Daha

    Fotoğrafta bulanıklığın sebepleri ve önleme yöntemleri

    Bu yazıyı kaleme alan biri için tuhaf kaçabilir, "Ben bir piksel avcısı değilim". Eskiden öyleydim, hatta bunun güçlü bir savunucusuydum. Zaman geçtikçe ve fotoğrafın teknikten başka bileşenleri de olduğunu öğrendikçe; çekimlerimde biraz kamera sarsıntısı, yumuşak odak veya hafif istenmeyen hareket bulanıklığı olmasını artık çok fazla umursamıyorum. İstediğim görünümü, efekti ve hikayeyi elde ettiğim sürece bu benim için yeterli.

    Fotoğraflarımızda bulanıklık, istenmeyen ve can sıkıcı bir durumdur. Bulanıklık hepimizin kaçınmak istediği bir şeydir ve fotoğraflarımızın süper keskin olmasa bile kabul edilebilir derecede keskin olmasını arzularız.

    “Bunca yıldır çekim yapıyorum, hala bulanık fotoğraflarım var” diyorsanız, yalnız değilsiniz. Size bir sır vereyim; profesyoneller bile zaman zaman bulanık fotoğraflar çekiyorlar. İstenmeyen bulanıklıkta fotoğraf çekme yüzdesinde, deneyimli amatörler ile profesyoneller arasında pek fazla fark olmadığından eminim. “P” tam otomatik modda çekim yapan fotoğrafa yeni başlamış amatörler dostlarımızı bunun dışında tutuyorum elbette. Onların hata tolerans çıtaları yüksektir, başlarda hepimiz öyle değil miydik?

    Bu yüzden, birkaç yıllık deneyime rağmen bile bazen bulanık fotoğraflar çekmek gerçekten normaldir. Ancak, deneyimlerimiz arttıkça istenmeyen bulanıklığın olduğu fotoğraf sayımızı en aza indirmeyi arzu ederiz ve bunu bekleriz. Bunu kısa zamanda başarmanın anahtarı, bulanıklıktan nasıl kurtulacağımızı öğrenmektir.

    Bu makalemizde, fotoğraflarımızda bulanıklığa nelerin sebep olduğuna ve bunları önlemenin yöntemlerine odaklanacağız.

    Fotoğraf işleme adımlarında küçük yumuşak bulanıklıklarla başa çıkmak için Photoshop, Lightroom vb. kullanabileceğiniz keskinleştirme araçları olsa da, bunlar aşırı bulanık çekimleri düzeltebilecek kadar başarılı değiller, en azından şimdilik böyle; henüz kameranın çekebileceği kadar net sonuçlar üretemiyorlar. Bulanıklığı henüz çekim aşamasındayken nasıl önleyebileceğimizi öğrenmek, işleme adımlarında çok fazla gereksiz zaman harcamaktan daha kolay olacaktır.

    Fotoğrafta bulanıklık nedir?

    Bulanıklık, net olmayan veya ayrıntıların belirsizleştiği herhangi bir şey olarak tanımlanır. Yakını görme konusunda bir göz rahatsızlığınız varsa ve bunun için gözlük takmanız gerekiyorsa, takmadan yakınları net göremeyeceğinizi bilirsiniz. Bu, görüşte bir tür bulanıklıktır. Gözlüklerinizin her tarafına parmak izlerinizin bulaşması da başka bir bulanıklık türüdür.

    Bulanıklık yalnızca görüşümüzle sınırlı değildir. Elimizle ağzımızı kapatarak konuşurken çıkardığımız ses ile ağzımızı kapatmadığımız zamanki ses arasında belirgin bir fark vardır. Ağzımız kapalıyken bizi dinleyen başka kişiler bazı kelimeleri anlamakta zorlanacaktır; sesimiz keskin değildir. Bu, sesteki bulanıklığın bir biçimidir. