Fotoğrafçılık gerçekten yapmak istediğiniz bir şey mi, yoksa gördüğünüz ya da okuduğunuz bir şeyin ardından heyecanla aklınıza gelen bir düşüncenin sonucu oluşan geçici bir heves mi?
20yılı aşkın bir süredir fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. Tüm bu süreçte gördüm ki, bu alanda evrimin bir zaman birimi, sınırı ve hatta sonu yok. Çevremdeki bazı özel kişilerin bir yıl gibi kısa bir sürede ne kadar çok aşama katettiğine, bazılarının ise yıllarca belirli bir aşamada sıkışıp kaldıklarına tanık oldum.
“Bir konuda uzman olmak için o tek şeye en az OnBin saat ayırmanız gerekir.”
Malcolm Gladwell
Malcolm Gladwell’in 10Bin saat kuralı fotoğrafçılık için de geçerli olabilir mi? 10Bin saat olmasa bile, bu alanda evrimleşmek tamamen ne sıklıkta çekim yaptığımıza bağlı.
Her şey bir hevesle başlar
Bu başlangıç aşamasıdır. Bu aşama herkeste değişik nedenlerle başlayabilir. Kimimiz seyrettiğimiz bir filmden veya okuduğumuz bir kitaptan esinleniriz. Kimimiz fotoğraflarına büyük beğeni duyduğumuz bir yakınımızdan ilham alırız. Kimimiz bir davette veya arkadaş toplantısında elindeki fotoğraf makinesiyle herkesin dikkatini çekmeyi başaran bir hemcinsimize içten içe duyduğumuz hayranlık ve/ya kıskançlıkla. “Benim böyle hissettiğim bir an olmadı” demeyin, çünkü İNANMAYACAĞIZ! Her ne nedenle olursa olsun, fotoğrafçılığa karar verdiniz ve o hevesle hemen kendiniz için bir kamera araştırmasına giriştiniz. Ne tür ve marka kamera satın aldığınızın bu aşamada bir önemi yoktur. Bu, sizin “fotoğrafçı” olmak için ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüz yegane “simgeniz” olacaktır.
Belki bunun için aylarca para biriktirdiniz ya da birikiminizden hatırı sayılır bir tutarı gözden çıkardınız; sonuçta kameranızı satın aldınız.
Heyecan başlar; sosyal medyada arkadaş gruplarınızla kameranızın açılmış paketini ve ekipmanınızı gösteren fotoğraflar paylaşmaya başlarsınız. “Bekle beni fotoğrafçılık!” tarzı başlıklarla hikayeler paylaşırsınız. Bu aşama, henüz fotoğrafçılığın temellerini bile öğrenmediğiniz aşamadır; kamera çekim modları konusunda kafanız çok karışıktır.
Neyse ki kısa sürede Otomatik Mod’un varlığını keşfedersiniz. Kamerayı otomatik moda ayarlarsınız, gözünüze ilişen ilk konuya kamerayı doğrultur, deklanşöre basarsınız, ekrandaki sonuca bakarsınız ve işte başardınız! İlk kareniz, sizin kareniz! Ne kadar iyi göründüğüne inanamazsınız.
O andan itibaren gördüğünüz her şeyin fotoğrafını çekmeye başlarsınız. Daha ilginç kareler için her türlü açıdan fotoğraflar çekersiniz. Ve hepsi size harika görünmeye başlar.
Artık eserlerinize imzanızı atmanızın zamanı gelmiştir
Fotoğrafın Ferrari’si olduğunuza kendinizi ikna ettikten sonra, artık bu harika çalışmaları paylaşma aşamasına geçersiniz. Bir blog, web sitesi ve/ya size özel bir sosyal medya sayfası oluşturma telaşınız başlar. Az önce çektiğiniz, kırmızı Ferrari’nin kaputunda oturan beyaz kedi fotoğrafınızı paylaşmadan önce, “Ya biri bunu kopyalayıp kendininmiş gibi paylaşırsa?” diye endişelenirsiniz. İşte bu endişe hali, filigranı keşfetmenize neden olacaktır, çünkü takip ettiğiniz birçok kişi fotoğraflarının altına kendi imzasını koymuştur. Hemen Google’a girip filigran nasıl oluşturulur, ne kadar büyük olmalı, nereye yerleştirmeliyim, birinin fotoğrafımı çalmasına nasıl engel olabilirim gibi araştırmalara dalarsınız.
