Sevgili Kristal merhaba.
Coronavirüs salgını nedeniyle hepimiz gönüllü olarak kendimizi kısıtladık ve en yakınlarımızla bile yüz yüze sosyal ilişkilerimiz kalmadı gibi bir şey. “Bize virüs bulamış olabilir, yakınlarımıza bulaştırmayalım!” düşüncesinden kaynaklanan korku nedeniyle, ilişkilerimizi dondurduk.
Ama ben endişe duymuyorum, gelecekten umutluyum.
Şunu belirtmek isterim ki; “endişe duymuyorum” derken, “bir şey olmaz” dediğim anlaşılmamalı. Zorunluluklarım dışında, daha duyuru yapılmadan, herkesten önce başladım kendimi kısıtlamaya.
Niçin? Diye soracak olursanız, mesleki bilgi ve deneyimlerim beni rahatça hareket etmekten uzaklaştırmaya, ancak gelecekten endişe ettirmemeye götürüyor. Yıllarca bulaşıcı viral ve bakteriyel hastalıklarla mücadele etmemin getirdiği birikim beni, bu gün için disiplinli olmaya ve gelecekten ümitvar olmaya sevk ediyor.
“Gelecekten umutluyum.” Çünkü insan türü, canlılar içerisinde en dayanıklı olandır. Dinazorların bile yaşamını sürdüremediği ortamlardan canlı çıkıp bu günlere erişmeyi sağlamışız. Kaldı ki bugünkü ilim ve bilgi seviyemiz zirvesinde, daha da geliştirip ilerleteceğiz. Birçok sorunun üstesinden geldik, bunun da geleceğiz.
Bir gerçek daha var Sevgili Kristal; Evreni oluşturan galaksiler gibi devasa yapılardan, mikro yapılar olan atom altı parçacıklara kadar her şey çok güçlü olarak matematik, fizik ve kimya formülleriyle uyumlu olarak devinimini sürdürmektedir. Hesapsız hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey yok olmamakta, sadece dönüşüm geçirmektedir, bizde geçiriyoruz… Bunu bilmekte beni rahatlatan ayrı bir unsurdur.
Ancak başka bir gerçek var ki solunum yollarımızı enfekte eden virüs, düşünce yapımızı da tümden değiştirecek gibi görülüyor. Artık insanoğlunun; dünyaya, doğal ortama, yaban hayatına ve vahşi yaşam hakkına daha saygılı olması gerektiğini anlamasını diliyorum, çünkü bu dünyada tüm canlıların yaşama hakkı var, “Yağma Yok!”
Sevgili Kristal asıl konumuz fotoğraf olduğuna göre, isterseniz bu noktaya yönelelim…
Cep telefonu veya kompakt kameralarla fotoğraf çekenler sanatsal yapıya sahip fotoğraflara ilgi duyduklarında “Niçin benimki böyle değil?” Sorusunu soruyorlar, DSLR/objektifi değiştirilir sisteme geçenler de biraz tecrübe kazanınca “Yine olmadı!” Diyor ve kit lensin sıkıntısını yaşayıp objektif arayışına girişiyorlar.
Fotoğrafçıların kafasında “hangi kamera?” sorusu kadar; “hangi objektif?” sorusu da şekillenmektedir.
Objektifleri birkaç açıdan ele alabiliriz.
– “Geniş Açı.” Normal gözün gördüğünden daha geniş bölgeyi fotoğraflama yeteneğinde olanlardır, “Kısa Odaklı” olarak da nitelendirilirler.
– “Normal Açı.” Normal gözün görme kapasitesinde bakış açısına olan sahip olan 50 mm odak uzunluğuna sahip objektifler bu grupta yer alırlar.
– “Dar Açı.” Gözlerimizle gördüğümüz alandan daha dar bir alanı gören, bir başka açıklamayla; büyüten ve yaklaştıran “Uzun Odak, Tele” objektifler de bu grupta yer alırlar.
Objektifler “sabit ya da değişken odaklı” diye de sınıflandırılabilir.
– Sabit odaklı/prime objektifler 20mm, 50mm, 85mm, 100mm gibi değişmez odak yapısındadırlar.
