Yazımızın başlığında yer alan Bürokrat Fotografçı ifadesi bize ait olmamakla birlikte, sayın Zeynel Yeşilay’ın yaşamının önemli bir bölümü geçirdiği kurumsal düzlem bağlamında kanaatimizce yerinde bir tanımlamadır. Bakanlara, Başbakanlara Özel Kalem Müdürlüğü yapmış (eski Başbakan merhum Bülent Ecevit’in Özel Kalem Müdürlüğü de dahil), daha sonra bir süre Diplomat olarak görev üstlenmiş yüksek düzey bir bürokrat oldukları için sosyal medyada ve başka platformlarda Bürokrat Fotoğrafçı tanımını kendileri kullanmaktadırlar. Bundan ötürü usta fotografçının kullandığı ifadeyi yazımızın başlığına taşımakta bir sakınca görmedik.
FSK (Fotograf Sanatı Kurumu) ortamında tanıştık sayın Yeşilay’la. Şimdi yıl 2024; belleğimiz bizi yanıltmıyorsa yirmi yıla yakın bir zamandır çeşitli fotograf etkinliklerinde karşılaşır, fırsat buldukça kısa da olsa sohbet ederiz. Üst düzey Kamu görevinden gelen bir insanın protokole uygun davranışı, nezaketi, disiplini, ölçülü ve dikkatli tavrı Zeynel abi’de (fotograf ortamında bizim Zeynel abimizdir) şekillenmiş, vücut bulmuştur.
Günün usta fotografçılarından pek çoğunun daha doğmamış olduğu yıllarda (1960’lar,70’ler) sayın Yeşilay memleketin nadide güzellikteki yerlerinde fotografik görsel kayıt yapmaktaydı.
Başta büyük usta (merhum) Sami Güner olmak üzere, ülkemizin önde gelen (hayata veda eden ve yaşayan) neredeyse bütün usta fotografçılarıyla yakından tanıştığını, çoğuyla dostluk bağı çerçevesinde muhabbetli olduğunu biliyoruz. Sayın Yeşilay’ın birikimi sadece fotoğrafla ilgili değildir. O, aynı zamanda bürokratik kulvarda, politik ortamda, siyasi mecrada pek çok enteresan şeye tanık olmuştur, dolayısıyla söz konusu mecralarda oldukça birikimlidir.
Gönlünde ve belleğinde çok zengin hatıralar muhafaza eden usta fotografçı, umarız biriken anıları kaleme alıp kitaplaştırır ve özelde fotograf ortamına, genelde kültür-sanat hayatımıza katkıda bulunur. Daha önce yayınladıkları fotograf albümünün üzerine böyle bir kitap ilave etmeleri hakikaten çok iyi, çok isabetli olur.











Zeynel Yeşilay ustadan söz ediyorsak, eşi hanımefendi sayın İlter Yeşilay’dan söz etmeden geçmeyi haksızlık sayarız. Şairdir İlter Yeşilay; şiirleri bestelenmiş, ülkemizin zengin sanat müziği düzlemini daha zengin kılmıştır. Değerli bestekâr Bilge Özgen’in sanat müziği ortamına kazandırdığı ve dillerden düşmeyen güftelerden biri, “Dediler zamanla hep azalırmış sevgiler (Hîcaz)” adlı eserdir. Bundan gayrı da sanat müziği mecraında müstesna yere sahip güfteleri bulunan kıymetli şairin aynı zamanda basılı kitapları da vardır.
Hayatı paylaşan iki duyarlı insan sanat yolculuğunu birlikte gerçekleştirdiklerinde, şüphe yok ki o yolculuk sürekli yukarıya doğru ivmelenirken, aynı zamanda hayatı daha bir yaşanır kılar ve güzelleştirir. İşte bu, her insanın kolay erişemeyeceği muazzam bir zenginliktir. Altını kalın çizgilerle çizerek söyleyelim; Zenginlikten kastımız mal mülk değil, kültürel zenginliktir. İlter ve Zeynel Yeşilay çifti kültür ve sanat bağlamında kendi yaşamlarını gıpta edilecek kadar iyi, hoş ve kaliteli hale getirmişlerdir.
Usta fotografçı Zeynel Yeşilay’ın her fırsatta dile getirdiği önemli bir hususa değinmeden geçmek olmaz. “Çeşitli etkinlikler vesilesiyle biraraya geldiğinizde, fotograf amaçlı gezilere katıldığınızda arkadaşlarınızın fotograflarını çekin. Hatıra kalsın. Ben muhakkak çekiyorum, size de tavsiye ediyorum. Arşivinizde fotografçıların portreleri bulunsun. Gün gelir lazım olur. Hayatın kime ne getireceği belli olmaz. Kaybettiğimiz dostları anma günü düzenlendiğinde, vaktiyle kaydedilmiş o görüntüler, hatıraya saygı gereği biraraya getirilip paylaşılır ve anılar tazelenir…”











