Turistik amaçlı Fransa seyahati denince ilk akla gelen yer Paris’tir. Fakat Fransa’da Paris de dahil birçok şehrini görenlerin ortak kanısı Strasbourg’un görülmeden gelinmeyeceğidir. Hazır oraya kadar gitmişken Alsace bölgesinde Colmar, Kartpostal gibi Fransız kasabası asla es geçilmemelidir. Durun daha bitmedi; madem oralardasınız, Harika Fransız köyleri Ribeauville, Riquewihr, Kaysersberg ve Eguisheim görülmeden kesinlikle dönülmez. Biz buraları Fransa turumuz esnasında doya doya gezme fırsatı bulduk. Buralar size bir Fransız Rüyası gibi gelecek.
Alsace çok renkli ve çok sevimli bir bölge. Eşsiz güzellikleriyle sizleri büyüleyecek sayısı neredeyse 100’ü bulan, masal gibi, tablo gibi, romantik kasabaları, ortaçağdan kalma şatoları, pencerelerinden rengarenk sardunyalar saçılan üçgen çatılı ahşap destekli tarihi evleri, türlü türlü şarapları tatma imkanları bulacağınız sayısız şarap bağları, zengin tarihi ve kültür mirası ile bir eşi daha bulunmayan bir yer.
İki ülkenin kesiştiği yerde bir şehir; Strasbourg
Fransa’nın Alsace bölgesi veya orijinal adıyla “Région Alsace”, tarih boyunca Almanya ve Fransa arasında bir kaç kez el değiştirmiş ve II. Dünya Savaşı sonrasında Fransa sınırları içine dahil olmuş. Bu nedenle Fransa ve Almanya sınırındaki bu bölgede Alman kültürünün yoğun etkilerini görebiliyorsunuz. Ben anlayamadım ama bölgede konuşulan Fransızca’nın bile Alman aksanı taşıdığı söyleniyor. Yemekleri bile Alman ve Fransız mutfağının bir karışımı gibi, birçoğu Almanca ismiyle servis ediliyor. Bu bölgedeki pek çok kasaba hala Almanca isimleri ile yaşıyor. Ama en göze çarpanı belki de Almanya’nın izlerini taşıyan o güzelim mimarisi. Alsace bölgesinden “Fransa’nın en az Fransız olan bölgesi” şeklinde söz ediliyor.
Fransa’nın Almanya’ya sınır olan şehri Strasbourg, Alsace bölgesinin başkenti. Şehir aynı zamanda Noel’in de başkenti ünvanına sahip. Bizim seyahatimiz Noel’e denk gelmedi ne yazık ki.
Strasbourg nüfus bakımından, ülkenin en kalabalık yedinci şehri. Şehirde Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Parlamentosu bulunuyor. Bu nedenle, şehir, öte yandan “Avrupa Başkenti” olarak da biliniyor ve tanınıyor. Zaten şehir kuş uçuşu Baltık, Akdeniz ve Atlantik kıyılarına eşit uzaklıkta.
Strasbourg şehir merkezi nehirlerin çevrelediği adada yer alıyor ve buradaki çoğu yol araç trafiğine kapalı durumda. Bu da yaya gezerken araçların sizi rahatsız etmesini engelliyor.
Strasbourg 1988 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Bu şehirde herkes gideceği yere ya yürüyor ya bisikleti ile gidiyor. En uzak mesafe 15-20 dakika sürüyor.
Değişik bir dinamizmi var bu şehrin. Fransa, İsviçre ve Almanya sınırları arasında kalmış bir bölge. Gezi planınızı yaparken Basel’den, Cenevre’den, Stuttgart’tan geçebilirsiniz ama galiba en uygunu Basel olur. Hem Fransa’nın hem Almanya’nın karakteristik özelliklerini taşıyan bir yer Strasbourg.
Starsbourg’ta Neler Yapılabilir?
Notre Dame Katedrali‘ni ziyaret etmelisin. Gotik mimarisiyle şehrin en yüksek yapıtı ve aynı zamanda simgesi durumunda. Strasbourg’un en güzel manzaralarından birini katedralin çatısından görebiliyorsunuz, dar bir geçitten sanırım 300 basamak çıkmak gerekiyor. Fotoğraf makinemi alamadığım için ne yazık ki buradan fotoğraf koyamadım. Her ayın ilk Pazar günü ücretsiz. Katedralin içinde Prag meydanındaki saate benzer ve hala çalışan bir saat var. Bu arada unutmadan Katedral geçtiğimiz yıllarda 1000’inci Yılını kutlamış!
Petite France’a yani Küçük Fransa’ya gidip kanallarını mutlaka gezmelisin. Ren Nehri’nden uzanan kolların kanal halini aldığı bölgenin etrafında pencerelerinden sardunyaların sarktığı rengarenk Alsace evleri bulunuyor.
Şehrin en eski binalarını da içinde bulunduran Petite France’ın dar sokaklarında büyük bir huzur ve gönül rahatlığıyla kaybolabilirsin.
Avrupa Konseyi, Avrupa Parlementosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi binalara ev sahipliği yapan Strasbourg’un dört bir yanında Avrupa Birliği bayrağı görmek mümkün.
Tramvayla rahatlıkla ulaşılabilecek olan binalar Strasbourg’un genel yapısının aksine soğuk bir mimariye sahip.
