Merhaba Kristal.

Arthenos.com blog geçenlerde Ersin Alok Hoca ile bir söyleşi ve gösteri gerçekleştirdi, konu “Anadolu Tanrıları” idi.
Ersin Alok Hocayı, Türk Fotoğraf Dünyasında saygın bir yerde görürüz, öyle öğrenmiştik ve takip etmeye başlamıştık. Biz kendilerini daha çok dağlara sevdalı bir fotoğrafçı olarak tanıyorduk. Bu kapsamda dağları dolaşırken, Anadolu mağara ve kaya resimlerini tespit ederek gün yüzüne çıkardığından haberdardık. Ayrıca dalgıç olup, deniz canlılarının fotoğrafını çekmeye de meraklı olduğunun da farkındaydık. Yazar olduğunu ve saygın albümlere sahip olduğu konusunda da fikir sahibiydik.
Ancak etkinlik öncesi kendilerini biraz daha araştırınca; fotoğraf sanatçısı olmasının yanında, belgesel film yapımcısı-yönetmeni, ressam, psikoloji ve gazetecilik mezunu olduğunu, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Enstitüsü’nün kuruluşunu yaptığı bilgisine eriştik. 1967’de fotoğrafın ilk defa sanat eseri olarak kabul edildiği V. Paris Bienali’nde Birincilik Ödülü alması, uluslararası başarısının kanıtıydı.
İlginç bir veri daha vardı; son Osmanlı Sadrazamı Tevfik Paşa’nın torunu olduğu gibi sürpriz bir bilgiyle karşılaştım. Tabii ki son Osmanlı Sadrazamı denilince akla hemen Damat Ferit Paşa gelir ve işgalcilere direnç gösterememesi nedeniyle de suçlanan bir isim hatırlanır. Böyle olunca Sayın Alok’un dedesi Tevfik Paşa’yı araştırmak zorunda kaldım. Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı heyetine başkanlık yaptığını, bildirilen şartları çok ağır bulup onaylamayarak İstanbul’a döndüğünü ve yerine atanan Damat Ferit Paşa’nın kabul ettiğini öğrendim. En son yapılan Londra Konferansında yine sadrazam olarak İstanbul Hükumetini temsil ettiğini ancak orada Türkiye’nin tek temsilcisinin Ankara Hükûmeti olduğunu belirtip konferanstan çekilmesini öğrendiğimde mutluluk yaşadım.
Tabii ki haklı olarak “Konumuz fotoğraf, bu bilgiler işimize yaramaz ki!” diyebilirsiniz. O akşam fotoğrafı sadece bir görsel ve içeriği olarak görmeyen sıra dışı bir sanatçı ile karşılaştım; her şeyi tam anlatmalıyım ve anlatacaklarım bitmedi, sıkı durun!
“Anadolu Tanrıları” konulu gösteri ve söyleşisine kâinatın yaratılışından başladı, evrenin, galaksilerin, yıldızların, dünyanın oluşumuyla ve 1,2 milyar yaşındaki salyangoz fosiliyle devam etti. MÖ 23.000 yıllık mağara resimleriyle inançlar konusunu işlemeye başladı ve adım Anadolu coğrafyasındaki kaya ve mağara resimleri, figürleri, heykelleri, anıtlarıyla… söyleşisini örnek fotoğraflar eşliğinde sürdürdü.
Öyle akıcı bir konuşma gerçekleştirmişti ki, böylesine bir bilgi birikimi ve aktarımı konusunda hayranlık duymuştum. Gösteri bittiğinde katılımcılar şoke olmuşlardı, tutamadım kendimi içimden geçen duyguları aktarmaya çalışarak, dedim ki;
“Biz kandırılmışız, Ersin Alok’u dağcı bilirdik, dalgıç bilirdik, fotoğrafçı bilirdik… Tarihçiymiş, felsefeciymiş, sosyolojik olarak çok donanımlıymış ve bir şairmiş, Hocam sizi alkışlıyorum… Fotoğrafın bu boyutunu görmemiştik, erişilmez bir kavram, muhteşem…”
Ve farkına vardım, eksikliğimin… İyi fotoğrafçı olmak için; kompozisyonu, pozlamayı, estetiği… bilmenin yetersiz olduğunu anladım ve gerçek anlamda çok derin ve geniş şekilde donanımlı olmak gerektiğini öğrendim.
Sevgili Kristal donanım denilince fotoğrafçının aklına kamera, lens, filtre gibi maddi eşyalar gelir. Ama bunun eksik bir yaklaşım olduğunu Ersin Alok’un söyleşi ve gösterisiyle anladım. Donanımın gerçekte; şartlanmışlıktan uzak, analiz yeteneği olan bir anlayış olduğu, fikir sahibi olmanın yetmediğini, her konuda doğru bilgiye sahip olmak gerektiği konusunda dersimi aldım.
Sadece ben mi? Katılımcılar o akşam mest olmuşlardı, benzer duyguyu yaşadıklarını dile getirdiler…
Selam gerçek anlamda donanımlı olanlara ve çevresini yaydıkları ışıkla donatanlara gitsin…
Mikdat Besni
Kaçırmak olmaz 🙋🏻♂️
Hislerimize tercüman oldunuz Mikdat abim. Ersin hocam’ın sunumunun tadına doyamadık. Üstelik diğer bazı sunumlarının da sözünü aldık ve heyecanla beklemeye koyulduk.
Bu vesile ile bizleri Siz ve Sizin gibi değerli hocalarımızla buluşturan, bize bu olanağı sağlayan, emeği geçen; başta Sebahattin bey, Okyar bey, Ertan bey olmak üzere herkese ve tüm katılımcılara bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Selam ve saygılarımla.
Sizin de etkinlikteki Hattuşa ile ilgili samimi teklifiniz çok değerliydi. Sizi Arthenos ailesinin değerli, samimi bir üyesi olarak görüyorum ve selamlıyorum.
Sabırsızlıkla Bekliyoruz…