Yaklaşık yirmi yıldır fotoğrafçılıkla ilgileniyorum, bu benim için bir hobiden öte, hayat tarzım haline gelmiş durumda. Son on yıldır ise bu hobim ile çok yakından ilgiliyim. Fotoğrafçılıkta geçirmiş olduğum bu uzun süreçte, sokak fotoğrafçılarının sürekli farklı sistemleri denediklerini ve sürekli sokak fotoğrafçılığı için ideal kamera modeli arayışı içerisinde olduklarını gözlemliyorum. Neyse ki, kamera üreticileri onların bu telaşlı arayışlarını çabuk ve kolaylıkla algılayıp, herbiri neredeyse senede 2-3 adet yeni model çıkarıyorlar da, sokak fotoğrafçılığına özenenler bunlara sahip olabiliyorlar!.. Bir de birkaç tane marka elçisi (!) buldularsa değmeyin keyiflerine, gelsin satışlar.
Blogumu takip eden dostlarım bilirler, ben bir fotoğraf gönüllüsüyüm, bu işin profesyoneli değilim, yani geçimimi fotoğrafçılıktan sağlamıyorum. Bu nedenle de Profesyonel fotoğrafçı olmamanın dayanılmaz hafifiliğini özgürce yaşıyorum! Bu çok severek ilgilendiğim hobimle ilgili bir gelir beklentim olmadığından, dilediğim gibi tarafsız, bazen de dilediğim gibi taraflı olabilme özgürlüğüne sahibim. Gerekçeli taraflı olanlara da saygı göstermeyi ihmal etmiyorum, sonuçta onlar da işlerini yapıyorlar.
Her sokak fotoğrafçılığı stili için farklı bir kameraya mı ihtiyaç var? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir. Neyi, nasıl, nerede ve hangi koşullarda çekeceğimiz belirler bunu.
Birçok fotoğrafçılık alanında olduğu gibi, harika fotoğraflar çekmek için harika fotoğraf makinelerine sahip olmak neredeyse en az öneme sahiptir. Bu konuyla ilgili meşhur “en iyi daktilo / en iyi yazar” benzetmesini o büyük usta söylemiş, bana laf düşmez. Çarpıcı bir fotoğraf için benim özetim şöyle: Kullanılabilir bir kamera, kaliteli bir lens, sabır, planlama, güven, zaman ve enerji ve daha sonra iyi bir post prodüksiyon aşaması.
Beni takip eden dostlarımızın yakından bileceği bir başka şey de seyahat etmeyi seven biri olduğumdur. Yanıma hangi fotoğraf ekipmanlarımı alacağıma ait planlamalarım, seyahat planlarımın içerisinde önemli bir yer kaplar. Yine böyle bir yurtdışı seyahat hazırlık süreçlerimden birinde hiç yapmadığım bir şey yaptım; bu sefer yanıma yalnızca tek bir kamera ve tek bir objektif götürmeye karar verdim. Benim şu halimi bilenler, bunun benim için ne denli radikal bir karar olduğunu anlayacaklardır 🙂 Peki, hangi kamera ve hangi lens? İki tane aynasız, iki tane DSLR ve bir de ASLR kameram var, bunlardan hangisi? Uzun bir kararsızlık evresinden sonra Fujifilm X-T1 ve Fujinon 18-135mm objektifimde karar kıldım.
Bu kez bir değişiklik yapayım, yanıma ek bir fotoğraf çantası almayayım, bir de böyle deneyeyim dedim.
Madem benim için böylesine radikal olan bir karar vermiştim, devam ettirmeliyim diye düşündüm ve bu seyahatimde yalnızca insanları çekmeye karar verdim. Durun daha radikal kararlar bitmedi, ardından son noktayı şöyle koydum; Teknik, Kompozisyon, Netlik, Altın Oran – 1/3 kuralı gibi takıntılarımı evde bırakacaktım, JPEG çekecektim. Yani tamamıyla özgür olacaktım.
Tüm bunların iyi bir fikir olup olmadığına yazımın tamamını okuduktan sonra bakalım siz ne karar vereceksiniz, merak ediyorum yorumlarınızı.
Hazırlıklar bitti, seyahatimiz başladı. Sokağa çıkalım mı?
