Daha

    Terapötik Fotoğraflar

    Aykırı

    Bana bak sen aklını peynir ekmek gibi yemişsin de farkında değilsin. Hoşumuza giden şey, eksikliğini hissettiğimiz her nesne, bizi mutlu eden her değişiklik iyidir. Eğer bir şeye sahip olduğumuzda bizi sevindiriyorsa, demek ki ona ihtiyacımız var.

    “Geçenlerde bayatlamış keki kuşlara verdim yemedi, lavantanın yanına koydum kelebekler lavantaya konmaz oldu, sen ne yediğinin farkında mısın?” diye bana söylenip duruyorsun.

    Seni anlayamıyorum!

    Nereden çıkardın bu tartışmayı? İnan ki sen kafayı yemişsin be arkadaş!

    Bir şeye gerçekten ihtiyacımız varsa o iyi bir şeymiş. Yok, arzuladığımız bir şey ise değilmiş. Olur, mu böyle şey ya?

    Közde mis gibi kızarmış etin lezzetinden nasıl vaz geçerim, salatanın ızgaradan daha iyi olduğunu nasıl iddia edersin?

    Yok ya, dünyanın ısınmasına sığırlar da sebep oluyormuş, petrol kardeşim petrol…

    “Elektrikli araçlar geliyor, senin haberin yok mu?” diye sordum, “Var, elektrik neyle üretiliyor?” diye soruma soruyla cevap verdin. Rüzgâr ve güneş enerjisi başladı kardeşim, bari bunu bil…

    Sana göre sığırlar geğirdikçe, atmosfere yoğun miktarda sera gazı yayıyorlarmış. Sen ne kadar gaz çıkarıyorsan onlarda o kadar çıkarıyorlardır.

    Et, közün üzerinde mis gibi kızarmalı dostum kızarmalı. Bazı yerleri yanacak tabii ki, o zaman daha lezzetli oluyor. Lezzetli bir gıda kanserojen olabilir mi?

    Hele bolca baharatla tatlandırılmış sucuğun ızgarasına doyum olur mu? Lezzet artıran kimyasal Çin Tuzunu nereden çıkardın? Tuz tuzdur, Çin’den gelse ne olur, Çankırı’dan gelse ne fark eder.

    Yok ya! “Eşyalarımızı sık sık değiştirmemeli ve uzun süre kullanmalıymışız”, bir de böyle şeyler iddia ediyorsunuz. Eski telefonların güncelleme yapmadığının, yeni uygulamaları kullanamadığımızın farkında değilsiniz herhalde. Teknoloji takip edilmeli, hangi devirde yaşıyoruz?

    “Bir giysi ne kadar yıkanmışsa, sağlığımız için o kadar iyiymiş.” Çin tuzundan sonra bir de bu çıktı, “boya tenden emilip sağlığımızı bozuyormuş”. Rengi atmış giysiyle insan içine nasıl çıkarım. “Ye kürküm ye!” niye demiş Nasrettin Hoca? Giysileri de güncellemek gerekir, moda diye bir şey var.

    Bana bak sen aklını peynir ekmek gibi yemişsin de farkında değilsin. Hoşumuza giden şey, eksikliğini hissettiğimiz her nesne, bizi mutlu eden her değişiklik iyidir. Eğer bir şeye sahip olduğumuzda bizi sevindiriyorsa, demek ki ona ihtiyacımız var.

    “Geçenlerde bayatlamış keki kuşlara verdim yemedi, lavantanın yanına koydum kelebekler lavantaya konmaz oldu, sen ne yediğinin farkında mısın?” diye bana söylenip duruyorsun.

    ‘Kuş beyinli’ lafını atalarımız boşuna söylememişilerdir değil mi? Onlar yemezse yemesin, ben ızgara da yerim kek de… Yeter ki lezzetli olsun ve bana keyif versin.

    Sen salata ye, ona arı konuyormuş… Ama arı gibi dilin var. Biraz tut onu, oldu mu?

    Mikdat Besni

    Fotoğraf: Erkan Dinç

    İLİŞKİLİ İÇERİKLER

    Ne yediğimizi biliyor muyuz? (Reçel)

    “Sıvı şeker” diye bir şey var mı? Reçel üretiminde meyve ile birlikte toz şeker kullanılır değil mi? Öyle bir ürün gösterilmediğine göre ve onun yerine farklı bir isimle aslını çağrıştıran ürün devreye giriyorsa, dikkatli olmalısın. Muhtemelen bu sıvı mısır şurubudur.

    Ne yediğimizi biliyor muyuz? (Mısır)

    Ne yediğimizi biliyor muyuz Mikdat?

