…Eskiden fotoğrafçı usta-çırak metoduyla yetişirdi. Bir de benim gibi kendiliğinden fotoğrafa yönelmiş ve fotoğrafı kendi gücüyle başarmış ya da başarmak isteyen kişiler vardı.
Cafer Tayyar Türkmen
Zaman zaman anıları güncellemek eğitici/öğretici olabiliyor. Okul anılarımı ‘Okullu fotoğrafçı olmak’ başlığıyla yazmıştım. Okyar Atilla yorum yaptı ve tanıştık. Arthenos’da ‘Gölgelerin Dili’ isimli yazımın yayımı derken güzel bir röportaj yaptık. Ben Cafer hocadan bahsedince konuyla ilgili yazmayı düşünüp düşünmediğimi sordu. Hakikaten niye yazmamıştım? Belki Okyar beyin itelemesini bekliyordum kim bilir?
Cafer Türkmen’in fotoğraflarına baktığınızda “Ara Güler’in fotoğrafı mı acaba?” diyebilirsiniz. Cafer Türkmen ve Ara Güler hemen hemen aynı dönemlerde yaşamış, İstanbul başta olmak üzere Anadolu’yu karış karış dolaşıp fotoğraflamışlar. Ara meşhur olmuş, Cafer bilenlerinin, tanıyanlarının meşhuru olmuş. Fotoğraf yolunda ilerlerken rastlantılar, zorunluluklar hayattan beklentiler gibi birçok değişkenler önem taşır. ‘Foto muhabiri’ Ara Güler, ülke sınırlarını zorlayıp uluslararası şöhrete ulaşmış gazeteci olmuş.
Fotoğrafla tanışınca…Zooloji ve Hidrobiyoloji fotoğraf atölyesi
Cafer hoca Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra ressam ve öğretmen olarak hayata atılır. Fotoğrafla tanışınca kendini sevdiği alanda geliştirir. 2. Dünya Savaşı yılları birçok bilim insanı Türkiye’ye sığınmıştır. Zaten bu durum bilim/sanat alanında üniversitelerin, üniversite olma kimliğini kazanma yılları olur. Gelenlerden Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı Zooloji Enstitüsü’nde göreve başlar, ‘Doğa Tarihi Müzesi’nin kurulmasını sağlar. Cafer hoca Curt Kosswig ile tanışıp yanında çalışmaya başlar. Zooloji ve Hidrobiyoloji Enstitüsü’nde çalışırken Şinasi Barutçu’dan Avusturya’da eğitim ve dönüşte MEB’e bağlı çalışma teklifi alır. Teklif caziptir. Curt Kosswig’e durumu anlatır, Curt Kosswig karşı teklifte bulunur; “Benimle çalışırsan seni yurt dışına yollayamam ama istediğin makinelerin alınmasını sağlarım. Enstitüde karanlık oda ve mikro fotoğraf üzerine atölye kurulmasını sağlarım” der. Cafer hoca kabul eder, Leica set, tele objektifler, mikro araç gereçlerle büyük bir atölye kurulur. Böylece Curt Kosswig’le yıllarca sürecek birlikteliği başlar. Manyas kuş cennetinin 14 yıl boyunca Zooloji fotoğrafçılığını yapar. Diğer yandan liselerde resim öğretmenliği yapar. Bu arada nesli tükenmekte olan ‘Anadolu Leoparı’nı çekerek uluslararası birçok mecrada fotoğrafları kullanılır.
İDGSA’lı yıllardan MSÜ’lü yıllara 40 yıl…
1962 yılında kadrosu İstanbul Üniversitesi’nde kalmak üzere 1/3 maaşla İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde fotoğraf hocalığına başlar. Akademide kesintisiz 40 yıl Sinema-TV bölümü dahil, fotoğraf bölümünün kuruluş aşamalarına katkıda bulunur.
(Ucundan da olsa 1982-1988 yıllarında kendisini tanıma ve “Portre” fotoğrafı dersi alma şansına erişen bir öğrencisi olarak bu satırları yazmanın mutluluğunu yaşıyorum. Keşke o günlerde bilincinde olup daha çok konuşabilseydim ve de fotoğraflarını çekseydim.)
