Daha

    Karanlığa Gömülmüşüz…

    “Toprağı işlemeyeceksin, çeşitli mera bitkileri ve tahıl tohumunu toprağa atıp kendi haline bırakacaksın. Çıkan bitkilerin tohumları tekrar toprağa düşecek ve yeniden yeşerecektir. Bu yöntemden daha iyi toprak iyileştirmesi yoktur. Tabii ki herkes gördüğünü yapar, alışkanlık en önemli kelepçedir."

    Kartal abi, köyünde bizi ağırlamak istiyordu. Yola çıktık, ormanlardan, tepelerden vadilerden geçtik. Nehir kıyısından uzun süre yol aldık. Dedim ki “Abim böyle bir doğanın kıymetini bilmiyoruz, şu aldığımız nefesi ülkemizin büyük bir çoğunluğu, teneffüs edememiştir.”

    Havanın yumuşaklığına inat, sert bir ifade kapladı yüzünü. Sonrasında derin bir iç çekti, “Haklısın, biz değerlerimizi kaybettik” dedi. Aracı sağa çekti, geçişi engellemeyecek şekilde, yol kenarına park etti. “Kameranı çıkarır mısın” dedi ve gelinciklerle dolu küçük bir tarlaya doğru gitti. Gelinciklerin içine daldı, anlamıştım isteğini, birkaç kare görüntüsünü aldım.

    Az ötedeki kıraç tepeye doğru tek başına yol almaya başladı. Derin bir düşünce içindeydi, gözleri yere kilitlenmiş, tevekkül içinde zayıf adımlarla yol alıyordu. Bir meşe ağacına sırtını dayayacak şekilde oturdu. Yüzünü büyük bir hüzün bulutu kapladı. Dalından koparılmış bir çiçek gibi boynu büküktü. Anlamıştım, dertliydi, sohbet edip sıkıntısını paylaşmak ve içini boşaltmak istiyordu. Yamaçtaki meşe ağacına yaslanarak oturdu. Konuşmak istiyordu.

    Abim, dertlisin,” dedim.

    Babam hafızdı, köy imamlığı yapıyordu, bir gün bana, ‘oğlum biz birçok şeyleri yanlış yapıyoruz, anlayamıyorum‘ dedi. Sordum ‘neyi baba‘ dedim. ‘Okuduğumun anlamını bilmiyorum. Bir akıntıya kapılmış gidiyoruz, farkında değiliz.’ Düşündüm, haklıydı.”

    Abim” dedim, “hâlâ akıntıda sürüklenmiyor muyuz?

    Daha çok battık, Suyun akıntısında savrulup duruyoruz,” diyerek yanıtladı.

    Yanına aldığı termostan 4 bardak çay doldurdu. Önce eşlerimize, sonra bana sundu. Bağdaş kurup karşısına geçtim. İçi doluydu. Kartal abinin sorgulayıcı bir yapısı olduğunu bildiğim için suskun kaldım, analizlerini ve itirazlarını dinlemek istiyordum.

    Ya” dedi, “Derin bir karanlığa gömülmüşüz.

    Ne gibi abim?

    Şu coğrafya parçasına bakınca, imar yasamızın yanlış olduğunu hissettim.

    Nasıl?

    Bak şurada en fazla 200 m² ilk ekilebilir bir alan var, ardında susuz ve verimsiz büyük bir yamaç yer alıyor. Uzun yıllardır ekilemiyor olması dikkate alınmıyor. Tapuda vasfı ‘tarla’ olarak işaretlenmiş. Şu yamaç için inşaat izni verilmiyor, görüyorsun bu vadi boyunca böyle.

    Haklısınız.

    Şehirlerde apartman dairesi adı verilen bir hücreye yerleşmişiz, bunu modernlik sanıyoruz. Işıklı vitrinlerin çekiciliğinde ruhumuzu eritmişiz. Çoğumuz pencerelerle dolu duvarlara bakıp duruyoruz. Üst katta yaşıyorsak, kafamızı kaldırırsak gök yüzünü, kaldırmazsak çatıları, bacaları ve çanak antenleri seyrediyoruz.

