Sıhhiye Vagonu / Doktor Vagonu
Belgesel Fotoğraf Çalışması
Tarihe Saygı Ödülü – 2018: Atilla Özdemir + Zafer Gazi Tunalı
Bir Cumhuriyet kazanımı olarak Doktor Vagonu nedir?
Sıhhiye İmdat Vagonu, halkın verdiği adla “Doktor Vagonu” Demiryollarının Babası olarak bilinen TCDD ilk Genel Müdürü Behiç ERKİN’in*¹ (1876-1961/ İstiklâl Madalyalı) isteği doğrultusunda 1927 yılında ilk kez siparişi Alman Demiryolu firması WUMAG firmasına verilmiştir. Kısa sürede 19 vagona çıkmıştır. 1980’li yıllara kadar hizmet veren bu vagonların çok azında tam donanımlı hastane hizmeti veriliyordu. Cumhuriyetin Kazanımlarından son kalan biri olarak terk edilmiş yerden alınarak yeniden hayata döndürüldü.
Buraya Behiç ERKİN’in ATATÜRK ile bir anısını not düşmeden olmaz. Bu anı o günlerin coşkusunun yaratıcılığının günümüzde yok oluşunun çok güzel bir örneği:
1935, 8 Şubat, Soyadı kanunu; “Her şart altında kendi doğru kararını verebilen, müstakil fikirli” anlamına gelen “ERKİN” soyadı bizzat ATATÜRK tarafından verilmişti. ATATÜRK, Kurtuluş Savaşı sırasında kendisine gönderdiği telgarafta “ivedilikle hızla en kısa sürede sevkiyat istemiş”; Erkin’in verdiği yanıt “Raylar üzerinde 40 km’den hızlı gidilemeyeceği, işime karışılmaması”. Gelen karşı yanıt ise; “Peki Erkin, sen bilirsin” olmuştu.
Demiryolunun ulaştığı yerlerde hem personele hem de çevre halkına ücretsiz hizmet vermenin yanında nerede ise tüm ameliyatlar yapılmaktaydı. Diş tedavileri için de çeşitli aletlerin bulunduğu bu vagonda 8 yataklı bir revir, doktor odası, eczane bölümü, hemşire odası ve kışın ısınma fonksiyonunda bir vana ile sağlandığı yemek fırınlı bir kuzine ile mutfak hizmetleri bugün hala belleklerde yerini tutmaktadır.
Hali hazırda böyle uygulamanın sürmüş olması sosyal devlet yapısı içinde harika olurdu ama ne yazık aynı Köy Enstitülerinde olduğu gibi bazı aklı evveller sayesinde her türlü Cumhuriyet Kazanımları bir bir ya yok ediliyor ya da satılıyor!
Siyah Beyaz fotoğraflar tarihin tozlu sayfalarından olup renkliler ise bize aittir. Bazılarını konu başlıklarına göre eskisi yenisi yan yana konumlandırdık.
Doktor Vagonu’nun Gündeme Gelme Hikayesi ve Tarihe Saygı Ödülü
Basmane’nin meşhur Çınar ağacı altı… O köşede, kahvedir, çaydır içmenin keyfi başka… Dünyanın her yerinden gelenleri görerek… İzmir Kent Gözlemcisi Orhan BEŞİKÇİ*² ile ÖZDEMİR ve TUNALI… Serinlikte kahvelerimizi yudumluyoruz. İzmir kent belleği üzerinden sohbetlere dalmıştık, her zamanki gibi… Göz ardı edilmiş, gündeme dahi taşınmayan konular… Yerel ailelerden gelen anılar derken…
Sohbetin koyuluğunda, laf döndü dolaştı; Beşikçi edindiği anılardan birinde: “Doktor Vagonu”nu anlattı. Dinleyince duygulandık. İlk kez işitmiştik. Özdemir ile hemen bir çalışma planı yaptık. İzini sürdük.
