Daha

    Terapötik Fotoğraflar

    Petra olabilmek

    Petra Viyana doğumlu, Polonyalı anne ve Çek babanın kızı, kendini Polonyalı kabul ediyor. Almanya’da yaşadığı sırada Türklerle ve türkülerle tanışmış. Tutkuyla saza bağlanmış, türküye, âşıklara ve ozanlara hayranlık duymuş. Türküyü daha iyi anlayabilmek ve söyleyebilmek için Türkçe öğrenmiş.

    Sevgili Mikdat Petra’yı biliyor musunuz, eğer biliyorsanız onu anlayabildiniz mi?

    Belki tanımıyorsunuzdur, tanıştırayım. Viyana doğumlu, Polonyalı anne ve Çek babanın kızı, kendini Polonyalı kabul ediyor. Almanya’da yaşadığı sırada Türklerle ve türkülerle tanışmış. Tutkuyla saza bağlanmış, türküye, âşıklara ve ozanlara hayranlık duymuş. Türküyü daha iyi anlayabilmek ve söyleyebilmek için Türkçe öğrenmiş.

    Sazı sadece enstrüman olarak görmeyen sanatçı, bir yaşam biçimi olarak kabul etmiş. Âşık olduğu bağlamanın izini sürmek için yollara düşmüş. “Kalpten kalbe bir yol vardır, görülmez. Yol gizli…” diyen Neşat Ertaş’ın içtenliğiyle dolu olarak bir arayışa girişmiş ve tabii ki daha fazlasını bulmuş…

    Petra Nachtmanova sazını almış eline, çantasını sırtlamış, sazın Avrupa’dan Çin’e uzanan dilinin peşine düşmüş ve Bosna’dan başlayarak, kopuzun çalındığı tüm coğrafyayı, sekiz ülkeyi adım adım gezerek, sazın doğum yeri olan Horasan’a kadar her yerde, tellerinin sevgi yansıtan coşkusunu yerel halk ve sanatçılarıyla beraber yudumlamış.

    O gerçek sevgiyi içselleştirmiş bir kahraman… “Sazın kalbin anahtarı olduğunu” anlayabilmiş. “İyi kapının anahtarına” gönül vermiş, “gönül kapılarını açmanın” ardına düşmüş, dolaştığı yörelerdeki ozanları ve sazın sesini “yüreğiyle dinlemiş”. Sazın iki tellisine kadar her çeşidini ve yöresel türkülerin yorumlanışını hem öğrenmiş hem de güçlü bir belgesel yapmış.

    Petra’ya göre “Hikâyeleri anlatabilme gücü, sazı önemli hale getirmiştir. Keşif insanın kendisinden başlamalı, seyahat önce iç dünyaya yapılmalı.”

    Âşık Veysel’i kabrinde ziyaret ederek, onun mekânında eserlerini yorumlayan Petra, onun torunu olabilmeyi çok istediğini dile getirince, Veysel’in kan bağı olan torunu tarafından “O’na torun olmanız için kan bağı olması şart değil” cevabını almasıyla büyük mutluluk yaşayacak kadar tutkun olduğunu görüyoruz. Azerbaycan’dan ayrılırken gözleri dolup yaşaracak kadar türkü aşığı.

    Ve dağdaki yalnız kurumuş bir ağacın bile musiki çıkaracak yeteneği olduğunu gözler önüne serer Petra. Gövdesine yapıştırdığı bir mikrofon, uzantısında bir kulaklık ve küçücük dallara her dokunuşta çıkan sesin ahengi kulaklarına ulaşır, orada kaybolur, ilham denizinde…

    Mikdat lütfen Youtube’da, Leh, Fransız, İspanyol ve Türk asıllı 4 bayan sanatçının bir araya gelerek seslendirdikleri BERLINERMOMENT: Telli Turnalar – Üç Telli Turnam türküsünü dinler misiniz?

    Her dinleyişimde ruhumda bir sükûnet ve iyileşme hissediyorum. Bu türküyü içimizden çıkan birilerinin bu denli içtenlikle ve hissederek yorumlamasını çok isterdim. Özellikle kendimin yapmasını isterdim. Yapabiliyor muyum? Hayır, yapabilir miydim? Evet. Nasıl yapardım? Çok basit, Petra gibi olarak, onun yaptığı gibi emek vererek, zaman ayırarak, yorulmadan üzerinde çalışarak.

