İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği İFOD’un yıllık geleneksel sergilerini duymuşsunuzdur. 2019 yılının sergi konusu “Denge”. Ben de sergi konusu hakkında bir yazı döktürmeyi gelenek haline getirmek üzereyim. Daha önce de “Minimal” üzerine iki yazı yazmıştım. Yine yapılan söyleşilerde ve okuduğum makalelerde öğrendiklerimden yola çıkıp hem kendi fotoğraflarımı hem de Instagram ve www.500px.com sitesindeki fotoğraflara bu pencereden bakınca düşünce ve anlamlandırmam çerçevesinde “yazayım bari” dedim.

Örnek olarak sunduğum fotoğrafları olabildiğince kendi arşivimden ve bazı kavramlar seçtiklerimi üyesi olduğum www.500px.com sitesinden ekran görüntüsü olarak aldım.
Birinci cümle; İçinde denge kavramı yer almayan sanat eseri yoktur.
İkinci cümle; Her kavram karşıtı ile varlık gösterir. Aydınlık olmadan karanlığı tanımlayamazsınız. Ya da hızlıca (yavaşça) iyi-kötü, güzel-çirkin, hızlı-yavaş, büyük-küçük, dengeli-dengesiz gibi kavramları ortaya koyabiliriz.

Konuyla ilgili düzenlenen iki toplantıya da katıldım. Birincisi panel şeklinde gerçekleştirilmişti. Ve ne yazık ki kolayca her yerde bulabileceğiniz, duyabileceğiniz teorik söylemlerin ötesinde bir şey yoktu. Katılımcılardan fikir yürütenler de olmadı. İkincisi ise Tayfun Kocaman’ın sunumuydu. Sunum için emek harcadığı her halinden belliydi. Açıklayıcı fotoğrafları kendi öğrencileri tarafından çekilenlerden seçtiğini belirtti. Çok iyi yapmış. Nispeten katılımcılardan gelen fikirler oldu. Ancak –ki bu benim kişisel değerlendirmemdir- Tayfun Bey’in ses tonu, zaman zaman kendine sorarmış gibi ortaya attığı sorular da “denge” konusunun ayaklarının henüz yere basmadığı yönünde bir izlenim verdi. Ve haklıydı da. “Denge” konusu birinci cümle nedeniyle ayakları yere basamazdı. Her fotoğrafta öyle ya da böyle, bilinçli ya da bilinçsiz denge kavramı olacaktı.


Konuyla ilgili internette tatmin edici bir yayın yok. Olan birkaç tanesi de benzer ifadelerle aynı şeyleri anlatıyordu. En kapsamlı ifadelere Akademik Bakış Dergisinin 39 uncu sayısında yayınlanan “Sanatta denge unsurunun sanat yapıtına kazandırdığı estetik” adlı makalede (tamamını okumanız için linki aşağıda veriyorum) buldum. Yine bu makalede tanım için yapılan alıntı şöyleydi; Bir kompozisyonda, renk, ölçek, açı, yön ve ışık tonu gibi biçim ögelerinin birbiriyle çelişki içinde algılanmalarını sağlayan, bunların karşıt değerlerini yumuşak geçişlerle birbirine yaklaştıran, ya da bir bütün olarak algılatan bir tasarım sonunda elde edilmiş niteliktir.’ Denge, sanat yapıtını oluşturan tüm sanat öğelerinin oluşturduğu bütünlüğe dayalı düzenin yarattığı dinamik bir etkidir. Bu nedenle denge, azlık-çokluk, büyüklük-küçüklük, incelik-kalınlık, sertlik-yumuşaklık gibi karşıtlıklardan oluşan bir gerilim ve bu gerilimin yarattığı uyumun gösterdiği bütünlüktedir (Gençaydın, 1993: 78).
Gördüğümüz çok fazla şey olmasına rağmen hangi kadrajı seçersek seçelim sınırları belli bir alan içinde çalışacağız. Yani fotoğraf öğelerini (leke, çizgi, biçim, boyut, simetri, ritim, nesne sayısı, gölge, yansıma, doku, renk v.s.) kullanarak bir kompozisyon oluşturmamız gerekecek. İşte “denge” unsuru bunların görsel olarak birbirleriyle olan yerleşim ve ilişkilerinden oluşacaktır. Eğer aklınız fotoğrafta “denge” unsuru aramaya yoğunlaştıysa görmeniz çok kolay ve hızlı olacaktır. Bu tarz fotoğraflara bakmaya devam ettiğinizde de düşüncenizin bir “öğe” üzerine kayması da kaçınılmaz olmaya başlayabilir. Bu durumda da denge ve öğe arasında tereddütte kalınması normaldir.