Vagonu Banaz-Uşak arasında Oturak Tren İstasyonunda ana ray dışında boyunca bir ray üzerinde kıpırdamadan perişan halde bulduk. Soyguncular tarafından her yeri talan edilmişti. Camların pirinç pervazları yok… Kırık dökük, boynu bükük… Etrafında boyunca otlar… Ağaçların dalları sağına soluna mızrak gibi saplanmış… Yaylı saman dolu koltukları kesilmiş, patlatılmış… Elektrik kabloları çekilmiş… Sahan lambaları yerlerde… Ranzalar alt üst… Yürünen tahtaların bir kısmı kırılmış, sökülmüş… Duvar ahşap kaplamaları kaldırılmış… Tavandan bile bulutlar görünüyor… Hırsızlar bir şeyleri bulup çalmak için her yeri deşmişler… Manzara karşısında içimiz buruldu, sıkıldık, bu görüntü bizi çok yordu… Hüzün dolu duygu içinde fazla fotoğraf çekemedik… İzmir’e döndük yine Çınar altı…
Beşikçi, konuyu köşesine taşıdı. Bu destek ve bilgilerle TCDD 3.Bölge Müdürlüğü ve İzmir Tabip Odası ile paylaşımlar yaptık. Yapılan önermeler, çalışmalar, araştırmalar, bilgi toparlamalar sonrasında vagonun oradan alınıp yenilenmesi için İzmir Alsancak Bakım İşliklerine getirilmesine karar verildi. Büyük bir sorunla karşılaşıldı. Sorun vagonun çok atıl harap olmasıydı. Tekerlekleri hiç sağlıklı değildi. Bunun getirilmesi İzmir-Ankara hattının kullanılmadığı gecenin geç zamanı uygun bulundu. Yani gündüzleri uyudu, geceleri ağır ağır yoluna çıktı.
Bu aşamada; vagonun nerede ise tümü ile eski haline getirilmesinde büyük emekleri olan TCDD 3. Bölge Müdürü Selim KOÇBEY ve İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Fehmi AKÇİÇEK ile Prof.Dr. Nevin TURGAY koordinasyonundaki tüm emekçilere teşekkür ederiz.
Koca bir hangar içine çekilen vagonun özenle her yeri söküme geçildi. Yenileme sırasında var olan kayıtlar, notlar, vagon içinde o dönemde kullanılmış aletler, mobilyaları, eski Türkçe yazılı kayıtları bulunmaya başladı. Üretici Alman Firması ile yazışma yapıldı. Hatta, vagonda doktorluk yapanların izine düşüldü. Oluşturulan ilgili birimlerden bir heyet de hem eski fotoğraflarından hem de dağarcıklarda kalmış bazı anılardan yola çıkarak özgün eşyaların bulunmasına katkıda bulundu.
Tıp Bayramına yetiştirme çabaları içinde, ayrıca, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Sağlık Müdürlüğü ile Ege, Dokuz Eylül, İzmir Katip Çelebi ve İzmir Ekonomi Üniversitelerinin de katkısı yadsınamaz.
Beşikçi’de vagonların son dönemlerinde görev yapan Dr. Cengiz UZUNCAN ile yaptığı söyleşini de 11 Mart 2018 tarihli Milliyet Gazetesindeki köşesine taşımıştı. Böylece orada yapılanlar yetkin bir ağızdan öğrenilmiş oldu.
Bu veri tabanının oluşturulması sırasında başka vagonların tarihsel olarak varlığından da haberdar olduk: “Kütüphane Vagonu, Derslik-Sinema Vagonu” vb… Umarız bir gün bunlar da ayağa kalkar.