Cafer hoca fotoğrafın olduğu her alanda olmuş, üretmiş bir değer. Profesyonel amatör dememiş fotoğraf toplulukları kurulmasında rol alır. 1962 yılında sinema ve fotoğraf bölümleri açılması yolunda Akademide karşıt iki düşünce ortaya çıkar; açılmasından yana olanlar ve olmayanlar. İç mimarlık bölüm başkanı olan Hayati Görkey; “Ben Akademide olduğum müddetçe bu bölümü açtırmam” der. Neden diye sorulunca “Fotoğraf sanat değildir” cevabını alır. Bölüm uzun bir süre açılamaz ama diğer bölümlere ders olarak konur. Uzun uğraşlar sonunda 1978 yılında Fotoğraf Bölümü açılır. Cafer hoca, 40 yıllık Akademi hocalığında değişik bölümlerde birçok öğrencinin fotoğraf eğitimi almasını sağlamış bir emektardır. Üniversitede 2000 yılına kadar aktif olarak çalışır. Yalnızca Akademide değil, aynı zamanda amatör fotoğraf topluluklarının kurulmasında da rol alır. Bugün fotoğraf dendiğinde akla gelen İFSAK’ında kuruluşunda yer almıştır.
Fotoğraf çekiyorlar ama sergi açamıyorlar
1950’lerde fotoğraf çeken bir grup arkadaş olarak sergi açmak isterler ama galeriler izin vermez. Bunun üzerine Belediye Galeri Yönetimine başvururlar alınan cevap; ‘’Fotoğraf sanat değil, onun için izin veremeyiz’’ olur. Sonunda Fransız Kültür Merkezi bir salon verir ve sergi açılır. Kimler yok ki o grupta; Sirkeci’de fotoğraf malzemeleri satan Süleyman Yazgan (Amatör fotoğrafçılar olarak zaman zaman Süleyman Yazgan’ın yazıhanesinde toplanırlardı), Anatomi profesörü Fazıl Noyan, Banka memuru Tarık Taptık, PTT memuru ve fotoğraf makine tamircisi Fikret Minisker, Öğretmen İhsan Erkılıç, Çikolata fabrikası sahibi Behiç Besler, Mühendis Sırrı Hitay, TRT radyo yapımcısı Sabit Karamani, Öğretmen Vehbi Yazgan, Sarıyer Kaymakamı Halil Tufan, Konya lezzet lokantaları sahiplerinden Haluk Doğanbey, Doktor Orhan Ternar, Bankacı Sami Güner, Robert Kolej Ambar memuru Hasan bey, Doğan Kardeş matbaasında çalışan Ferit Can, Foto muhabiri Meftun bey, Ressam Zeki Faik İzer ve bir çok fotoğraf meraklısı buluşup çekim gezileri ve kendi aralarında bilgi alış verişi yaparlar. Ama sergiyi açamazlar. Malzeme sıkıntısı bir yandan, neyse ki Süleyman Yazgan sergi için 30×40 Agfa kağıt getirtir.
Sergi halktan ilgi görür ama basında yok sayılırlar, tanıdıklar aracılığıyla ufak bir iki haber çıkartırlar. Sonra dernek kurma girişimleri olur ama hizipleşmeler nedeniyle askıya alınır. Ta ki 1959 yılında ‘Erenköy Fotoğraf kulübü’ kurulana dek. 1962’de İFSAK adını alarak bugünlere ulaşan ülkenin ilk derneği…
Cafer Tayyar Türkmen
Cafer Tayyar Türkmen, 12 Mart 1920 yılında Ordu’da doğmuş, 2007 yılında İstanbul’da hayata gözlerini kapamıştır. Türkiye fotoğraf dünyasının doğum ve gelişim aşamalarında birçok dalda çalışmış, üretmiş bir ressamdır. Biriktirdikleriyle Öğretmen ve Fotoğraf sanatçısı.