Bilimsel olarak baktığımızda hem fizik hem de kimya da “denge” kavramı karşımıza çıkacaktır. Özellikle fizikte “denge” kuvvetlerin birbirini karşılıklı etkileyerek şeyleri/nesneleri durduran (Güneş sistemi) durumu gösterecek ve bunu sağlayan şeyler de bütünlük oluşturacaktır. Bu “Entropi” kanunudur. Aynı zamanda dengesizliği de tanımlamamıza yardımcıdır. Ve tabii ki Einstein’ın “enerjinin sakınımı kanunu” olan “E=mc2” kâinat için “şimdilik” geçerli olan “denge” formülüdür.

Fotoğrafta fiziksel dengeyi ele almak istersek hareketlere, yönlere, mesafelere, derinlik, yükseklik, genişlik unsurlarına bakmamız gerekecektir. Bunların oranları, miktarları, zıtlık ya da paralellikleri aklımızdaki “denge” unsuru ön planda olacak şekilde ele alınabilir. Ancak makalede yapılan bir alıntıda “Denge kuvvetlerin ve ağırlıkların eşitliği ilkesine dayandığından sanatta denge kesinlikle her şeyi aynı düzeye getirerek eşitlemek anlamında ele alınmamalıdır (Gençaydın, 1993: 78).” İfadesiyle dikkat edilmesi gereken önemli bir noktaya vurgu yapılmaktadır. Yani, benim anladığım, “denge” unsurunu ele alacağım diye aynı büyüklükte iki dairenin kadrajda simetrik olarak yer alması doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Veya buna benzer kompozisyon ve biçimler… Bu çok basit ve kolay bir ifade tarzı olacaktır.

Tayfun Bey sunumunda Newyork’da bir köprü fotoğrafı gösterdi. Köprünün bir ucundaki taşıyıcı kolonlar ve bu kolonları tutan çelik halatlar yakın kadrajla alınmış simetrik ve öğe (çizgi) kavramlarını içeren fotoğrafı “denge” unsuruna örnek olarak gösterdiğini söyledi. Kolonun üstünde de bir ABD bayrağı sönmüş vaziyette dikkatli bakılınca göze geliyordu. Kesinlikle haklıydı. Ben ilave olarak çelik halatlar ile tuğla kaplı betonarme kolonların bende “kuvvetler dengesi” ni çağrıştırdığı, bundan dolayı da iyi bir örnek olduğunu belirttim. Bir diğer katılımcı da ABD bayrağına vurgu yaparak gücü temsil ettiğini söylediğinde gayri ihtiyari şöyle ilave ettim; “Evet dünyanın ekonomik ve siyasal dengesini bozan bir gücü gösteriyor. Ancak şu anda pörsümüş vaziyette duruyor”. Bu kadrajın bilinçli seçilip seçilmediği bilmiyorum. Çok da önemli değil. Bendeki imgelem bu oldu. Ve benim için “denge” unsuruna yönelik güzel bir kareydi.
Okuduğum makalelerin hepsi hızlıca simetrik ve asimetrik denge tanımına geçiveriyorlardı. Bu açık ve kapalı kompozisyon tanımına benzerdir. Makalede “Simetri, durağandır ve ilgi çekmez” diye yönlendirme yorumunu da ekleyiveriyorlar. Ve referans aldığım makalede “Dengenin asimetrikliği duygu yüklü ve dışavurumcudur. Simetride, durağanlık ve kasılma, asimetride de, hareket ve gevşeme duygusu vardır. Birinde düzen ve kural, diğerinde rastlantı ve keyfilik egemendir. Daha genel bir ifadeyle simetri, katılık ve sınırlılığı, asimetri, hayatı, eğlenceyi ve özgürlüğü simgeler (Becer, 1997: 65-67)” şeklinde ifade ederek noktayı koyuyorlar.
Unutulmaması ya da vurgulanması gereken nokta fotoğrafta nesnelerle gösterilen “denge” unsurunun izleyiciye imgeleme yaptırmasıdır.
Şimdi fotoğrafta “Denge” unsurlarının çeşitlerine kısaca göz atalım;
Simetrik denge
Bir aynada ya da su birikintisindeki yansımanız en kolay gösterim şeklidir. Ya da bir cam yansıması. İlk bakışta ilgi çeker gibi olsa da bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlayacaktır. Kadraj içinde sağ-sol, üst-alt, köşeden-köşeye gibi yerleştirmelerle elde etmek mümkündür. Böyle bir tarzla nasıl imgelem yapılabilir? Şöyle düşünün; asık ve ciddi suratlı bir insanın biraz gerisinde sağında ve solunda eşit sayıda (mesela üçer kişi) insan. Kompozisyon bu asık suratlıya göre simetriktir. Ancak aynı zamanda bu kişiye “otorite” göndermesi yapmaktadır. Buna benzer farklı kompozisyonlar üretilebilir.

