Eskişehir’e 98 km uzaklıkta ama Ankara’nın 134 km. uzağında ve batı kapısı sayılacak kadar yakın. Akdeniz ve Ege’ye giderken mutlaka yanından geçilen Sivrihisar son yıllarda inanılmaz değişiyor. Yolum düştükçe uğradığım, içinde şöyle bir tur attığım Ulu Cami*, Ermeni Kilisesi, Saat Kulesi, Alemşah Kümbeti ve tabi ki Nasrettin Hocası **, Yunus Emre, Aziz Mahmut Hüdai Selman Farisi ile ünlü, bu kayalıklar altına kurulmuş güzel ilçe gittikçe yenilenip yüz değiştiriyor.
Ulu Cami’nin dışında, Hazinedar Cami, Kurşunlu Cami, Aziz Mahmut Hüdai Cami de gezilip görülmesi gereken yerler.
Çardak Hamamı ve Ermeni Hamamı’nın ise, mutlak gezilmesi gerekmektedir.
Biraz dışarıda, Ballıhisar Köyü sınırları içerisindeki Pessinus Antik Kenti *** ne yazık ki gereken ilgiyi görmemiş, Sivrihisar ve köylerine taşları taşınarak kullanılmış bir yıkıntı olarak günlerini saymakta.
İlçe içerisindeki güzel konakları ve özellikle de Kangal Çoban Köpeğinden sonra en tanınmış köpek olan, Akbaş Çoban Köpeğini de unutmamak gerekiyor.
Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde bulunan Surp Yerortutyun (Ermeni) Kilisesi 1650’de inşa edilmiş olup, 1876’da yangın sonucu zarar görmüş ve 1881 senesinde Patrik Nerses Varjabedyan döneminde, mimar Mintes Panoyat tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kilise, Ermeni Mahallesinin orta kısmına saat kulesinin eteklerine yapılmıştır. Tamamı taş işçiliğidir. Yapımında pek çok Türk de çalışmıştır. Anadolu’nun en büyük 3 kilisesinden biridir. 1400 m2’lik alanda inşa edilmiş olup, uzun yıllar bakımsız kalmıştır. Bu dönemde restore edilen yapı, kültür ve toplantı amaçlı pek çok hizmete elverişli hale getirilmiştir.
Surp Yerortutyun Ermeni kilisesinin sırtını dayadığı, Sivrihisar’ın göz alan kayalık dağının hemen ön tarafında, 2014 yılında Sivrihisar’lı Devlet Sanatçısı Heykeltraş Metin YURDANUR tarafından yurdun dört bir yanından getirilen bronz ve tunç heykeller muhteşem görüntüler oluşturuyor.
Bu gün size METİN YURDANUR AÇIK HAVA HEYKEL MÜZESİNDEN söz etmek istiyorum.
Müzede, Metin Yurdanur enfes sanatıyla Atatürk, Kazım Karabekir, Nene Hatun, Yaşar Kemal, Yunus, Karacaoğlan, Abidin Dino, Bektaşi Dervişi Gülbaba, Alâeddin Keykubad, halk ozanı Muzaffer Sarısözen, Nasreddin Hoca, Kurtuluş Savaşının isimsiz kahramanları, kağnılarla silah taşıyan kadınlar, şehitlerimiz, ağ çeken balıkçılar, madenciler, balerinler ve daha nicesi var. 100 civarında devasa boyutlardaki heykel, büyük bir sessizlik içinde Sivrihisar’a gelecek ziyaretçileri bekliyor.
Kah Nasrettin hoca ile gülümserken, kah Abidin DİNO ile karşılaşıp Nazım Hikmet’in o meşhur sözü geliyor aklınıza: “Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?”
Nazım Hikmet’in Saman Sarısı şiirinde Abidin Dino’ya “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin? Dizesiyle sorması üzerine Abidin Dino belki mutluluğun resmini yapamadı ama yazdığı şiiriyle mutluluğu anlatmaya çalıştı.
Biraz ileride Yaşar Kemal “O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler…” dercesine sırtını güzel atlara dayamış halde bizi bekler.
Kayalıklara tırmandıkça bazen kalpağı ile bazen kravatlı heykelleri ile ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bazen yanında savaş arkadaşları ile bazen yeni Türk gençliğinin temsilcileri ile sırtını dağlara yaslamış halde Sivrihisar’ı seyrediyor.
Tam burada Zaimağa Konağından bahsetmek istiyorum
Sivrihisar, 1922 Mart ayında çok hareketlidir. Başkomutan Mustafa Kemal’in ve İsmet Paşa’nın katılımları ile Zaimağa Konağı’nda savaşa dair çok önemli kararlar alınır. Bu arada Mustafa Kemal, İtilaf Devletleri tarafından yapılan ateşkes teklifini görüşmek ve verilecek cevabı karara bağlamak üzere İcracı Vekiller Heyeti’ni (Bakanlar Kurulu’nu) Sivrihisar’a davet eder. 24 Mart 1922’de Zaimağa Konağı’nda Bakanlar Kurulu toplantısı yapılır. Bu toplantı Ankara dışında yapılan ilk Bakanlar Kurulu toplantısı olarak tarihteki yerini alır.