    Gerçeği mi konuşmamı istersin, hoşuna gidecek olanı mı?
    Gerçeği öyle mi? Tamam, konuşalım. Beslendiğimizi sanıyoruz, gerçekte ise aldanıyoruz. Çoğunluk yediğimizi gıda zannediyoruz, küçük dozlarda zehirlendiğimizin farkında değiliz. Başımıza ilmek ilmek çorap ördüğümüzü, ileride büyük sağlık problemleriyle karşılaşacağımızı ne yazık ki bilmiyoruz.

    Petra olabilmek

    Petra Viyana doğumlu, Polonyalı anne ve Çek babanın kızı, kendini Polonyalı kabul ediyor. Almanya’da yaşadığı sırada Türklerle ve türkülerle tanışmış. Tutkuyla saza bağlanmış, türküye, âşıklara ve ozanlara hayranlık duymuş. Türküyü daha iyi anlayabilmek ve söyleyebilmek için Türkçe öğrenmiş.

    Sevgi

    Sevdiğimiz her ne olursa olsun ona toz kondurmuyoruz. Eğer o bir insan ise, bazen onun sevmediklerini biz de sevmiyoruz. Aşırı bağlılıktan kaynaklanan sevginin, nefreti tetiklediği de oluyor. Öyle ki bazılarımız kamplaşıyor ve sevdiğimizin sevmediğinden de nefret etmeye başlıyor.

    Olumlu bir his olan sevgi, böyle olumsuz bir duygu ve davranışa sebep olmamalı değil mi?

    E-POSTA ABONELİĞİ

    Yorum Politikamız: Arthenos.com ekibi olarak tüm okuyucularımızı tartışmalara aktif olarak katılmaya teşvik etsek de, Davranış Kurallarımıza uymayan veya yayınlanan materyalin editoryal standartlarını karşılamayan herhangi bir içeriği Silme / Değiştirme hakkını saklı tutarız.

    YORUM YAPILDIĞINDA BANA BİLDİR
    Bana bildir
    guest

    2 Yorum
    Beğenilenler
    En yeniler Eskiler
    Satır içi geribildirimler
    Bütün yorumları göster
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Makale Puanlama :
         

    İhtiyaçlar sınırsız, kaynaklar sınırlı. İktisat bilimi çıkabilir mi işin içinden? Ya mantık, ya vicdan? İhtiyaçları karşılayalım, çağa da uyalım modaya da. Tamam da nereye kadar ?

    Bu tartışma bitmez Mikdat abim.
    Ellerine, emeğine sağlık.

    Selam ve saygılarımla.

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Yorumun sahibi  Öner BÜYÜKYILDIZ

    Eyvallah Öner, haklısınız.
    Katkınız için teşekkürler.
    Selamlarımı iletiyorum.

    Makale yazarı

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Veteriner hekim olarak kamuda çalıştı. Son görev yeri olan Susurluk’ta yaşamaktadır. Sayısal teknoloji ve interneti fırsat bilerek fotoğrafla ilgilenmeye başladı. Sadece çekip paylaşmak ve izleyerek fotoğrafın öğrenilemeyeceğini anlayınca, ciddi yayınlardan kaynak oluşturdu.Verdiği fotoğraf kursları sayesinde fotoğrafın inceliklerini öğrendi. Çeşitli ortamlarda iyi fotoğrafları yorumlayarak bilincin gelişmesine, iyi fotoğrafın ve fotoğrafçının ön plana çıkmasına destek olmaya çalışmaktadır. Susurluk Fotoğraf ve Sanat Akademisi Derneğinin Kurucu Başkanıdır. Fotono21 ve ASFOD onur üyesi olarak taltif edilmiştir. Fotoğrafın bir hobi aracı olarak görülmesini, sanatsal açıdan tuzak olarak görmektedir. Fotoğrafçıyım diyenlerin, yaratıcı yenilikler içerisinde olması gerektiğine inanmaktadır. Fotoğrafın Aksakallarının rehberlik yapması ve ufuk açıcı yeni çalışmalar içerisinde olması gerektiği düşüncesiyle, gerek şiir ve gerekse yorum olarak bir başyapıt olan Mihriban Türküsünü, ülkenin çeşitli yerlerinden 18 arkadaşıyla birlikte fotoğrafik olarak anlatan çevrimiçi Düşünme Biçimleri atölyesini, Fotono21 bünyesinde gerçekleştirmiştir.Bazı yurtiçi fotoğraf yarışmalarına jüri üyesi olarak davet edilmiştir. Bunlar içinde ülkemizin savunma destanı olan Çanakkale Savaşları Tarihi Alan 1. Fotoğraf Maratonuna yapılan çağrıyı fotoğraftan aldığı en büyük ödül olarak görmektedir.

    MANŞET

    POPÜLER İÇERİKLER

    2
    0
    Düşünceleriniz bizim için önemli. Belirtmek ister misiniz, lütfen yorum yapın.x