Asimetrik denge
Karşıtlık (zıtlık ya da kontrast da diyebiliriz) nedeniyle rahatsız edici bir tarafı vardır. İlgi çeker. Rastgele elde edilmişlik vardır. Fotoğrafta yer alan nesnelerin boyutları, renkleri, gölgeleri, kadrajdaki duruşları ile oluşturulabilir. Dengesiz bir durum gibi olsa da çekim merkezlerine göre “denge” (entropi yasası) olacaktır.

Birincisi çocuk ve yaşlı adamın zıtlık (kontrast oluşturduğu yaş asimetrisi (dengesizliği),
İkincisi fiziksel büyüklüklerinin asimetrisi (dengesizliği),
Üçüncüsü ise oturdukları yere göre üstte ve alttaki merdiven sayısının asimetrisi.
İlave olarak da adamın çocuğa bakışındaki çocuksu ifade –bana göre- adamın yaşına göre zıtlık (dengesizlik) oluşturuyor.

Dairesel (Radyal) denge
Merkezden dairesel olarak yayılan nesneler veya öğelerle ortaya konulabilir. Doku ve ritim öğesi fazlaca algılanacaktır. Bir dönme dolap, atlıkarınca (Pavli Panayırındaki eğlence araçları gibi) ya da taşın suda çıkardığı halkalar, dairesel merdivenler gibi örnekler çoğaltılabilir.

Kristalografik denge
Kelime anlamı olarak maden mühendisliğinde minerallerin iç yapısını inceleyen mineralojinin dalıdır. Bu kristal yapının oluşturduğu düzenden hareket ederek ifade edebileceğimizi “denge” unsurudur. Bal petek görüntüsü ya da bir tablaya dizilmiş gevrekleri örnek olarak söyleyebiliriz. Aynı biçimin, aynı renklerin tekrarlanması olarak ifade edilmektedir. Yine yukarıda bahsettiğim gibi burada “doku” unsuru öne çıkacaktır.


Aslında bütün bu söylemlerimiz bizi Gestalt Kuramına götürür. Zaten görsel sanatlarla ilgilenip de bu kurama değinmemek mümkün değildir. Bu kurama göre “bütün, parçaların toplamından farklı bir anlam ifade eder ve birey, bütünü parçalarına ayrıştırarak değil, bütünlük içinde algılar”. “Denge” unsuru da bu kuramın bir parçasıdır. Bununla ilgili olarak internette birçok kaynak bulabilirsiniz.

