Kategoriler: BLOG

Yazmak, fotoğraf bilgilerimi geliştirmeme nasıl yardımcı oldu?

Beni yakından tanıyan ya da blogumuzda Profilimi okuyan dostlarımız bilirler; ben, mühendislik eğitimi almış ve üniversite ikinci sınıftan beri ömrünü Bilgi Teknolojileri sektöründe çalışarak geçirmiş, aktif iş hayatına yaklaşık 2 yıl önce noktayı koymuş olan profesyonel bir çalışandım. Günümüz teknolojilerinin baş döndürücü bir hızla değiştiğini düşünürsek, özellikle yazılım sektörü biran olsun boşlamaya gelmiyor.

Henüz cep telefonlarının yaygın olmadığı, internetten yeni yeni bahsedilmeye başlandığı zamanlarda, o gün yazdığım bilgisayar programlarının hatalarını (bug) çok geceler rüyalarımda çözdüğüm olmuştur. Nasıl bir yer ediyorsa artık, gün içerisinde saatlerce uğraşıp çözemediğim yazılım hatalarını gece rüyalarımda çözmek… İşte o günlerden kalan ve çok sevdiğim bir özelliğim; YAZMAK. Hemen yanıbaşımdaki komodinin üzerindeki ışığı yakar, hazır duran kağıt ve kalemi alır, rüyamda çözdüğüm hataları not ederdim. Sabah işyerime vardığımda ilk işim bu hataları düzeltmek olurdu.

Bence yazmak da en az okumak kadar eğitici bir uğraş.

Fotoğraf ile ilgilenmem 25 yılı bulacak yakında. Önceleri, asıl işim nedeniyle çok fazla zaman ayıramıyordum. Sonraları bir şey keşfettim; zaman ayıramam değildi mesele, asıl problem ayırdığım zamanı verimli kullanamamaktı. Sonra, en iyi yaptığım şeyi denemeye, yazmaya karar verdim. Küçük notlar şeklinde başladım, şimdilerde gezdiğim yerlerde çektiğim fotoğrafları sonradan incelediğimde çokça basit hatalar yaptığımı fark ediyorum, bazı konularda hiç bilgim olmadığının veya bilgilerimin az olduğunun farkına varıyorum.

Bolca okuyorum, okuduklarımdan kısa notlar çıkarıyorum. Bazen yolda yürürken, araç kullanırken, film izlerken, hatta bir dostumla sohbet ederken aklıma yeni bir fikir geldiğinde hemen kaydediyorum. Ama öyle günlük tutar gibi değil, küçük notlar benimkisi, şimdilerde cep telefonuma yazılı ya da sesli kaydedilmiş.

Size, cep telefonumda, blogumuzda yazıya dönüşecek ve sırada bekleyen elliye yakın fikir kayıtlı desem?

Bazı günlerde oturup aklıma ne gelirse yazdığım oluyor, hani fikirler çeşmesinin hiç bitmeyeceğini hissedersiniz ya işte öyle. Bazen ise sadece bir veya iki tane çıkıyor, hatta hiç! İyi tarafı şu, hepsi kayıt altında. Notlarımı alırken kenarlarına ayrıca notlar alıyorum, böylece onlara geri dönüp okuduğumda uygun bazı fikirler bulabileceğimi biliyorum.

Örneğin, bu yazımı yazmama sebep olan not nedir merak ederseniz, aynen şöyleydi:

Blogumuz yayına başlayalı henüz bir yılını yeni doldurmuşken, ikiyüze yakın yazı yayınladığımızı farkettim. Benim yazılarımın neredeyse tamamının bu yazdığım küçük küçük notlar yardımıyla yazılara dönüştüğünü biliyor musunuz?

Bir yazı veya bir proje üzerinde çalışıyorsanız, aklınızdaki tüm fikirleri ortaya çıkarmanın en harika yolu, oturup onları yazmaktır. Aklınıza ne gelirse gelsin, konusu ne olursa olsun, hepsini yazın. Zihninizdekilerin kağıt üzerine dökümünü yapmak için kendinize izin verin. Bir fotoğraf projesi üzerinde mi çalışıyorsunuz? Yazmak, sahip olduğunuz tüm fikirleri, arka planları, konumları, lojistiğini, ekipmanları ve daha fazlasını elde etmek için mükemmel bir yoldur, çekim ile ilgili aklınıza gelebilecek her şeyi yazın.

Yazmak, düşünme hızımı ve kelime haznemi arttırırken, ruh sağlığımı dengeliyor ve stres seviyemi azaltıyor.