Onlarca izlenmiş eğitim videosundan sonra, özenle tasarladığınız harika filigranınızı eserlerinizin her yerine yapıştırmaya başlarsınız. Bu ilk başlarda, “İşte bu benim fotoğrafım” diye yüksek sesle bağırırcasına tüm görüntüyü kapsayan, büyük ve arka planı şeffaf bir metin olur genelde. Bu, birkaç paylaşımın ardından zamanla, fotoğrafların sağ alt köşesinde daha “profesyonel” bir filigrana dönüşür. Sonunda başardınız; eserinizi çalınmaktan kurtarmışsınızdır!
Bu aşamayı geçtiğinizde şunları öğrenmeye başlarsınız: Birincisi, beyaz kedi fotoğrafınız o kadar da harika değildir. İkincisi, kimsenin o görüntüyü çalmaya ihtiyacı yoktur. Üçüncüsü, fotoğraflarınıza ait ham dosyalara sahip olmak, o fotoğrafı oluşturanın gerçekte siz olduğunuzu ve söz konusu bir hırsızlık durumunda bunu kanıt olarak kullanabileceğiniz anlamına gelmektedir.
İlk gerçek aydınlanma evresi
Bu aşama, fotoğrafçılık kariyerinizin veya hobinizin gerçek başlangıcında olduğunuzu düşündüğünüz ve fotoğrafçılık bilginizin olmadığını anlamaya başladığınız evredir. Sürekli olarak karşılaştığınız ISO, Diyafram, Enstantane hızı gibi kavramların ne anlama geldiği hakkında henüz belirgin bir fikriniz yoktur. Bunları bilmeden fotoğrafçı olunamayacağına karar verip mümkün olduğunca fazla bilgi edinmek için internette araştırmalara girişirsiniz. Makaleler okursunuz, eğitim videoları izlersiniz, forumlara üye olursunuz, hatırı sayılır paralar harcayıp eğitimler bile alırsınız.
Bir yandan da sosyal medyada usta fotoğrafçıları takip etmeye başlayıp onların eserleriyle tanıştıktan sonra zanaata gerçekten saygı duymaya başlarsınız.
Teknik bilgilerin dozu meselesi
Kamera ayarlarını anlamaya, yeni teknikler öğrenmeye ve fotoğraf düzenlemeyi ve çeşitli düzenleme tekniklerini keşfetmeye başlamışsınızdır artık. Fotoğrafçılık gözünüzün henüz çok az gelişmiş olduğunu anlayamadığınızdan, hala bir şeylerin eksikliğini hissedersiniz. İyi bir görüntünün nasıl olması gerektiğine dair bir fikriniz henüz yoktur. Eksikliğin doğru tekniği kullanmamak olduğunu farzederek, öğrendiğiniz yeni teknikleri aşırı oranda kullanmaya başlarsınız.
Beğendiğiniz fotoğrafların sahiplerine, hangi kamerayı ve lensi kullandığını, çekim anı kamera ayarlarını sormaya başlar, buralardan kendinize bir şeyler çıkarmaya çalışırsınız. O ayarları taklit ederek siz de benzer fotoğraflar çekmeyi umut edersiniz.
İşin tekniğine kendinizi o kadar kaptırırsınız ki örneğin, üzerinde gerekli ön düzenlemeleri yapmadan her fotoğrafı siyah-beyaza çevirirsiniz. Bir fotoğrafı siyah-beyaza dönüştürmeden önce, pozlamayı, gölgeleri ve/ya vurguları ayarlamak gerekeceğini henüz kavramadığınızdan, görüntülere doygunluk katmanın, netliği arttırmanın fotoğrafınızı çok daha ilginç hale getirdiğini düşünürsünüz.