Başka “Denge” örneklerine göz atalım;
Biraz da “Denge” üzerine kim neler söylemişe bakalım;
- Yaşamın amacı karşıtlıklar arasında denge kurmaktır. Carl Gustav Jung
- Bir akıl ne kadar boş ise ve denge konumundan uzaksa kendisine gelen ilk düşüncenin ağırlığı altında da o kadar kolay bir biçimde çöker. Montaigne
- Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler? Mevlana
- Evet, denge ve uyumluluk acıyı azalttığı için iyi olabilir; ama belki de daha yüce bir ideale doğru ilerlemenizi engellediği için kötüdür. Abraham Maslow
- Düşünü kurduğum her şey bir denge sanatıdır. Henri Matisse
- Kötülük, ancak tam hızla giderken dengede kalabiliyordu, bisiklette olduğu gibi. Jean Paul Sartre
- Hayat bisiklet gibidir, dengeyi kaybetmemek için ilerlemek gerekir. Albert Einstein
- İstek ile kayıtsızlık arasında bir denge kurabilirsem, dünyanın şu ya da bu biçimde bunun karşılığını vereceğini hissediyordum. Paul Auster
- Ve öteki boşluklar ürpertiyor insanı, tek başına olmanın dengesine vurunca… Turgut Uyar
- Denge sözcüğünde garip bir biçimde büyüleyici bir şey var gibi; Sanki bir şey denge olarak adlandırılıyorsa sırf bu nedenle iyi olmak zorundaymış gibi. John Stuart Mill
Kaynaklar
- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/382660
- https://www.pointeriorblog.com/post/gestalt-kurami-ve-tasarim-i-lkeleri
- https://indigodergisi.com/2015/02/farkindalik-notlari-dengeyi-arayan-insan/
- http://libidodergisi.com/psikanalist-adam-phillipsten-kendimiz-icin-cok-fazla-olmak-denge-ve-hayatin-gerekli-asiriliklari-uzerine/
Sevgili Okyar,
İş seyahatim nedeniyle şehir dışında olduğumdan Tayfun hocamın sunumuna katılamamıştım. Yazından anlaşılacağı üzere çok şey kaçırmışım. Tayfun hocayı örneklerini öğrencilerinin çalışmalarından seçmesi nedeniyle ayrıca kutlarım.
“Denge” kavramı çok geniş ve çoğu durumda görece bir kavram. Fotoğrafta denge deyince ise bu alan daha da genişletilebilir. Sen de bu yazında zaten bunlara değinmişsin. Emeklerine sağlık. Bu güzel konu ve yazı için tebrikler ve teşekkürler.
Sevgiler.
Evet, Tayfun Bey’in sunumu yanı sıra konuşulup kayda geçmeyen çok şey vardı.
Ufkumu açtı. Emeğiniz için teşekkür ederim. Saygı ve sevgimle
Tevfik Bey günaydın, size farklı düşünceler, farklı bakış açısı getirdiyse yorumlar kısmında paylaşmanız bizi sevindirecektir. Ve tabii okuyucular da sizin değerli fikirlerinizden faydalanacaktır. Bekliyoruz.
Sevgi ve saygılarımla
Günaydın Okyar Bey Ne güzel bir fırsat sundunuz. Teşekkür ederim. Denge, bende estetiği ve uyumu çağrıştırıyor. Fotoğrafa baktığımızda konun yerleşiminde, renk ilişkilerinde ve kontrastta gözün tamamlayıcı tonları aramasıdır diye düşünürüm. Çocukluğumda bakkala gittiğimde kefeli terazisi vardı. Bir kefesinde, o zamanlar bisküvi açıkta satılırdı, gofret koyar diğerine de dengeyi sağlayan bir taş. Kefelerden birindeki aşırılık dengeyi bozardı. Gofret tarafına bir tane fazla koyunca sevinirdim. Geri almazdı. Göz ağırlık merkezini bulduktan sonra karşılığını arıyor. Göz, uyum benim gibi doyum arıyor. Veyis Polat’ın fotoğrafındaki yaprak ve kelebeğin uzaklığı ve tamamlayan tek dal gibi. Denge için verdiğiniz