Problem çözümlerinde de yazmak harika bir yöntemdir. İsterseniz deneyin, uzun zamandır çözemediğiniz ya da çözebileceğinizi gözünüze kestiremediğiniz bir probleme “Neden” sorusu ile başlayın, her cevabı not edin. Her cevaba bir “Neden” daha ekleyin. Daha beşinci nedene gelmeden problemin kaynağı hakkında hayal edemeyeceğiniz sonuçlara ulaşacaksınız. İş hayatının içinde olanlar mutlaka “Balık kılçığı diyagramı” terimini duymuştur.

Yazmak aynı zamanda kafayı boşaltmanın en güzel yoludur

Gündelik işlerde, hatta uykusunda bile insanı en çok yoran, enerjisini tüketen şeyler, kafamızdaki açık kalmış parantezler yani sonuca ulaşmamış işler ve görevlerdir. Psikoloji ile ilgileniyorsanız ya da meraklıysanız, bu açık parantezlerin insan ruh sağlığını nasıl olumsuz etkilediğini bilirsiniz. Yazmak, bunların bir kısmından arınmanın en iyi yöntemlerinden biridir. Durun, oturun ve yazın. Bu, gününüze daha net bir kafa ile başarmak istediğiniz şeyler hakkında iyi fikirler ile başlamanıza yardımcı olacak ve aklınızdan geçen şeyler hakkında çok daha az endişeli hissedeceksiniz.

Ben fotoğrafı yazmaya başladıktan sonra öğrenmeye başladım

Geçenlerde değerli dostum Okyar ile sohbet ederken, fotoğrafçılıkla ilgili bilgilerimin önemli bir çoğunluğunu blogger olmaya karar verdikten sonra öğrendiğimden bahsetmiştim. İçimizdeki o, “Yapacaksan elinden gelenin en iyisini yapmalısın” disiplini ve yaşam tarzı nedeniyle, yazacağımız konu hakkında bolca araştırma ve gözlem yapmak, yayınlar okumak, denemeler yapmak, öğrenmek için sonsuz bir pencere açıyor bizlere.

İlk başlarda blogumuz için hemen hemen her gün yazacağımı hiç düşünmemiştim, ama öyleyim. Örneğin, şu anda yurtdışında çocuklarımızın yanında, onlarla birlikte tatildeyiz. Saat şu anda geceyarısını geçmiş ve herkes yatmış durumda. Ve ben bahçede, verandanın altında bu yazıyı yetiştirmeye çalışıyorum.

Yazmak, işimde daha fazla odaklanmamı, planlamamı, izlememi ve fikirlerini geliştirmemi sağladı. Bir kere en önemlisi yazarak mutlu ve huzurlu oluyorum. Ki bunlar, hayattaki en önemli şeyler değil midir? Öğrendiklerimi paylaşarak mutlu oluyorum. Doğal olarak her yazıya hazırlık sürecinde yeni bir şeyler öğreniyorum. Boş zamanlarım dijital oyunlar ile geçirmek yerine faydalı bir hobiyle geçiyor. Dünyanın her yerinden yeni ve farklı insanlarla tanışıyorum; örneğin şimdiye kadar hiç yüz yüze görüşmediğim ama sıkça yazıştığım fikirlerini aldığım Norveç’te yaşayan bir dostum, Norveç fiyordlarına olan ilgimi bildiğinden, beni eşimle birlikte Norveç’teki evlerine davet etti. Tüm yazılarımızı aralıksız takip eden, yorumlar yazan, kırk yıllık dost gibi hissettiğimiz sizin gibi dostlara sahibiz.

Yazmakla ilgili daha yazacak çok şey var elbette. Ama yazmakla ilgili en önemli nokta şu, “Cesur olmak lazım”. Çoğumuz yazım kurallarına uyabilir miyim, yazı yazmayı biliyor muyum gibi korkulardan ötürü yazmaya korkuyor. Varsın olsun yanlış yazın, noktalamaları de’leri ki’leri yanlış yazın. Ne kaybedersiniz? O kadar dikkat etmeme rağmen benim yazılarım hala yanlışlarla dolu. Elime bir dergi alıp okuduğumda bir sürü yanlış bulabiliyorum. Unutmayın, insanın olduğu her yerde hata vardır.

Baksanıza, bu yazımın bile en güzel tarafı yazmanın bize kazandıracaklarını yine yazarak ele almam oldu… Bir deneyin, bugün başlayın. Nasıl gittiğini bize bildirin.

Bu yazı vesilesiyle siz değerli dostlarımızın Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte, sağlık, huzur ve bereket dolu nice yeni bayramlara erişmenizi dileriz.

Sebahattin Demir

Mühendis ama Tıp meraklısı. Seyahat etmeyi seven bir fotoğraf gönüllüsü. Okumayı, araştırmayı, sorgulamayı sever. İnsan ilişkilerine ve saygıya önem verir. Bildiklerini paylaşmaktan mutluluk duyar. "Bilmiyorum" demekten çekinmez. Türkçe yazım kurallarına uymayanlarla arası iyi değildir. Detay profil bilgisi için tıklayınız.