Zaman zaman işliklere giderek; soğuklarda; o devasa çok yüksek tavanlı hangar içinde, ısınmak için artık tahtaları, talaşları yağ tenekesinde yakıp ısınarak geceli gündüzlü, dışarıdan da usta desteği alarak yoğun bir emekle sürdürülen restore işlemlerini fotoğrafladık. Tenekeden çıkan alevler yalnızca görsellik veriyordu, tavan yüksekliği yanında hangar kapıları bile açıktı. Aslına uygun olarak çok kısa sürede; 16 Ocak 2018 tarihinde çekilme serüveni başlayıp 14 Mart 2018 yılı Tıp Bayramında Basmane Garı’nda sergilenmek üzere yetiştirildi. Gerçekten evlerine dahi gitmeyen ustaların ortaya koydukları sonuca şapka çıkarılırdı. Onlara uzaktan da olsa bir kez daha teşekkür…
Basmane Garına bir demirat ile çekilen vagon sonuçta ziyarete açılmıştı. İnsanı duygulandıran bu an; ta işin başından bu yana biz dâhil öğrenenlerin gözlerinin yaşarmasına neden oluyor. Böylesine güzel bir Cumhuriyetin Kazanımının göz ardı edilip bilinmemesi çok üzücü.
Atilla ÖZDEMİR ve Zafer Gazi TUNALI olarak fotoğraf çalışmaları ile baştan beri gündeme gelmesine katkıda bulunup nerede ise kimse tarafından bilinmeyen hatta hekimlerin bile bilmediği bu proje ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 16.yılı “TARİHE SAYGI ÖDÜLÜ – 2018 / Tarihi Çevre Ve Kültür Varlıklarını Koruma Dalında Katkı Ödülü”ne uygun görüldük.
Eş zamanlı olarak, projeyle ilgili bir vidyo linki yayınladık: Youtube üzerinde “Doktor Vagonu” olarak aratabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=rtAPrJyLI3U&ab_channel=ZaferGaziTunal%C4%B1
Cumhuriyet tarihimizin önemli unutulmaya yüz tutmuş bir sayfasını bulduğumuz için onur duyuyoruz. Bu çalışmamızda bize yardımcı olan, bütün emeği geçenlerle birlikte bu haklı onurlu sevinci yaşarken onlara bir kez daha teşekkür etmek istiyoruz. Bu çalışmayı bir sunu şeklinde birçok platformlarda izleyicilerle buluşturduk, buluşturmayı da sürdüreceğiz.
Doktor Vagonu
Tarihi Gelişimine Bakalım; Giriş:
1927, Alman Demiryolu firması WUMAG tarafından üretilmiş:
1930, ülkemize getirilmiş.
Geldiği dönemde “derayların” ulaştığı yerlerdeki kazalarda demiryolu yapımında çalışırken yaralananlara tıbbi hizmet vermek, ameliyat yapabilmek için kullanılmış. İmece ruhu içinde Köy Enstitüleri yapısındaki yansıma ile bulunduğu çevredeki vatandaşlara da sağlık hizmeti vermiştir; hem de ücretsiz.
Vagon içerisinde ameliyat salonu yanında 8 yataklı bir revir ile bir eczane mevcuttur.
Bu vagonu bu kadar değerli yapan Cumhuriyet Kazanımlarından biri olmasıdır. Hizmete girdiğinde yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde sağlık hizmetlerini vatandaşla bulunmasında en önemli araç olmuştur. O gün için bir nevi sağlık ocağının temeli atılmıştır.
Sağlık Ocaklarının henüz yurt genelinde yaygın olmadığı dönemde köylerde, kasabalarda konuşlandırılarak, doktor ve ekibi ile vatandaşlara sağlık hizmeti sunup muayenelerini yaptıktan sonra ilaçlarını da hazırlamışlardı. Hatta Oturak istasyonu şefi çocukluğunda bu vagonda muayene olmuş.
İlk kez Eskişehir bölgesinde hizmete sokulmuştu. Yeni Türkiye’nin her bir köşesini demirağlarla örme projesi çerçevesinde bu sayı artırılmıştı. 1960 yılında demiryolları şebekesinde 19 adet Doktor vagonu mevcut olup bunlardan 3 âdeti Ege Bölgesinde hizmet vermişti. 1930-1992 yılları arasında ise bu sağlık vagonlarının sayısının 32’ye çıktığı da söylenmektedir.
