Birçok nedenden ötürü siyah beyaz sokak fotoğrafçılığı, fotoğrafçılıkla ilgilenen birçok kişi tarafından kabul görmüş şüphesiz en popüler çekim türüdür. Siyah-beyaz fotoğrafçılıkla özel olarak ilgileniyorsanız, “Siyah-beyaz görmek” ifadesini duymuş olabilirsiniz. Bu terim fotoğrafçılık eğitimi dünyasında sıklıkla kullanılan popüler bir terimdir.
Böyle bir yazı yazmaya karar verdikten sonra, yazımda yayınlayacağım fotoğrafların da yazıya özel olmasını istedim. Yurtdışında Paskalya tatilini de bahane ederek, eşimle birlikte yurtdışında yaşayan çocuklarımızın yanına gitmeye karar verdiğimizde yanıma yalnızca Olympus OM-D E-M1 MII kameramı ve M.Zuiko Digital ED 12-40mm f/2.8 Pro objektifimi aldım, düştük yollara. Micro 4/3 formatta 12-40mm f/2.8 objektifimin tam kare formattaki karşılığı 24-80mm f/5.6 olduğundan, sokak fotoğrafçılığında oldukça elverişli bir zom aralığı sunuyor bana. Hava şansımıza güneşliydi ve mevsim normalinin az üzerindeydi. Yazımda yer alan fotoğrafların bir kısmını bu seyahatimde çektim.
Sokak fotoğrafçılığında Siyah-Beyaz seçimi bir standart ya da genel kural olmasa da, ben sokakta siyah-beyaz fotoğrafları daha çok tercih ediyorum ve çok sıkça deniyorum.
Siyah Beyaz Sokak Fotoğrafçılığının uzun geçmişi
Tarihsel olarak bakıldığında, fotoğrafçılığın tek renkli başladığını hepimiz biliyoruz. Bu alandaki yaşanan bazı gelişmelerden sonra fotoğrafçılık, tüm görülebilir renkleri doğru gri tonlarda vermek için yapılmış yüksek duyarlılıktaki siyah-beyaz film olan pankromatik bir duruma dönüştü. Bu evrim, filmin farklı ışık dalgalarına farklı tepki vermesi keşfine dayanmaktaydı. Daha sonra renkli film devri başladı, ama o zamanlarda nedense renkli filmin fotoğrafçılar arasında çok popüler değildi. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, siyah-beyaz filmin üretiminin renkli filmden daha kolay olması. İkincisi, monokrom fotoğrafçılığın, onu çok ilginç kılan belli bir estetik kaliteye sahip olmasıydı.
İnsanların dünyayı görmesinin olağan yolu siyah ve beyaz olmadığından, siyah-beyaz fotoğraflar, bize kendi gözlerimizle algılayamadığımız alternatif bir gerçeklik göstermektedir. Bu bize, etrafımızdaki yaşamı görmenin gerçekten farklı ve büyüleyici bir yolunu sunar, böyle görmek bize değişik gelir.
Sosyal homeostaz (!)
Bu terim, ilk olarak fotoğrafçılıkla ilgili bir makale okuduğumda karşıma çıkmıştı, daha önce duymamıştım. Daha sonra bir fotoğraf sanatçısının sunumunda da dikkatimi çekmişti. Homeostaz, bir tıp terimi; bir canlının bedenindeki vücut ısısı, su-tuz dengesi, asit-baz dengesi, kan şekeri düzeyi vb tüm süreçler açısından sağlanan denge durumunu ifade ediyor. Araştırınca öğrendim, fotoğrafçılar arasında “taklitçi” demenin sükseli bir yoluymuş bu. Yukarıda da bahsettiğim gibi, uzun geçmişi nedeniyle fotoğrafçıların çoğu sayısız miktarda siyah-beyaz fotoğraf çekmiştir. Ben ve benim gibiler de, geçmişteki büyük ustaların çektiği fantastik siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan bir dünyayı görerek büyüdük. “Homeostaz”, kaçınılmaz olarak benim siyah beyaz sokak fotoğrafçılığı tarzını benimsememi elbette etkiledi 😉 .
