Tekrar Antalya yollarında
Kayınbiraderimin ilk görev yeri Sarıkamış’tı. Sarıkamış’ta ziyaretlerine gitmek kısmet olmamıştı. Kucağımızda bebeğimiz gözümüz o kadar yolu bir türlü almamıştı. Daha yeni Ilgın Konya’ya atanmış, taşınmışlardı. Nispeten hem daha yakın hem de oğlumuz beş yaşlarındaydı. Böyle bir seyahat artık bizi ürkütmüyordu. Eşimle birlikte yıllık izinlerimizi ayarladıktan sonra yola çıktık. Beş gün kadar kayınbiraderde kalıp daha sonra birkaç gün kendi kendimize bir tatil yerinde ve son bir iki gün de tekrar iş hayatına hazırlık için evde olacak şekilde yaklaşık on günlük bir planımız vardı.
Ilgın, Afyon Konya karayolunun yaklaşık 150nci kilometresinde yer alan küçük şirin bir kasabaydı. Gittik ve güzel vakit geçirdik. Dönüşe geçtiğimizde kalan günlerde ne yapacağımız hala belli değildi. Akşehir’e yaklaştığımızda yönümüzü Yalvaç’a verdik. Harita bu yolu Isparta, Burdur üzerinden Antalya’ya bağlıyordu. Dağların doruklarını aşarak Eğridir gölü kıyısından Isparta’ya indikten sonra Burdur istikametini tuttuk. Burdur’dan çıkarken eşim;
- Buralarda güzel bir mağara olduğunu duymuştum
dedi. İster istemez irkildim. İnsuyu mağarası… Bir kere daha… Anılar tetiklenmişti. Sakin kalmaya çalışarak;
- Evet var, görmek istersen gidebiliriz. Yolumuz üstünde.
Tahmin ettiğiniz gibi oldu. Mağaranın gizemli alemine girdik. Benim elimde hem fotoğraf makinası hem de video kamera bir yandan fotoğraf çekmeye diğer yandan eşim ve çocuğumun video kaydını yapmaya çalışarak son seyir terasına kadar geldik. Derin bir nefes aldım. Zihnim film makinasını çalıştırmış geçmişi yaşamaya başlamıştım. Eşim;
- Burası oldukça serin hadi dışarı çıkalım
- Siz yürümeye devam edin ben biraz çekim yapıp hemen geliyorum.
Onlarla birlikte on onbeş adım geriye giderek kamerayı çalıştırdım ve tekrar seyir terasına doğru yürümeye başladım. Durup mağaranın derinliklerini çekiyordum. Eşim tekrar seslenince başımı çevirip;
- Hemen geliyorum
diyerek yavaş hareketlerle geriye dönüp yürümeye başladım ve mağaradan çıkıp yolumuza devam ettik. Antalya’daki birkaç gün iyi gelmişti.
Videodaki
Her tatilin bir sonu var. Belki de tatilleri güzelleştiren de bitecek olmasını bildiğimizden her anını değerlendirmekten kaynaklanıyor. Dönüş yolumuz Fethiye istikametindendi. Eve dönmek, evde olmak, huzur veren bir duygunun insanın içine dolmasına neden oluyor.
Fotoğraf çekmek, video kaydetmek güzel de sonrasında bunların basılması, düzenlenmesi ayrı bir uğraş. Filmleri baskıya verdikten sonra videoları kameranın kasetinden normal VHS’ye düzenleyerek geçirme çalışmalarına başladım. Bu işi genelde çocuk yattıktan sonra sakin bir ortamda yapmayı tercih ediyordum.
İnsuyu videolarını aktarmaya başlamıştım. Her yolunda gidiyordu. Son seyir terası görüntülerinde karanlığın içinde çakan ışıklar gördüğümde bir anlam veremedim. Herhalde arkada gezmeye gelenlerin fenerlerinin yansımasıdır diye düşündüm önce. Görüntüler akmaya devam ettiğinde dönüş yolunda sadece giden eşim ve çocuğum vardı. İyice şaşırmıştım. Çekerken görmediğim ve anlayamadığım bir şey olmuştu. Eşime sorduğumda o da böyle bir şeyi fark etmemiş. Kayıtları temize çekme işlemi bitti, yattık ve hayat kaldığı yerden akmaya devam etti.