Benim böyle çok serbest olmayı arzu ettiğim durumlarda kameralar için bazı tercihlerim oluyor elbette. Bunlar;
Yanımda bir tek 18-135mm odak genişliğinde bir objektifimin olması bana oldukça geniş bir fotoğraf açı aralığı vermişti. Fujifilm X-T1 modeli APS-C algılayıcıya sahip, yani 1,5 çarpanlı bir gövde.
Bu yazımdaki hiçbir fotoğrafımı herhangi bir işlem uygulamadan, kamera çıktısı olarak yayınlıyorum. Tek yaptığım, webde yayınlanabilmesi için Photoshop’ta dosya boyutunu küçültmek ve web için JPEG olarak kaydetmekten ibarettir. Gerçi böyle olunca kalite baya düşüyor ama yapacak bir şey yok!
Benim için kameramın ayarlarını çok hızlı değiştirebilmek önemlidir demiştim. Sokakta karşınıza hangi sahnenin ne zaman ve nasıl çıkacağını kestiremiyorsunuz. Bazen yüksek enstantaneye ihtiyacınız olabiliyor, bazen kısık diyaframa. Bazen siyah beyaz çekmek istiyorsunuz. Bazen pan yapmak geçiyor içinizden. Böyle bir durumda eğer kameranız “A” Diyafram öncelikli çekim moduna ayarlıysa ve size pan çekmeniz için 1/30sn enstantane gerekiyorsa ne yapacaksınız? O nedenle çok hızlı olabilmek gerekiyor.
Yukarıdaki sahneyi pan tekniği ile 1/30 saniyede yakaladıktan birkaç saniye sonra üzerinde yürüdüğüm kaldırıma çizilmiş aşağıdaki fotoğraftaki sanat eseri çıktı. Bu sahneyi kamera ayarlarımı hiç değiştirmeden hemen çekebilirdim, öyle yaptım.
Unutmayın, kompozisyon, altın oran vs düşünmüyorum, özgürlüğümü kullanıyorum!
Amacım, kameramın tüm özelliklerini denemek, bir bakıma zor koşullarda hem kameramı hem kendimi test ediyorum.
Yanımda yedek batarya ve şarj cihazından başka herhangi bir yardımcı ekipman yok. Üçayak yok yani, ama ben 1/4sn enstantanede ve elde yukarıdaki gibi bir fotoğraf çekebilmişim, aferin bana! Yoksa bunu Fuji’ye mi demeliydim?
Şimdi Film Simülasyonu ayarını Vivid yapalım, öyle devam edelim:
Geçenlerde bir makalede şuna benzer bir şey okumuştum: “Büyük, hacimli bir kamera kolayca bir mil uzaktan görülebilir ve bu samimi fotoğrafların çekilmesini önler”. Bu her zaman geçerli değil bence. Son yurtdışı seyahatimde, aynasız kameram ile birlikte yanıma her zaman olduğu gibi Nikon D850 kameramı ve tabi ki AF-S Nikkor 70-200mm f/2.8E FL ED VR objektifimi de almıştım. Düşünün, elimde tam kare D850 gövdeye takılı 70-200mm objektif ile sokaklardayım. Biraz ilerde toplanmış bir kalabalık gördüm, oraya doğru yürüdükçe ritmik çok güzel bir müziğin sesi yükselmeye başladı. Sokak gösterileri yapan bir çift, bu müzik eşliğinde ritmik dans gösterisi yapıyordu. Etraflarını büyük bir çember şeklinde saran topluluğun hemen hepsinin ellerinde türlü kameralar vardı ve o anları ölümsüzleştirme gayreti içindeydiler. Ben kalabalığın arasından, insanların ayaklarının arasından, yere uzanarak kameramı onlara doğru doğrulttuğumda dans eden çift beni farketti. Ve danslarının ondan sonrasını adeta bana poz vererek icra ettiler.
Çekimim bittikten bir süre sonra bir kafede otururken tesadüfen bu çift de aynı kafeye geldiler. Beni -tabi ki elimdeki kameradan- hemen fark ettiler ve fotoğraflarına göz atmak için izin istediler. İçlerinden beğendiklerini onlara e-posta ile gönderebilmem için bana bir e-posta göndermeleri yeterliydi. Onlara, yanımda her zaman taşıdığım Arthenos kartvizitimi verdim. Akşam otelimize döndükten 30 dakika sonra, beğendikleri fotoğrafları onların e-posta kutusuna gitmişti bile.