Siyah-Beyaz maskeleme ile hataların gizlenebilmesi
Bir fotoğrafın renkli veya siyah-beyaz seçimi, geçmişte fotoğrafı çekmeden önce verilmesi gereken bir karar iken, dijital fotoğrafçılık ile birlikte bu karar çekim sonrası verilebilir hale geldi. Dijital renkli fotoğrafları Siyah-beyaz’a dönüştürmek, renklerdeki uyumsuzluk, renk sapmaları ve kontrast kararları konusunda renkli fotoğrafçılıktan çok daha fazla affedici ve hata kapatıcıdır.
Siyah-beyaz ortam, renkli olarak çekilen görüntüleri, gerçeğinde görünmeyecek kadar çarpıcı şekilde iyileştirebilir. Bu, birçok fotoğrafçının çoğu fotoğrafın renkli orijinalleri yerine siyah-beyaz dönüşümlerini tercih etmesinin ana nedenlerinden biridir.
Sokaktaki renklerin sertliği
Sokak fotoğrafçılığı, yapısı gereği anlık kareler çekmek olduğundan, objektifimizin önünde gerçekleşen olaylar çoğunlukla kontrolümüz dışında gerçekleşir. Bu kontrol eksikliği, kompozisyonumuzda olmasını amaçlamadığımız farklı renklerle sonuçlanır. Bu da kaçınılmaz olarak fotoğrafın estetik kalitesinde bir azalmaya neden olur.
Yalnızca görünüşünde değil, renklerin bu uyuşmazlığı başka büyük bir soruna daha yol açar; izleyicinin dikkatini fotoğrafın gerçek mesajından uzaklaştırır. Bir fotoğrafta çok fazla renk varsa, odak noktamız gözlerimizin önünde birbiri ile çarpışan renkler içinde kaybolur.
Siyah-beyaz fotoğrafçılık, bir fotoğrafın mesajını normal renkli fotoğraflardan daha etkili bir şekilde iletme gücüne sahiptir. Elbette bu, renkli fotoğrafların çekici olamayacağı anlamına gelmez. Burada sadece etkili renkli sokak fotoğraflarının elde edilmesinin siyah-beyaza göre zor olduğunu söylüyorum, bu en azından benim için böyle.
Siyah Beyaz sokak fotoğrafçılığı estetik olarak daha hoş
Bu doğru, siyah-beyaz fotoğraflar bana gerçekten daha etkili görünüyor. Doğru bir elden çıktığında akıllara durgunluk veren estetik bir kaliteye sahip olabiliyorlar ve dikkatimizi hemen çekebiliyorlar. Kuşkusuz ki, sadece sokak fotoğrafçılığı değil, diğer fotoğrafçılık türlerinin çoğunun siyah-beyazda gerçekten çok güzel göründüğü bir gerçek.
İster Ansel Adams’ın yarattığı, rengin yoksun olduğu muhteşem manzaralar ya da Dorothea Lange’ın İkonik Depresyon Dönemi çalışmaları olsun, bir şey kesin; iyi yapılmış siyah beyaz görüntüler ne kadar zaman geçerse geçsin hiç eskimiyor. Siyah beyaz fotoğraf çekmek sadece zamansız bir görünüm oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda etrafımızdaki yaşamın desenlerini ve dokularını öne çıkarmanın da etkileyici bir yoludur. Denklemden rengi kaldırdığınızda, geriye kalan tek şey dokular, kontrastlar ve ışık olur.
Çekime nasıl başladım, hangi ayarları kullandım?
Beklediğiniz kısım bu değil mi; NASIL YAPILIR, HANGİ AYARLAR KULLANILIR?
Birçoğumuzu siyah beyaz sokak fotoğrafçılığı ile ilgilenmekten alıkoyan şu korku yok mu! Aslında bu kısım o kadar kolaydır ki inanmazsınız, bundan sonrasını okumak siyah-beyaz fotoğraflarla bundan sonra daha sık ilgilenmenizi sağlayabilir! Öyleyse başlayalım !!