Yorumlar

  • İyi ki yazıyorsunuz üstat
    Yazmaya devam edin. Birlikte çok şeyler öğreniyoruz.
    Hayırlı bayramlar

  • Ruyada bile problem cozmek yalnızca bana has degilmis bunu ogrenmis oldum :) ..galiba yazmak bir sure sonra. tutku haline geliyor.tatilde bile yazmayi birakmadiginiza gore :)) emeklerinize saglik biz sizin yazilarinizi severek okuyoruz...selamlar iyi bayramlar

  • Yazmak ya da yazmamak... İşte bütün meselenin önemli bir kısmı. Beni blog sayfasında yazmanın içine çektiğinde kendime "tıkanırım" demiştim. Ancak etrafa/dünyaya sorgulayarak baktığınızda bir çok ana fikir aklınıza gelebiliyor. Ben Sebahattin gibi bu ana fikirleri listelemiyorum. Aklıma gelen bir fikir hakkında araştırma yapıp besliyorum. Sonrasında kafamda yazının ana hatlarını oluşturuyorum. Tabii bu süreçte yakınımda olan birisi "Ne mırıldanıp duruyorsun?" dediği olabiliyor. Özellikle eşim "yine kendi kendine konuşmaya başladın" dediği çok an var :) Bu noktadan sonra bilgisayarın başına oturduğumda yazı akıyor. Tabii yazının son şeklini alması düzeltmeler, eklemeler, sonra yeniden düzeltmeler, yer değişiklikleri, kelime ve cümle kontrolleri derken epey vakit alıyor.

    Sebahattin'in alışkanlığı bir ara bende de vardı. Ben de baş ucumda kalem kağıt tutuyordum. Sonrasında rüyamda görüp de uyandığımda hatırlamak istediğim konular için bir dizin oluşturmayı becerdim. Böylece yazmama gerek kalmıyor. Bu dizin genelde harf, renk veya sayılardan oluşabiliyor. Ya da bu konuyu rüyamda gerçek hayattaki bir konuyu çağırarak ona bağlıyorum. Böylece daha uyanmadan ana fikir kuluçkaya giriyor.

    "Neden" analizi problem çözmenin en izlenen yollarından biri. Sebahattin bundan bahsetmekle bir taraftan da yönetim becerilerine vurgulama yapıyor. Bir yerde okumuştum. Şöyle diyordu; "altı adımda dünyadaki istediğiniz kişiye erişebilirsiniz". Yanılmıyorsam "Linked-in" sitesinde bir Amerikan araştırmasından alıntı yapılmıştı. Önce "hadi leeennnn" dedim. Amerikan başkanına nasıl ulaşırsın ki? Düşününce teorik olarak gerçekleşmesi zor ancak geçekçi bir link buluyorsunuz. Bunu okuduğum dönemde Microsoft CEO su Süreyya Ciliv'di. Rahmetli babası Kuşadası'nda yaşıyordu ve ben çok yakından tanıyor ve görüşüyordum. Ve benim link şöyle oluşuyordu;
    Okyar Atilla > Ethem Ciliv > Süreyya Ciliv > Bill Gates > Obama... Şaka gibi. Altı adıma bile gerek kalmamıştı.

    Sevgi ve saygılarımla huzurlu bir bayram geçirmenizi diliyorum...

    • Sevgili Okyar katkıların için teşekkürler.

      Son zamanlarda seninle karşılıklı konuşmaktan korkuyorum, her dakikasında yeni fikirler türeyip duruyor. Bunlardan hangisini ne ara hayata geçireceğimizden korkuyorum. Birbirimize dur da demiyoruz çünkü.

      Çıkan ürün ne olursa olsun "ÜRETMEK GÜZEL"
      Dostlarla çok daha güzel!

      Sevgiler.

      • Sevgili dostum,
        Bu yaptığımıza yine yönetim becerileri tarafından "beyin fırtınası" diyelim. Havadan sudan konuşurken fikirler de havada uçuşmaya başlayıveriyor. Düşünceyi engellemeden tabir-i caizse atıp tutuyoruz. Ve tabii ki bunlar akıl süzgecinden geçtiğinde elimizde çevreyi kirletmeyen doğayı yok etmeyen altın zerrecikleri kalıyor.

        Beyin fırtınası dediğimizde üç tarzda yapmak mümkün;
        1. Kendi başına; biraz zor iştir. Aynı fikirlere takılıp kalmak en büyük sorundur. Ancak uğraşırsan becerilebiliyor.
        2. İki kişi karşılıklı; bu bizim yaptığımızdır. Sohbetle başlayıp fikir üretmeye geçiş yapmak. En büyük sakıncası karşısındakinin söylediklerine sürekli "aynı fikirdeyim" diyerek düşünmekten kaçmaktır.
        3. Grupla; On kişiyi aşmayan sayıda bir grupla bir konu adı verilerek düşünce üretmektir. En olumsuz yanı grup üyelerinin birbirine "o da söylenir mi" diyerek önlerini kesmeleridir. Moderatör olmalı ve bu olumsuz durumun önüne geçmelidir.

