Sayın Tekin Ertuğ, Foto İntelijansiya kitabını niçin yazmış olabilir, diye düşündüm bir an. Bu sorunun cevabını yine kendisi cevaplıyor. Ertuğ’un Fotoğrafın Aydınları Topluluğuna katılan şahsiyetlerin amaçlarını, çabalarını, yol ve yöntemlerini analiz ederek; basılı halde geleceğe taşımak ve bu sanata gönül vermiş insanlara uzun süre rehberlik etmek istediğini anlıyoruz. Bu yüce düşünce için, kafa yorduğunu, inceleme yaptığını, zaman ve maddi kaynak sarf ettiğini biliyoruz.
Bu erdemli amaç için saygı duyulur. Biz de bu seriyle, kitapta anlatılan nükteleri birer paragraf hâlinde, okuyucuya sunmak istedik.
Devam edelim mi?
Tabiî ki bu satırlarda anlatılan öz, okuyucuya yeterli gelmeyecektir. Biz kafalarda bir mum ışığı yakabilirsek amacımıza ulaşmış olacağız. Derinliklerde bilinç arayanlar kitabı edinerek, bilgilerini güncelleyip, anlatılardan esinlenerek bakış ve düşünce gelişimini sağlayacaklardır.
Tekin hoca, kuramsal ve teknik altyapı ve özgün bir yöntem geliştirerek; “İlk Adım Fotoğraf Atölyesi” konulu, anlamlı çalışmayı da İntelijansiya karakterine örnek gösterilmiştir. Sanatın çocuk yaşlarda hayatta geçirilmesi, anlaşılması, benimsenmesi gibi zorlu ve örnek bir çaba değerlidir…
Sosyal meseleleri öne alan yaklaşımın değerine dikkat edilerek sosyal belgesel tarzında çalışmalara da dikkat çekiliyor hoca. “Hayallerini yitirmiş, hayata tutunamamış, sığınılacak yer bulamamış, keder içinde bitap düşmüş yapayalnız insanların yaşadığı mekânlar” güçlü projelerle fotoğraflandığında, sorunlara ve çözümlere toplumun dikkatinin çekilebileceği açıklanıyor.
“Sosyal medyanın negatif etki alanının dışında kalıp, onun sunduğu olanakları pozitif kılmayı başarabilmenin” ve “olumlu gelişmelere öncülük yapabilecek” becerinin değerini öne çıkaran yazar, bir hakkı teslim ediyor.
Bir sanatçının ülkemizdeki tüm Milli Parkları gezip, fotoğrafla belgelemesinin önemine dikkat çekerken o parkları gezemeyenlerin fotoğraf yoluyla bilgi sahibi olması çok değerlidir.
Sanatta esin çok önemlidir. Bu konuda tüm sanat dalları, hatta yaşanan olayları gözlemleyerek sıra dışı eserler üretmek mümkündür. Fotoğrafçının “İ.Ö. 6000-5000’e tarihlenen “Bebeğini hoplatan kadın” resmini esin kaynağı yaparak, ortaya koyduğu çalışmalar sahibini yüceltir.
“Üstad-ı azam” olarak saygı duyulan insanlar var. “Kuşaklar arası köprü” özelliğiyle fotoğrafın intelijansiya dünyası arasına girenler var. “Geçmişteki 50 yılın milli takımının değişmez santroforu” olarak çaba içerisinde olanlara, nasıl saygı duyamayız? Kitaplar, dergiler, panel, sempozyum ve söyleşileriyle fotoğrafta güçlü bir yer edinen örnekler verilmiş. Sanatın içerisinde doğup büyümüş ve teknolojiyi takip eden 80 yaşın üzerinde olmasına rağmen, günümüz yapay zekâ teknolojinde üretimler yapanların örneklemesi, “Feyz alınacak” özelliktir.
Amatör ruh ve gönüllülük, insana her zaman değer katıyor. TRT’de yönetmen ve yapımcı olan sanatçılara, fotoğrafın tutkusu ve bilincinin olumlu katkısı olduğu betimleniyor.