sondaki fotoğraflardan da çok etkilendim. Kahvedeki adamın arka fondaki insanlarla ilişkisindeki denge? Dünyayı sırtlamış bir hamal gibi. Eminönü’de Tahtakale’de hamallar çok dikkatimi çekerdi. Bazen demir bir külçe bazen üst üste havaleli boş sandıklar taşırlardı. Hamalın fotoğrafını hayal ettim şimdi. İstanbul sırtında, evdeki ekmek bekleyenler mi sırtında? Bir kadrajın içinde bu dengeyi nasıl verirdik? Biz verirdik de fotoğrafa bakan ne görürdü. Terazi sanatın her alanında var. Önemli olan gofretleri üste üste uyum içinde dizmek. Bakkal amca çok güzel dizerdi. O küçük taşla, hacimli gofretler, uyum ve uyumsuzluk kardeş gibi dizerdi. Ressam Georges Seurat, ‘Sanat uyumdur,’demiş, ben de fotoğraf sanatçısı Micheal Freeman’da okumuştum. Yorumumda senin kadar Freeman’ın da etkisi var. Arthenos’u ilgi ile takip ediyorum. İyi ki varsınız.
Tevfik Bey, öncelikle takipçilerimizin fikirlerini açık olarak paylaşmaları en büyük dileğimiz. Sizin hem yöneticilik hem de sanata verdiğinizi değerle bu hakkınız bakidir. Bunu da yukarıdaki güzel yorumla yaptığınız için tekrar çok teşekkürler.
Görüşmek dileğiyle
Günaydın Arthenos ekibi!
Kahve taze poğaçalar mis kokuyor 🙂
Bu sabaha ve yeni haftaya yine güzel bir giriş yaptık.
Güzel ve ilginç bir konu bu “Denge” konusu.
Dediğiniz gibi zorlasanız her fotoğrafta bir denge veya dengesizlik özelliği bulunabilir. Önemli olan sizin ne dediğiniz değil izleyicisinin ne bulduğu ve hissettiği değil mi zaten.
Selamlar,
Sevgiyle kalın…
“Kahve taze poğaçalar mis kokuyor”… Olmaz ki Neslihan Hanım. Böyle de yapılmaz ki. Biz yazalım diye etrafı görmeyelim, siz de bu keyif. Bu “dengesizilik” değil midir yani? Şaka bir yana beğendiğinize sevindim. İyi bir hafta diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla
Arthenos benim fotografa bakisimi degistirdi..artik deklansöre basarken daha bilerek basmami sagladi…bu ortamdaki ustalardan yeni bir cok kavram ogreniyorum.forograf sanatina vermis oldugunuz bu onemli katkilar icin sizi candan tebrik ediyorum.lutfen devam edin…saygilarimla
Alp Bey merhaba, Ustalık ne haddimize. Tecrübelerimiz, bilgimiz ve düşüncelerimizi paylaşarak sizde yeni düşüncelerin oluşmasını sağlamaya çalışıyoruz. faydalı olabiliyorsak ne mutlu bize.
Sevgi ve saygılarmla
Sergi tarihi ne zaman bilemiyorum, ama orada olup görebilmeyi çok isterdim doğrusu. Eminim çok güzel eserler sergilenecektir. İFOD’un internet sitesinde geçmiş yılların sergi fotoğraflarına rastlayamadım. Aslında sergiden sonra eserlerin sanal ortamda da yayınlanması güzel olurdu. Neyse.
Fotoğraf, gündelik hayatın stres ve koşuşturmacası içerisinde, bizlere bir nefes molası ve huzur vermesi sureti ile başlı başına bir denge unsuru iken, kadrajımızdaki denge apayrı bir konu. Bu güzel konu seçimi için öncelikle İFOD’a , akabinde size çok teşekkür ederim Okyar bey. Ellerinize sağlık.
Selam ve saygılarımla.
Öner Bey merhaba,
İFOD’un web sitesi yenileniyor. Sergi tarihi duyurulacak. Biz de burada paylaşırız. Geçmiş geleneksel sergilerin fotoğrafları da -yanılmıyorsam- güzel ülkemizin bir çok fotoğraf kulübünün davetlisi olarak gezintiye çıkıyor. Bunun için İFOD yönetimi ile bağlantıya geçmek yeterli.