    Petra’ya saygıyla…

    İLİŞKİLİ İÇERİKLER

    Ne yediğimizi biliyor muyuz? (Reçel)

    “Sıvı şeker” diye bir şey var mı? Reçel üretiminde meyve ile birlikte toz şeker kullanılır değil mi? Öyle bir ürün gösterilmediğine göre ve onun yerine farklı bir isimle aslını çağrıştıran ürün devreye giriyorsa, dikkatli olmalısın. Muhtemelen bu sıvı mısır şurubudur.

    Ne yediğimizi biliyor muyuz? (Mısır)

    Ne yediğimizi biliyor muyuz Mikdat?

    Gerçeği mi konuşmamı istersin, hoşuna gidecek olanı mı?
    Gerçeği öyle mi? Tamam, konuşalım. Beslendiğimizi sanıyoruz, gerçekte ise aldanıyoruz. Çoğunluk yediğimizi gıda zannediyoruz, küçük dozlarda zehirlendiğimizin farkında değiliz. Başımıza ilmek ilmek çorap ördüğümüzü, ileride büyük sağlık problemleriyle karşılaşacağımızı ne yazık ki bilmiyoruz.

    Sevgi

    Sevdiğimiz her ne olursa olsun ona toz kondurmuyoruz. Eğer o bir insan ise, bazen onun sevmediklerini biz de sevmiyoruz. Aşırı bağlılıktan kaynaklanan sevginin, nefreti tetiklediği de oluyor. Öyle ki bazılarımız kamplaşıyor ve sevdiğimizin sevmediğinden de nefret etmeye başlıyor.

    Olumlu bir his olan sevgi, böyle olumsuz bir duygu ve davranışa sebep olmamalı değil mi?

    Farkında mıyız?

    “Ben içimden severim arkadaş!” tavrının bir anlamı yoktur. Sevdin mi, belli edeceksin, açıklayacaksın, sarılacaksın, kucaklayacaksın, sahip çıkacaksın…

    Ve yapmacık da olmayacak, duygularını samimiyetle ve içtenlikle ortaya koyacaksın.

    E-POSTA ABONELİĞİ

    Yorum Politikamız: Arthenos.com ekibi olarak tüm okuyucularımızı tartışmalara aktif olarak katılmaya teşvik etsek de, Davranış Kurallarımıza uymayan veya yayınlanan materyalin editoryal standartlarını karşılamayan herhangi bir içeriği Silme / Değiştirme hakkını saklı tutarız.

    YORUM YAPILDIĞINDA BANA BİLDİR
    Bana bildir
    guest

    12 Yorum
    Beğenilenler
    En yeniler Eskiler
    Satır içi geribildirimler
    Bütün yorumları göster
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Öner BÜYÜKYILDIZ
    Makale Puanlama :
         

    Keşif insanın kendisinden başlamalı, seyahat önce iç dünyaya yapılmalı.”
    Gerçekten ne kadar doğru bir söz. Kendisini anlamayan, kendisini tanımayan, kendisini keşfedememiş birisi başkalarını nasıl anlayabilir ki.
    Bu güzel yazı için size, ve sizin nezdinizde Petra’ya saygılarımı sunuyorum Mikdat abim.

    Aytekin Aktaş
    Yorumun sahibi  Öner BÜYÜKYILDIZ

    Yolculuklar kendinizden başlar… 🙂

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Yorumun sahibi  Aytekin Aktaş

    Teşekkürler…

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Yorumun sahibi  Öner BÜYÜKYILDIZ

    Eyvallah Öner, selamlar…

    Mehmet
    Makale Puanlama :
         

    Özü itibariyle mükemmel bir yazı!

    Petra Hanım, dinlediğim birçok ustadan daha usta ve harika bir müzisyen. İlk defa türkü dinlemekten onun sayesinde keyif alıyorum. Saz belgeseli muhteşem, büyük bir emek var.

    Ayrıca Türkçe konuşmasına bakarak Petra Hanımın bir yabancı olduğunu düşünmüyorum, o bizden biri.

