BLOG

Yapraklar Evi

Nobel ödüllü Beyaz rus yazar Svetlana Aleksiyeviç, “İkinciel Zaman” adlı kitabında, o zamana göre normal, bizim ise hiç anlayamayacağımız “inançlı” Sovyet insanlarından bahsediyor. Suçsuz olduğu halde komşusu tarafından ispiyonlanıp çalışma kampına yollanan ve geri döndüğünde komşusuna hiçbir düşmanlık sergilemeyerek, sosyalizmin inşaası için komşusunun yaptığını doğru gören o Sovyet insanını biz modern zaman fanileri olarak anlamamız mümkün değil. Ya da, karısının haksız yere ölümüne neden olmuş bir devlete hala bağlı kalacak kadar adanmış değiliz muhakkak. Hele hele her şeyi sözde özgürleştiren, tüm ayrımcılığı yok ederek, insanları sadece satın alabilen ve alamayan diye ayıran bir sistemin evlatlarıysak.

Arnavutluk’un başkenti Tiran’da şehir merkezinde bulunan, Ortodoks kilisesinin karşısında restore edilip müzeye dönüştürülen bir yapı var. Komünizm dönemi Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti Gizli Servis Karargahı olan bu yapıdan çıkarken aklımdan bunlar geçiyordu. Tabi aklımdan geçenlerin aksine, o dönemin her insanı rejime ölesiye sadık değildi elbette. Korku imparatorluğunun sillesini yemiş, işkenceye uğramış, özgürlüğünü kaybetmiş binlerce mağdur da mevcut. Bu müze de zaten komünist rejim sırasında casusluk yapılan, tutuklanan, yargılanan, mahkum ve idam edilen masum insanlara ithaf edilmiş.

23 Mayıs 2017 gibi yakın bir tarihte açılan bu müze yine yakın bir tarih olan 2020’de Avrupa Konseyi tarafından Yılın Avrupa Müzesi ödülüne layık görülmüş. Müze Ödülü komite temsilcisi Roberto Rampi, “geçmişin yaralarıyla açıkça başa çıkmak için daha az kaynağa sahip daha küçük müzeleri desteklemeli ve teşvik etmeliyiz. Coşkulu personel tarafından çok düşük bir bütçeyle işletilen çok hareketli bir müze.” demekte.

Sözkonusu müzenin dış yüzeyi yapraklar ile örtülü olmasından dolayı Yapraklar Evi (House of Leaves) olarak biliniyor. 31 odası olan iki katlı bina, 1931 yılında Arnavutluk’un ilk özel kadın doğum kliniği olarak açılıyor. Alman işgali esnasında gestapo tarafından kullanıldıktan sonra, 1991’de komünist rejimin çöküşüne kadar Sigurimi’nin yani Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti Gizli Servisi’nin müdahale merkezi olarak kullanılıyor. Bu noktada Yapraklar Evi’ne dönmeden biraz Sigurimi organizasyonundan bahsetmek gerek.

Sigurimi (Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti Gizli Servisi)

Sloganı halk için halka beraber (per popullin me popullin) olan organizasyonun nihai amacı Arnavutluk’u tehlikelerden korumak olsa da günün sonunda yaptığı karşı devrimi önlemek ve rejime muhalefeti bastırmaktı. Yaklaşık onbin çalışanı (bazı kaynaklarda otuz bin) olan Sigurimi, siyasi kontrol, sansür, kamu kayıtları, hapishane kampları, iç güvenlik birlikleri, fiziksel güvenlik, karşı casusluk ve dış istihbaratı kapsayan bölümler halinde düzenlenmişti. Organizasyon yapısını ve amaçları hızlıca özetlemek gerekirse:Siyasi kontrol bölümünün amacı parti üyelerinin ve diğer vatandaşların ideolojik olarak doğru yolda olup olmadıklarını izlemek. Bu hususta tahmini olarak, 170 politbüro veya merkez komite üyesi idam edilmiş. Sansür bölümü ise, basın, radyo, gazeteler ve diğer iletişim araçlarının yanı sıra kültürel topluluklar, okullar ve diğer kuruluşlar içinde faaliyet gösteriyor. Devlet sırrı olarak ele alınan sosyal ve ekonomik istatistikler başta olmak üzere devlet belgelerini ve istatistiklerini yönetildiği bölüm ise Kamu Kayıtları Birimi diye geçiyor.