Bu aşamadaki birçok kötü deneyimin ardından kontrollü olmayı öğrendikten sonra, bu tekniklerin her birinin görüntünüze ne yaptığını gerçekten anlama ve her birini doğru bir şekilde nasıl uygulayacağınızı öğrenme aşamanız başlar. Bazen, pozlama dışında hiçbir şeye dokunmanıza gerek olmadığı zamanların varlığını kavrarsınız.
Nasıl bir fotoğrafçıyım, benim için fotoğrafın anlamı nedir kavrama evresi
Artık iyi bir görüntünün ne olduğu konusunda net bir anlayışa sahipsinizdir. Çeşitli fotoğrafik görüntüleri özümsemek için yeterince zaman ve emek harcadınız. Sokak Fotoğrafçılığı, Portre Fotoğrafçılığı, Yemek Fotoğrafçılığı, Manzara Fotoğrafçılığı, Yakın Plan / Makro Fotoğrafçılığı vb birçok alanda sayısız fotoğraf izlediniz, bunlardan bazılarını kendiniz uyguladınız. Bu referans zenginliği ile işinizi sorgulamaya başlarsınız. Başkalarının hayranlık duyduğunuz fotoğraflarına bakıp kendi fotoğraflarınızla karşılaştırdığınızda, sizinkilerin neden diğer gördükleriniz gibi sizinle konuşmadığını merak etmeden kendinizi alamazsınız.
Fotoğraflarınızı bu harika eserlerle karşılaştırmaya başlarsınız. Bu hem iyi hem de kötüdür. İyidir, çünkü sizi daha iyi olmaya iter, kötüdür çünkü deneyim olarak onlardan henüz çok uzaktasınız ve bu sizi kolaylıkla demotive eder. Sizin portre veya sokak fotoğraflarınız nasıl oluyor da Ara Güler’in çalışmaları gibi duygu uyandırmıyor? Neden manzaralarınız Ansel Adams kadar görkemli görünmüyor?
Bu aynı zamanda ne tarz bir fotoğrafçı olmak istediğinizi sorgulamaya başladığınız aşamadır. İsim yapmış her fotoğrafçının tek bir konuda uzmanlaşmış olduğunu öğrenirsiniz. Evet, tüm iyi fotoğrafçılar her şeyin fotoğrafını çekebilir, sonuçları da iyi olacaktır. Ama “harika” olmak başka bir şeydir. Portre fotoğrafçıları harikadır çünkü tek yaptıkları şey budur, aynı durum diğer kategoriler için de geçerlidir. Birinin çıkıp, “Sen şu alanda çok iyisin; bu alanda uzmanlaş” demesini beklersiniz bir ümitle.
Big Bang evresi
Fotoğrafçılığınızda nihayet iyi olduğunuzu fark ettiğiniz bir noktaya geldiğiniz aşamadır. Sayısız çekimler yaptığınızdan, sürekli öğrenip geliştirdiğiniz düzenleme ve tekniklerle harmanladığınızdan, bunlar artık gerçekten kendini göstermeye başlamıştır. Üstelik, belirli bir alanda uzmanlaşmaya karar verdiğinizden bu alanda iyi bir aşamadasınızdır.
İşin ustalarından övgüler almaya ve yeteneklerinize güven duymaya başlarsınız.
Bu aşama aynı zamanda muhtemel bir yol ayrımının da habercisidir. Hobi olarak mı devam edeceğiniz yoksa profesyonel yeni bir hayata geçiş mi yapacaksınız, buna karar vermek isteyeceğiniz nokta. Bir amatör ile profesyonel arasındaki tek farkın para kazanmak olduğunu varsayarsak; bu, amatör fotoğrafçının bir profesyonelden çok daha iyi olabileceği gerçeğini değiştirmez. Geride bıraktığınız süreçte, bu işleri para kazanmak amacıyla yapan, ama hala “İlk aydınlanma evresi”nde çakılıp kalmış birçok profesyonel tanımışsınızdır.