    Sonrasında sessizleşti, bir süre öylece kaldı, yüzüne baktım Kartal abi düşünceli ve hüzünlü bir şarkıyı dinler gibiydi. Çayından bir yudum aldı ve içini dökmeye devam etti.

    Huzuru, sağlığı ön plana çıkarmamız gerekiyor. Kibirli karar vericilerin mahkûmuyuz, onların belirlediği bir daire içinde düşünüyor ve yaşıyoruz. Ne yazık ki bunun farkında bile değiliz. O duvarların dışına çıkmak için çaba göstermiyoruz. Düşünmüyor ve gerçeği bulmak için çaba göstermiyoruz. Babam haklıymış…

    Abim kırsaldaki ekilmeyen kıraç alanlar, imara açılmalı mı demek istiyorsun.

    “Evet, insanları serbest bırakmak gerekir. Buralar her tarla 100 m2 lik temel alanı olacak şekilde imara açılırsa, hem zemini sağlam bir ev yapılır, ve deprem riski azaltılır, hem de insanlar ekilebilir yerleri bahçe yaparak gıdasının bir bölümünü organik olarak karşılar. Sağlıklı gıda tüketmiş olmasının yanında, çalışarak vücudunun daha sağlıklı olmasını sağlar.”

    “Abim su yamaçta toprak kalmamış, erozyon denize taşımış.”

    Evet, önlenebilir bir sorun. Teraslama yapılarak, otlara dokunmadan tarıma dönülürse, topraktaki organik madde miktarı her geçen yıl giderek artacaktır.

    Otlu tarım nedir abim?

    Toprağı işlemeyeceksin, çeşitli mera bitkileri ve tahıl tohumunu toprağa atıp kendi haline bırakacaksın. Çıkan bitkilerin tohumları tekrar toprağa düşecek ve yeniden yeşerecektir. Bu yöntemden daha iyi toprak iyileştirmesi yoktur. Tabii ki herkes gördüğünü yapar, alışkanlık en önemli kelepçedir.

    Endüstriyel tarımla, toprağın doğal işleyişini bozduk galiba.”

    Alp, bu bir gerçek.

    Kartal abi, bu bölgede yaşamanın bir yararı daha var.

    Ne gibi?

    Ağabey burada eksoz kirliliği yok, oksijen deposu.

    Haklısın hocam, bu sağlık demektir. Hastane köşelerinde daha az sürünmek, daha uzun ömür demektir.

    Hocam, sağlık giderlerinin de azalmasına yol açmaz mı?

    Evet. Bu çok önemli, bireyin refah seviyesi yükseldiği gibi, devletimizin de kasası daha dolu olur. Böylece yatırımlar ve hizmetler için kaynak kazanmış oluruz.

    Kartal abi, çayından son yudumu aldı, “Dert çok Alp, çözemeyeceğiz, kendimizi yıpratmak doğru değil, hadi kalkalım” dedi. “Köyümde abim bizi bekler, semaveri yakmıştır, çay içip söyleniyordur ‘bunlar nerede kaldı’ diye, ağabeyim direksiyonda ve mangal başında sabırsızdır…”

    Çoğunluk kendi yansımasına âşıktır abim, kafeste olduğunun farkında değildir. Bu nedenle bazı sorunlar çözülemez. Dert etmeyelim, gidelim.

    Evet, herkes bildiğini ve inandığını över, bir bakıma kendini över…” 

    İLİŞKİLİ İÇERİKLER

    Etkili bir dil olarak Fotoğraf

    Fotografın çok etkili bir dil olduğunu muhtemelen herkes teslim edecektir. Naif olandan yola çıkarak izah etmeye çalışalım. Facebook’tan, İnstagram’dan her gün milyon milyon fotograf paylaşılıyor. Önemli bir kısmı, “Bak ben kiminleyim, bak ben ne giyiyorum, bak ben nerede geziyorum, bak ben hangi yemekleri yiyorum, bak ben nerede tatil yapıyorum, bak ben ne kadar güzelim/yakışıklıyım, bak beni ne kadar çok seviyorlar” minvalinde başkasına nispet etmeye yönelik paylaşımlardır. Bunun için sosyal medyada fotograf paylaşan birey, fotografla kendisini ifade etmiyor mu sizce? Hem de nasıl!..