Bu arada kısa bir süre içinde “sergi” konusunda Sebahattin’le birlikte size bir güzel haber vereceğiz.
İyi bir hafta diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla
Okyar Bey Merhabalar,
Konunun anlatımını hem teknik olarak hem de hayatın içinden fotoğraflarla çok güzel “dengelemişsiniz”. Kompozisyon kurgusunda deklanşöre basarken denge ve simetri konusunda az yana kayıp dengeyi bozayım mı ? yoksa denge mi kurayım diye kafamızdaki tilki kuyrukları karmaşası üzerine oldukça güzel bir yazı kaleme almışsınız.
Kaynakça bizi daha çok okumaya – konuyu daha derinlemesine düşünmeye yönlendirdiği için ayrıca teşekkürü hak ediyor.
Çok teşekkürler ve sevgiler.
Yaşar Bey merhaba,
Sizin gibi bir okuyucu kitlesine sahip olduğumuz için sırtımız yere gelmez. Tam da dediğiniz gibi “denge” kolayca bozulmaya hazır kritik bir durumu da ifade edecektir. Amacımızda okuyucuları daha fazla düşünmeye, araştırmaya ve okumaya yönlendirerek elde ettiklerini bizimle paylaşmalarını sağlamak. Bunu yaptığınız için çok teşekkürler.
İyi bir hafta diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla
Bu yazıya, yorum yazmak istediğimde (yayınlandığında) sistemsel bir sorundan yazamamıştım. şimdi bir başka yazıya yazabildiğim için, sanırım yazabiliyor olacağım. Seçilen konulardan bu seneki “denge” için izlediklerimiz, dinlediklerimiz, anlatılanlar, okuduklarımız ve araştırmalarımız sonrası bende şöyle bir kanı oluştu. “bir fotoğraf dengeli olsa da dengesiz, dengesiz olsa da dengeli olarak değerlendirilebilir” yani hep öbür tezi destekleyecek bir bakış açısı oluşturulabilir nitelikte 🙂
Bu da bir anlamda dengeyi sağlıyor Önder bey, öyle değil mi 🙂
Düşünsenize; “Dengeye karşı dengesizlik, dengesizliğin karşısında denge” 😉
Şakası bir yana, ben de aynı sizin gibi düşünüyorum. Sonuçta yukarıdaki cümleyi buldum, rahat ettim 🙂
Selamlar, sevgiler.
Sevgili Önder, kesinlikle haklısın. Bir kavram ancak zıddı ile tanımlanıyor. Özellikle sıfatlar böyle. Mukayese etmediğiniz sürece tanım havada kalacaktır. “Bu mavi çok koyu” ya da “bu çay şekerli” gibi. Ancak şöyle dersek; “Bu mavi senin ceketinin mavisine göre çok koyu” ya da “bu çay bir önce içtiğimden daha şekerli” gibi. “Denge” kavramı da böyle. Tek farkla, Zıddı aynı kök kelimeden üretildiği için biraz zıt anlam gibi algılanamayabilir. Anlamlandırmayı yapan aklımız ve duygumuz (birlikte) olduğuna göre (buna imgelem de diyebiliriz) eşit (dengeli) kavramların bir tarafın çok ama çok az değişimi ile kolayca dengesizleşeceği ya da eşitlik (denge) göstermiyor gibi duran kavramların da farklı gerekçelerden dolayı dengede olsalar bile bir tarafın yine çok ama çok az değişimi ile dengesizleşeceğini söylemek yanlış olmaz.
Görüldüğü gibi konu üzerine yazmaya ve konuşmaya devam ettikçe her şey saçma olmaya başlıyor. Neye göre? 🙂 En iyisi hepsini unutup fotoğraf çekmeli.
Yerde uzamış gölgesiyle ayakta duran birinin siluet fotoğrafı bile “denge” kavramına örnek olacaktır. Bu konuda kavramsal fotoğraf yaratan arkadaşlarımın çalışmalarını merak ediyorum.
Değerli yorumunla sağladığın katkı için çok teşekkür ediyorum.
Sevgi ve saygılarımla