Hapishane kampları kısmı ise, mahkûmların siyasi olarak yeniden eğitilmesi ve toplum için ne derece tehlike oluşturduklarının değerlendirilmesinden sorumluyken, yerel polis, ülke genelindeki ondört esir kampına koruma sağlamış. Fiziksel güvenlik birimi, önemli parti ve hükümet yetkilileri ve tesisleri için korumakla yükümlü. Karşı casusluk bölümü, Arnavutluk’taki dış istihbarat operasyonlarının yanı sıra iç hareketler ve partiye karşı çıkanları etkisiz hale getirmekten sorumluymuş. Son olarak, dış istihbarat bölümü, Arnavutluk’un ulusal güvenliğini etkileyen yabancı unsurlar ve niyetler hakkında istihbarat elde etmek için yurtdışında ve Arnavutluk’ta memur bulundururdu.1

Organizasyon içinde aşağıdan yukarı doğru bir bilgi akışı vardı. Wikipedia’ya göre sadık parti üyeleri tarafından tavsiye edilen ve hizmete katılmadan önce dikkatli siyasi ve psikolojik taramaya tabi tutulan gönüllüler, seçkin bir statüye sahip oluyorlardı. Komünist partiye bağlılıklarını ve güvenilirliklerini sürdürme koşulu şeklinde dizayn edilmiş sistem içinde bir çok ayrıcalıktan da istifade ediyorlardı.2

Arnavutluk’un yirmisekiz bölgesinde bölgesel karargahı bulunan “sigurimi” nin ana karargahı yukarıda belirttiğim Yapraklar evi. Türkçe’ye “Yaprakhane” diye de çevrilebilir belki ama Yapraklar Evi’ni tercih ettim.

Yapraklar Evi

Tiran’ın ve dönemin rejiminin merkezindeki bu binanın duvarlarındaki yapraklar hem fiziksel hem de bir metafor olarak orada duruyor. Yapraklar binayı halktan bir kamuflaj tekniği gibi saklıyor. Binanın altından şehrin her yanına inşa edilen tüneller gibi korku imparatorluğu da halkın zihnine nüfuz ediyor. Şimdiki gibi gönüllü olarak tüm bilgilerimizi sosyal medyada ifşa etmemize daha uzun yıllar varken, bu binadan, bir ülke bir halk dinleniyor, gözetleniyor, arşivleniyordu.

Arnavutluk’ta şu anda izlenme rekorları kıran “Big Brother”3 denilen reality şov evindeki yüksek çözünürlüklü kameralar ve mikrofonlar bir evdeki ünlüleri 7/24 kayıt altına alıp, envai çeşit reklam yayınlayarak sponsorların kazançlarını korurken, dönemin yapraklar evi rejim ve halk düşmanlarını temizlemek için ter akıtıyordu.

Daha önce belirttiğim gibi bina 31 odadan oluşuyor ve müze olarak 9 bölümden oluşuyor. Birinci bölümde o dönem kullanılan mini kameralar, kayıt cihazları, mikrofonlar gibi cihazlar hakkında bilgi veriliyor. Tabi o zamanlar, ülkenin kısıtlı teknolojisi ve ekonomisi var. Fakat, müzede sergilenen dinleme aletlerinin, izleme ekipmanlarının ve kılavuz çekme cihazlarının büyük hacmi, o dönemde Arnavutluk’un ekonomik durumu düşünüldüğünde inanılmaz miktarda yatırım yapıldığını ortaya koyuyor. Her ne kadar casusluk ve gözetleme ekipmanları arasında Almanya, Rusya, Japonya ve Çin’den ithal edilenler olsa da Arnavutluk’un kendi yerli ve milli ekipmanları da mevcut. 1969’dan 1991’e kadar teknik operasyon müdürlüğü yapmış Nesti Vako “1975’te kendi böceklerimizi geliştirdiğimizi söylemekten gurur duyuyorum. Onları kendi ellerimle yaptım ve gerçekten çok hafif ve kaliteliydiler.”4 demekte. Canlı mikrofonlar adlı ikinci bölümde ise, rejim düşmanı olarak şüphenilenilen insanları dinlemek için işbirlikçilerden bahsediliyor. Onlarla ilgili istatistiklere yer veriliyor. Üçüncü bölüm “Düşman kim?” adını taşıyor. Ziyaretçiler, komünist diktatörlük esnasında sansasyonel davalardan bazılarını, mahkeme fotoğrafları eşliğinde tanıma fırsatına sahip oluyorlar. Müzede aynı zamanda politik nedenlerle hapse atılmış kurbanların isimlerinin yazıldığı bir oda da mevcut. Odanın içinde bulunan bir merdiven bir tadilatın ortasındasınız hissi verse de aslında üst kısımlardaki isimlere ulaşılması için konulmuş. Ayrıca başka bir oda ise duvarlarda kurbanlara yapılan işkencelerin görsel şemalarına yer verilmiş. Dolayısı ile müzeyi ziyaret eden çocuklu ailelerin dikkat etmesi gerekiyor notunu da buraya düşelim.

Bu arada, sadece içerde değil aynı zamanda dış mihraklar da sosyalizmin bekası karşısında önemli bir tehlike. Dördüncü bölümde ise bu işlenmiş.

Bir sonraki bölümdeki başka bir odada ise 70’li yılların sıradan bir oturma odasının gösterildiği bir sergi de mevcut. Müzenin internet sitesinde “Mikrofonlar aracılığıyla gizli dinleme, devletin her eve sızdığı, samimi konuşmaları istediği zaman ve sıklıkta yakaladığı yollardan sadece biriydi. Bir kişi düşman ilan edildiğinde, tüm ailenin üzerine bir lanet gibi düşerdi” bilgisine yer veriliyor.