Yıllar önce Çengelköy sahildeki çay bahçesinde çerçeveli siyah beyaz fotoğrafları ilk gördüğümde Ara Güler zannetmiştim (Malum eski İstanbul fotoğrafları görsek hemen aklımıza Ara Güler gelirdi). Sonra fotoğraflara yakından bakınca Cafer Türkmen yazdığını gördüm. Aklıma okul yıllarım gelmişti. Bir fotoğrafındaki yüzyıllık ağaç hala oradaydı. Beli bükülmüş direklerle yaşamaya direniyordu. Her yerde Cafer hocanın fotoğraflarını aradım. O zamanlar internet ve hazreti Google şimdiki gibi değildi. MSÜ. Yayınlarında ‘Cafer Türkmen / Fotoğraflar’ isimli 2002 yılında MSÜ’de açılan retrospektif Cafer Türkmen fotoğraf sergisinin kitabını bulunca sevinmiştim. Saliha Draman’ın metinleri, Kamil Fırat’ın sergi düzenleme ve kitap fotoğraf seçkisi, Savaş Çekiç’in Grafik tasarımıyla kitaplığımda duruyordu. Toplam 500 adet basılmış ve biri bendedir. 22x22cm ebadında, toplam 96 sayfadan oluşan siyah beyaz fotoğraf albümü…
Cafer hocanın fotoğraf ve sanat konularında yazıları mutlaka vardır. Elimdeki kitapta kısaca röportaj olarak yapılmış düşüncelerini okudum. Genel anlamda mütevazi bir yanını hep koruyor. Katılmadığım yanları da olmakla birlikte alınacak çok dersler var. Fotoğrafın emekleme dönemlerinde verdiği mücadele bizleri var etti. Sevgi ve saygı ile hocam…
Biliyorum yazmakta geciktim, Okyar Atilla’ya teşekkür ederim, beni yazmaya zorladı. Temennim fotoğraf dünyasının ve ailesinin yardım ve destekleriyle bir an önce Cafer hocanın arşivini yayınlayarak, paylaşarak gençlere kazandırmaları.
Bu yazı için ne diyeceğimi bilmiyorum. Öncelikle blogumuzda yayınlanmış olması bizi ziyadesiyle mutlu etti ve onurlandırdı. Cafer Tayyar Türkmen bence bütün Türk fotoğrafçılarının bilmesi gereken bir isim. Özcan Bey’in bu tanıtım yazısı ile bize ışık tutması ise başka bir güzellik. Özcan Bey’i kıskanıyorum. Ne mutlu ona ki muhteşem bir fotoğrafçı ile birlikte olma şansına sahip olmuş.
Sevgi ve saygılarımla
Cafer hocayla ilgili yazmak ve onu Arthenos’ta yayınlamanın güzelliği bana yetti. Sevgi ve saygılarımla…
Okyar’a gönülden katılıyorum Özcan bey, kıskanıyoruz sizi. Böylesine ustalar ile bir dönem çalışıyor olmanız gerçekten mirasların en kıymetlisi. Böyle bir ustayı bizlere unutturmadığınız için çok teşekkür ediyoruz.
Selamlar, saygılar.
Fotoğraf ve sanat ile dolu dolu geçen bir ömür. Allahtan rahmet diliyorum kendisine. Nur içinde yatsın.
Böylesi değerli ustaların eserleri hazine kıymetinde. Kesinlikle korunmalı ve erişime açılmalı.
Yazınız için teşekkür ederiz Özcan bey. Ellerinize sağlık. Bundan sonraki yazılarınız için Okyar bey gibi bizlerde teşfikçiniz olacağız, bilginize.
Selam ve saygılarımla.
Merak ve ilgiyle okudum ve Cafer Türkmen’i bir nebze olsun tanımaktan da çok memnun oldum. Böyle fotoğrafçıları tanımaya daha çok ihtiyacımız var. Onları araştırarak, tanıyarak onlardan daha çok şey öğrenebiliriz. Bunun için makale yazarı Özcan beye ve Artenos.com a teşekkür ediyorum. Sevgi ve saygılarımla.
Bunu yazmasam olmazdı. Bulunmaz ve eşsiz Cafer Türkmen’in “Bir Bilimsel Yolculuğun Fotoğrafları” albümüne usta fotoğrafçı Özcan Yaman sayesinde sahip oldum.
Albüm biraz önce elime geçti. Evde Anadolu türküleri eşliğinde sayfalarını yavaş yavaş çevireceğim.
Öncelikle oğlu Metin Türkmen’e sonra Özcan Yaman’a, albüme emeği geçen Sadık Karamustafa’ya, Saliha Duraman’a, Ayşe Karamustafa’ya, Ebrü Ekşi’ye ve Ömür Matbaacılık A.Ş’ye sonsuz teşekkürler.
Tüm fotoğraf ustalarına tüm fotoğrafseverlere selam olsun…
Fotoğrafa adanmış koca bir ömür. Ne güzel anlatmışsınız Özcan Bey. Cafer Tayyar Türkmen gibi bir değeri bizlerle buluşturmuşsunuz. Çok teşekkür ederiz.Fotoğrafları izledikçe her zaman olduğu gibi keşke 50-60 sene önce yaşasaydım dedim. Emeklerinize , kaleminize sağlık. Bu vesileyle kıymetli Okyar Hocama da saygılarımı iletmek isterim.
Selam ve saygılarımla..
tesekkürler