En tehlikelisi bence bu aşamadır. Eğer benim gibiyseniz, Profesyonel fotoğrafçı olmamanın dayanılmaz hafifliği, bu aşamada vereceğiniz kararda belirleyici bir rol oynayabilir.
Ve fabrika ayarlarına geri dönme evresi
Son evre, temel bilgilere geri dönme evresidir. Kendinizi ilhamsız, isteksiz ve/ya yetersiz bulduğunuz her aşamada temel bilgilere geri dönmek, verilmesi gereken en doğru karardır. Artık iyisinizdir. O kadar iyi ki, bir ay boyunca hiçbir şey çekmeseniz bile yine de kameranızı elinize alıp harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Şu an istemiyor olabilirsiniz. Bu, iyi bir fotoğrafçı olduğunuz gerçeğini değiştirmese de, kameranızı uzun zamandır elinize almadığınız ve çekim yapmadığınız için kendinizi yargılamaya başlarsınız. Bunu yapıyorsanız doğru evredesiniz demektir.
Böylece temel bilgilere geri dönersiniz. Bazılarımız için bu, yeni bir fotoğrafçılık alanı öğrenmeye başlamak olabilir. Başkaları için ekipman yenileme ve/ya var olanı geliştirme ihtiyacı olabilir. Bazılarımız film fotoğrafçılığına merak sarar veya eskiden uğraştığı bu alana dönüş yapmak ister. Kızılötesi fotoğrafçılığı, sualtı fotoğrafçılığı, moleküler fotoğrafçılık, vs vs…
Bu aşamada temel bilgilere dönüş her kişi için özneldir. Ancak, bir işe yaraması için, yapılacak seçim bizi zorlamalıdır. Böylece, içimizdeki fotoğraf ateşi yeniden alevlenir ve bunun karşılığında seviyemizi daha iyi bir noktaya çıkarır.
PUKÖ Döngüsü
Meslek hayatımın tamamına yakını değişim, gelişim, dönüşüm ve inovasyon projeleri üzerinde çalışmakla geçti. Pukö döngüsü, iş hayatımda öğrendiğim ve yaşam biçimi olarak kendime rehber edindiğim bir metod.
“Planla”, “Uygula”, “Kontrol Et”, “Önlem Al” kelimelerinin baş harflerinden oluşan Pukö döngüsü sürekli değişim ve gelişim için bir modeldir. Yalın üretim felsefesinin önemli bir parçasıdır ve insanların ve süreçlerin sürekli iyileştirilmesi için temel bir ön koşuldur. Tekrar eden hatalardan kaçınmanın ve süreçleri iyileştirmenin, basit dört aşamalı yegane anahtarıdır. Son aşamaya geldiğinizde tekrar ilk aşamaya geçersiniz; döngü tekrar başlar.
Fotoğrafçılık ta diğerleri gibi, sürekli tekrar ve özveri gerektirir. Fotoğrafçılıkta gelişme asla bitmez. Gelişim için her zaman yeni fırsatlar vardır.
Sonuç
Gerçek şu ki, İlk OnBin fotoğrafımız en kötü fotoğraflarımızdır. Püf noktası, çekmeye devam etmek ve bunu yaparken eğlenmeye devam etmektir. Neden mi? Çünkü, Fotoğraf çekenler daha mutlu oluyor.
Sizin bu konulardaki görüşünüzü, fotoğrafçılığınızı konumladığınız evreyi merak ediyorum. Düşünce ve yorumlarınızı aşağıdaki “Yorumlar” kısmından bizimle paylaşır mısınız?
Ferrari elektrikli model mi?…
Bir de “vazgeçmek” evresi var. Sonrasında aklınıza hala çekmediğiniz fotoğraflar gelir ve “vazgeçmekten vazgeçme” evresine savrulursunuz.