Altıncı bölüme geldiğimizde, gözetimin hiçbir insan ve tabakaya müsamaha göstermeden potansiyel bir tehdit unsuru olabileceğini anlıyoruz. Bir kelime, bir şarkı ve ya sıradan bir toplantının düşmanca bir faaliyet olarak nitelendirilebileceği söyleniyor. Yedinci bölümde elektronik müdahaleye yakalanan insanları dinleme fırsatı bulabiliyorsunuz. Sekizinci bölüme gelindiğinde ise sanki bir bilim-kurgu filminden çıkmışçasına zehirli biyolojik veya radyoaktif maddeler içerebileceğinden şüphelenilen basılı materyallerin kimyasal kontrolü için kullanılan bir laboratuvar hissi mevcut. Aynı zamanda kapı açma anahtarları, kasa imalatı ve yasadışı zarfların açıldığı bir yer. Son olarak dokuzuncu bölüm ise müzenin sonuç bölümü.

Pazartesi hariç, gün içinde ziyaret edilebilen bu müze, internet sitesinde verilen ücretsiz gezi tarihleri haricinde ziyaretin hakkını veren belli bir ücrete sahip. Yolu düşenler için güzel bir öğleden sonra aktivitesi olabilir. Buna ek olarak binanın Avrupa Birliği Modern Mimari Ödülleri aday sayfası da incelenebilir.

Ayrıca Arnavutluk’u dış mihrakların fiziksel saldırından kurtarmak için Enver Hoca tarafından yaptırılmış ve ülkeyi bir mantar tarlası gibi saran koruganlar (bunkers) da var. Her ne kadar “bunker”lar da dikkate değer bir konu olsa da o başka bir yazı konusu olabilir. 😊

Yaralanılan siteler:

  1. http://countrystudies.us/albania/170.htm
  2. https://en.wikipedia.org/wiki/Sigurimi
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/Big_Brother_Albania
  4. https://balkaninsight.com/2017/05/26/new-sigurimi-museum-recalls-albania-s-sinister-past-05-25-2017/

Emre Işıl özgeçmiş

ODTÜ İnşaat Mühendisliği mezunuyum. Meslek hayatım boyunca farklı ülkelerde farklı insanlarla çalışma imkânı buldum. Gezmeyi, doğayı ve insanları anlamaya çalışmayı seviyorum. İnsanın hep daha fazlasını öğrenmesi gerektiğine inanıyorum.

Misafir Yazar

Yorumlar

  • Sevgili yazarımız... Çalışmanı baştan sona ilgiyle okudum. Tiran sokaklarını düşledim oradan Ankara'da Erdal Eren'i, Cordoba sokaklarında Garcia Lorca'yı ... İnsanoğlunun (rejim karşıtlarının) ne büyük acılar çektiğini, ne büyük bedeller ödediğini Arnavutlar "Yaprak Evi'yle" müze haline getirmişler. Güzel bir yazı olmuş. Emeğine sağlık.

  • 2017'de açılmış. Yakın zamanda bir proje için Tiran'a giderim herhalde, o zaman kesin buraya da giderim.
    Emre eline sağlık.

    • Bu müzeyi Ağustos 2017'de görme imkanım olmuştu, Emre'nin yazısı güzel olmuş eline sağlık. Hazır gelmişken bir ek bilgi ekleyeyim. Bu bina zamanının en büyük ve ülkeye gelen yabancıların kaldığı otelin (Tirana International diye geçiyordu şimdiki adını bilmiyorum) çok yakınında. Otel ile bu binanın arasında kalıcı dinleme sistemi varmış.

      Tirana gitme imkanın olursa Ethem Bey camisinin sağında 'Bunk Art-2' (google map'de bu ad ile geçiyor) diye geçen başka bir yer daha var orayıda görmekte fayda var.

Paylaş
Yazar:
Misafir Yazar
Etiketler: Misafir Yazar
  • yakın zamanda gönderilenler

    Adana’nın Yolları Taşlık…

    Bu yazı Arkaplan Sanat Dergisi için (Yazı ilk olarak ArkaPlanSanat Dergisinin 38. Sayısı (Ağustos-Eylül 2025)…

    % gün önce

    Godox AD100 Pro

    Teşekkürler Godox, beni yüklerden kurtardın. Söylenecek çok fazla söz kalmadı. Şimdi AD100 Pro fotoğraf makinası…

    % gün önce

    Dalaman 3’üncü Kitap Günleri

    Bu günleri özgür ve bağımsız yaşayabilmemizi sağlayan tüm şehitlerimizi rahmetle anıp hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.…

    % gün önce

    Bir Post-30 Ağustos Yazısı…

    “Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu…

    % gün önce

    Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak

    Böyle bir bölümü iki üç kişinin sürüklemesini beklemek biraz hayal olmaz mı? Dolayısıyla siz sevgili…

    % gün önce

    Sanat makinelere bırakılırsa

    Bugün birçok fotoğrafçı, AI ile işlenmiş kareleri kendi üretimiymiş gibi sunuyor. Ama şu soruyu nadiren…

    % gün önce