Annesi yukarıda koşarken, babası bebeğine eşlik ediyordu.
Yukarıdaki fotoğrafı çektikten sonra bu babanın yanına gidip fotoğrafını ona gösterdim ve istemez ise hemen silebileceğimi söyledim. Fotoğrafı kendisine de göndermem koşuluyla ve iyi bir espiri ile hiç problem olmayacağını belirtti, ayrıca iznini aldığım için teşekkür etti.
Hep söylerim, “En iyi kamera, o anda yanında olan kameradır”.
Bakalım elde çekimde hangi hıza kadar yavaşlayabiliyorum, işte denemesi: Aşağıdaki fotoğrafı çektikten sonra, neden az daha sağa kayıp, kadraja arka duvardaki tablonun tamamını almadım diye hayıflandım. Güzel fotoğraf olabilirmiş!
Ama ne demiştim, özgür olmalıyım, şimdi bunları düşünmenin sırası değil.
Avrupalılar neşeli insanlar, çocuklar koro halinde söylerken müziğin ritmine kendini kaptırmış gönlü genç bir yaşlı, şaşırtıcı bir hızda dans ediyordu.
Gördüğünüz gibi, sokak fotoğrafçılığı için ideal kamera modeli konusunda benim bir önerim yok. Ben bu konuya biraz farklı bakıyorum. Eğer gerçekten samimi olursanız fotoğraflarını çekeceğiniz insanlar sizdeki samimiyeti hemen algılıyorlar. Saygılı olduğunuz sürece, sınırlara riayet ettiğiniz müddetçe, güleryüzünü hiç kaybetmediğiniz durumda, insanlar sizin elinizde ne tip bir kamera var çok umursamıyor aslında. Ama, amacınız insanların özellerini fotoğraflamaksa ve bunu gizli olarak, onların izinlerini almadan yapmak istiyorsanız elinizdeki ekipman o zaman önem kazanıyor.
Kameralarını çantalarının, giysilerinin görünmez yerlerine koyan ve cep telefonlarındaki uygulamaları kullanarak, kameralarıyla metroda, kafede, toplu taşım araçlarında, sokakta insanların gizlice fotoğraflarını çeken kişiler tanıyorum. Çok özel kareler yakalayabiliyorlar. Ben bunu yapamıyorum, sanırım onlar kadar cesaretli değilim. Ben fotoğraf çekerken korkmamalıyım, eğlenmeliyim. Sonuçta bu işi hobi için yapan biriyim, belgesel çeken veya haber ya da savaş muhabiri değilim. Bu durumlar için ekipmanın boyutu önemli elbette.
Hepimiz başkalarının yorumlarını ve teknik özellikler listelerini okumayı severiz. Yine de, sokak fotoğrafçılığı için en iyi kamerayı bu şekilde tanımlayamazsınız. Günümüzde mevcut tüm kameralar sokak fotoğrafçılığı için yeterince iyi. Fotoğraflarınızın yeterince iyi olmadığını düşünüyorsanız, büyük olasılıkla sorun kameranızda değildir, nedenini aynadaki kişiye sormalısınız. Sokak Fotoğrafçılığı yazımda da belirttiğim gibi, yeni donanımınızın fotoğrafçılığınızı iyileştirmesi pek mümkün değil, üzgünüm!
Kişisel tercihleriniz önemlidir. Özellikleri ve başkalarının değerlendirmeleri ikinci sıradadır. Sokak fotoğrafçılığı için en iyi kamera, birlikte çalışmayı sevdiğiniz, o an yanınızda olan kameradır. Mutlaka bir şeyler okumak istiyorsanız, kameranızın el kitabını okuyun, çünkü kameranızda ustalaşmak önemlidir.
En önemlisi de, dışarıda geçirdiğiniz zamanın tadını çıkarın! Sokak fotoğrafçılığı bize konularımızın hayatlarını onlarla yaşamamız için nadir fırsatlar verir.
Benden şimdilik bu kadar. Şimdi sıra sizde, siz de bu konu hakkındaki düşünce ve yorumlarınızı aşağıdaki “Yorumlar” kısmından benimle paylaşır mısınız?