Eline sağlık. Değişik bir yazı olmuş.
Ferrari, DSLR kullananlar için klasik, aynasız kullananlar için elektrikli model.
“Vazgeçmekten vazgeçme evresi” de iyiymiş. Bunu da değerlendirmek gerek 🙂 Hatta bir ara yazıya da ekleyeyim ben bu evreyi.
Selamlar, sevgiler.
Bence de aynı duygularla aynı yollardan geçiyoruz çok güzel tespitler elinize yüreğinize sağlık Sebahattin bey
Teşekkür ederiz Ünal bey.
Saygılar.
Yazınızı dikkat ve hayranlıkla okudum,49 yıldır fotoğrafla ilgilenen biri olarak kendimi Big Bang evresine yerleştirdim,Çok teşekkür ediyoruz Sebahattin Bey, iyiki varsınız…
Serdar bey merhaba,
Çalışmalarınızı hayranlıkla takip ediyorum, siz de iyi ki varsınız. Takip ve desteğiniz için de ayrıca teşekkür ederiz.
Saygılar.
Hocam ben fotoğrafa sizin blogunuzu bulunca heves ettim ve başladım 🙂 Bundan önce instada sizi takip ediyordum. ordan sitenizi buldum. şimdi fuji makinem var ve her yazınızı kaçırmadan okuyorum. Ben galiba aydınlanma evresindeyim şu anda 🙂 Ellerinize sağlık
İlgi ve takibiniz için biz de size teşekkür ederiz Kerim bey.
Selamlar, saygılar.
Ben teknik bilgiler evresindeyim galiba
Şimdi fark ettim teknik okumaktan resim çekmeye fırsat bulamıyorum
Ama bunda sizinde kabahatiniz var devamlı teknik yazılar yazıyorsunuz orda gördüklerimizi tecrübe edelim derken resim çekmek arada kaynıyor 😀
Şaka yapıyorum tabi
Bana elli yaştan sonra fotoğrafçılığı sevdirdiniz
Emrklerinize sağlık
Var olun 🙏
Nevzat bey merhaba,
Bundan böyle teknik ağırlıklı yazılara biraz ara verelim o zaman 🙂 . Fotoğrafçılığın en güzel yanı bu, dilediğiniz yaşta başlayabilirsiniz, tebrikler.
Selam ve saygılarımızla.
“Fotoğrafın Ferrari’si olduğunuza kendinizi ikna ettikten sonra” cümlenize çok güldüm Sebahattin bey. Galiba ben bu evredeyim 😉
Size ve ekibin tamamına çok teşekkür ederim
Doğru değil mi ama Erdal bey?
Hangimiz bu evreyi en azından bir süre yaşamadık ki!
Saygılar.
guzel yazi.. ben de bu evreleri yasadim hem de aynisini 🙂 … emeklerinize saglik ustat
Biz de size teşekkür ediyoruz Muharrem bey.
Saygılar.
”Merhaba,benzer düşüncelerdeyiz”
Sanırım sizi izleyen biri olarak bu cümleyle başlamalı.Kıbrıs’ın sıcağını da bahane ederek bir süre çekmeyince geçmiş karelerden bozabildiğim kadarını dönüştürüp desen yapmağa,o da kesmeyince en yapılası işin kitap okuma olduğunu keşfedip fotoğrafın abc sinde neler vardı diye mesela Çerkes Karadağ’ın Fotoğraf Nedir ini okumağa başlayınca gördüm ki fotoğraf çekmek gerçekten zor zenaat.Sıraya yenilik koymak şart olmuş.
Esenlikler dilerim dostum.
Zeki bey merhaba,
Aktif iş hayatımdayken bir ara sıkça Kıbrıs’a geldim. Kıbrıs’ın sıcağını, hele ki bu tarihlerdeki sıcağını çokça yaşamışlığım vardır. Size kolaylıklar dilerim.
İlgileriniz ve takibiniz için de ayrıca teşekkür ederim.
