Fotoğrafa konu siz ve ailenizsiniz. Ve hiç tanımadığınız biri sosyal medya üzerinden size veya ailenize ait bir fotoğrafı kullandığında neler hissedersiniz?
Her şehrin kendine özgü ve fotoğrafçıların çok sık gittikleri mekanları vardır. Ankara’da; Ankara Kalesi, At pazarı, , Sobacılar Çarşısı, (İtfaiye Meydanı) Hergelen Meydanı1, Çıkrıkçılar Yokuşu2 ve çevresi, Hamamönü, biraz uzağa giderseniz de Karagöl, Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı gibi.
Fotoğraf makinasını kapan, herhangi bir dernek vb yerden ‘Temel Fotoğraf Eğitimi’ alan herkesin koşturup fotoğraf çektiği yerler.
Bu mekanlar civarında bir çay molası verdiğinizde, gezenlerin hemen hemen yüzde ellisinde orta sınıf bir fotoğraf makinası görmek mümkün. Cep telefonlarını saymıyorum bile. E normal kabul etmeye başladığımız da bu zaten. Günde ortalama 25 milyar fotoğrafın çekildiği bir dünyada yaşayınca garipsenecek bir şey yok gibi geliyor insana.
Ankara Kalesi ve civarı denince eskiden ilk akla gelen; kalaycılar, bakır işleyenler, köye yönelik eşyaların satıldığı dükkânlar ve düğün, nişan, kına, cenaze malzemeleri satanlarla toptancılardı.
Fiyatların şehre göre hala bir miktar düşük olduğu bu bölgeler, bir dönem alt gelir gruplarının da alışveriş merkezleri durumundaydı. Hala Çıkrıkçılar Yokuşu, Anafartalar Caddesi’nin Samanpazarı’na doğru uzayan kısımları bu kitleye hitap etmektedir. Samanpazarı’na Ankara Kalesi’ne doğru yürüdüğünüzde davulcu / zurnacıları görmeniz ve fotoğraflamanız da olasıdır.
Yine Ankara Kalesi’nin surlarına doğru çıkmaya başladığınızda, kendi yaptıkları el emeği göz nuru çantaları, banyo liflerini, boncuklardan yapılmış çeşitli hediyelik eşyaları satan o yörede oturan ve kapı önlerinde satış yapan kadınları da görebilirsiniz.
İşte fotoğraf etiğinin tam da başladığı ve yitirildiği yerler de buralar aslında… Boynumuzda veya kolumuza doladığımız koca koca makinalarla artık bu sokakların, kalenin fethi bize kalmıştır. Dilediğimizi yapma hakkına sahibiz hesapsız, fütursuz. Artık deklanşöre dilediğimiz kadar basma zamanıdır. Sormadan, izin almadan!!! Sonrasında da ilk işimiz Facebook, Twitter, Instagram, WhatsApp Guruplarında, LinkedIn, Google+ ve Pinterest gibi sosyal medya alanlarında paylaşmak olacaktır.
Tam burada biraz geriye gidelim…
Kişilerin görüntülerinin fotoğraf, video, resim ve benzeri yöntemlerle çekilmesi / elde edilmesi; (hemen her dönem) kimi zaman inançlarından, kimi zaman yasalardan kaynaklı, kimi zaman da yaşanan ülkenin sosyal yapısından, özel hayatın dokunulmazlığından, mahremiyet vb kaynaklı sıkıntılı (kısıtlı) bir durumdur.
Suret çalmak, suret almak gibi yine inançlardan kaynaklı olarak fotoğraf çektirmekten kaçınmak.
Sosyal bir sorun olarak kan davalarının yaygın olması. Sosyal medya mecraları üzerinden dünyanın küçülmesi.
Mahremiyetin fotoğraf üzerinden teşhiri, daralması ve yaygınlaşması.
Bu durumu yaşadığımız ülke özeline indirgediğimizde de karşımıza benzer sıkıntılar çıkıyor.
Bunlardan biri inançlar üzerinden yaşanan sıkıntıdır. Halk arasında resim ve heykel gibi fotoğrafın da caiz olmadığına dair süregelen inanç. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda herhangi bir açıklaması bulunmamaktadır. Buna karşılık bu konuda araştırıldığında birkaç fetvaya rastlamak mümkündür3.