Elimde Olympus gibi gerçekten çok başarılı bir gövde varken, fotoğraflarımı önce renkli çekip, neden ardından Photoshop veya benzeri bir düzenleme aracıyla siyah-beyaz hale dönüştürmek isterim ki? Bu nedenle, her şeyi çekim anında kameramda bitirme yolunu seçtim.
Yazımın bu bölümünden sonra göstereceğim Olympus OM-D E-M1 MII kameradaki tüm ayarları, yandaki şekilde görülen ve kameramızın bize bakan yüzündeki “OK” ve yön tuşlarını kullanarak gerçekleştireceğiz. Siz yön tuşlarını kullanmak yerine dokunmatik ekranı da kullanabilirsiniz.

Ben sokak fotoğrafları çekerken Otomatik modlardan birini, yani P/A/S modlarından birini kullanmayı tercih etmiyorum. Kameramdaki Gizli Pozlama Modu olan, “M” Manuel Mod ve Otomatik ISO’yu birlikte kullandığım teknik ilk önceliğim oluyor. Böylece, Diyafram ve Enstantane değerini dilediğim gibi ben belirliyorum, ISO‘yu ise benim ayarladığım sınırlar içerisinde sahneye göre kameram belirliyor.
Şimdi ayarlara başlıyoruz, kameramızı Manuel çekim moduna almak için Mod Kadranını “M” konumuna alalım.
Yazılarımı takip eden dostlarımız, benim hiçbir kameramda odaklamayı deklanşör düğmesine yarım basarak yapmadığımı bilirler. Bunun yerine Back Button Focus / AF-ON tekniğini kullanmayı tercih ediyorum, Olympus kameramda da böyle. Odaklamayı, kameramın arkasındaki “AEL/AFL” düğmesine atıyorum ve o tuşa basarak yapıyorum, deklanşörü yalnızca fotoğrafı çekmek için kullanıyorum. Siz de Olympus kameranızda bu tekniği kullanmak istiyorsanız kameranızda bu ayarı yapmalısınız.
Ayarlama işlemi bittiğinde, kameranın LV Süper Kontrol Paneli’nde aşağıdaki gibi bir görüntü olmalıdır. LV Süper Kontrol Paneline erişmek için “OK” butonuna basmanız yeterli.

Şimdi yukarıdaki kırmızı daire içerisindeki rakamlara göre ayarlarımızı yapalım:
(1) Dosya formatını belirleme
Yapacağımız ilk şey, kameramızı JPEG + RAW çekmeye ayarlamak. Bunu yapmamızın nedeni, çektiğimiz fotoğrafın JPEG çıktısını kameramızda siyah-beyaz olarak, aynı görüntünün RAW çıktısını ise renkli bir ham dosya olarak elde etmek istememiz. Burada seçebileceğimiz çeşitli jpeg ayarları var ve ben “LF – Büyük Süper” veya “LN – Büyük Normal” kullanmayı tercih ediyorum.
Kameranızı JPEG + RAW moduna almak için çoklu seçicinin ortasındaki “OK” düğmesine basarak başlayın, ardından Dosya türü bölümüne gidin. Buradayken tekrar “OK” düğmesine basarsanız alt tarafta seçenekler belirecektir, kullanmak istediğiniz dosya türünün üzerine gidip “OK” tuşuna basarak onaylayın.
Siz renkli ham görüntü istemiyorsanız bu adımı yalnızca “LF” olarak ayarlayabilirsiniz.
(2) Görüntü modu seçimi
Artık dosya formatımızı seçtiğimize göre, Siyah beyaz sokak fotoğrafçılığı denemelerimiz için kameramızdaki en önemli ayar olan “Görüntü modu” kısmında “Monoton” seçimini yapabiliriz. Görüntü modunu da aynı şekilde ayarlayacağız, önce “OK” düğmesine basıp, ekranın sağ üst köşesinde yer alan görüntü modu alanın üzerine giderek “OK” tuşuna basıp, seçenekler arasından “Monoton” üzerine gidip tekrar “OK” tuşuna basarak seçimimizi yapmış olacağız.