Teşekkürler Godox, beni yüklerden kurtardın. Söylenecek çok fazla söz kalmadı. Şimdi AD100 Pro fotoğraf makinası…
Bu günleri özgür ve bağımsız yaşayabilmemizi sağlayan tüm şehitlerimizi rahmetle anıp hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.…
“Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu…
Böyle bir bölümü iki üç kişinin sürüklemesini beklemek biraz hayal olmaz mı? Dolayısıyla siz sevgili…
Bugün birçok fotoğrafçı, AI ile işlenmiş kareleri kendi üretimiymiş gibi sunuyor. Ama şu soruyu nadiren…
Bir film izlediğinizde, akılda başrol oyuncusu kalabilir.Ama o film bittiğinde mutlaka jenerik akar.Çünkü sanat, çoğu…
Yorumlar
Sizi yerde uzanmış d850 ve 70-200mm lens ile foto çekerken hayal ettim :) Alemsiniz... Ben Oly em10 kullanıyorum ve kameramı çok seviyorum. Üstelik bana göre şık görünüşlü :) Teşekkürler sabahattin bey emeklerinize sağlık
Şimdi ben de kendimi hayal edince ... evet biraz acayip olmuş :) Olsun, o anların en güzel kareleri bende, önemli olan o.
Teşekkürler, selamlar.
Yanında olsaydım kesin bu yazıda o pozisyonun fotoğrafını da yayınlardık :)
Eminim öyle olurdu :)
Kaçırmazsın öyle sahneleri.
Merhaba Sebahattin bey,
Kendinizi rahat ve mutlu hissetmeniz önemli tabiki ama yinede gerçekten radikal bir karar olmuş sizinki. Çünkü yurtdışı bir seyahat planınız var ve bu kararınıza pişman olursanız “dur evden şu ekipmanımı alıp geleyim” deme şansınız yok. Merak ettim doğrusu, bu seyahat süresince hiç “şu kameram, şu lensim, bir tripod, yada şu filtre yanımda olsaydı keşke” demediniz mi hiç? 🙂
Sizin yerinizde ben olsam ekipman ve kurallar konusunda radikal kararlar alsam da raw çekmekten vazgeçmezdim. Çünkü çektiğiniz fotoğrafları gidip bir kez daha çekme şansınız olmayacak. Yine merak ettim, döndüğünüzde fotoğraflara bakarken “keşke şu fotoğraf raw olsaydı da biraz düzenleyebilseydim” dediğiniz kareler çıkmadı mı?
Sonuç olarak “profesyonel fotoğrafçı olmamanın dayanılmaz hafifliği”ni yaşadıysanız bunların hiçbir önemi yok tabi.
Peki bir sonraki seyahatinizi planlarken “böyle iyiymiş bea” mı diyorsunuz yoksa D850 ve 70-200’e sarılıp “bir daha sizden ayrılmayacağımmmm” derken mi hayal edelim sizi? 😄
Selam ve saygılarımla.
Demez olur muyum Öner bey, "Şimdi yanımda D850'im olacaktı, takacaktım 35mm Sigma Art objektifimi ya da gözbebeğim 70-200mm objektifimi" dediğim anlar çok oldu. Filtrelerimi veya üçayak aramadım pek. Ama RAW konusunda haklısınız. Keşke şunları RAW çekseydim dediğim çok kareler çıktı. Neyse ki gittiğim yerler ilk gittiğim veya bir daha gitmeyeceğim yerler değil.
Seyahatimde yüzlerce kare çekmişim, birçoğu aileleriyle birlikte çocuklardan oluşan çok güzel fotoğraflar var. İzinlerini almadığım için yayınlamadım. Önemli bir kısmını ben beğenmedim. Elimde kalanlar bunlardı. Ama bu yazı güzel fotoğraflar sergilemek amacıyla yazılmış bir yazı değil, benim de "Çok güzel fotoğraflar çekerim" diye bir iddiam yok.
Sonuç olarak şunu net söyleyebilirim: bir daha böyle seyahatlere belki tek kamera ile giderim ama tek lens kesinlikle olmaz, RAW olmazsa olmaz.
Selamlar, saygılar.
