Bu yazıyı bir İFOD (İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği) etkinlik akşamında yıllık geleneksel serginin konusu olan “Ritim” üzerine bir söyleşinin çağrıştırdığı fikir üzerine yazmaya karar verdim. Yazımda yapılan tasvirler bu söyleşide görsel olarak ekrana yansıtılmıştır.
Bir müzik dinlerken, ya başımızla ya da parmaklarımızı masaya veya ayaklarımızla yere belli bir tempo ile (iki vuruş arasında geçen zaman diyebiliriz, kısaca ritmin hızıdır) vurduğumuzda, yaptığımız şey kelimenin tam anlamıyla “Ritim” dir. “Ritim” denilince müzik duyar gibi oluruz. En azından bende öyle oluyor. Gaipten sesler falan 😊. Müziğin iki ana unsuru “ses” ve “ritim”dir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde kelime anlamı olarak; “Bir dizede, bir notada vurgu, uzunluk veya ses özelliklerinin, durakların düzenli bir biçimde tekrarlanmasından doğan ses uygunluğu” olarak tanımlanmaktadır.
Bir müzik eserinin başında anahtar ve donanımdan sonra gelen yazılı olan sayılar ritim rakamlarıdır. Üstteki sayı ritmin kaç zamanlı, alttaki sayı da her zaman dilimi içinde alınan birimi gösterir.
Ritim müzikte zamanla kalıplaşmış ve değişmez olmuştur. Müzikte sesi ritmin unsuru olarak kabul etmek yanlış olmayacaktır. Bu öge müzik aletlerine göre tanımlanmış kurallar içinde kullanılır.
Müzikte çok kolay fark ettiğimiz ritim kavramı edebiyatta var mıdır? Evet, kesinlikle vardır. En basit haliyle şiirlerdeki kafiye ritimdir. Hikaye, roman ve yazı gibi edebiyat türlerinin hepsinde cümle yapılarında, seçilen kelimelerde ve paragraf yapılarında ritmin karşımıza çıkması çok doğaldır. Bu kısa bilgiden sonra ritmin edebiyat kısmını uzmanlarına bırakıp biz fotoğrafa dönelim.
Fotoğrafta Ritim
Benzer şekilde resim ritim kavramını ele aldığımızda kullanabileceğimiz unsurların sayısı müzikteki “ses” gibi sadece bir tane olmayacaktır. Renk, tonlama, ögelerin birbiriyle olan ilişkileri, tuvalde ögelerin işgal ettikleri yerler, gölgelerin belirli bir düzen içinde kullanılması “ritim” etkisini oluşturabileceğimiz unsurlar olacaktır.
Güneşin her sabah doğuşu,
Günler ve mevsimler evrenin ritmidir.
Ritmi bozacak başka öğelerin olması nasıl bir etki yaratır?
Doğal olarak fotoğraftaki ritim kavramında resim için bahsettiğimiz tanımı kullanıyoruz. Ancak bir fotoğrafta ritim etkisi vardır diyebilmek için ayni öğenin en az üç kere tekrar etmesi kabul görmüştür. Neden üç? Bu, insan zihninin tek sayılara odaklanması ve ilgi göstermesi olarak açıklanabilir. Şimdi beğendiğiniz fotoğraflara tekrar bakın, muhtemelen birçoğunda -belirgin- insanların ve nesnelerin tek sayıda olduğunu fark edeceksiniz. Naçizane tavsiye, birkaç tanesini saydıktan sonra saymayı bırakın. Obsesif olmaya başlıyor ve her gördüğünüzü saymaya başlıyorsunuz. Tecrübeyle sabittir 😊. Buna ek olarak iki – bana göre tartışılabilir – kabulün ritim için daha önemli olduğu ifade ediliyor;
- Tüm öğeler net olmalı mı? Bu noktada bir başka kabulümüz de netten fluya giden nesnelerin fotoğrafa derinlik katarak ilgiyi artırmasıdır. Bu tarz “ritim” kavramını vurgulayan fotoğraflar görmek mümkün. En basit olarak yol kenarındaki dizili elektrik direkleri ve tellerini gün batımında hayal edin.
- Ritmi bozacak başka öğelerin olması nasıl bir etki yaratır? Ritmi bir veya birkaç noktada kesen zıt renkli ya da zıt çizgi oluşturan nesneler fotoğraftaki ritim kavramını kuvvetlendirir. Bunların sayısı artarsa ritim bozulmaya başlar.
Ayrıca düşünmemiz gereken bir konu da, ritmin çok tekrarının fotoğrafı tek düze hale getirip getirmeyeceğidir. Damlayan bir suyun sesini başta duymamıza rağmen zaman içinde artık fark etmez oluruz.
Fotoğrafta ritmi nasıl okuyacağız? Nesnelerin, hareketlerin ya da anların ritim olduğunu nasıl anlayacağız? Ritmin çeşidi var mıdır? Bu soruların açıklamalarını şöyle yapabiliriz;
Düzenli / Tertipli
Elektrik direkleri, bahçe demirleri gibi hep ayni öğenin belirli ve düzenli bir şekline “düzenli / tertipli ritim” diyebiliriz. Bana göre böyle tek bir fotoğrafa baktığımızda sorun olmayacaktır. Ancak benzer yan yana sergilenen fotoğrafların birkaç sonrasında artık bakmaktan vazgeçebiliriz. Beynimiz artık hep aynı algılamaya başlayacaktır.
Hatta ritmi oluşturan nesne yoğunluğunun artması bizde “doku” algısı yaratmaya neden olabilecektir. Bu, bilinçli olarak fotoğrafta bir durumu protesto etmek için kullanıldığında bir anlam ifade edebilir, ancak doku daha ön plana çıkmaktadır.
Dönüşümlü
Farklı biçimlere sahip öğelerin ya da aynı öğenin açısal olarak yön değiştirmesiyle (orak taşıyan çiftçiler) ya da farklı renklerde (resimdeki ritim unsurlarını hatırlayın) belirli ve düzenli bir şekilde dönüşümlü fotoğraflanması “dönüşümlü ritim” olarak tanımlanmaktadır. Yani nesne dairesel bir hareket göstermektedir. Gökyüzünde Ay’ın hareketinin değişik anlarını tek kare üzerinde olduğunu düşünün. Ya da bir dansçı veya buz patencinin hareketlerini…
Gelişen
Ritme esas olan nesnenin tekrar ederken küçük boyuttan büyümesi veya tersi olarak küçülmesi ya da renk, ton değiştirmesi “gelişen ritim” olarak tanımlanmıştır. Ancak perspektifi de göz önünde bulundurursak bu biraz da önceki tanımı çağrıştıracaktır.
Akıcı
Denizdeki dalganın kıyıya vurması, ya da fıskiyeler. Havai fişek gösterisine ne dersiniz? Bunlarda yukarıdaki tanımlardan birkaç tanesini görsek de hareketten kaynaklı olarak “akıcı ritim” şeklinde ifade edilirler.
Ya aynı öge karemizde rastgele yer alıyorsa?
Bu durumda yine ritimden bahsedebilecek miyiz? Evet, kesinlikle. John Nash’in oyun teorisini, “Akıl Oyunları” filmini hatırlayın. Düzensizliğin düzeni. Ancak bunu çekim anında hissederek yakalamak okumaktan daha zor olacaktır.
Ritim için üç olmazsa olmaz kavramı yukarıda yazılanların özeti olarak söylememiz gerekiyor. Nesnelerin;
- Yer değiştirmesi
- Tekrar etmesi
- Tempo
Bütün bunlardan sonra fotoğrafta ritmi okumak ve anlamaktan bahsedebiliriz. Bence işin en can alıcı yanı da burasıdır.
DANS GÖSTERİLERİ RİTİM FOTOĞRAFLARI İÇİN BULUNMAZ ETKİNLİKLERDİR. MÜZİK EŞLİĞİNDE DANS FİGÜRLERİNİ FOTOĞRAFLAMAK DA ÇOK FARKLI BİR HAZDIR.
Kısa bir reklammmmm…
Yıllar öncesinde Coca Cola, Arabistan’da yeterli satış rakamını yakalayamadığı için çarpıcı bir reklam hazırlayıp her şehirde panolarda, dergilerde, gazetelerde yayınlamaya başlar. Ancak beklenenin tersine satışlarda düşme başlar. Şaşırırlar. Danışmanları göndererek araştırırlar ve sebebini bulurlar. Bunun basit ve temel bir nedeni vardır; Arapça sağdan sola doğru okunuyordu. Ve Cola’nın hazırladığı reklam soldan sağa şöyle idi;
- Soldaki birinci karede çölde susuzluktan kıvranarak sürünen bir bedevi
- Onun sağındaki ikinci karede bedevi, Coca Cola buluyor ve içiyor.
- En sağdaki üçüncü karede bedevi, canlanmış koşuyor.
Ancak tek bir sorun vardı: Araplar sağdan sola doğru okuma yaparlar.
Şimdi bu üç kareyi Arapça gibi okuyup gözünüzde canlandırın ve Cola’nın etkisini görün; İçince yerlerde sürünüyorsunuz 😊.
Biz soldan sağa doğru okuma yaparız. Uzak doğu önce yukarıdan aşağıya sonra soldan sağa doğru okuma yapar. Okuduğumuz şeyin yazı, görüntü veya vitrin olması fark etmez.
PSİKOLOJİDE BUNUN ADI PARADİGMADIR.
Bu kalıbı beynimizde değiştirmediğimiz sürece her fotoğrafı soldan sağa doğru değerlendireceğiz. Aynen toplantıda yaptığımız gibi, aynen fotoğrafı çekerken referanslarımızı soldan aldığımız gibi.
Şimdi bütün bu bilgiler doğrultusunda İFOD’da izlediğim ritim sunumuna geri dönelim; Toplantı sunumlarındaki fotoğraflardan ilki kadın tarım işçilerin çalıştığı tarlada, topraktaki paralel tümsekler soldan sağa akış içindeydi. Tarım işçisi kadınlar ise eliptik şekil olarak tekrar ediyor ve tümsekleri sonlandırıyordu. Bu fotoğraf tam olarak Sabit Kalfagil’in kompozisyon kavramlarını içeren bir fotoğraftı. Ve perspektif kaçış noktası bize göre sağ arka taraftaydı. Ve ritim için “iyi” olarak tanımlanmıştı.
Ağaçların olduğu diğer fotoğrafta yine kaçış noktası sağ arka taraftaydı ve bu da soldan okumanın daha rahat yapılmasını sağlıyordu.
Duvardan çıkıntı yapmış kütüklerin gölgeleri sağdan sola doğru uzanıyordu. Yani perspektif kaçış noktası bize göre sol arkadaydı. Ve bu kare ritim için en uygunsuz olarak işaretlendi.
Antik sütunlar karesi de benzer bir eleştiri aldı, perspektif kaçış noktası soldaydı. Emin olmak için yine sağdan sola olan ve aralarından ışık sızan sütunların olduğu fotoğrafa bakılmasını istedim. İlk yorumun “ritim” olarak gelmesinin ardından “ama” ile başlayan cümleyle sütunlar arasında görünen arka alan nedeniyle eleştiri aldı. Bu aslında algımıza göre çok normaldi. Fotoğrafı okumaya soldan başlamıştık.
Şimdi lütfen aşağıdaki iki fotoğrafa dönüşümlü olarak bakın. Hangisi size daha yakın geliyor?
O akşam kararsız kalınan iki fotoğraf oldu; sahnede tef çalanlar ve buzda dizilmiş insanlar. Bu kareler “ritim” kavramında diğer karelere göre nötr kaldılar. Çünkü bu karelerin hem soldan hem sağdan okunabilmesi tereddüt oluşturmuştu ve perspektif kaçış noktaları yoktu.
Yukarıdaki iki fotoğrafı da hem soldan hem de sağdan ritim olarak okuyabiliyoruz. Ve alışkanlığımız bunu nötürlük olarak algılıyor.
Tasvirini sona bıraktığım üç kare var;
- Askerler: Uzakdoğulu’ydular. Her asker kendi başına yukarıdan aşağıya doğru şapka ve atkısı, yüz, yaka, madalyalar, kemerler, eldivenli eller, süngüler olarak bir düzen içinde ve aynı zamanda da soldan sağa doğru sıralanıyordu. İşte bu kare bahsettiğim Uzakdoğu okuma yönünü gösteriyor.
Son olarak fotoğrafların tamamlayıcısı olan izleyicide oluşturduğu anlama bakmakta fayda var.
- Askerler, güç ve disiplin çağrıştırıyor. Fazlasıyla da despotluk. Kuzey Kore.
- Boş konser sandalyeleri – mavi favori rengim olmasına rağmen – sanata ilgisizliğine atıfta bulunabilir. Renk bende pozitif enerji yaratmadı.
- Elektrik direkleri ise enerji, çevre üzerine bir anlam oluşturuyor. Doğal kaynaklara rağmen insanın elektrik elde etmek için doğayı zorlaması var. Tek bir kaynak – Güneş – yanında çok sayıda kullanılan aydınlatma direklerinin güçsüzlüğü. Doğayı dışlamaya çalışma vurgusu.
Acaba fotoğrafçılar bu kompozisyonları oluştururken bunları göz önüne almış mıydı?
Bence ritim ve bütün fotoğraf öğeleri kullanılırken dikkat edilmesi gereken nokta, izleyicilerin gözüne gözüne sokmak yerine, ustaca kompozisyonda saklamak olmalı. Bu, ağzınıza aldığınız bir kaşık aşurenin içinde ne olduğunu tam anlayamadığınız fakat çok hoşunuza giden bir tat gibi olacaktır.
Son not: “Portre” konulu ayın fotoğrafı seçiminde Sayın Tayfun Kocaman, eliyle perdeye yansıyan fotoğrafın üzerinde göstererek “Fotoğrafa sol alttan girer, sağdan çıkarız” derken aynı zamanda katılımcı bir başka hocayı işaret ederek “Onlar sol üstten girer, sağdan çıkar” dedikten sonra devam etti; “Neticede fotoğrafa soldan girer, sağdan çıkarız”…
Siz de Ritim konusunda bilgi, deneyim ve yorumlarınızı aşağıdaki “Yorumlar” kısmından bizimle paylaşın.
Yazıyı 2 defa okudum akşam eve gidince birkaç defa daha okurum 🙂
2 ay önce bir fotoğraf kursuna gitmiştim ileri seviye. Orada dersi anlatan hoca ritm konusunu anlatmıştı hiç kimse tek şey anlamadı. Bu yazıyı bir defa oku anlıyorsun. Örnekler tam anlaşılmasını sağlıyor. Fotoğraf kurslarına para vermeye gerek yok bu siteyi takip et yeter hem de bedava 🙂
Yazı hazır olduğunda aklımızda kalan son sorular “acaba anlatabildik mi?”, “Okuyanı cezbedecek mi?” gibi şeyler oluyor ve heyecanla yorumları bekliyoruz. Sizden gelen motive edici ifadeler ve düşünceler bize güç veriyor. Çok teşekkürler.
Konu kadar anlatım dili de çok önemli. Bu sitede buna fazlasıyla tanık oluyoruz. Türkçe kullanımı konusunda Sebahattin hocamın hassasiyetini hepimiz biliyoruz. Yorum yazarken bile onaylamadan önce on defa okuyorum sonra kızar bize 🙂
Kızmam, da üzülüyorum diyelim 🙂
Biz böyle bir makaleyi yayınlamadan önce defalarca üzerinden geçiyoruz, bazen bir makale için günlerimizi verdiğimiz oluyor. Okurlarımıza ve yaptığımız işe olan saygımız gereği yapıyoruz bunları. Bunun çok azını da olsa beklemek haksızlık olmayacaktır.
Saygılar.
O kadar okumaya rağmen son anda yine bazı şeyler görüp düzeltmek gerekiyor. Özellikle cümle anlamını farklı yöne çekebilecek ifadelerden kaçınıyoruz. Eğer teşbih yapmayacaksak cümlenin herkes tarafından anlaşılabilen tek bir anlamı olmasına dikkat ediyoruz. Aksi takdirde iş hayatında sürekli karşılaştığımız “ben öyle anlamamıştım ya da ben şöyle demek istemiştim” ifadelerinden kurtulamayız. Bu konuda Sebahattin gibi ben ve Levent de çok duyarlıyız.
deklanşöre basmadan önce, vizörden neyi görmemizi sağlayacak bir yazı. ellerine sağlık abi!
“izleyicilerin gözüne gözüne sokmak yerine, ustaca kompozisyonda saklamak olmalı”
Değerli yorumun için çok teşekkürler. Kavramlardan yola çıkarak kendi görüşlerimizi ve uygulamalarımızı kaleme almaya çalışıyoruz. Amacımız her okuyanın kendi tarzına katkı sağlayacak bilgiler paylaşmak. yeni yazılarda görüşmek dileğiyle…
Okyar üstad yine döktürmüş!
Bilgilendirici, aydınlatıcı ve örnekleriyle pekiştirici çok güzel bir makale olmuş usta.
Emeğine sağlık, teşekkürler.
hocam çok güzel bir konuyu çok güzel anlatmış. kaliteli işler kaliteli insanlar tarafından çıkar…bu siteyi o yüzden seviyorum her gün kaç defa giriyorum yeni neler var acaba diyerekten. sebahattin hocamla harikasınız. selamlar
Çok teşekkürler. Mümkün olduğu kadar bir “ritim” içinde yazı yayınlamaya çalışıyoruz. 🙂
Güzel bir konuyu, hoş bir üslupla ele almışsınız.
Çok teşekkür ederiz Okyar bey.
Çok teşekkür ederim.
Okumaktan çok büyük keyif aldım.
Arabistan’da yapılan çarpıcı kola reklamını da fotoğraf konulu sohbetlerimizde anlatmak üzere hafızama not aldım.
Emeğinize sağlık.
Teşekkürler.
Çok teşekkürler. Bu hikayenin benzerleri var. Çok yıllar önce İzmir’de büyük tanıtım reklamlarıyla Karabağlar tarafında Alman kökenli bir yapı market açılıyordu. Gelip geçerken büyük mağazalarına inanılmaz büyüklükte firmanın adı yazılı tabela asmışlardı. Şöyle bir baktım ve “kimse buradan alış veriş yapmaz, kısa sürede batarlar” demiştim. Aynen öyle oldu. Mağazanın ismi “Götzen” di.
Not: Battıktan sonra uyandılar ve “Tekzen” olarak yeniden açtılar ve onu da batırdılar 🙂 .
Dua etsinler ki İzmir’de açıp, hakkıyla batmışlar. Trabzon’da bu isimde bir mağaza açsalar, batmaya fırsat bile bulamazlardı 🙂
Bilgi için teşekkürler.
Emeginize saglik ustadim. .Gelisimimizde gercekten emek sahibisiniz yazilarinizin devamini dilerim..
Levent Bey, faydalı olabilecek yazılar sunabiliyorsak takipçilerimizin dur durak dinlemeyen öğrenme meraklarının bizi araştırmaya yönlendirmesidir. Birlikte çıtayı hep yükseltiyoruz.
Okyar bey teşekkürler gerçekten güzel bir yazı,üst kısımda sormuşsunuz (Şimdi lütfen aşağıdaki iki fotoğrafa dönüşümlü olarak bakın. Hangisi size daha yakın geliyor?) alttaki fotoğraf sanki bana daha yakın geldi sanki o bakış açısı standartmış gibi göz ve beynin hep kabullendiği açıymış gibi. üstteki resim in albenisi daha güzel gözüküyor. Saygı ve sevgilerimle.
Harun Bey merhaba, değerli yorum ve katkınız için çok teşekkürler. Fotoğrafın orjinal hali alttaki. Üstteki çevrilmiştir. Algı olarak iki şekilde ele alabiliriz; birincisi toprak kapların soldan sağa doğru sıralanması bizim kitap okuma ve yazma alışkanlığımıza çok uygundur. ikincisi; alttaki fotoğrafta da çalışanın soldan sağa yürüme ve kap yerleştirme eylemi var. Üstüne üstlük raflardaki toprak kaplar da sağdan sola… Yani karmaşık bir durum. Eğer harekete odaklıysanız alttakinin size yakın gelmesi doğaldır. Perspektife odaklıysanız da üstekinin. Aslında burada doğru ve yanlış diye bir şeyin olmadığını vurgulamaya çalışıyorum.