Üzerinden “çok uzun” diyemeyeceğimiz bir zaman geçti. Hatırlarsınız, “Analog Fotoğrafçılık ve Film Kullanmak” yazımızda gelinen nokta hem benim hem de Sebahattin’in çektiği filmleri ara vermeden banyo edip (Türkçeye takıntılı olsak da nedense bu ifadenin İngilizcesi ‘develop etmek’ sanki daha iyi ifade edecekmiş gibi geliyor) taramayla noktayı koyduktan sonra yazının “sona kalan sözler” kısmında yolunda gitmeyen şeyler olduğundan bahsetmiştim.
En temel problem de geliştirici ve ortam sıcaklığını 200 C yapmanın zorluğuydu. Dışarıda hava 38-39 derece, oda sıcaklığı 30 derece iken klimayı ver yansın etmiş olsam da 25 dereceden aşağısını görmek imkansızdı. Biraz atraksiyonla 24 derecede banyo yapmayı becerdim. Ancak hiç ama hiç içime sinmemişti.
Daha sonra beşer altışar kare çektikten sonra kesip değişik şartlarda denemeler yaptım. Hatta tropikal iklim için önerilen formül de denemiş olsam yine olmadı olmadı. Sıcaklık etkeni kontrol edilip ortadan kaldırılmalıydı. Tam bizim gibi emekli mühendisin uğraşacağı konu…
Nereden başlamalı?
Aklıma renkli film banyosu için plastik dörtgen bir kabın içine su doldurup bu suyu hem ısıtıp hem de karıştıran bir cihazın olduğu geldi. Renkli film banyosu 350 santigratta olduğu için bu kolay bir alt yapı oluşturuyordu. Suyu bir yandan ısıtıp aynı anda karıştırırken, kimyasalları, film tankını bu suyun içine koyup sıcaklığının uygun değere gelmesini bekliyorsunuz.
Bunun tersi niye olmasın?
Tabii ki mümkün. Ancak soğutma işleminin ısı kaybı sıcaklık işlemine göre daha fazla ve izolasyonlu özel bir sistem gerekebilirdi. Tıpkı piknik için içecekleri soğuk tutan küçük kapalı konteynerler gibi. Ancak benim istediğim açıkta bu işi yapabilmeliydi. Çünkü böyle bir ucuz ve en küçük piknik konteyner fiyatı dört rakamlı olarak başlıyordu.
Başka bir şey olabilmeli…
Böyle bir düzenek için ana ihtiyaçlar aklımda şöyle sıralandı:
- İçine su konulacak bir film tankı, film geliştirici şişesi ve tespit şişesi alabilecek büyüklükte bir plastik bir tekne (leğen). Dört köşe olması tercih nedeni.
- Soğutma sistemi
- Karıştırıcı
- Sıcaklık kontrol sistemi.
- Güç kaynağı
- Sıcaklık ölçmek için su geçirmez dijital termometre.
- Vardı tabii. Birinci, üçüncü ve beşinci madde nispeten kolaydı. İnternette “plastik kutu” diye aradığınızda uygun bir şey bulunuyor. Karıştırıcı için en iyi çözüm için aklıma akvaryum pompası geldi. Çok ama çok ekonomik bir fiyata temin edilebiliyor. Sorun kullanılacak olan hortumların yumuşak ve silikon olması. Ne yazık ki bunu Çin’den getirtmek zorunda kaldım. Termometreyi de… Güç kaynağı olarak garanti olsun diye 12 V 30 A değerinde bir şey ellerimdeydi. Ancak deneyler sürecinde abarttığımı ve çıkış geriliminin ayarlanabilir olması ve akımın da 15 A yeterli olacağı ortaya çıkacaktı. Tabii güç kaynağını ayarlanabilir yapmak başa düştü.
Asıl iş soğutma ünitesinde…
Bunları aldığımı söylediğime göre soğutucu ünitesi için bir çözüm olduğunu anlamışsınızdır. Evet.
Yaklaşık 35-40 yıl önce tesadüfen tanıştığım ve o dönem çok kısıtlı imkanlarla bir şeyler yapmak için üzerinde kafa yorduğum bir elektronik element: Peltier Element…
Biraz araştırınca bilgisayarların yaygınlaşmasına paralel olarak işlemciyi soğutmak için yoğun kullanılmaya başladığını hayretler içinde gördüm. Sistemin blok şeması artık kâğıda dökülebilirdi. Kolay anlaşılması için klimaya benzeterek, eğer odayı soğutuyorsanız dış birim ısınır, odayı ısıtıyorsanız dış birim soğur.
Ancak peltier elementteki sıkıntı bu işin 3 mm kalınlığında 40 mm * 40 mm boyutunda olmasıydı. İşte burada karşımıza saf bir diyalektik durum çıkar.