Selamlar, saygılar.
Hocam yazınıza bayıldım. Çok teşekkür ederim. Öğrenme olgusu insanın varoluşuyla başlayıp ölümüne kadar devam eden bir süreç ve bu süreç hiçbirimizde bitmesin. Bitmesin ki bir zaman sonra öğrendiklerimizi başkalarına da öğretelim sizlerin yaptığı gibi. Yazılarınızı ilgiyle takip etmeye devam edeceğim. Saygılarımla.
Recep bey merhaba,
Değerli katkılarınız için biz de size teşekkür ediyoruz, var olun.
Selamlarımızla.
Merhaba hocam
Ben fabrika ayarlarına geri dön evresindeyim Çekimlerini begenmiyorum.
Eski fotoğraflarımı
çok beğeniyor bunları nasıl çektiğimi düşünüyorum. Pandemi sürecinde çok az fotoğraf çektim Elime makineyi almak çekime gitmek istemedim Ama yeni çektiğim fotoğraflarıma bakınca bilgilerimi tazelemem gerektiğini düşündüm. Temel bilgilere ihtiyaç duydum ve sizin de çok güzel ifade ettiğiniz gibi fabrika ayarlarına geri donmeliyim.
Her makalenizdeki eğitici,öğretici bilgiler bana çok şey katiyor. Ancak bazen vakit bulamadığım için hepsini okuyamıyorum Lütfen bağışlayın
Çok teşekkürler ederim.
Teşekkür ederiz Güler hanım.
Saygılar.
Fotoğrafçılık hayatım film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden (bir yere kadar). 🙂 Teknik olarak okumayı çok seviyorum ama uygulama konusunda çok eksiğim var malesef. Gerek işimin yoğun temposu, gerek yaşadığım yerde fotoğraf topluluklarının yada gönüllüleriniz az oluşu sebebiyle istediğim kadar ilerleyemiyorum fotoğrafta. Günlerce elime almıyorum makinamı, çektiğim fotoğrafları arşivlemiyorum, işlemiyorum. Henüz net bir alana yönelmiş de değilim. Sanırım arada derede bir yerde sıkıştım kaldım. Kendimi bir yeniden başlatsam iyi olacak. Şimdiye kadar çektiğim tüm fotoğrafları (anı olanlar hariç) silmek gibi bir düşüncem de var. Hayırlısı bakalım.
Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim; fotoğraf makinamı alma aşamasında tanıdım sizi ve takip ettikce fotoğraf sevdam hep canlı kaldı. Sizi ve sizin gibi değerli birçok insan tanıdım, dost kazandım. İyi ki varsınız.
Selam ve saygılarımla.
Değerli Öner bey,
Güzel cümleleriniz için teşekkür ederiz.
Ben de Arthenos’u açıp yazmaya başladıktan sonra sizin gibi birçok kalıcı ve değerli dostlar edindim. Şimdiye kadar sizinle çevrimiçi görüşmeler hariç hiç yüz yüze görüşemedik. Ama bir gün karşı karşıya gelirsek, kırk yıllık iki dost gibi sohbete başlayacağımızda o kadar eminim ki.
Sizler de iyi ki varsınız!
Selamlar, sevgiler.
Değerli üstadın “pukö” döngüsü çok geçerli gerçekten. Bu döngünün bir başka türünü sosyal medyadaki bir makalemde paylaştığımı hatırlıyorum. “Oku, çek, tartış”.
Neticede her profesyonel, üstadın dediği gibi bir evrimden geçiyor, hatta bu döngü ve evrim benim için belki de son nefese kadar sürecek…
Güzel olan hiçbir şey kolay elde edilemiyor ve zahmetsiz başarı ne yazık ki züğürt tesellisinden öteye geçmiyor Alper bey, haklısınız! Değerli katkılarınız için teşekkürler 🙏
Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu gerçeği elbet fotoğrafçılık alanında da geçerli.
Tutkumuz ölmesin, ışığımız bol olsun!
Saygılar.