Sevgili dostum, hangi ekipmanları taşıdığını bildiğim için çok hafiflemiş bir seyahat etmişsin.Muhtemelen zaman zaman D 850 yi nerede unuttum diye telaşa bile düşmüş olabilirsin :) . Aslında yaptığın oldukça iyi bir şey. Bir tek objektifin prime olsaymış harika olurmuş. Bu tarz geniş zoom aralıklı prime objektifler de var. Bazen ben de D 850 ye sadece bir 35 mm takıp çıkıyorum. Böylece daha yaratıcı/seçici olmaya başlıyorsun. Analog kullanırken sadece bir 50 mm'im vardı. "2x" konvertör aldığımda çocuklar gibi sevinmiştim. Telem olmuştu. Şimdi kullandıklarımızı (mesela Olympus 40-150 f:2,8, Tam karede 80-300 mm. 2x dijital zoom da yapınca 600 mm) düşününce o zamanki halime gülümsüyorum. Gövde büyüklüğü konusunda da aynen senin gibi düşünüyorum. 2010 Venedik maske festivalinde gösteri yapanlar fotoğraf çekenlerin yetkinliğini kullandıkları makinaya bakarak poz veriyorlardı. Hatta bazıları kendi makinaları ile fotoğraf çektirmek isteyince -nedense- makinalarını hep bana uzatıyorlardı :)
son söz: görmesini biliyorsan elindeki ekipman bir yere kadar önemini yitiriyor. Dediğin gibi, en iyi fotoğraf makinası her zaman yanında olandır.
Sevgi ve saygılarımla
Bak, güzel bir yazı konusu getirdin aklıma.
İkimiz de takalım 35 milimetrelerimizi, yalnızca 35mm ile bir gün boyunca Basmane çekimi yapalım. Ve o güzel kareleri buradan yayınlayalım. Yazının başlığını birlikte koyarız. Ben hazırım, Sen?
Ne zaman yapıyoruz?
Değerli hocam, Bu yazı değişik bir öğreti ve çok hoş olmuş.İşlerin rast gitsin,Teşekkür ederim.Merak ettim ; (muhtemeldir baskı hatasıdır.) Mumların olduğu fotoğraftaki exif bilgisinde enstantanede 1,7 sn yazıyor. doğrusu nedir. Birde senden Nikon coolpix P1000 ile ilgili bir bilgi , görüş almak isterim. Ben deniz hala Nikon D850 almayı planlamaktayım.!!! SORU 1= D850 + geniş açı olarak nikon 16-35 objektif almak yanına + tamron 70-200 ilave etmekmi yada SORU 2= D850 + geniş açı olarak nikon 16-35 objektif ama tamron objektif yerine coolpix P1000 almakmı. İlginç bir soru oldu değilmi? Şu bakımdan tamron objektif fiyatı nerede ise P1000 kamera fiyatında....Selam ve dua ederim..
Alaettin bey,
Exif bilgisinde hata yok, o fotoğrafı 1.7sn enstantane ile çektim. Arkada park halindeki bir bisikletin selesinden destek alarak çekmiştim. Aslında akşam hava kararmaya yüz tutmuşken çekildi. Zaten yine de titretmişim, fotoğraf çok net değil. Sağdaki bayan daha çok kıpırdamış yerinden, erkek biraz daha sabit durmuş. Ayakta dua ediyorlardı.
Sorunuza gelince:
Coolpix P1000 hakkında buradan kapsamlı yorum yapacak kadar bilgi sahibi değilim. Benim kullanabileceğim bir kamera stili olmadığını söyleyebilirim sadece.
Nikon D850 alıp onu yalnızca 16-35mm f/4 ile kullanmak istemezsiniz. Bir süre sonra mutlaka HIZLI bir tele objektifi arayacaksınız, hatta aramalısınız :) D850'nin keyfi f/2.8 ve daha hızlı kaliteli objektiflerle çıkar, yoksa yazık olur ona.
Saygılar.
O fotoğraf için tebrik ederim. Hani bir yazında ellerime pek güvenemiyorum mealinde bir bilgi aklımda kalmış. Ayrıca yardımın için teşekkürler. Dua ederim.
Elde çekimde yine aynıyım, değişiklik yok bende. Dediğim gibi bisikletten destek almasaydım o kare o kadar olmazdı, hatta ne olduğu bile anlaşılamayabilirdi :)
Saygılar.
yazı içeriğine katılıyorum. elinize sağlık
Teşekkür ederim Önder bey.