Yine yaygın olarak fotoğrafların farklı mecralarda farklı amaçlar için kullanılması. (Yeterli veri olmamasına rağmen çocuk ve kadın fotoğraflarının pornografik afişlerde kullanılması haberlere konu olmuştur4).
Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı izin alınmadan çekilen fotoğrafların kullanılması, ahlaki, etik ve yasal değildir.
Burada iki şeye dikkat etmekte yarar var.
Fotoğraf çekilen alan Özel Alan mıdır ?
Kişilerin sadece kendi kullanıma ayrılmış alanlardır.
Kişinin kendi evinde elde edilen görüntü ve fotoğrafın kullanılması suç sayılır. Bu alanların kişinin mülkiyetinde olması gerekmez. Örneğin Kamusal Alanda bulunan WC, bir AVM içinde bulunan soyunma kabini de Özel Alana girmektedir ve buradan elde edilen görüntüler ve ses kayıtlarının kullanılması suç sayılır. Kısaca kişinin özel alanında izinsiz bir şekilde fotoğrafının çekilmesi suçtur ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçudur.
TCK ‘da özel hayatın gizliliğini ihlal suçu 134. maddede düzenlenmiştir5.
Fotoğraf çekilen alan Kamusal Alan mıdır ?
TDK Sözlüğü : Kamuya ait, kamu ile ilgili işlerin yapıldığı yer.
Kamusal alanlar hangi kültürden, dilden ve sosyal statüden olursa olsun, her bireye sunulmuş veya açılmış alanlardır.
Kamusal alanda gözümüzle gördüğümüzü fotoğraflamak da suç sayılmamaktadır. Yani gördüğümüz suç değilse çektiğimiz de suç sayılmıyor. Zaten 24 saat süresince sokaklarda, caddelerde, AVM’de, sinemalarda, metrolarda iznimiz olmadan fotoğraflarımız çekiliyor.
Ve “Bu alan 24 saat kamera ile izlenmektedir” yazısı işi yasal hale getirmektedir. Yani kamusal alandaki kişilerin görüntü ve fotoğraflarının çekilmesi ve yayılması suç unsuru oluşturmayacaktır.
Bununla birlikte Yargıtay Kamusal Alanda çekilen fotoğrafların kullanılması, yayınlanması ile ilgili TCK 139 kapsamında değerlendirilmiştir5.
Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Kanunu’nun 86. Maddesini de göz önünde bulundurmakta yarar vardır. Buna göre; Bir kişinin fotoğrafı eser niteliğinde olmasa bile kendisinin izni olmadan hiçbir platformda halka açık olarak yayınlanamaz.
Sonuç olarak kendi fotoğrafınızın ya da videonuzu çekmiş olsanız yahut başkası çekmiş olsa bile belli bir resmin ön ya da arka kısmında bulunsanız bile o kişilerden izin almadan bu fotoğrafların paylaşılması tazminatı gerektirebilir.
Tüm bu yazılanların, sınırlandırmaların hepsini yok saydığımızı, olmadığını düşünelim. Fotoğrafa konu siz ve ailenizsiniz. Ve hiç tanımadığınız biri sosyal medya üzerinden size veya ailenize ait bir fotoğrafı kullandığında neler hissedersiniz?
Önce çok sinirlenirsiniz.
Ardından paylaşana ulaşmaya çalışırsınız.
Gerekli yasal işlemler için bilgi toplamaya çalışırsınız.
Uygun şartlara sahipseniz yasal yollara başvurusunuz.
Ama tüm bu süreçte maddi ve manevi olarak epeyce yıpranırsınız.
Kalaycı Hüseyin, Zahireci Ziya, Polisajcı Yusuf, Çaycı Erol, Çuvalcı Ahmet, Bakırcı Mustafa, Berber Hasan’da sizin hissettiklerinizi hissediyor.
Ama sosyal medyayı sizin kadar iyi kullanamadıkları için paylaşana ulaşmaları mümkün değildir. Sizin maddi olanaklarınıza ve sosyal çevrenize sahip olmadıkları içinde ne bir avukat tutma ne de dava açma şansına sahip değillerdir.
Geriye yalnızca pişmanlık, üzülmek, kocaman bir boşluk ve epeyce bir süre kendine kızmak kalacaktır.