Orhan Beşikçi’nin Dr. Cengiz Uzuncan yaptığı söyleşisinden özetle: “Demiryolları bölgelere ayrılmış, kısım hekimleri olarak sağlık hizmeti görevi yapardık. Her hekim kendi bölgesindeki personeli, bakmakla yükümlü ailesini, kişileri tanırdı. Bir de bölgenin özelliklerini, çalışma şartlarını iyice öğrenirdi. Ayrıca vatandaşlarda sağlık hizmeti alırdı. Bu hizmet o günlerin şartları düşünüldüğünde gerçekten çok önemliydi. Hatta: Garların ve çevresinin temizliği, kahve ve büfelerin sağlığa uygun ürün satıp satmadıkları, genel hijyen kurallarına uyup uymadıkları gibi halk sağlığı denetlemesini de yapardık. İşçiler için iş güvenliği, sağlığı hükümlerini uygular; 6 aylık periyodik kontrol ve işyerlerini de denetlerdik.”
26-27 Aralık 1939 tarihinde 7,2 şiddetinde, 32.963 kişinin hayatını kaybettiği; yüz bin kişinin yaralandığı Erzincan depreminde de büyük faydaları görülmüştü. O dönemde, 01 Ocak 1940 tarihinde TIME Dergisi muhabiri tarafından çekilmiş; Doktor Vagonu içinde ameliyat bölümünde bir yaralı vatandaşa müdahalede bulunan Askeri Cerrah Necmi AYANOĞLU ve ekibini görmekteyiz.
Sonraki yıllarda sağlık hizmetlerinin kurumsallaşmasıyla birlikte vagon, sadece demiryolları personeli ve aileleri için hizmet vermeye devam etmiştir. 1987 yılına kadar periyodik turnelerle bu hizmet yürütülmüştür. 1992 yılından sonra da bu vagonlar terk edilmişti. Kala kala bu yazıya konu olan bir tanesi varlığını sürdürdü.
22 metrelik boyu yanı sıra 44 tonluk gövdesi ile Alsancak ya da Basmane Garından demiryolu yapımında çalışanlara hizmet götürmesinin yanında çevre halkında gelmesini dört gözle beklediği çok güzel bir sağlık çalışmasıydı. Daha özel amortiser sistemlerinin kullanıldığı bu vagonlarda titreşimin en aza indirilmesi de öngörülmüştür.
Sökümler başladığında en büyük özelliklerinden biri de ortaya çıkmış oldu. Özel bir reosta sistemi ile gittiği her yerde farklı elektrik sistemlerine bağlanıp kendi voltajını istediği gibi ayarlıyorlarmış.
Vagonun Bölümleri Hakkında:
Vagon, kullanım amacına göre en iyi uygunlukta 6 bölüm olarak planlanarak tüm çalışanlarına yaz kış hizmet verecek şekilde yapılandırılmıştır. Üstelik bu kadar ağır vagonu yaprak makas ve yaylar üzerine oturtularak rayların üzerinde sallanmadan gitmesi sağlanmıştır. Bölümler darmış gibi olmasına karşın en kullanışlı, birbirine geçişlerin rahat olduğu bir yapıdadır. Eski Türkçe yazılı olarak bulunan belgeden vagonun içine sırası ile bakalım:
1— AMELİYATHANE:
En fazla, oldukça rahat alan, ameliyat masasının çevresine verilmiş. Bunun çevresinde çeşitli aletin, edevatın konduğu çok sayıda dolaplar yer almaktadır. Ameliyat masasının çok hareketli olması ile yeri geldiğinde doğum masası olarak da kullanılıyordu. Tavana açılmış büyükçe camlı bir pencere ile de içeri gerektiğinde bol ışık girmesi sağlanıyordu. Sağda eski fotoğraf başka bir Doktor Vagonu’nun ameliyat odası.