Keskinlik, Kontrast ve Renk filtresi ve Renk Tonu ayarları
Şimdi ayarlayabileceğimiz başka birkaç ayar daha var. Siyah beyaz sokak fotoğrafçılığında varsayılan olarak seçtiğim “Monoton” ayarlarında Keskinlik, Kontrast, Renk filtresi ve Renk Tonunu önceden seçip çekime öyle başlamayı seviyorum. Siz de kendi beğendiğiniz bir görünüm elde etmek için bu ayarlarla mutlaka oynayın!
- (3) Keskinliği +2 olarak ayarlıyorum.
- (4) Kontrastı genellikle +1 olarak ayarlarım.
- (5) Renk Filtresi için R yani Kırmızı seçiyorum.
- (6) Renk Tonu için NEUTRAL’ı gerçek Siyah-Beyaz için kullanıyorum. Siz renk tonlarını seçebilirsiniz.
Sokak çekimi için kullandığım diğer bazı ayarlar:
- (7) Çekimlerimi Turbo çekim modunda yaptığımdan kameramda Otomatik ISO açık konumda oluyor. Çekimlerimi gündüz yapıyorsam “Maksimum ISO” değerini en fazla 3200 olarak ayarlıyorum. Gece çekimlerimde bu değeri 1600 olarak sınırlıyorum.
- (8) AF Modu’nu C-AF olarak ayarlıyorum. Sokakta genellikle insanları çektiğim için ve insanlar da devamlı hareket halinde olduğu için, bu ayar doğru odağı sağlayabilmeme yardımcı oluyor.
- (9) Deklanşör modunu Anti-Şok ile “Ardışıl L” (5fps) olarak ayarlıyorum. Anti-Şok özelliğini aktif yapmak için “Çekim Menüsü 2″ > Anti-Şok” aktif yapın. Bazı kişiler bunun yerine Sessiz deklanşör kullanmayı sever. Ben, kameramın çekim yaptığını anlamak için deklanşör sesini duymayı tercih ediyorum.
- “Özel Menü > C1 > Bırakma önceliği C” ayarını “Açık” olarak ayarlıyorum. Bu, bazı odak dışı çekimlere izin veriyor, ama “anı kaçırmamamı” sağlıyor.
- (10) Beyaz Dengesi’ni “Otomatik” olarak ayarlarım.
- (11) Dereceleme ayarını “Normal” olarak ayarlarım. Eğer çekeceğim sahne büyük kontrastlı alanlara sahipse, görüntülerde beyazlar çok parlak ve siyahlar çok siyah ise bu ayarı “Otomatik” olarak değiştiririm. Böylece kameram görüntüyü detaylı bölgelere ayırır ve her bölge için parlaklığı ayrı ayrı ayarlar.
Tüm bu ayarları mod kadranı üzerindeki “C1” konumuna kaydederim, böylece istediğimde mode kadranını “C1” konumuna alarak Siyah Beyaz Sokak ayarlarıma hızlıca geri dönebilirim. Bunu yapmak için:
“Menü > Çekim Menüsü 1 > Sıfırla / Özel Modlar > Özel Moda Ata > Özel Mode C1” üzerine gelip “Ayarla” seçin ve “OK” tuşuna basın. Hepsi bu kadar! Siz bu ayarları isterseniz C2 veya C3 özel moduna da atayabilirsiniz. Bundan sonra kameranızı her açtığınızda, yukarıda yaptığımız onca ayarı hatırlamanıza gerek kalmaz, mod kadranını atadığınız konuma çevirmeniz yeterli, çekime hemen başlayabilirsiniz.
Siyah beyaz sokak + ben ve başka çılgın denemeler
Bunu sıkça söylüyorum; özgür olmayı ve bazen çılgınlıklar yapmayı seviyorum. Buraya kadarki fotoğraflarımı yukarıda açıkladığım ayarlar ile çekmiştim. Şimdi çılgınlık zamanı! İki yöntem daha deneyelim:
İlk yöntem Sanat Filtrelerini kullanmak! Yukarıda yaptıklarımdan biraz farklı olsalar da, yine de çok güzel sonuçlar veriyorlar !! Aşağıdaki görüntüyü, grenli film Art Filtre kullanarak çekmiştim:
Ve bu da, Monokrom Moduna ayarlanmış Dramatik Ton Sanat Filtresi ile çekildi:
Yani işte gördüğünüz gibi…… Siyah beyaz sokak fotoğrafları çekmek Olympus aynasız fotoğraf makinelerinde kolayın da ötesinde !!!