– Değişken Odaklı/Zoom objektifler ise değişken odaklıdırlar, 10-20, 18-55, 24-70mm… gibi.
Kristal kafanızı çok mu karıştırdım bilmiyorum ama “Hangi Objektif?” Sorusunun cevabını vermek için özet bilgi vermem zorunluydu…
İsterseniz şimdi bu sorunuzun cevabını daha açık ve anlaşılır şekilde verelim.
Geniş açı objektifler; geniş bir alanı kapsayarak ve fazla net alan derinliği de sağladığından, insan ve çevresi hakkında bilgi verirler. Ancak yakın olan unsurları abartma özelliğine sahiptirler. Açıkçası sadece yüz fotoğrafı çekecekseniz yakın olan unsurlar; mesela burun kocaman görülür. Size yakın bir eli odağa alırsanız; el kocaman, uzakta kalan kafa ise küçücük görünecektir.
Normal açılı objektifler bakış açımıza yakın bir görüntü sunarlar, objeye çok yaklaşmadıkça abartı yaratmazlar.
Dar açılı/Uzun Odaklı/Tele Objektifler ise odak uzaklığı ve diyafram açıklığı arttıkça, fotoğrafını çektiğiniz bireyi çevreden yalınlaştırarak ön plana çıkarır. Net alan derinlikleri sığ olan objektiflerdir. Konuya yakından ve dar açıyla bakarlar. Objeyi arka plandan yalıtma ve izleyicinin dikkatini hedefe yönlendirme güçlerinden dolayı, reklam ve film çekimlerinde bu objektifler çok kullanılır.
Objektifleri bir de sabit ve değişken odaklı olarak nitelemiştik. Değişken odaklı objektifler; fotoğrafçının konuya yaklaşmasına veya uzaklaşmasına gerek duymadan çekim alanını daraltarak ya da genişleterek yakın ya da uzak çekimi pratik hale getirir. Çok avantajlı görülüyorsa da maalesef öyle değildir. Çünkü objektifler merceklerin/lenslerin bir araya gelmesiyle yapılır, bunların yüzeyleri küreseldir ve ışığı da küresel kırarlar. Doğal olarak netlik noktaları da küreseldir ama algılayıcı/sensör/film yüzeyi düzlemdir. Sorun burada düğümlenmektedir. Objektifler son görüntüyü algılayıcı üzerine düşürürken merkezde ve köşelerde net olacak şekilde ışığı kırmak üzere tasarlanırlar. Ama odağın değişmesinin fotoğrafa olumsuz etkisi yadsınamaz. İşte bu noktada sabit/prime objektifler tartışmasız detayları her bölgede yakalama açısından en iyi sonucu verirler.
Eğer “Hangi Objektif?” sorusunun cevabını kısaca vermeye çalışırsak; kamerada olduğu gibi “sizin amacınıza göre bir donanıma sahip olmanız gerektiği” cevabına götürecektir.
Eğer sokak yaşamını belgeleyen fotoğrafçıysanız 18-55 gibi bir değişken odaklı objektif sizi rahatlatacaktır, üstelik bunlar ucuzdur.
Ama reklam, moda ya da düğün çekimi yapıyorsanız uzun odaklı, geniş diyafram açıklığına sahip bir objektif sizin işinizi görecektir. Bunun değişken/zoom karaktere sahip olması ise fazla hareket etmeden işinizi yapmanıza yardımcı olacaktır. Ancak objektiflerin odakları uzadıkça ve diyaframları genişledikçe maliyetleri artar, doğal olarak bütçe meselesidir.
“Ben teknik açıdan güçlü fotoğraf çekmek istiyorum, fazla bir bütçe ayırmak istemiyorum arkadaş!” da diyebilirsiniz, saygı duyarım. Bu durumda 50mm/46 derece insan gözü bakış açısındaki objektifler sizin işinizi görecektir. Sabit Odaklı/prime oldukları için, netliği tüm düzleme oldukça iyi yayarlar ve keskin sonuçlarla sizi tatmin ederler. Eğer diyafram açıklığı da geniş ise bu durumda objeyi fondan ayırarak sizi daha çok mutlu edecek sonuçlar üretirler. Bir diğer sevdiğim tarafı ise cep dostudurlar.