Araya felsefe sokmasam olmaz… İlla ucundan kıyısından dokunacak…Bir yüzeyin soğurken 3 mm ötesindeki diğer yüzeyin ısınması diyalektiğin ete kemiğe bürünmüş nesnel halidir. -Yine bir- ancak (bu kelimeyi çok kullanıyorum. Sonra yazıyı gözden geçirip, cümleleri düzenleyip bağlaçları azaltmak ayrı bir dert) burada diyalektik karşımıza tam olarak Fredic Jameson’un anlatmaya çalıştığı karşıtlıkların birbirini kavraması hatta özdeşleşmesi savı çıkar. Peltierde eğer ısı atımı düzgün yapılmazsa genellikle sıcak soğuk tarafı etkisi altına alır. Bunun için ısınan tarafta alüminyum soğutucu, fan gibi ek elementler kullanılması gerekir. Bu ise tamamen peltierin kataloğunda verilen ısı karakteristik eğrilerine göre seçilmelidir.
Aksi durumda işe yaramaz.
Çinliler böyle yapmamıştı. Bunu kısa sürede anlayacaktım.Çin’den aldığım soğutucu modül şuydu: soğutucu alüminyum bloğun yetersiz olduğu çok belliydi. Ama bu haliyle test etmeden duramadım ve haklıydım. Sıcak taraf soğuğu çok hızlı ele geçiriyor ve sistem işlemiyordu. Diyalektiğin nesnelsellik hali… Üstelik peltierleri ters monte etmişlerdi. İlk çalışması su bloğunu ısıtma şeklindeydi. Halbuki ana hedef soğutma olacaktı. Ne yazık ki suyun sıcaklığı iki derece düştükten sonra ısınmaya başlıyordu. Bu testler sürecinde Çinlilerin kulaklarını epey çınlattım.
Sıcaklık kontrolünü hafife almanın bedeli…
Daha önce birkaç kez benzer proje yaptığım için aklımın bir yanı “kolay halledersin dert etme” deyip duruyordu. Hızlıca devreyi kurup yazılımı yaptıktan sonra basit olarak buzdolabı gibi çalışıyordu. İstenen sıcaklığa gelince soğutma/ısıtma duruyor, bir derece düşünce tekrar başlıyordu. Bunu sevmedim. Daha iyi bir kontrol yöntemi olmalıydı. Gerçekten var mıydı? Araştırırken karşıma “PID (Proportional (P), Integral (I), and Derivative (D) Controller” diye bir uygulama çıktı. Harika bir şeydi.
Detayına girmeyeceğim. Hedeflenen değere yaklaştıkça kontrol parametreleri sürekli yenilenerek anlık duruma göre sistemi kontrol ediyordu. En temek kullanıldığı yer ise uçakların flaplarının ve dronların değişik hava akışına göre düzgün çalışması üzerineydi. Sıcaklı kontrolü bu algoritmanın en basit uygulandığı yerdi. Ama ayarladığınız değerin hiçbir şekilde kaymasına izin vermiyordu. Bu yazılım epey uğraştırdı ama yaptım.
Böyle göründüğüne bakmayın, çok iyi çalışıyor.
Bunun da detaylarını uzun anlatmaya gerek yok. Ancak bu sistemin bilgisayarda simülasyonun hazırlanması, testlerin gerçek ortamda tekrar tekrar yapılmasının epey sürdüğünü tahmin etmişsinizdir.
Yani Hollanda dönüşü filmleri banyo edildiği tarih 01 Temmuz 2025’den bu satırların yazıldığı 13 Eylül 2025 tarihine kadar olan zamandan bahsediyorum.
Sanırım, ekipmanların temin süreleri (Çin’den gelenler), bir yandan üç değişik proje ile uğraşmak, kitap okumak, fotoğraf için çaba sarf etmek bu sürenin uzamasında etken olmuştur. Ama ne gam. Emekli adamın zamanla ilgili alıp vermediği ne olabilir ki?
Tasarımın ürün sonucu…
Ortaya ne çıktığını merak ediyor musunuz? Buraya kadar okuduysanız kesin merak ediyorsunuz.

Tabii bu testlerle uğraşırken odanın iki defa sulandığını belirtmem gerek. Allahtan eşim görmeden durumu toparladım. Ama bu yazıyı okuyunca ne diyecek göreceğiz. Hatta “tamam artık film banyo et” dediğim gün (12 Eylül 2025) ben işe başladıktan sonra suların kesilmesi soğuk terler döktürdü. Üstüne daha önce Haziran 2025 sonunda hazırladığım geliştirici banyosuna kaybettiğim güven nedeniyle araya yeni bir banyo hazırlamakta girdi.
