Fotoğraf: Nejdet Düzen
Geçenlerde küçücük bir çocuk, oyun sırasında “Bana yardımcı olur musun?” dedi… Ne kadar kibar bir istekti, donakaldım…
Her ne kadar onunla oyuna devam etsem de, bir anda hafızam anılarıma kaydı. Geçmişte bir dostumla, soruna çözüm bulmak üzerinde konuşuyorduk. O bana “……… yap!” demişti.
Biliyorum ki dostum iyi niyetle teklif sunuyordu. Günlük sohbetlerinden alışılageldiği yapıyla, farklı bir çözüm önermekteydi. Dostumun önerdiği çözümün sunumu ise maalesef ‘Emir Kipi’ idi.
Bana emrettiğinin farkında mıydı? Hayır. Kötü niyetli miydi? Hayır. Kendine de öyle söylenmişti.
Emir kipi kullanılarak yapılan teklif karşımızdakinde her zaman dirençle karşılaşır, değil mi?
Günlük yaşantımız sırasında farkında olmadığımız alışkanlıklar ediniyoruz. Bu edindiğimiz alışkanlıkların bir kısmı olumsuz etkiye sahip olduğu zaman, karşımızdaki bizi anlayamıyor.
“İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır” der Jim Rohn. İşte kötü alışkanlıklarımızın, kişisel sorunlarımızın ana kaynağı burada yatmaktadır. Ailemizi, oyun ve sınıf arkadaşlarımızı seçemeyiz. Onların kültürleriyle biçimleniriz ve yaşarız. Bize olumsuzluk yansıtan alışkanlıklar sergilenip duruyor olabilir. Sorunu fark etsek de çevremizde değiştiremeyeceklerimiz vardır. Sorunun çözümsüz olduğu inancında değilim. Ortalamayı yükseltmek elimizde. Nasıl mı?
Farkındalıkla ve örnek olacak pozitif davranışlar sergilemekle… Nezaket her zaman çözümdür.
Özellikle olumlu duygularımızı apaçık karşımızdakine yansıtmalıyız ki, o da bize yansıtsın.
İletişimin temelinde anlaşılmak yatar, ancak beklentisiz olmalı. İçimizden geçeni karşımızdakinin tam anlayabilmesi için açık ve anlaşılır olmalı. Gizemli tavırlar, emreden istekler, kaldırılamayacak yükler iletişimi ortadan kaldırır. Biz güçlü bir iletişim kuramadığımızda, kendimizi anlatamayız. Bu durumda en çok zorlanacak olan da tabii ki biziz. Sonunda olacağı karşılıklı mutsuzluktur.
“Ben içimden severim arkadaş!” tavrının bir anlamı yoktur. Sevdin mi, belli edeceksin, açıklayacaksın, sarılacaksın, kucaklayacaksın, sahip çıkacaksın…
Ve yapmacık da olmayacak, duygularını samimiyetle ve içtenlikle ortaya koyacaksın.
Çünkü anılar hücresel olarak birbirine eklenerek hafızada yerleşirler. Belki insanlar tepkilerini hemen apaçık ortaya koymazlar, gizlerler. Süreç içerisinde yansıttığımız ne ise bize dönecek olan da odur.
Değer verdiğimizde biz de değerli oluruz. Saygı gösterdiğimizde biz de saygıyla karşılanırız. Sevdiğimizde seviliriz, sevdiklerimiz bizi sever.
Sen ne istiyorsun Mikdat? İnsanlardan beklentin nedir?
Ektiğini biçeceksin, farklı bir şey bekleyemezsin…
Hadi kal sağlıcakla…
Diyelim ki tarihi bir sokakta bir portre çektiniz. Kafanın hemen yanına park edilmiş beyaz bir…
Fotoğraf makinanıza taktığınız sadece bir film değil… Bir his. Bir renk. Bir an. Ve bir…
OM System Live ND özelliği, fotoğrafçılığa yeni bir boyut kazandırıyor. Uzun pozlama efektlerini gerçek zamanlı…
Hangi kamerayı ve hangi tekniği kullanırsanız kullanın; fotoğraf hayal kurma, düşünme, görme, hissetmenin bileşkesi eşliğinde…
1977 yılında fotoğrafa başladı. Ankara Çankaya Belediyesi Basın ve Yayın Müdürlüğü’nde belediye foto muhabiri, Başbakanlık…
Üzerinden “çok uzun” diyemeyeceğimiz bir zaman geçti. Hatırlarsınız, “Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak” yazımızda gelinen…