Haydi size bol çekimler. Fazla ışık çok sıkıntılıdır fotoğraf çekerken ama hani kendi aranızdaki beğenilerde çok yazarsınız ya “ Işığınız bol olsun”…
Fotoğrafçılara Önemli Not:
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Etnografya Müzesi, Cumhuriyet Müzesi, Resim Heykel Müzesi, Rahmi M. Koç Müzesi, Kurtuluş Savaşı Müzesi, Meteoroloji Müzesi, Ulucanlar Cezaevi Müzesi, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi, Ankara Üniversitesi Oyuncak Müzesi, Türk Hava Kuvvetleri Müzesi, Roma Hamamı ve Antik Kent Açık Hava Müzesi, MTA Genel Müdürlüğü Şehit Cuma Dağ Tabiat Tarihi Müzesi, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, Ankara Vakıf Eserleri Müzesi, PTT Pul Müzesi, Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, Altınköy Açık Hava Müzesi, TRT Yayıncılık Tarihi Müzesi, Gökyay Vakfı Satranç Müzesi, Mehmet Akif Ersoy Evi Müzesi, Atatürk Evi Müzesi, Mustafa Ayaz Müzesi ve Kültür Evi, Türkiye Barolar Birliği Hukuk Müzesi, Mahmut Paşa Bedesteni, Cermodern, Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi, Veteriner Anatomi Müzesi, Feza Gürsey Bilim Merkezi, MKEK Sanayi ve Teknoloji Müzesi, Pembe Köşk, Jandarma Müzesi, Haritacılık Müzesi, Altın Köşk, Müze Evliyagil, Milli Savunma Bakanlığı Müzesi, Türk Pusat Geleneksel Savaş Pusatları Müzesi, Ziraat Fakültesi Müzesi, Hacettepe Sanat Müzesi, Türk Hava Kurumu Müzesi, Türk Tarih Müzesi ve Parkı, Hamiye Çolakoğlu Seramik Müzesi, TCDD Açık Hava Müzesi, ODTÜ Arkeoloji Müzesi, Şefik Bursalı Müzesi, Toprak Mahsulleri Ofisi Müzesi, Şair ve Yazarlar Evi Müzesi fotoğraflamanız için sizleri bekliyor.
(1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Opera_Meydan%C4%B1#Tarih%C3%A7e
Henüz İncesu Deresinin ıslah edilip üstünün asfaltla kapatılmadığı yıllarda; ölümü yaklaşmış olan yaşlı atların serbest bırakılıp gezdiği, bataklık ve çayır karışımı bir alanda bulunan meydana başlarda Hergele Meydanı denmiştir. Şehirlerarası otobüslerin yazıhanelerinin bu meydana taşınmasından sonraysa söyleniş değişikliğine maruz kalıp “herkesin geldiği yer” anlamında, Hergelen Meydanı olarak anılmaya başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ise Ankara İtfaiyesinin bu meydanda konumlanmış olmasından dolayı İtfaiye Meydanı adını alan meydan, bugün güneybatı ucunda bulunan Opera Sahnesi’nin açılmasıyla artık Opera Meydanı olarak anılır olmuştur.
(2) Meşhur Ankara Tiftik keçisinden elde edilen yünlerin çıkrıktan geçirilip kumaşa dönüştürüldüğü merkez.
(3) https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=4&SAYFA=92&SRC=Foto%C4%9Fraf
https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=7&SAYFA=531&SRC=Resim%20yapmak
Gizlilik hakkı; yalnızca yabancı evlere izinsiz girme ve gizlice gözetleme konusuyla sınırlı olmayıp (örneğin bir hadiste), izinsiz olarak başkasının kitabını/mektubunu okumak da bu kapsamda değerlendirilmiştir. Buradan hareketle fotoğraf ya da kamera vasıtasıyla başkasının görüntülerini elde etmek, telefon ve benzeri sesli iletişim cihazlarını dinlemek ve kaydetmek, internet üzerinden ve sair yollardan başkasına ait her türlü şahsî bilgi ve belge ele geçirmek gibi konuların da mahremiyet sınırları içinde olduğunu söylemek mümkündür. Hepsi de özel hayatın mahremiyetine tecavüz olan bu eylemlerle ele geçirilen gizli bilgi ve görüntüler, ne yazık ki günümüzde popüler kültürün bir ürünü olan magazin türü programların vazgeçilmez malzemesi hâline gelmiştir. Aile yuvalarının dağılmasına, çocukların yetim kalmasına, hatta cinayetlere kadar uzanan birçok olumsuzluğa yol açan bu ihlâller, özel hayatın mahremiyetinin ne kadar önemli ve dinimizin bu konuda getirdiği kuralların da ne kadar isabetli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Resim ve heykele karşı ilk zamanlarda sergilenen bu tutum, Müslümanların ibadet yerleri, yapı bezeme ve tezyinatında, kitap süslemeleri ve onların resimlendirilmesinde, günlük hayatta kullandıkları eşyalarda, sanatsal zevklerini ve güzellik duygularını farklı bir tarzda ortaya koymalarına sebep olmuştur. Böylece, İslâm sanatı, Bizans, Roma ve Sâsânîlerin aksine figüratif ve natüralist bir sanat olmayıp soyut bir sanat hâline gelmiştir.