Başlangıç anını buradan izleyebilirsiniz:
Suyun sıcaklığına destek olsun diye gerek olmadığını bilmeme rağmen buz kalıbı attım. Açıkçası ne fayda sağladığını gözlemleme için çaba sarf etmedim.
Not: bu fotoğrafın çekildiği tarih: 12 Eylül 2025 saat: 15.40
Ve kullanılacak olan banyonun sıcaklığı. Fotoğraf aynı dakikalarda çekildi.
Ve film tankının iç sıcaklığı: tank içi ile suyun sıcaklığı arasında yaklaşık 1,5 derece fark var. Yani bu anda suyun sıcaklığı 17,8 derece civarındaydı.
Kimyasal reaksiyon başladığında tank iç sıcaklığının biraz yükseleceğini düşünerek banyo işlemine başladım. Ancak reaksiyonun sıcaklık üzerine etkisi hakkında hiç bilgim olmadığını fark etmem beni rahatsız etti.
Banyo işleminin kısa videosu burada:
Mutlu son…
Film Agfa APX 100, geliştirici hazırladığım D 76 idi. Formülde sadece boraksı daha önceki banyolar gibi 5 gram yerine 10 gram kullandım. Banyo süresi “1+1” sulandırmayla 11 dakika 30 saniye idi.
Sıra 01 Temmuz 2025 de banyo edilen filmlerle karşılaştırmaya gelmişti.
Mukayese nasıl yapılmalı?
Açıkçası bunun için bir yöntem belirlemedim. Bir kere aynı anda, aynı yerde, aynı koşullarda çekilmiş aralarındaki farkın sadece banyo koşulları olan fotoğraflara bakmıyoruz. Bunun yanı sıra film aynı, makine aynı, objektif aynı ve geliştirici banyo formülü aynı. Boşa kürek çekiyor da olabiliriz ama denemeye değer.
Baktığınızda sol tarafınızdaki fotoğraflar yukarıdaki banyo koşullarında çekilenler. Diğerler daha önce 2 ve 8 Temmuz 2025 de Hollanda sonuçları test amaçlı çekilenler. İlk fotoğraf aşağı yukarı aynı mesafeden çekilen iki binanın %200 büyütülmüş hali. Çatı kiremitleri keskinlik hakkında fikir veriyor.
Diğer yandan siyah zeminlerde göze batması gereken gren soldakinde yok gibi olmasına rağmen diğerinde gren çok rahat fark ediliyor.
Emin olmak için başka bir karşılaştırma yapmakta fayda var: Bu da Hollanda’da çekilen benzer bir kare ile mukayese. Tuğla duvar keskinlik, siyah zeminler gren hakkında fikir veriyor.
Foto 13
Aynı şeyleri yeşil rengin hâkim olduğu nesnelerde söylemek zor. Sanki iki fotoğraf arasında çok fark yok. Yeşilin 490-560 nm dalga boyu ile renk tayfının ortasında yer almasının iyi yanı olabilir mi? Emin değilim. Sanki her arabanın 90 km hızda yakıt tüketimlerinin en az olması gibi bir şey?
İç mekânda benze diyebileceğim iki fotoğrafta durum şöyle: ışık aynı olmasa da aynı obje olduğu için bir varsayımda bulunmak mümkün. Sol taraftaki daha keskin gibi. Çiçeklerin hatları daha belirgin.
Grenliymiş gibi görünse de grenlerin düzenli dağılımı dikkat çekici.
Son olarak iç mekânda pencereden giren oldukça homojen ve yumuşak ışık eşliğinde çektiğim bir kareyi %188 krop yaparak sunuyorum.
Son söyleyeceklerim
Açıkçası tereddütlerim var. Keskinlik için fark olduğu kabul edilse bile öyle aman aman, insanı hayrete düşürüp “işte budur!…” diye nida attıracak bir fark değil sanki. Ayrıca ışığın homojen ve yumuşak olması oldukça etken. Bu kadar belli belirsiz bir fark için sistemi kullanmaya gerek var mı? Şimdilik bu sorunun kesin cevabı yok. Kullanmaya devam ederim. Boşa mı kürek çekildi? Tabii ki koca bir hayır.
Esas olan yolda yürümeye devam etmektir. Hayat ve öğrenme yolculuğu dediğimiz budur…
Bununla uğraşırken neler öğrendim:
- PID mantığı ile değişkenleri kontrol etmek. Bu birçok yerde uygulanabilir.
- Peltier soğutucuyu verimli çalıştırmak. Bunun da birçok uygulama alanı olabilir.
- Merakımı yendim.
- Sebat ederek bir işi bitirme becerimi (bu yaşa gelince ne işe yarayacaksa?) geliştirdim.
- Problemleri çözerken riskleri ve seçenekleri önceden değerlendirme konusunda gelişim sağladım.
Köyceğiz, Eylül 2025