Öyle gözüküyor ki uzun zamandır Belediye Başkanlığı yapan Sayın Hamid YÜZÜGÜLLÜ ve Metin YURDANUR kısa zamanda yeni bir Sivrihisar yaratacaklar. Sokaklardaki çalışmalar, eski evlerin restorasyonu, sokak isimlerinin ve kapı numaralarının ince bir işçilik ile porselenler üzerine yazılması işi ne kadar ciddi ve titizlikle ele aldıklarının göstergesi.
Yolunuz düşerse, hatta düşürün mutlaka bu güzel şehri insanlarının sıcaklığını, tarihi binalarını, antik kentini ve buraya özel (Zeki, Bağımsız, Sadık, Cesur) Akbaş Çoban Köpeğini mutlaka görün.
Zaimağa Konağı Yenice, Kavakdibi Sk., 26600 Sivrihisar/Eskişehir
* 67 Direkli Ağaç Sütunlu Ulu Cami
İlçedeki en önemli eserlerden biri, şehir merkezindeki Ulu Cami. 1275 yılında Mevlana’nın müritlerinden Eminiddin-i Mikail tarafından yaptırılan yapı, Anadolu’nun en büyük ahşap direkli camisidir.. Çatısını 67 adet ağaç sütun tutuyor. Çeşitli geometrik şekillerin ahenkli bir birleşiminden oluşan minberi ise şaheser sanat eseri olarak nitelendiriliyor.
Ulu Cami’nin kuzeyine düşen ve 1327 – 1328 yılları arasında Melik Şah tarafından, kardeşi Sultan Şah için yaptırılan Alemşah Kümbeti, Anadolu Selçukluları’ndan Necibiddin Mustafa’nın karısı adına yaptırdığı Hoşkadem Camii ve 1492 yılında Şeyh Baba Yusuf tarafından yaptırılan Kurşunlu Camii şehrin diğer önemli tarihi eserleri.
** Nasreddin Hoca’nın Doğduğu Şehir
Sivrihisar şehirle bütünleşmiş ve ilçenin medar-ı iftiharı olan Nasreddin Hoca’nın da doğum yeri. Türk halk mizahının büyük filozofu Nasreddin Hoca, 1208’de Sivrihisar’ın Hortu Köyü’nde doğdu. Mahallenin adı 1999’da Nasreddin Hoca olarak değiştirildi. Hoca’nın evi hâlen burada varlığını sürdürüyor. İki katlı ev, belediyeden anahtarı alınarak gezile biliniyor. Hortu Köyü Sivrihisar’a 26 kilometre uzaklıkta.
Mahallede, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir de temsili Nasreddin Hoca evi yaptırılmış. Bu ev de halka açık.
Hoca’nın doğduğu evin Sivrihisar’da, türbesinin ise Akşehir’de bulunması iki ilçe arasında, Hoca’yı sahiplenme yönünde, sürekli bir tartışma ve gerginlik konusu olmuş. Sivrihisar Belediye Başkanı Yaşar Yurtdaş, şair Arif Nihat Asya’nın şu dizeleri ile aradaki buzları eritmek istediğini söylüyor: ‘Bir beşik kalmış Sivrihisar’da. Akşehir’de bir mezar. Sayesinde akraba olmuşlar Akşehir’le Sivrihisar.’
*** Kibele’nin Büyük Tapınağı
Hristiyanlığın yayılışına kadar, dini inanışın temeli olan ve yeryüzündeki bütün varlıkların doğurucusu olarak bilinen ulu ana tanrıça Kibele’nin büyük tapınağı Sivrihisar sınırları içerisinde. Geçmişi M.Ö 3500’lere dayanıyor. Ana Tanrıça, şehir ilkbahara girerken, büyük tapınağı ziyarete gelenlerle birlikte diz çökerek ve kollarını açarak Arayit Dağı arkasından sabahın ilk ışıklarını beklermiş. İlkbaharda bitkilerin yeni baştan canlanışı kutlanır ve vahşi musikinin kışkırtıcı ezgileri duyulurmuş.
Pessinus’u ortaya çıkarmak için ilk kazı çalışmaları 1967 yılında yapılmaya başlandı. Çalışmaları Belçika’dan Gant Üniversitesi yürütüyor. Mabet, tiyatro, çarşı, nemropol, mermer su kanalları ve bir kısım bina temelleri ortaya çıkarılmış. Helenistik ve Roma çağına ait olan bu yapılardan yalnızca mabet kalıntıları Frig uygarlığına kadar uzanıyor.
Eti ve Frig uygarlıkların yanı sıra Roma, Bizans ve Anadolu Selçuklu gibi önemli uygarlıklara da ev sahipliği yapan Sivrihisar’da, bu dönemlere ait kalıntılar da var.
Mebrur Bey yazılarınızı büyük keyifle okuyorum.
Çok teşekkür ederim. Her şey paylaştıkça güzel.
Yazı için teşekkür ederiz Mebrur hocam.
Umarım kısa sürede ziyaret etme ve görme imkanı bulurum.
Selam ve saygılarımla.
Çok teşekkür ederim. Biz de kısa zamanda tekrar gezmek ve görmek için gideceğiz. Mutlaka gidilmesi gereken bir yer.