Sonuç
Benim için siyah beyaz sokak fotoğrafçılığı, zevk alarak yaptığım çekim türlerinden sadece bir tanesi. Graciela Iturbide’in dediği gibi “Fotoğrafçılık dünyayı görmek için sadece bir bahanedir”. Fotoğraflarımız çok çarpıcı, çekici, güçlü, şiirsel ve estetik olabilir, ancak çekerken hissettiğimiz o otantik hayat deneyimlerimizle asla rekabet edemezler.
Sade bir fotoğraf gönüllüsü olarak ben, sanat ve estetik kaygısı olmadan, içimden geldiği gibi davranmayı, kuralsız ve özgür olmayı seviyorum. Sokakta fotoğraf çekme bahanesiyle, birçok değişik insanla tanışma, onlarla sohbet etme olanağı buluyorum, değişik değişik yaşamlar keşfediyorum. Fotoğrafın kalitesi ve sanatsal boyutu bunlardan sonraki önceliğim olduğundan, Profesyonel fotoğrafçı olmamanın dayanılmaz hafifliğini özgürce yaşıyorum!
Siz ne düşünüyorsunuz, siyah-beyaz fotoğraflar size de daha estetik gelmiyor mu? Bu konudaki görüş ve yorumlarınızı aşağıdaki “Yorumlar” kısmından bizimle paylaşın. Neler yarattığınızı görmek için sabırsızlanıyorum!
Almanyadan sevgiler.. Bizim buralardasınız.. Fuji makinemdede bunun gibi çılgımlıklar bende yaparım. Selamlar hocam
Evet Mehmet bey sizin oralardayım yine 🙂
Teşekkür ederim, selamlar.
Hocam yakınsak bir kahve içelim derim ben berlin de yaşıyom. Misafirimiz olun
Ben Düsseldorf yakınlarıdayım Mehmet bey. Bildiğim kadarıyla aramızda 500 km’den fazla bir mesafe var. Teklifiniz için teşekkürler. Bir gün Berlin tarafına düşerse haberleşiriz. Selamlar.
Hocam yine düşmüşsün yollara. Bize yazılar yazmak için bu kadar çile çekiyorsun kusura bakma 🙂
Şakası bir yana makinemizde olan ve farkında olmadığımızdan kullanmadığımız ne çok şey olduğunu bir defa daha hatırlattın bize. Emeklerin için teşekkürler
Sormayın Hatice hanım,
Bir yazı için işte böyle çilelere katlanıp kilometrelerce yol katediyorum 🙂 🙂 🙂
Dediğiniz gibi, kameralarımızda olup da kullanmadığımız, ama işimize yarayacak o kadar çok özellikler var ki, şaşarsınız! Ben de burada elimden geldiğince bunları paylaşmaya çalışıyorum.
Saygılar.
Güzel yazı ve örnekler için teşekkürler. Panasonic makine aldım. Ama Olympus kadar iyi değil bence. Bu yazılarınızdan sonra sanırım Olympus ile değiştireceğim. Monoton ayarlarından daha fazlasını bilmiyordum. Şık bir kamera ile şık resimler. Tebrikler Sebahattin bey.
Bülent bey Panasonic kameranızı neden beğenmiyorsunuz, Olympus’un hangi özelliği sizi cezbediyor? Teşekkürler, saygılar.
Eski bir Panasonic kompakt makinem var Sebahattin bey. Bir de Nikon D5000 dslr makinem var ama onu neredeyse hiç kullanmıyorum. Lensi değişebilir bir aynasız makinem olsun istiyorum.
Evet, bu durumda Olympus aynasız iyi bir seçim olabilir sizin için.
Saygılar.
benim siyah beyaz ile ilgili düşüncem şu, evet yukarıdaki nedenler bakış açısına göre makul olabilir. ama bence sorun/özenti biraz eski nesil isim olmuş Fotografçılardan ve onların dönemi itibari ile siyah beyaz film döneminden gelen bir durum. o meşhur isimlerin elinde ilk bu işe başladıklarında bugünün özelliklerinde makineler olsa acaba biz bugün nasıl düşünüp nasıl davranıyor olacaktık?