        Sevgi ve saygılarımla

        • İşyerimdeki odamın kapısı devamlı açıktır, hiç kapanmadı şimdiye kadar, çok özel görüşmeler dışında, ki o da yılda bir veya iki kez olur.

          Geçenlerde, tüm duvarları çektiğim fotoğraflardan seçtiklerim arasından aldığım büyük baskılarla dolu odamda yalnızken, hem odamda tur atıyordum hem de bir konu hakkında ben de senin gibi sesli düşünüyordum (!) Sırtım kapıya dönük olduğundan bir arkadaşımın geldiğini fark etmemişim. Bir süre sonra kapıya doğru döndüğümde o arkadaşımı kapının dışında beklerken gördüm. "Neden gelmiyorsun?" diye sorduğumda "Biriyle görüşüyordunuz, rahatsız etmek istemedim" dedi.

          Teknoloji şirketi olmanın avantajları işte; hepimizin bilgisayarlarında ve telefonlarımızda online video ve sesli konferans uygulaması kuruludur. Beni böyle bir konuşmada zannetmiş. O bunu nezaketinden mi böyle söyledi yoksa gerçekten görüşme yaptığımı mı zannetti bilemiyorum. Yani diyeceğim, kendi başına beyin fırtınası yapmak, dışarıdan bakanlar tarafından farklı algılanabiliyor, dikkatli olmak lazım :) Ben de bunu çok sık yaparım.

          Sevgiler.

  • Cesaretiniz övgüye değer; bu makale bir anlamda özeleştiri de içeriyor. Herkese iyi bayramlar!

    • Ömer bey merhaba,

      Dünyadaki en güzel duygu "Bilmiyorum deme özgürlüğüdür". Düşünsenize size bir soru soruluyor, bilmemekten korkmuyorsunuz ve özgürce "bilmiyorum" diyorsunuz. Çünkü eğer gerçekten isterseniz öğrenebileceğinize güveniyorsunuz.

      Ben bu duyguyu çok seviyorum.
      Saygılar.

  • İyi ki yazıyorsunuz Sebahattin bey, sayenizde çok şey öğreniyoruz.
    Sizin, tüm blog yazarlarının ve tüm takipçilerin bayramını kutlar, hep birlikte nice bayramlara kavuşmayı dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

  • Güzel bir makale olmuş. Bloğunuz ilham verici ve öğretici. Emekleriniz için gönülden teşekkürler. Hayırlı bayramlar. (her zaman yorum yazmasakta “benim gibi bir çok takipçiniz vardır” beğenerek sizi takip ediyoruz, iyiki varsınız.. )

    • Levent bey,

      Güzel ve motive edici yorumlarınız için çok teşekkür ederiz.
      Enerji ve sinerji bir araya gelince çok güzel şeyler çıkıyor sizler sayesinde.
      Hayırlı bayramlarınız olsun.

      Saygılar.

  • yakın zamanda gönderilenler

    Olympus Live ND ve Live GND ile doğayı farklı bir ışıkta görün

    OM System Live ND özelliği, fotoğrafçılığa yeni bir boyut kazandırıyor. Uzun pozlama efektlerini gerçek zamanlı…

    % gün önce

    Sıcaklık Film banyosunda ne kadar etkilidir ki?

    Hangi kamerayı ve hangi tekniği kullanırsanız kullanın; fotoğraf hayal kurma, düşünme, görme, hissetmenin bileşkesi eşliğinde…

    % gün önce

    Uğur Kavas ile Söyleşi

    1977 yılında fotoğrafa başladı. Ankara Çankaya Belediyesi Basın ve Yayın Müdürlüğü’nde belediye foto muhabiri, Başbakanlık…

    % gün önce

    Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak – Bölüm II

    Üzerinden “çok uzun” diyemeyeceğimiz bir zaman geçti. Hatırlarsınız, “Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak” yazımızda gelinen…

    % gün önce

    Adana’nın Yolları Taşlık…

    Bu yazı Arkaplan Sanat Dergisi için (Yazı ilk olarak ArkaPlanSanat Dergisinin 38. Sayısı (Ağustos-Eylül 2025)…

    % gün önce

    Godox AD100 Pro

    Teşekkürler Godox, beni yüklerden kurtardın. Söylenecek çok fazla söz kalmadı. Şimdi AD100 Pro fotoğraf makinası…

    % gün önce