    Gözlerinin niçin ıslak olduğunu sordular “Hiç…” dedi

    Yıldız, ders çalışmaya dönmek istiyor olsa da Çanakkale bir kez aklına takılmıştı, Büyük büyük dedesinin ve o neslin yaşadığı dramı Turgut Özakman o kadar canlı şekilde anlatmıştı ki, aklından çıkaramıyordu, toparlanamıyordu.

    Mehmet Aslan Güven’in fotoğraf yolculuğu

    Neye mal olursa olsun, ne tür zararlara yol açarsa açsın umurunda olmaksızın her şeyi yiyip yutmaya çalışan açgözlü bireylere, yapılara, sistemlere seslenmekte, özetle Küresel Hegemonya kurma arzusu taşıyan güçlere itiraz etmekte usta fotografçı.

    Orhan Kemal ve Fikret Otyam…

    Orhan Kemal’in edebi kişiliği, yazarlığı hakkında kalem oynatmak? Haddim olmaz. Zaten bunları birçok akademisyen, eleştirmen ele alarak Orhan...

    E-POSTA ABONELİĞİ

    Makale yazarı

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Veteriner hekim olarak kamuda çalıştı. Son görev yeri olan Susurluk’ta yaşamaktadır. Sayısal teknoloji ve interneti fırsat bilerek fotoğrafla ilgilenmeye başladı. Sadece çekip paylaşmak ve izleyerek fotoğrafın öğrenilemeyeceğini anlayınca, ciddi yayınlardan kaynak oluşturdu.Verdiği fotoğraf kursları sayesinde fotoğrafın inceliklerini öğrendi. Çeşitli ortamlarda iyi fotoğrafları yorumlayarak bilincin gelişmesine, iyi fotoğrafın ve fotoğrafçının ön plana çıkmasına destek olmaya çalışmaktadır. Susurluk Fotoğraf ve Sanat Akademisi Derneğinin Kurucu Başkanıdır. Fotono21 ve ASFOD onur üyesi olarak taltif edilmiştir. Fotoğrafın bir hobi aracı olarak görülmesini, sanatsal açıdan tuzak olarak görmektedir. Fotoğrafçıyım diyenlerin, yaratıcı yenilikler içerisinde olması gerektiğine inanmaktadır. Fotoğrafın Aksakallarının rehberlik yapması ve ufuk açıcı yeni çalışmalar içerisinde olması gerektiği düşüncesiyle, gerek şiir ve gerekse yorum olarak bir başyapıt olan Mihriban Türküsünü, ülkenin çeşitli yerlerinden 18 arkadaşıyla birlikte fotoğrafik olarak anlatan çevrimiçi Düşünme Biçimleri atölyesini, Fotono21 bünyesinde gerçekleştirmiştir.Bazı yurtiçi fotoğraf yarışmalarına jüri üyesi olarak davet edilmiştir. Bunlar içinde ülkemizin savunma destanı olan Çanakkale Savaşları Tarihi Alan 1. Fotoğraf Maratonuna yapılan çağrıyı fotoğraftan aldığı en büyük ödül olarak görmektedir.

    POPÜLER İÇERİKLER

    Yorum Politikamız: Arthenos.com ekibi olarak tüm okuyucularımızı tartışmalara aktif olarak katılmaya teşvik etsek de, Davranış Kurallarımıza uymayan veya yayınlanan materyalin editoryal standartlarını karşılamayan herhangi bir içeriği Silme / Değiştirme hakkını saklı tutarız.

    YORUM YAPILDIĞINDA BANA BİLDİR
    Bana bildir
    guest

    2 Yorum
    Beğenilenler
    En yeniler Eskiler
    Satır içi geribildirimler
    Bütün yorumları göster
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Makale Puanlama :
         

    Yazı için teşekkürler Mikdat abim.
    Eline, emeğine sağlık.

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Yorumun sahibi  Öner BÜYÜKYILDIZ

    Teşekkürler dostum…
    Selamlar.

    2
    0
    Düşünceleriniz bizim için önemli. Belirtmek ister misiniz, lütfen yorum yapın.x