“Fotoğrafik Düşünme” hiç şüphesiz intelijansiya yolculuğunda olanlar için güçlü bir fikir üretme kapasitesi sağlar. Sanat tarihi konusunda birikime sahip ve eser veren düşünürler de çıkmıştır. Ne yazık ki, “kısır döngüye su taşımak yerine, çıtayı yükseltme” konusunda sorunumuz olduğu gerçektir. Entelektüel özelliğe ve fotoğraf dışındaki sanat alanında birikime sahip olmanın gücü, göz ardı edilemez. Çalışmalarıyla ekol/okul oluşturan değerlerin bize esin kaynağı olabileceğini, toplantı ve kurslara katılmakla, yayınları okumakla gelişip donanabileceğimizi öğreniyoruz. İntelijansiya karakterinin en önemli özelliği olarak “sürekli sorgulayan, adeta tabu haline getirilmiş olan hazır reçetelere itibar etmeyip, verili duruma kuşkuyla yaklaşan, okuyup araştıran, düşünüp üreten ve ürettiği sonuca mutlak bilgi kılıfı geçirmeyen” bakış açısına gereksinim duyuyoruz. “Bilgiye, birikime, sorgulamaya … araştırmaya, okumaya ve tartışmaya … paylaşıp öğrenmeye dayalı … nevi şahsını münhasır, entelektüel bir atmosferin inşaasından söz edilmesi”ni ve örnek karakter verilmesini çok değerli bulduğumu iletmezsem haksızlık etmiş olurum. Bizce o karakteri ve oluşturduğu okulu anlamak için, kitabın okunması şarttır ve yetmez… Ara ara açıp bu bölümü yeniden okumak gerekir. Çünkü bu bölüm neredeyse düşünürler, felsefe, öğretiler, sanat ve insanlık tarihine ışık tutmakta ve okuyanı geniş şekilde aydınlatmaktadır. Üstadın Selimiye Camii ile Divriği Ulu Camii anlatımlarında gördüm ki, çok derin analizlere ve tespitlere sahip. Kitaptan öğreniyoruz ki, yeterli birikime sahip sanatçıların öğrencisi olmak insanı İntelijansiya topluluğu arasına sokar…
Kitabı okudukça “sanatın kurmaca” olduğunu, “fotoğrafın dilini kavramayı ve bu dil marifetiyle meramımızı anlatabilmeyi” başarmamız gerektiğini anlıyoruz. “Etkilendiği konular üzerinde düşünüp, derinden hissettiği hayata dair meseleleri önce zihninde şekillendirip, ardından düzenleme yaparak kalıcı görsel materyallere” dönüştürenlerin örneklemesi ufuk açıcıdır.
‘Bilge’ insan olmanın gücünü; ‘edep erkân öğreten’ kişilik yapısına yücelenlerin onurlandığını ve ‘pir’, ‘aksakal’, ‘üstad-ı azam’ mertebesine ulaştığını görüyoruz.
‘Fikir ve özgünlüğün, sanat ve sanatçıyı ayıran en önemli nitelik’ olduğunun açıklanması, sanat adına güçlü bir yol göstericidir.
İleri seviyede olmayı herkes ister. İstemek yeter mi, yetmez… Üst basamaklara tırmanmak için ‘fotograf teknolojisini ve literatürünü iyi bilmek; gelişmelerin takipçisi olmak ve kafa yormak’ gerektiğinin işaret edilmesi çok yerindedir.
‘Samimi ve gerçekçi şekilde tanıklıklarınızı, klâsik fotoğrafın has örnekleriyle, tarihe not düşen bir albüm’ yaptığınızda yücelteceğinizden emin olabilirsiniz.
Aydınlar topluluğunu oluşturan intelijansiya özelliğine sahip kişilerin, “içinde yaşadığımız toplumun kültür-sanat hayatına katkı verecek” çalışma içerisinde bulundukları bir gerçektir.