(4) Bu konuda Serap DUYGULU’nun Sosyal Medyada Çocuk Fotoğrafı Paylaşımlarının Mahremiyet İhlali ve Çocuk İstismarı Açısından Değerlendirilmesi adlı çalışması konuyu enine boyuna ele alan değerli bir çalışmadır.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/773684
(5) https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf
Madde 134- (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.(1)
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/07/20120705-2.htm
Madde (2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
(6) https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf
MADDE 139. – (1) Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
Mebrur hocam, ellerinize emeğinize sağlık. Çok ciddi bir konuya parmak basmışsınız. Daha önce Fulden hanım’da işin hukuki boyutu ile ilgili yazılar kaleme almıştı.
Kanunlar, kurallar, inançlar, etik bu işe bazı sınırlar çiziyor aslında ama, dediğiniz gibi her şey yine insanın kendisinde bitiyor. Fotoğrafçı, insan ögesini kadrajından tamamen çıkaramayacağına göre empati yapmalı. Deklanşöre basmadan önce kendisini karşısındakinin yerine koymalı. Sıkıntının büyük kısmı bu aşamada çözülecektir sanırım. Kalan kısmını ise taraflar arasında alınan izinler, yapılan anlaşmalar çözecek.
Hiç kimsenin mağdur olmaması, mağdur edilmemesi temennisi ile.
Selam ve saygılarımla.
Öner hocam çok teşekkür ederim. Bütün amacımız fotoğraf üzerinden cümleler kurarken başkalarına zarar vermeyi minimuma indirmek. Evet bu konuda hukuki yaptırımlar var ama önemli olan bizim iç hukukumuz olmalı diye düşünüyorum.
Konu ciddi… veya aniden ciddi olabilir. Paylaştığımız fotoğraftaki güzel insan, müşteki olur ve şikâyetini hukuki zemine taşırsa kanunlar onun elinden tutmaya hazır. Hukuki süreç zahmetli, ben kendi işimi hallederim derse o daha da kötü. İki ucu ballı çomak. Bu durumda ne yapacağız? insan fotoğrafı çekmeyeceğiz. Çekersek de paylaşmayacağız. Paylaşıyorsak da bu riski alacağız.
Osman hocam konu gerçekten ciddi. Bunun çözüm yolu fotoğraf etiğini içselleştirmek. Gerekirse tarafların karşılıklı haklarını koruyan sözleşme yapmaktır. İlginize teşekkür ederim.
Avcı-toplayıcı kültürün izleri mi, röntgenci dürtüler mi yoksa başka bir sorun mu bilinmez ama fütursuzca çekilen fotoğraflar mağduriyetler oluşmasına gebe gibi. Kasıtlı olarak insan, gizli materyal ya da özel alan çekimleri aleni suç ve hukuksal bir durum zaten. Fotoğrafçı sıfatıyla, deklanşöre basma sorumluluğunun önemini unutmamak önemli. Bu farkındalığı hatırlattığı için Mebrur hocama teşekkürler.
Model çekimlerinde ‘’Fotoğraf Çekim Sözleşmesi’’ kullanımı, hukuki ve etik anlamda sorunlara kısmen çözüm olabilir sanırım.
Sadullah hocam çok teşekkür ederim. Aslında fotoğrafa ilk başlayanların öğrenesi gereken en önemli konu ETİK. Bu anlamada dernekler düşen görevde bunu belleklere yerleştirmek olmalıdır..