Zeynel Yeşilay’ın fotograf macerası, ilk amatör evreyi saymaz isek, ileri amatör seviye olarak 1970’li yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı (o zaman iki alan tek bakanlıktı) bünyesinde görev yaptığı zamanlarda başlar. Büyük ustalarla tanışıp görüştüğü, birlikte fotograf amaçlı yol yürüdüğü, memleketin ücra yerlerine gidip görüntü kaydettiği bu ilk zamanlar, O’nun ustalık mertebesine eriştiği ve profesyonel yaklaşımla kendisini disipline ettiği evredir. Bürokraside yüksek konumda olmak, malûmları olduğu üzere çoğu kez insanın yirmidört saatini işgal eden bir mesaiyi gerekli ve zorunlu kılar. Sayın Yeşilay’ın yaşam öyküsünü ve fotograf serüvenini kaleme almak üzere kendileriyle söyleşi ve kayıt yaptığımızda, emekli olmadan önceki zaman iş ortamında ne kadar yoğun mesai harcadıklarını birinci elden öğrendik (*). Yoğun mesaiden ötürü fotograf serüvenine ara vermek zorunluluk olmuştur. Buna mukabil fotograf ortamıyla, fotografçı dostlarıyla bağlantısı hiç kopmaz. Bulabildiği her aralıkta fotograf için yola çıkar. Bu zorunlu arayı ise, diplomat olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görev yaparken kapatır. KKTC’deki en nadide yerleri tek tek gezip fotografik kayıtlarını gerçekleştirir, belgeler.
Emeklilikle birlikte daha yüksek tempoyla, şevkle fotograf ortamında yerini alır sayın Yeşilay. Önceden tanıdığı FSK’nın (Fotograf Sanatı Kurumu) kurucu başkanı sayın Dursunali Sarıkoç’la ve tanışıklıkları hayli eskiye giden merhum Sıtkı Fırat’la teması, iletişimi artarak devam eder. Amatör-Profesyonel fotograf çevreleriyle bol zamanda daha fazla iletişim içinde olur, birlikte vakit geçirir. Fotograf serüveni yavaşlamak veya durmak zorunda kaldığı yerden tekrar başlar ve hız kazanarak devam eder.
Ankara’daki fotograf ortamının, özellikle de FSK ortamındaki fotografçıların Zeynel abisinin önemli başka bir özelliğini paylaşmaz isek, kanaatimizce hata yapmış oluruz.
Kendileri nasıl addeder bilemeyiz, ancak bize göre sayın Yeşilay yöresel lezzetleri iyi bilen bir gurmedir aynı zamanda. Belleğimiz bizi yanıltmıyorsa, tam dokuz çeşit çiğ köfte tarifi paylaşmıştı bizimle.
Yaşadığı toprakların kültürünü kavramak, memleketi bilmek, insanı tanımak bir fotografçı için, bir sanat insanı için son derece önemlidir. Elde bu yok iken söylemini nasıl geliştirecektir, duygu ve düşünce dünyasını neyin üzerine kuracaktır? Amaç sadece kaba saptama ile tarif edilecek türden belgeyse bile ciddi anlamda bilgiye, birikime, donanıma, deneyime sahip olmaksızın kayda değer bir şey ortaya koyabilmek mümkün değildir. Zeynel Yeşilay usta gibi memleketin en alt kesimlerinden en üst kesimlerine kadar insan dokusunu yeterince bilen, iletişimi, ilişkileri kavrayan ve belli bir disiplinle fotografı, sanatı esas alan bir insan elbette ki söylemini daha kolay geliştirecek, duygu ve düşünce dünyasını daha rahat kuracaktır. Üstelik bir şairle hayatı paylaşıyorsa, sanat bağlamında çok daha zengin bir ortamı birlikte inşa edeceklerdir. Nitekim fotografçı ve şair olarak Yeşilay çiftinin birlikte hazırladıkları sunumlar böyle bir inşanın göstergesidir.












İlter-Zeynel Yeşilay çifti epey zaman önce karavancılar kervanına katıldılar. Malûmları olduğu üzere karavancılar da kendilerine has bir kültürel ortam üretmişlerdir. Neredeyse hepsinin birbiriyle iletişimi vardır, buluşmalar tertip ederler, dayanışma içinde olurlar, eğlenip sohbet ederler. Bu da duyarlı insanların, sanat insanlarının duygu ve düşünce dünyalarını geliştiren, zenginleştiren farklı ve kıymetli bir mecradır. Böylece birikim, deneyim her alanda katlanarak devam eder.
Asıl mesele, bütün birikimi kaleme alıp kitaplaştırarak ölümsüz kılmak ve sonraki kuşaklara bilgiyi, deneyimi aktarmaktır. Çünkü birkaç kuşak sonrasıyla bağ ancak böyle kurulur. Bundan ötürü gönül ister ki kıymetli Zeynel Yeşilay ustanın gelecek zamanlarda paylaşacağı kitap veya albüm için de bir yazı kaleme alalım.
Saygıyla,
(*) Usta fotografçı Zeynel Yeşilay’ın yaşam öyküsü ve fotograf serüveni “Işıkla Resmedenler-9” isimli kitabımızda yer aldı.