Çok iyi hatırlıyorum. Üç akşam sonra. Televizyonda biraz belgesel tarzda ikinci dünya savaşına ilişkin bir film izliyorduk. Müttefiklerin çıkarma yapmaya hazırlanan iki gemisi hafif sisli bir ortamda haberleşmeye çalışıyorlar. Karşılıklı iki asker projektörlerle ışıkları yapık söndürerek mesaj gönderiyor. Birden zıplayıp;
- Morse alfabesi
Diye bağırdım. Aklımdan deli düşünceler geçiyordu. Mağaradaki ışıklar morse alfabesi olabilir miydi? Eşime düşüncemi söylediğimde;
- Sen delirdin m? Mağaranın içinde ne alakası var
Tekrar videoyu açtım ve ışıkların nasıl yanıp söndüğünü anlamaya çalıştım. Eşim tuhaflaştığımı söyleyip şaşkın bir şekilde beni izliyordu. Evet, ışıklar kısa ve biraz daha uzun yanıyordu. Elime kalemi alıp bunları “kısa” ve “uzun” diye tanımlayarak kâğıda yazmaya başladım. Delirmiş olabilirdim. İnternette morse alfabesi arattığımda çıkan web sayfalarından aklıma yatan bir tanesini açtım. Aldığım notları nokta ve çizgiye çevirmem gerekiyormuş. Yaptım. Hangi kelimelere karşılık geldiğini bulmaya çalıştığımda bazı harfleri yazsam da bu alfabenin nasıl kullanılacağını bilmeden bunu yapmanın doğru bir yaklaşım olmadığının farkındaydım. Geriye tek bir şey kalıyordu. Bilen birisine sormak. Bir gemici ile konuşmak.
Limana girmek kolay olmadı. Ne olduğunu anlatmakta bayağı zorlandım ama sonunda yöneticileri biraz da çalıştığım firmanın adını kullanarak ikna ettim. Aldığım not ve kamera yanımdaydı. En yakın gemiye yönelip merdivenin başında duran kişiye kaptan ya da yetkili biriyle görüşüp görüşemeyeceğimi sordum. Kaptan şehre inmiş. İkinci kaptana haber verdiler. Geldi. Meramımı anlattım. Haberleşmeden sorumlu teknisyeni çağırdı. Notlarımı gösterdim. İlk tepkisi;
- Evet, bunlar morse alfabesi gibi, ancak orijinalini görsem daha iyi olur. Bilmediğiniz için hatalı bir tanımlama yapmış olabilirsiniz
dedi. Haklıydı. Zaten ben de böyle düşündüğüm için gelmiştim. Hemen kamerayı çıkarıp videoyu açtım. Merakla bekliyordum. İki kere izledi. Üçüncü seferde izlerken ışıkları morse diliyle yazmaya başladı. Bitirdi. Kağıttaki işaretler “… .-.. –“ şeklindeydi. Bana döndü;
- Bizim kullandığımız hazır kalıplar vardır. Bu kalıplarla uzun cümleleri kısaca ifade ederiz. Burada mesajı gönderen karanlık sularda sizi görmüş ve tanımış.
(Bu arada mağaranın karanlık olması ve ekranın küçük olması nedeniyle ortam anlaşılamıyordu. Ben de açıklama yapmadım. Sanki karanlık denizde bir tekne ya da kayıktan genel işaretmiş gibi algıladılar)
Devam etti;
- Çok kısaca size “selam” anlamına gelen “slm” diye bir mesaj göndermiş. Belli ki bu kullanım tarzı aranızdaki bir kısaltma. Hepsi bu.
Bunları anlatmakla sözümden çıktığımı düşünmüyorum. Ölümü bir kenara koyarsak, eğer Cemal’le tekrar karşılaşacağıma ilişkin bir ışık görseydim yine anlatmazdım. Aradan geçen bunca zamanda ne yazık ki artık bütün umudumu yitirmiş vaziyetteyim.
Köyceğiz, Şubat 2023
Kaynaklar:
- Kökleri ve Anlamlarıyla Efsaneler, Binlerce yıllık Görsel Bir Yolculuk, Philip Wilkinson, Alfa Yayınları, Ocak 2010, ISBN 978-605-106-157-3
- Taipei- Taiwan yılan pazarı
- insuyu mağarası: