Canon EOS R5 çıkınca millet A7S III’le karşılaştırma derdine girdi ama R5’in akranları ve asıl rakipleri belli: Yüksek megapikselli fotoğraf makineleri. R5’in asıl karşılaştırılması gereken makine grubu bence onlar.
Şu anda piyasada 40MP üzeri tam çerçeve fotoğraf makineleri şunlar:
- Panasonic S1R
- Nikon D850
- Nikon Z7
- Leica SL2
- Sony A7R II
- Sony A7R III
- Sony A7R IV
- Canon 5Ds ve 5Ds R
- Canon EOS R5
Canon 5Ds serisi biraz eski sayılır (Sony A7R II’den bile eski). Nikon’un D850’si DSLR. Bence toplam puanda uzun süre en iyi fotoğraf makinesiydi (hem DSLR hem aynasızlar içinde). Bu DSLRları karşılaştırmaya almadım.
Leica SL2 ile Panasonic S1R, bekleneceği üzere, teknik özellikler açısından çok benzer makineler. Aşağıdaki karşılaştırmaya S1R’yi aldım çünkü Leica biraz pahalı (sanki S1R ucuz da…).
Sony tarafında 40MP üzerinde 3 makine var. Bunlar arasından sadece A7R IV’ü karşılaştırmaya aldımaa açıkçası A7R III de çok kötü alet değil.
Fujifilm’in orta format gövdelerini listeye almadım çünkü iş biraz karışacaktı.
Kısaca Canon EOS R5, Nikon Z7, Panasonic S1R ve Sony A7R IV’ü karşılaştıralım dedim. Büyük hali için üzerine tıklayın:
Çözümleme
Mevcut 40+ MP gövdeler arasında şöyle bir sıralama yapabilirim:
- Canon EOS R5: Fotoğraf konusunda kesin en iyi makine şu anda bu, hatta fotoğraf + video özelliklerini toplarsak ikinci sıradakilerden çok daha iyi diyebilirim. R5’i şöyle düşünün: Yüksek çözünürlüklü, çok hızlı çekim yapabiliyor, tampon belleği çok büyük, çok iyi otomatik odaklaması var, ergonomi ve sağlamlık 10 numara, iyi 4K video kalitesi var ve tüm bunlara ek olarak ihtiyacınız olursa bazı kısıtlamalar dahilinde çok çok kaliteli 4K video ve 8K video çekebiliyor. Bu şekilde düşünürseniz en iyi fotoğraf makinesi bu çünkü fotoğraf konusunda en iyisi ve ek olarak ısınsa bile diğerlerinin çekemediği formatlarda video çekebiliyor.
- Nikon D850 ve Sony A7R IV: Bence bu ikisi çok yakın. D850’deki odak takibi hala kuş, sporcu gibi beklenmedik yönlere hareket eden konular için A7R IV’ten daha iyi. Bu iki aleti de APS-C modunda kullanıp daha fazla “erişim” elde etmek de mümkün. D850’nin APS-C modunda odak takibinin ve fotoğraf kalitesinin D500’den iyi olduğunu söyleyenler var. A7R IV tarafında algılayıcı düşük ISO’da çok iyi ama ISO100’de bile gölgelerde biraz gürültü görebiliyorsunuz ve ISO yükselince D850 ve A7R III öne geçiyorlar. A7R IV’teki iyileştirmeler kalsaydı ve A7RIII’teki algılayıcı kullanılsaydı mesela…
- Nikon Z7 ve Sony A7R III: Aralarında seçim yapsam Z7 derdim ama A7R III’ü de 4. sıraya indirmek içimden gelmedi. A7R III’te hala birkaç dandiklik var, mesela menü geçişleri hala beklediğimden yavaş, tampon bellek dolunca makine biraz garipleşiyor, 3.69 milyon nokta elektronik bakaç o piksel sayısını sadece fotoğraflara bakarken koruyor (fotoğraf ve videoda piksel sayısı düşüyor), dokunmatik ekran yok bile denebilir vs.. ama genel olarak çok başarılı bir makine. Bu saydıklarım olmasa Z7’yi 4. sıraya koyardım. Z7 de çok iyi bir alet bence. Ergonomi, titreşim azaltma, elektronik bakacın kalitesi, LCD, menüler, tuşlar A7RIII’ün önünde. Ek olarak ISO64 avantajı da var. D850’niz varsa Z7s bekleyin ama daha eski bir Nikon DSLRınız varsa Z7 iyi bir yükselme.
- Panasonic S1R ve Leica SL2: Çok param olsa EOS R5 seçerdim ama çok çok çok paranız varsa Leica SL2 alıp ucuna mükemmel Leica lensleri takmak da iyi bir çözüm 🙂 Bu aletlerin iki büyük derdi var benim gözümde: Yüksek fiyat ve odak takibi. Bunlar haricinde malzeme kalitesi, ergonomi, tuşlar (tuş kalitesi ve basma hissi), teknik özellikler 10 numara 5 yıldız. S1R’deki yüksek çözünürlük modu da (187MP çekim) Sony A7R serisine göre çok daha kullanılabilir.
- Sony A7R II: 42MP’lik algılayıcı hala çok iyi. Otomatik odaklaması idare eder (düşük ışıkta biraz topallıyor ama), yüksek ISO’da iyi, çok süper olmasa da 4K video ve dahili titreşim azaltma var. Kötü LCD ve elektronik bakaç dertlerinden muzdarip, pili A7R III ve RIV’teki Z pil değil (bu yüzden 4-5 yedek taşımayı unutmayın). Seri çekim yapmıyorsanız RIII ve RIV’e çıkmanıza gerek yok. Oslo’da A7R II çıktığından beri emlak fotoğrafları çeken biriyle tanışmıştım. R IV’e bile gerek yok diyor çünkü makineyi üçayağa koyuyor, odağı bile elle yapıyor. 5 yıldır sadece 3 lensle 210 bin fotoğraf çekmiş.
- Canon 5Ds ya da 5DsR: Açıkçası 5Ds R’nin farkını pek görememiştim, yani 5Ds performans/fiyat oranında çok daha iyi bence. Bu ikisi ilk 40MP üzeri makinelerdi, hatta A7R IV’e kadar piksel şampiyonu Canon’du (orta formatı saymazsak). Bu makineler bilindik 5D kalitesinde. Seri çekim hızları yavaş, dokunmatik ekran yok, 4K video yok, maksimum ISO 12800. Sağlam lensiniz ve zamanınız varsa bu aletler hala iş görür. Diğer yandan, 50 MP’ye ihtiyacınız yoksa EOS R, EOS 5D Mark IV ya da EOS R5’e bakın derim.
Sonuç
Göreceğiniz gibi en yeni EOS R5, biraz da doğal olarak, listedekilerin en iyisi. Neden doğal olarak dedim? Çünkü R5 içlerinde en yenileri ve Canon’un aynasız tarafında böyle sağlam bir alete ihtiyacı vardı. EOS R5’teki algılayıcı dinamik aralık konusunda da artık Sony algılayıcılarla kafa kafaya ve yüksek ISO’da belki daha da iyi. Seri çekim, titreşim azaltma, otomatik odaklama konusunda da tüm rakiplerinin önünde.
A7R IV şu anda Sony’nin en iyi düşük ISO kamerası. 61MP en yakın rakibi 47MP’e göre %15 daha iyi çözünürlük veriyor. Pil ömrü olarak da açık ara daha iyi ama diğer konularda Canon ve Nikon’un gerisinde. Panasonic’te odak takibi bu üçünün de gerisinde.
Durum bu.
Yakında Nikon Z7s çıkacak, tahminen video özellikleri bayağı iyi olacak. Seri çekim hızı ve otomatik odaklama da daha iyi olur. Her yeni gelen alet öncekilerin biraz önüne geçiyor ki bu normal.
Yemeğin tatlısı
Doom veya Quake benzeri oyunlar oynadıysanız “God Mode”un ne demek olduğunu bilirsiniz. Bilmeyenler için özetleyeyim: Oyun oynarken bir kod girersiniz ve yönettiğiniz karakter o andan itibaren ölümsüz olur.

Bazı düzgün sanatçılar sahnede canlı şarkı söylerken ya da bir enstrüman çalarken ara sıra “God Mode”u açıyorlar, o andan itibaren bir konser değil büyülü bir film seyrediyorsunuz gibi hissediyorsunuz.
Bugün size böyle sanatçılardan birinin “God Mode” anlarından birini vereyim. Pink Floyd’un efsane gitaristi, söz yazarı, besteci David Gilmour… Bir röportajında “çok hızlı çalamıyordum, bu yüzden gitar efektlerine güvenmek zorundaydım, ben de orta hızda ama notalara anlam yükleyerek çalmayı öğrendim” diyordu. Gerçekten de Gilmour bazı gitaristler gibi hız canavarı değil ama gitarına 3 kere dokunarak bazı şarkıcıların tüm albümleriyle sizi götüremedikleri dünyalara götürebiliyor. Bu adamın sahnedeki performansı da genel olarak albümlerindekindan daha yüksek (birçok gerçek sanatçı gibi).

Gilmour bazen de “God Mode”u açıyor. O anları sahnedeki diğer sanatçıların yaptıklarını unutarak David’e dönüp onu seyretmelerinden de anlayabiliyorsunuz.
Gilmour’un Live at Pompeii konserindeki Sorrow şarkısında böyle bir anı var. Sorrow’u Gilmour yazıp bestelemiş. Sözleri çok anlamlı, yani “Nerdesin aşkım burdayım aşkım” gibi boş laflar yok, bu yüzden İngilizce anlayan arkadaşlar sözlerine baksın derim. Girişindeki 2-3 satır Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanına gönderme.
Ama buradaki mesele müziğin sonundaki gitar solosunda. Solonun tamamı iyi ama özellikle 7:30’dan sonra “God Mode” açılıyor ve sahnedekiler yavaştan Gilmour’a bakmaya başlıyorlar ve artık 8:15’teki zirvede herkesin kafasının aynı yere baktığını rahat görüyorsunuz.
Bir de not: Gilmour bu konserde 70 yaşındaydı ve konserden sonra gitarlarını sattı. Tam 120 gitar. Sadece elinde tuttuğu “Black Strat” 3.975 Milyon Dolar’a satıldı. O konserin (Live at Pompeii) gitarın fiyatını ikiye katladığını söyleyenler var.
Kulaklıkla ya da sağlam bir hoparlörle dinlemenizi tavsiye ederim, benim dizüstü bilgisayarın ufacık hoparlörlerinde müzik b.k gibi oluyor:
Ertan bey, yazı alışık olduklarımızın aksine biraz kısa ama oldukça doyurucu. İnsan kendisini bu karşılaştırmanın içinde bulunca, bir an yazı bittiğinde hemen bir makina alacakmış gibi hissediyor. Ta ki “hangi bütçeyle” gerçeğiyle yüzleşene kadar. Olsun, yine de o hissi yaşamak güzel.
Canon özellikleri ile açık ara önde, birde şu bayonet karmaşasını çözse. Tüm markalar tüm modellerinde standart bir bayonet kullansa ne güzel olur.. İnce uç/kalın uç nokia şarjı değil ki bu kardeşim, hemen değiştirelim 🙂
Ellerinize, emeğinize sağlık. Yeni yazılarınızda görüşmek üzere. Özellikle de Canon R5 vs Nikon Z7s karşılaştırmasında.
Selam ve saygılarımla.
Esasında RP ile EOS RF sistemine giriş yapılabilir.
Canon R5 açık ara ile şimdilik önde görünüyor. Gövde daha doğrusu elindeki sistemi komple yenileme niyetindeki fotoğrafçıların ilgi odağı olduğunu düşünüyorum.
Benim hayalimi ise çamurdan olsun bir Leica olsun süslüyor. Sahip olabilir miyim? Bilmiyorum.
Pink Floyd zaten efsane. Gilmour ise efsanenin efsanesi olsa gerek.
Abi kendine bir sor bakalım: Arabaya gerçekten ihtiyacım var mı? Yoksa hemen satıp Leica al. Zaten senin arabanın ikinci el değeri 6 ayda 2 kat falan artmıştır, malum Türkiye’de ikinci el fiyatları aya çıktı.
Sorun şu Ertancığım; arabam yok. Bundan dolayı bendeki sadece Leica hayali ve Photokina’ya gittiğimde yalvar yakar Leica standına girip makinaları ellemek ve test çekimi yapmak. Kader utansın.
Kötü Kadir…
Okyar abim hayallerini erteleme. Tüm finansal ihtiyaçlarında uygun faiz oranlarımız ile yanında olduğumuzu bilmeni isterim 😉
Bende kendime ekmek çıkartayım bari 😀
Sevgili Öner, yani damardan girdin. 🙂 . Bunu aklımın bir köşesine yazdım.
Ertan,
Bu yazından da bir kez daha anladım ki, ben baya bir süre daha Nikon D850’mi kullanacağım 🙂
Çünkü video çekmeyeceğim, daha doğrusu videoyu çekeceğim ekipmanım zaten var, Olympus. Fotoğraf söz konusu olduğunda benim canavarın daha çok ekmeğini yerim ben.
Sevgiler.
Sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim ben şimdi 😀
Makalelerinizi zevkle okuyorum. Elinize sağlık.
Karşılaştırma ve inceleme yazılarınızda pil süresi konusuna çok fazla değinmediğinizi görüyorum. Bence bu, yazılarınızda ufakta olsa bir eksiklik. Canon 5DMIII ten sony aynasızlara geçmiş (a6300,a6500, a7III) biri olarak pil süresi konusunda kısa sürede biten 3-4 pilden ise tek seferde uzun süre çekim yapabileceğim tek pili her zaman tercih ediyorum artık. Tecrübem beni bu yönde tercihe yöneltti. Şunu da anlamıyorum koca firmalar pil konusunda neden hala ciddi adımlar atmıyor. Tek pille 300 fotoğraf nedir. Sony a7 serisi için güzel pil yaptı. Fuji de xt4 için geliştirdi.Özellikle mesela Canon 5D serisindeki pili neden R serisi için yeniden tasarlayıp koymadı .
Aynasız makinalarda amaç küçük makina yapmak tamam ama a7III te küçük ama iyi tasarlanmış geliştirilmiş pille uzun süre kullanılabiliyor. Üstelik makina üzerinden şarj edebliyorsun
Yeni yazılrınızda buluşmak üzere İsviçre’den selamlar.
Merhaba. Pil sürelerini karşılaştırdım tabloda, biraz da bahsettim galiba yazıda.
Aynasızlar DSLRlardan farklı. Aynasızda ekran veya elektronik bakaç sürekli açık olduğundan pil daha çabuk bitiyor. Sony bunu birkaç nesilde çözdü (ilk Nex5/3’ü ilk nesil alırsak). Tahminen 1-2 nesil sonra Canikon da çözecek.
Şu anda Canon, Panasonic ve Nikon’un tam kare aynasızları da USB’den şarj olabiliyor.
İsviçre’ye selamlar.