Ve geldik bir şaheser olarak gördüğüm, bu mektubu yazmamı sağlayan fotoğrafımıza…

“İnsanı Fotoğraflamak” konusunda bir başyapıt gördüğümü ve takdirimi itiraf etmeliyim.
Model ile güçlü iletişim, ustalıkla ışık kullanımı, gürültü/nois sorunu olmayan bir kamera, tüm dokusuyla göz kamaştıran bir cilt ve pırıl pırıl gözlere sahip ama fondan ayrılmış ve doku kaybına yol açılmamış bu fotoğraf büyük bir beceri ve sanatın yansıması olarak karşımda duruyor.
Bu fotoğrafı Lore Inofa yapabilirdi ve yapmış…
Selam işini en iyi yapanlara gitsin…
Mikdat Besni
24.03.2020-Susurluk
Gerçekten de çok güzel fotoğraf, tebrikler.
Yazının içeriği ile çok güzel derslerle dolu bu paylaşım için teşekkürler.
Arthenos kalitesi bu… Zevkle takip ediyoruz… Emeği geçen herkesin ellerine sağlık
Neslihan Hanım makaleyi “güzel derslerle dolu” bulmanıza sevindim. Güç veren yorumunuz için size teşekkürlerimi iletiyorum…
çok doğru saptamalar.çok vurucu bir fotoğraf seçilmiş..çekene seçene ve yazana topluca teşekürrler
Şinasi Bey sözleriniz güç veriyor, teşekkürlerimi iletiyorum…
Sizin fotoğraf konusundan önce değindiğiniz noktalara bende yorumumdan önce değinmek istiyorum müsadeniz olursa Mikdat abim. Çünkü öyle doğru noktalara parmak bastınız ki, okurken her tespitinize, “aynen”, “öyle değil mi ama”, tabikide” diye katılmadan edemedim. Bazı kuralların devlet tarafından konulmasını beklemeden kendimize çeki düzen vermek, işin ciddiyetini kavramak, umursamaz davranmamak, gerekli disiplini sağlamak, ama tüm bunları yaparken de umutsuzluğa yada karamsarlığa kapılmamak. Ve tüm canlıların yaşam hakkına saygı duymak. Başka ne söylenebilir ki. Tebrik ediyorum sizi.
Konuya dönersek; kamera gövdesinden daha önemli bir ekipman olarak objektifler çektiğimiz fotoğrafların kalitesini birebir etkileyen parçalar. Makine gövdeleri teknolojinin gelişmesi ile sürekli değişiyor güncelleniyor olsalar da, kaliteli optiklere sahip objektifler uzun yıllar değişmeden kullanılabiliyor. Dolayısı ile ekipmana yatırım yaparken ihtiyaçlar ve bütçe dengesi iyi gözetilerek, bütçe dahilinde ucuza kaçılmaması gereken parçalar.
Seçtiğiniz fotoğraf ise gerçekten muazzam. Eser sahibi Lore Inofa’ya hayran kalmamak mümkün değil. Sizin daha önce “ışık” konusunda da değindiğiniz Rembrant aydınlatma tekniğinin mükemmel bir örneği. Modelin sol üst tarafından vuran ışık ile yüzün karanlıkta kalan yarısı, sağ göz altında oluşan üçgen biçiminde aydınlık kısım, başın duruşu, modelin bakış yönü, gözlerin ve cildin mükemmel netliği, modelin arkaplandan kusursuz şekilde ayrılmış olması. Herşey kusursuz. Fotoğrafta tek “acaba” dediğim nokta var ki; cilt dokusu bir tık fazla mı belirgin ? Bilemedim. 🙂
Yazılarınız için tekrar tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.
Selam ve saygılarımla.
Öner Bey okuyucuyu sıkmamak arzusuyla girmediğim konulara siz değinerek makalenin eksiksiz olmasını sağladığınızı görüyorum, sevindim, teşekkürlerimi iletiyorum.
Meraklı okuyucuyu eksik kalan bilgileri buradan alacaktır.
İlginiz bana güç veriyor, minnettarım.
Selamlarımı iletiyorum.