“Fotoğrafik eylemi derin bir sosyolojik temel üzerine inşa etmek ve dahi felsefi bağlam oluşturmak, hiç kuşkusuz ciddi bir entelektüel alt yapının varlığını zorunlu kılar” gerçeğini reddetmeyiz…
“Kandinsky’ye göre; renk, çizgi ve biçim, nesneleri resmetmek yerine, bir duygu ya da düşünceyi anlatan görsel bir dil ortaya çıkarmak için kullanılmalıdır” gibi değerli bir tespit, aydınlar topluluğu içerinde kendine yer açmak isteyen her şahsiyetin yolunu aydınlatacaktır.
Söyleyecek bir şeyleri olanların, ‘inceleme ve araştırma temelli, kuram ya da kurgu’ ile çok daha güçlü şekilde mesajlarını iletebilecekleri doğrudur. Sözün havada uçup gitmemesi için de ‘albüm’ ile gelecek nesillere aktarılması gerekmektedir.
Günün modası haline gelen akımlar arasında yer alanların iz bırakamadığını biliyoruz. ‘Gerçek sosyal belgeselcilerin ise işledikleri toplumun hak ve menfaatlerini korumak odaklı çalıştıklarını; onlarla yaşadıklarını, her duygularını hissettiklerini, içselleştirip görüntü aldıklarını’ yine kitaptan öğreniyoruz.
Aydınlar topluluğu arasında yer alanlara baktığımızda; odaklandığı konuya oldukça zaman ayıranların, titiz çalışanların, dışardan destek bulamamasına karşın eşini her an yanında bulan, çevresinden gelen olumsuz yansımaları karşılayan ve eski düşünme biçimlerinden sıyrılıp yeni düşünme atmosferi üretenlerin yer aldığını görüyoruz.
Akademik formasyona erişmiş ve belgesel fotoğraf konusuna odaklanmış isimlerin görüşleri hiç şüphesiz çok değerlidir. Derler ki; “Belgesel fotoğrafçılık en genel anlamda nesnel gerçekliğin manipüle edilmeden saptanmasını içeren bir fotoğraf pratiğidir. … 1- Belgesel fotoğrafçılığın konularınını nesnel gerçeklikten alması, 2- Temel amacı yaşamı estetize etmek olmayan bir yorum kaygısı taşıması ve bir mesajı içermesi” gerekmektedir.
Dokümanter nitelikli yazıyla uğraşanların, fotokamp yaparak bir konu üzerinde yoğunlaşalarak emek-zaman harcayanların, insanla yanyana olarak toplumun içinde yer alıp, fotoğrafik eylemini bu düzlemde gerçekleştirenlerin, psikolojik-sosyolojik boyutu ekonomik ve kültürel faktörle birlikte ele alıp, meseleyi felsefi yönüyle düşünenlerin ve fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olanların, intelijansiya niteliğine erişmiş isimler arasına girebildiğine şahit oluyoruz.
Satırlar arasında kaybolduğumuzda keşfe çıkmış oluyoruz. Nelerin mi farkına varıyoruz? ‘Kültürel vurdumduymazlık, yitip giden değerlerin canımızı acıtması ve kayıplara duyarlı davranarak görsel metinler’ ortaya koymamız, toplumun dikkatini çekmemiz gerektiğini anlıyoruz.
“Görsel bellek” oluşturmanın, geçmişle geleceği buluşturacağı göz önüne alındığında; belleğin etkili aktarımı işi, iyi fotoğrafçının görevi olur.
Teşekkürler Godox, beni yüklerden kurtardın. Söylenecek çok fazla söz kalmadı. Şimdi AD100 Pro fotoğraf makinası…
Bu günleri özgür ve bağımsız yaşayabilmemizi sağlayan tüm şehitlerimizi rahmetle anıp hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.…
“Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu…
Böyle bir bölümü iki üç kişinin sürüklemesini beklemek biraz hayal olmaz mı? Dolayısıyla siz sevgili…
Bugün birçok fotoğrafçı, AI ile işlenmiş kareleri kendi üretimiymiş gibi sunuyor. Ama şu soruyu nadiren…
Bir film izlediğinizde, akılda başrol oyuncusu kalabilir.Ama o film bittiğinde mutlaka jenerik akar.Çünkü sanat, çoğu…