve öve bir hal oluyorlar. Çok kısa bir yorum yazdım: keşke yapmasaydınız…

Bir diğer hesapta kanadının yarısı kadraj dışında kalan uçan bir kuş fotoğrafından yola çıkıp önce kadrajı üst kısımda genişletip kuşun kanadını tamamlayan video paylaşmışlar. Kanadın eklenti olduğunu anlamak mümkün değil. Sunucu, sonuca bakıp hayret ve şaşkınlık içinde ağzını kapatarak “inanılmaz” diye çığlık atıyor. İnanma zaten. Gerçek değil. Aramızda şöyle bir konuşma geçti. Gölgemle yani… Gölgem “gerçekliğin yani hakikatin zihinde oluştuğunu atıp tutuyordun. Ne yani, fotoğrafçı kadrajına girmeyen kanadı zihninde hayal edip Photoshop ile yapmasının ne sakıncası var? bu söylediğine neden ters düşsün?”. Ben, “bak, lafımı eğip bükme bir daha oku ve iyi anla” dedim.

Bir fotoğrafa bakıp eleştirmemi isteseler ve ben de “kadraj sıkışık sola doğru biraz daha geniş alsaydın” diyerek yorum yaptıktan sonra fotoğrafçı “bir dakika abi” diyerek Photoshop’u açıp bu özelliği kullanarak kadrajı sola doğru genişletip tekrar bana sorsa “şimdi nasıl oldu?”.  “Şaaaaaaaaak”… Suratına patlattığım tokat sesiydi bu.

Gölgem dayanamadı; “sen abone değilsin kullanamıyorsun diye çamur atıyorsun” deyince sinirlendim tabii. Bağmışım: “sen öyle san”.

Kodak “browni” modelini “siz sadece düğmeye basın gerisini biz hallederiz” sloganıyla piyasaya sürdüğünden bu yana uzun yıllar geçti. Gelinen nokta değişmemiş. Bir tuşla gerisini Photoshop hallediyor. Yani kompozisyon bilmeye gerek kalmıyor mu? Fotoğrafta ritim, doku ve diğer fotografik öğelere ihtiyaç duyulmayacak mı? Kritik an nereye gitti? Uygun ışık beklemek olmayacak mı artık?

Gölgemin huzursuzluğu bir türlü durmuyor. Bir şey yakaladı ya yüklenecek; “bak geçmişte bu gibi teknolojik şeyler zaman içinde yolunu buluyordu. Bu da kendi yolunu bulacak. Çok takılma. ‘Su akar yolunu bulur’ misali…”. Beni rahatlatmaya çalışıyor. Yoksa endişeme hak vermeye mi başladı ne? Bütün tersliğimle ama gayet yumuşak bir ses tonuyla “Dediğinde haklısın. Su akar yolunu bulur. Ama unutma, her şeyi yıkıp yok ettikten sonra olur bu”.

Sonunda…

Bu teknoloji yaygınlaşacak mı? Kesinlikle evet. Yanlış ve gerçekliği bozacak yok edecek işle olmayacak mı? Kesinlikle olacak. Sonunda her şey insanoğlunun elinde. Ancak birçok en eğitimli olanlarımızda bile zaman içinde ilkel beyinlerin baskınlaştığına ya da gücü ele geçirenin ilkel yanının ortaya çıkmasına tarihin her döneminde rastladığımız için insan denilen yaratığa güvenim yok.

Teknoloji, fotoğrafın gelişime katkısı varmış gibi sunulurken aslında fotoğrafın ilke ve temel değerlerini yozlaştırdığını göz ardı etmemek gerek. Fotoğrafın amacı nedir? Fotoğrafa neden ilgi duyulur? Dolayısıyla bir fotoğrafı bu soruların cevabını düşünerek “Generative” fullemek doğru olacaktır. Ya da fullememek…

Okyar Atilla

Geçmişte bir ara mühendisti. Şimdi tam zamanlı yönetici, gerçek zamanlı fotoğrafçı. Gündem "Fotoğraf" ise akan suları durdurur. Seyahat denildiğinde kapının önündedir. Klasik müzik ve kitap olmazsa olmazıdır. İki sokak köpeği, muhtelif sayıda kedi ile sürekli temas halindedir. Hızını alamadı mı dağda bayırda bulduğu gerçek köpeklerle konuşur. Sürekli sorgular. Merak ettiği bir konu olursa elinden kimse alamaz. "Bilgi ve sevgi paylaştıkça çoğalır" ilişkilerinin ana fikridir.

Yorumlar

  • Fotoğrafın çeşitleri vardı; analog-dijital, siyah beyaz-renkli vb. Şimdi birde gerçek ve yapay fotoğraf çeşitleri çıktı. Gerçek, teknik ve estetik yönden değerini koruyacak, yapay ise hep çabuk parlayıp çabuk sönen, kolay harcanan tarafta kalacak diye düşünüyorum.
    Teknolojik gelişmeler ortaya göze hoş görünen sonuçlar çıkaracak, ama fotoğrafçının iç dünyasına, işin sanatsal boyutuna hiç ulaşamayacak sanırım. en azından bir süre daha.
    Bekleyip göreceğiz.

    Yazı için teşekkürler Okyar abim ve gölgesi. Ellerinize, emeğinize sağlık.

    Selam ve saygılarımla.

Paylaş
Yazar:
Okyar Atilla
  • yakın zamanda gönderilenler

    Godox AD100 Pro

    Teşekkürler Godox, beni yüklerden kurtardın. Söylenecek çok fazla söz kalmadı. Şimdi AD100 Pro fotoğraf makinası…

    % gün önce

    Dalaman 3’üncü Kitap Günleri

    Bu günleri özgür ve bağımsız yaşayabilmemizi sağlayan tüm şehitlerimizi rahmetle anıp hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.…

    % gün önce

    Bir Post-30 Ağustos Yazısı…

    “Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu…

    % gün önce

    Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak

    Böyle bir bölümü iki üç kişinin sürüklemesini beklemek biraz hayal olmaz mı? Dolayısıyla siz sevgili…

    % gün önce

    Sanat makinelere bırakılırsa

    Bugün birçok fotoğrafçı, AI ile işlenmiş kareleri kendi üretimiymiş gibi sunuyor. Ama şu soruyu nadiren…

    % gün önce

    Bu Fotoğraf Kimin?

    Bir film izlediğinizde, akılda başrol oyuncusu kalabilir.Ama o film bittiğinde mutlaka jenerik akar.Çünkü sanat, çoğu…

    % gün önce