Matbaanın icat edildiği şehir
Ünlü Alman yazar Goethe’nin bir süre yaşadığı ve öğrencilik yaptığı şehir Strasbourg, aynı zamanda Gutenberg’in matbaayı burada icat etmesiyle de ünlü. Ayrıca Rouget de Lisle, 1792’de Fransa milli marşı La Marseillaise’ı burada bestelemiş.
Öğrenci kenti
Yaklaşık 430 binlik nüfusuyla Fransa’nın 7’inci kalabalık şehri ve aynı zamanda büyük bir öğrenci kenti olan Strasbourg’un, uluslararası platformda tanınan üniversitelerinde öğrenim gören öğrencilerin % 20’sini yabancı öğrenciler oluşturuyor. Günümüzdeki Avrupalı öğrencilerin en büyük hareket noktasını oluşturan ve ”Öğrenci Değişim Programı”nın temelini atan Rotterdamlı Erasmus burada yaşamış.
İklimi
Şehirde genel olarak “Oceanic” iklimi görülüyor ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve nemli, kışlar yağışlı ve soğuk geçiyor. Bölgedeki en yüksek sıcaklıklar Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında görülüyor ve 40 dereceye yaklaşıyor.
En soğuk dönem ise Aralık-Ocak-Şubat aylarında görülüyor ama genellikle eksi bir veya iki dereceye kadar iniyormuş.
Leylekler
“Leylek” Alsace bölgesinin sembolu olarak biliniyor. Çünkü 20’nci yüzyılın başlarında burada binlerce leylek bulunurmuş. Ancak, 1980’lere gelindiğinde şehirde konaklayan leylek sayısında önemli bir azalma görülmüş. Çünkü, leylekler yazı geçirdikleri Afrika’da avlanıyor, kimyasal ilaçlardan zehirleniyor veya elektrik kabloları nedeniyle ölüyorlarmış. Bu durumun telafisi ve şehirdeki leylek sayısının arttırılması için 1990’lı yılların başında şehirde büyük etkinlikler düzenlenmiş ve günümüzde leylekler yine Alsace’ta yuva yapmaya başlamışlar.
Ulaşım
Paris dışında Fransa’nın en büyük tren istasyonu Strasbourg’ta bulunuyor. Aynı zamanda özellikle Almanya demiryolu bağlantısı şehrin önemini bir kat daha arttırmakta.
Fransa’ya yolu düşen herkes Strasbourg’u ve Alsace bölgesini mutlaka görmeli bence. Burası Paris’in karmaşasından uzak, insanın içini huzur dolduran unutulamayacak bir yer.






















Fransiz kadabalarından sonra en çok burayı görmek isterdim herhalde. Çok güzel fotoğraflar
Teşekkürler.
Değerli Sebahattin bey,
Bu yazı dizisinde kapak fotoğrafı olarak seçtğiniz. perspektif derinliği olan yukardaki fotoğraftı elde çekmek icap etse detaylı exif bilgileri ne olmalıdır.Diyelim makinemiz nikon D850 ve lensimiz tamron 70-200 f2,8
1- enstantane ? , diyafram?
2- çekim modu?
3- v.b.
özellikle böyle perspektif derinliği olan bir karede netleme noktalarından hangisini kullanmalıyızki , fotoğraf net görünsün.Hayırlı işler.Alaettin Demircioğlu mimar
Alaettin bey,
Öncelikle bu fotoğrafı, üzerinde bulunduğum köprüden 70-200mm objektifim ile çekemezdim, çünkü 70mm bile bana yetmezdi, daha geniş bir açı gerekirdi. Ben bu fotoğrafı Nikon 16-35mm f/4 lensimle, odak uzaklığı 16mm’de iken çekmişim.
Çekim modum böylesi durumlarda genellikle olduğu gibi “A” Diyafram öncelikli mod, Diyafram f/8, ISO 64. Bu durumda D850 kameram bana 1/200sn enstantane vermiş ben de öyle çekmişim.
Netleme noktası duruma göre değişir, ben burada teknenin tam ortasını netlemişim. Böyle durumlarda hiçbir şey yapamıyorsanız, manzaranızı önden arkaya üç eşit parçaya bölün ve birinci bölüm ile ikinci bölümün başladığı yere yarı 1/3’lük kısma netleyin, çok yanılmazsınız. Diyaframı da f/8-13 arasında ayarlayın. Ama bir gözünüz de kameranızın verdiği enstantane değerinde olsun. Eğer elde çekimde inebileceğiniz en alt sınırından da yavaşsa ya diyaframı açmayı ya da ISO’yu yükseltmeyi deneyin. Ben böyle durumlarda kameramda ISO’yu arttırmayı seçiyorum ve ISO 1600’lere kadar çıkıyorum.
Saygılar.
Hocam ilave sorum şu; bu fotoğrafta hangi netleme noktasını seçmişsiniz. Mesela AF-S tek nokta mı yoksa diğer netleme noktalarımı.Hayırlı işler.
AF Modu: AF-S
AF Alan Modu : Tek Nokta AF
Ama netlediğim tekne hareket halinde olsaydı ve ben tekneyi net isteseydim: “AF-C” ve “Dinamik 9 Nokta AF” veya duruma göre “Grup Alan AF” olurdu. Sanırım Grup Alan AF’yi tercih ederdim, çünkü tekne bana doğru geliyor olurdu, sağa veya sola gitmiyorsa eğer. Böyle durumlarda en iyi modum budur.
Selamlar.