Bu odada; ameliyat masası, sterilizasyon aletleri, oksijen tüpleri gibi gerekli aletlerden başka diş tedavisinde kullanılan alet edevat da bulunmaktadır. Bu vagonlarda baştan aşağı her türlü sağlık kontrolü ile çeşitli ameliyatlar; örneğin safra kesesi ameliyatları yapılmış.
Aynı zamanda ameliyat yapılmadığı zamanda hastaların dertlerinin dinlenip reçetelerin yazıldığı bir köşede doktor masası da vardır.
Kim bilir ne güzel anılar yok olup gitti. Ameliyata girecek kişinin gözlerindeki korkulu bakış bizi kendine çekiyor. Bu korku belki az sonra yapılacak ameliyat ya da mahremiyetin kayıt altına alınmasından olabilir. Bir süre sonra yapılacak ameliyatla sorunundan kurtulduğunda acaba ne düşünmüştür.
Bahsettiğimiz gibi vagonun yeniden yapılandırılması sırasında yapılan araştırmalarda vagona ait parçalar da bir bir bulunmaya başladı. Harika bir lavoba da tüm güzelliği ve şirinliğinle yerini buldu.
2— İLAÇ ODASI:
Eczane hizmeti verilen bu bölümde verilen ilacın bileşenlerine göre yapılıyordu. Çok sayıdaki rafta reçete formüllerini yapmak için çeşitli kimyasal maddeler yer bulunuyordu. Hatta bunun yanında boy, kilo ölçümü; kulağın işitme derecesi için odyometre bile vardı.
Günümüz adıyla Eczane; 30’lu yıllar bakıldığında hap/tablet vb ilaçların hemen hemen olmadığı bir dönemdi. Sıhhiye Vagonu devlet destekli bir proje olduğu için sahip olduğu olanakların çok fazla olduğu söylenebilir. O yıllarda ilaçlar belli formüllere göre karışımlarla yapılıyordu. Eczaneye gittiğinizde ilaç adı değil formül içeriği verilirdi. Eczacı da bunu hazırlardı. İşte bu hazırlıklar için birçok gerekli malzeme dolaplarında bulunurdu. Eğer yine de eksiklik varsa formül, telgraf ile merkezlere ulaştırılıp ilacın hazırlanarak hasta sahibine en kısa sürede gönderilmesi de hizmetleri arasındaydı. Bir de ilaç yapma aparat kutusu da yerini buldu. Tabi, civalı tansiyon ölçme cihazları da.
3— REVİR:
Tedavisi biten hastaların gözetim altında tutulması için burada ağırlanıyordu. Binlerce hasta… Kimileri pencere dışında bekleyen yakınlarıyla, kimileri yatağa alışmaktaki sıkıntıyla, kimileri oluşan ağrıların yüküyle… 8 kişinin ranzalı sistemde yatarak tedavisinin, gözleminin yapıldığı alandır.
4— DOKTOR ODASI:
Revire hemen bitişik planlanmış olması hastanın bir sorunu olduğunda bir adım daha yakın olmasını sağlıyor. Bu da ölümle yaşam arasındaki ince çizgi demektir. Oda, hekim için rahat olup, içinde camlı bir raf dolabı ve kendi içinde tuvaleti olacak şekilde şekillendirilmiş. Tuvaletlerdeki zeminler de orjinal halindedir.
Ancak bu rahatlığında uykusu kim bilir kaç kez bir hastanın iniltisiyle, bağırmasıyla bölünmüştür.
5— HASTABAKICI ODASI:
Görüleceği gibi hekim dışında en az üç kişi daha vardır. Bu oda ise pratikte iki kişiliktir. Dar alanda uzun yolculuklarda nöbetlerde ortaklaşa paylaşılan bir alan belki aşçı da burada kalıyordu. Hasta olmadığı zamanlarda da diğer bir istasyona giderken revirde de kaç kez yatmışlardır.