Önder bey,
Bunu ben de merak ediyorum. Ama o ustalar zamanında da renkli film olanağı yok değildi. Siyah beyaza dönüştürmek bazı sahneler için çok etkili sonuçlar yaratabilir, en azından etkiyi arttırabilir. Örneğin yukarıda paylaştığım yürüyen kadın fotoğrafını aşağıdan bir de renkli olarak izleyin. Aynı sahnenin iki farklı hali. Hangisi daha belirgin?
Saygılar.
Çok güzel bir yazı olmuş Sebahattin bey, teşekkür ederiz.
Yazı ile ilgili gelişmeleri takipteyim.
Selam ve saygılarımla.
Eksik olmayın Öner bey.
Selamlar saygılar.
Bu yazıyı okuduktan sonra pek de fazla ilgilenmediğim siyah beyaz sokak fotoğrafçılığına ilgim arttı ve çalışmalar yapmaya karar verdim.
Teşekkür ederim faydalı bir yazıydı 🙂
Deneyince hak vereceksiniz Turgay bey.
Yorumlarınız ve takibiniz için teşekkür ederiz.
Saygılar.
Siyah beyaz candır. Doku, gölge, ışıklandırma, şekil peşinde koşmak insana çok farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
Sevgili dostum sana iyi gezmeler. Bir yazı için ne çileler çekiyoruz ne 🙂 … Gördüğüm renkli çekip SB a dönüştürüyorsun. Genelde ben ve diğer fotoğrafçılarda -tahminim- böyle yapıyor. Yürüyen kadın fotoğrafından hareket ederek böyle söylüyorum. Direkt gövdede SB moda alarak da bi yola çıkalım birlikte. Tek bir 35 mm olsun üstelik. SB’ı ben de seviyorum ve bu Önder kardeşimin dediği gibi ne bir sorundur ne de bir özenti. Böyleyse ben yanmışım ağlayanım yok. Film çekiyorum. üstüne 1940 lardaki Ansel Adams’ın banyo formulünün bana uyarladığım şekliyle yıkıyorum. Tabii bir de unutmamak gerek; Almanya -kökeninde yanılmıyorsam- “LOMOGRAPHY” film kullanımını Avrupa’da tetikleyen bir yapı oluşturdu. Mesela Barselona gezimde iki gencin elinde analog makina gördüm. Yani SB filme devammmm… Gruba tavsiyem Sb a dönün. Fırsat yaratıp film kullanın. O banyo süresi sonuna kadar olan heyecan var ya… Anlatılmaz bir şey. Yaşayın bir şey kaybetmezsiniz.
Kalemine sağlık…
Sevgili Okyar,
Hayır, renkli çekip SB’a dönüştürmedim. Bu yazıdaki tüm fotoğraflar direk makine çıktısı. Herhangi bir işleme vs hiçbir işlem uygulanmış değil. Yalnızca kamera çıktısı JPEG’lerin piksel boyutunu düşürüp (1280 px) web için kaydetme işlemi uyguladım o kadar.
Yazımda da belirttiğim gibi JPEG+RAW çektiğim için, belirttiğim monokorom ve diğer ayarları JPEG’e uyguladı ama RAW doğal olarak renkli çekmiş oldu. Yani her fotoğrafın hem JPEG hem RAW çıktıları var elimde.
Analog için senden destek almam gerekecek, ben de çok istiyorum. Hatta dediğin gibi yalnızca 35mm ile bir analog projesi yapalım, iyi fikir.
Selamlar sevgiler.
Banyo kısmında seve seve. Filmi birlikte yıkarız. Diğer kısımlar senin dijital makinayı SB moda alman gibi. Gürültüye hazırlıklı olman gerek. Hem ayna hem de perde sesi -dalarsan- insanı zıplatabiliyor. Şaka şaka… Bir de çektiğini anında göremiyorsun. Çektin çekti. Çekemedin geçmiş olsun 🙂