    (Biliyorum kurgu ama yazarın affına sığınarak, ilk ve son cümle ile birlikte yazarın kendine seslendiği cümleleri yazıdan çıkartmak iyi olur diye düşünüyorum.Tabii eğer bu yazı biz okurlar için yazıldıysa. Yine de insan kendi kendine “lütfen şu eseri dinler misiniz?” der mi?)

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Yorumun sahibi  Mehmet

    Mehmet bey nazik ve yapıcı yaklaşımınız, anlam kattı, teşekkürler…
    İnsanlara öğüt vermeyi pek sevmediğimden ve değiştireceğim bir kişi varsa o da kendim olduğumdan bu seride hep kendime hitap ettim.
    Tabii ki kendime seslenmemden olumlu esinlenen olursa, bundan da büyük mutluluk duyarım.
    Selamlar.

    Güler Samur
    Güler Samur
    Makale Puanlama :
         

    Keşke hepimiz birer Petra olabilseydik.Harika makaleniz için çok teşekkürler ederiz.

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Yorumun sahibi  Güler Samur

    Teşekkürler Güler Hanım.

    Muhsin Bayram
    Muhsin Bayram
    Makale Puanlama :
         

    Nasıl bir emek,Nasıl bir adanmış lık. Bunu nasıl değerledirir insan;ben saygıyla eğiliyorum bu tutkunun önünde. Derleyip tanıtanların da emeğine sağlık.

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Yorumun sahibi  Muhsin Bayram

    Ben de Muhsin Bey.
    Selamlar.

    engin arel
    engin arel

    Bizleri mutlu eden ve onurlandıran bir çaba. Farkına varamadığımız ve bizim yarattığımız bir değerin layık olduğu çaba ve çalışma ile taçlanmış olması çok güzel. Bu çalışmayı bizden birilerinin yapmasını çok isterdim. Her zaman ki gibi güzel ve bilgilendirici yazınız için size de teşekkürlerimi sunmak isterim Mikdat bey. Saygılarımla, iyi, güzel günleriniz olsun…

    100 USDT

    I don’t think the title of your article matches the content lol. Just kidding, mainly because I had some doubts after reading the article.

    Makale yazarı

    Mikdat Besni
    Mikdat Besni
    Veteriner hekim olarak kamuda çalıştı. Son görev yeri olan Susurluk’ta yaşamaktadır. Sayısal teknoloji ve interneti fırsat bilerek fotoğrafla ilgilenmeye başladı. Sadece çekip paylaşmak ve izleyerek fotoğrafın öğrenilemeyeceğini anlayınca, ciddi yayınlardan kaynak oluşturdu.Verdiği fotoğraf kursları sayesinde fotoğrafın inceliklerini öğrendi. Çeşitli ortamlarda iyi fotoğrafları yorumlayarak bilincin gelişmesine, iyi fotoğrafın ve fotoğrafçının ön plana çıkmasına destek olmaya çalışmaktadır. Susurluk Fotoğraf ve Sanat Akademisi Derneğinin Kurucu Başkanıdır. Fotono21 ve ASFOD onur üyesi olarak taltif edilmiştir. Fotoğrafın bir hobi aracı olarak görülmesini, sanatsal açıdan tuzak olarak görmektedir. Fotoğrafçıyım diyenlerin, yaratıcı yenilikler içerisinde olması gerektiğine inanmaktadır. Fotoğrafın Aksakallarının rehberlik yapması ve ufuk açıcı yeni çalışmalar içerisinde olması gerektiği düşüncesiyle, gerek şiir ve gerekse yorum olarak bir başyapıt olan Mihriban Türküsünü, ülkenin çeşitli yerlerinden 18 arkadaşıyla birlikte fotoğrafik olarak anlatan çevrimiçi Düşünme Biçimleri atölyesini, Fotono21 bünyesinde gerçekleştirmiştir.Bazı yurtiçi fotoğraf yarışmalarına jüri üyesi olarak davet edilmiştir. Bunlar içinde ülkemizin savunma destanı olan Çanakkale Savaşları Tarihi Alan 1. Fotoğraf Maratonuna yapılan çağrıyı fotoğraftan aldığı en büyük ödül olarak görmektedir.

    MANŞET

    POPÜLER İÇERİKLER

    12
    0
    Düşünceleriniz bizim için önemli. Belirtmek ister misiniz, lütfen yorum yapın.x