6— MUTFAK:
Bu küçük bölme personelin yiyecek gereksinimin tümü ile karşıladığı gibi kuzine sobasının bir özelliği ile ısıtma da sağlanıyordu. Üst tarafta su deposu ile buna bağlı sistemle mutfak, bulaşık işleri yanında radyatörlere kışın sıcak su döngüsü sağlanıyordu. Böylece soğuk havalarda bir taraftan yemek pişerken diğer taraftan kuzine içinden dönen borular ile içerileri ısıtılıyordu. Yani bir anlamda çok amaçlı kalorifer sistemi vardı.
Burada da yerdeki karolar orjinal halindedir. İyiki fazla bir zarar vermemişler.
Mutfakta da kim bilir; vagonların konuşlandıkları yerde günlerce kalınca; kaç kez çevresinden köylülerden gelen yemeklik hediyeler pişmiştir. Halkın etraftan toplanmış olduğu otlarla nice salatalar yapılmıştır. Belki tavşan kapama, belki keklik…
Koridor
Tabloda da görüleceği gibi gri alandır. Odalar sürgü kapılarla koridora bağlandığından oldukça ferah bir ortam vardır. Geçişi engellemeyen kör noktalar çok iyi değerlendirilerek yedek ezca, tıp, kitap, yorgan vs koyacak dolaplar şeklinde organize edilmiştir.
Doktor için odasında yapılandırılmış tuvalet dışında yine ortak kullanımda olan bir tuvalet daha vardır. Ayrıca bu vagonun kendine has direksiyon yapısıda bulunmaktadır.
Sonuç Olarak;
Bırakın geçmiş tarihi yakın tarihimizi dahi bilmiyoruz. Ona sahip çıkmıyoruz.
TCDD ilk Genel Müdürü Behiç Erkin’in isteği üzerine Avrupa’da özel olarak yaptırılan Sıhhiye Vagonlarından yalnızca bir tanesi; son zamanlarında sahip çıkılarak günümüzde varlığını sürdürmeyi başardı.
Kapıları açık bu harika CUMHURİYETİN KAZANIMI olanları unutmamak için ziyaretçilerini bekliyor.
Bu araştırma sırasında yine o dönemlerde güzel ülkemizin çeşitli yerlerine gönderilerek hizmet vermiş kütüphanesi, sunum perdesi, sıraları olan konferans yapılabilen bazı vagonların da kaydına rastladık. Ne yazık ki bunlara ait bir iz bulamadık. Umarım günün birinde ortaya çıkarlar. Bu çalışmamız sırasında bu “Sıhhi İmdat Vagonu” uygulamasının Dünyamız üzerinde günümüzde daha gelişmiş; her vagonun ayrı poliklinik olarak çalıştığı örneklerini de saptadık. Buradan hareketle böyle bir kültürel birikimin yaşatılması toplumsal olgunluk için yerinde olacaktır.
ATATÜRK’ün açtığı yolda çocuklarımıza bir gelecek bırakmak için, çağdaş ve ileriye dönük olmaktan başka bir yol yoktur. Bu toplumsal kazanımların, doğru tarihin yaşatılması yerinde olacağı görüşündeyiz.