Sebahattin bey keşke 5 kameranız olduğunu yazmasaydiniz bende bir gönüllüyum ama daha ilk kameramı bile alamadım bu pahalılıkta mümkün görünmüyor.Ama benim için önemli değil ben sizi takip ediyorum çok şey öğrendim bakış açınız çok doğru ilerde bir makine alırsam tavsiyeleriniz çok işe yarayacak size başarılar dilerim
Enver bey merhaba,
Umarım benim gibi yirmi yıl uğraştıktan sonra sizin daha fazlası olur :)
Ben çok sevdiğim bir gövde olursa onu satmıyorum. Örneğin DSLR kameralarımdan bir tanesi ilk çıkan DSLR kameralardan, ASLR (filmli) kameram neredeyse 25 yıllık bir kamera. Bu yazımda bahsettiğim X-T1 bende 4 yılını devirecek nerdeyse.
Saygılar.
Yazınızı okudum ve çok doğru buldum. Sık ekipman değiştirdim ve bunun bana bir yararı olmadı, aksine bildiğin ekipmandan ayrılmış ve yeni bir bilinmeyeni keşfe çıkmıştım. Ekipmana alışma evresi, istediğinize müdahale etmekde gecikmelere sebep oluyordu. Bu da istemediğimiz birşey. En iyi ekipman;sizin en çok sevip yanınızdan ayırmadığınız ekipman ;))
En güzel özeti siz yapmışsınız. İşin özü bu işte!
Teşekkürler Ümit bey.
Saygılar.
Bugün (12 Şubat 2019) konumuz sokak fotoğrafı idi fotoğraf çekimi kursumda. Yazınızda anlattıklarınızın neredeyse bire bir aynısını anlattım kursiyerlerime. :) Sonrasında da Safranbolu sokaklarında uyguladık. Anlatmanın yetmediğini, yapmanın, yaşamanın gerektiğini 30 yıllık öğretmenlik tecrübemden biliyorum zaten. Hep tavsiye ettiğim iki şey; ekipmanı tanımak ve sevmek, fotoğraf çekerken mutlu olmak... Bunların birisi eksik ise "boşverin bu işi" diyorum. Mutlu olacağınız başka alanlar katın hayatınıza diyorum. İzninizle yazınızın linkini de kursiyerlerimle paylaşmak istiyorum.
Ali bey merhaba,
Elbette, dilediğiniz ortamda, dilediğiniz kitleye paylaşabilirsiniz yazılarımı ve blogumun adresini. Küçük bir faydası olursa büyük mutluluk duyarım.
Saygılar.
merhaba Sebahattin bey; yazınızı yeni okudum,elinize ve emeğinize sağlık, aydınlatıcı vedahi faydalı bir yazı-resim kombinasyonu ortaya çıkmış.
Öncelikle bir arkadaş konuya değinmiş,bende aynı fikirdeyim,siz elim titrek diye elinize iftira etmiyorsunuz umarım.Ortalama 1/30 enstantene ile çektiğiniz fotoğraflar hiç öyle titrek el ürünü gibi durmuyor.
İkinci olarak; güzel olarak nitelediğiniz makina ile çektiğiniz fotoğrafları daha çok sevdiğinizi,nedenini bilmediğinizi ve konuyla ilgili fikir beyan edebileceğimizi belirttiğiniz için;
Güzel ambalaj,içindeki hediyeyi de güzelleştirir. Birde türkü mısrası;
Çirkin ile bal yenmez,güzel ile taş taşı.
Selam ve saygılar.
Muhsin Bayram
Muhsin bey,
Samimi satırlarınız için içten teşekkürler.
Benim veya benim gibi bir başkasının elinin titrekliği aslında kamera çözünürlüğü arttıkça problem olmaya başlıyor. Bu yazıda kullandığım kameranın çözünürlüğü 16.3MP olduğundan, bende çok problem olmadı. Ama 50MP bir kamerada elde çekimde 1/30s enstantane benim için hayaldir :( Yalnızca benim için değil, birçok kişi için bu böyle.
Güzel ambalaj, içindeki hediyeyi de güzelleştiriyor, çok haklısınız...
Umarım taş taşımak yerine güzel ile bal yeriz :)
Selamlar, saygılar.