*¹- Behiç Erkin (1876-1961) Özetle: İstanbul doğumlu. 1877 İstanbul Askeri Rüştiye. 1898 Harp Okulu. 1901 Harp Akademesi. 1902 Selanik 3.Ordu Komutanlığı. Bu sırada Mustafa Kemal ile tanışıp dostlukları ömür boyu sürmüştür. 1904 Kurmay Yüzbaşı olarak Selanik- İstanbul Demiryolu Muhafız Kuvvetleri Müfettişi. 1910 aynı hatta askeri komserlik. 1912 Demiryolları için ordu hizmeti. 1918 Çanakkale Savaşı’nda gösterdiği üstün başarıya karşılık Türk Kuvvetleri’nin Komutanı Mareşal Liman Von Sanders tavsiyesi ile birinci dereceden “Demir Haç” Madalyası Alman İmparatoru tarafından verildi. 1920, 16 Mart, Kurmay Albay; İstanbul işgalinde arandığı için Ankara’ya gitti. 1920, Genel Kurmay Başkanı İsmet Bey’in (İnönü) önermesi ile Anadolu Şimendifer Kumpanyası Müdürlüğü teklifi. Bunu düşünürken Mustafa Kemal’in yönlendirmesi ile demiryollarının başına geçti.
Osmanlı döneminde Selanik hattında kazandığı deneyimleri Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında cepheye sevkiyatları başarı ile uygulamıştır. Kurtuluş Savaşı sonrası da demiryollarını yabancı işletmelere geri vermek isteyenlere karşı gelerek millileştirilmesini sağladı.
1926, 14 Ocak; Bayındırlık Bakanlığı’na seçildiğinde 6 yıllık görevini bıraktı. 1935, 8 Şubat; Soyadı kanunu ile Erkin soyadı. 1943, 23 Temmuz; Fransa Devlet Başkanı tarafından “Onur Madalyası / Legion d’honneur”. 1961, 11 Kasım; Vasiyetine göre Eskişehir’e defnedildi.
Demiryollarının ilk genel müdürü olmanın dışında:
- İTÜ’nün özerkleşmesini sağladı.
- Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk kamu müzesini kurdu.
- İlk demiryolu mektebini kurdu.
- Milli istihbarat teşkilatımızın fikir babası ve Atatürk’le berarber 13 imzadan biri.
- İlk Milletvekillerinden
- Budapeşte Büyükelçiliği.
- Paris Büyükelçiliği sırasında patlak veren 2.Dünya Savaşı’nda 6 Milyon Yahudi soykırama için Auschwitz’e gönderildiği sırada üzerine ay-yıldız astırdığı “Büyükelçi’nin vagonları” diye 20 Bine yakın Yahudi’yi Almanya topraklarında aynı raylar üzerinde ters yönde gönderip Türkiye’ye varmalarını sağlamıştır. Alman Nazizmine karşı yaptığı savunma ise: “Bu kanunları Türk Yahudilerine uygulayamazsınız. Çünkü benim ülkemde din, dil, ırk ayrımı yoktur. Benim vatandaşlarımın belirli bir kısmına belirli zorluklarlar dayatmak bizim kanunlarımıza aykırıdır” demiştir.
Behiç Erkin başlı başına araştırılıp okunması gerekin bir kişiliktir.
*²- Orhan Beşikçi: İzmir Kent Gözlemcisi, tarih araştırmacısıdır. Özellikle Basmane-Konak hattı üzerinde bulunan sokakları oradaki yaşanmışlıkları, göz ardı edilmiş konuları gazete köşesinde yazarak gündeme getirmektedir. Yanı sıra fotoğrafçı arkadaşların da katkıları ile bir kent belleği oluşturma üzerine katkıları çok fazladır. Salt güncel değil tarihin derinliklerine arkelojik görüşleri ile de katkıları büyük olduğu için yaşadığı sokağa adı verilmiştir.





































































ARTHENOS ekibi ve Sayın Tunal’ya bu güzel çalışmayı bizimle paylaştığı için çok teşekkür ediyorum. Cumhuriyet döneminin çok önemli uygulamasının tuopluma sağlıklı bir şekilde ulaşması ve tarihte layık olduğu yeri alması dileğiyle.
Teşekkür ederiz Turgay bey.
Saygılar.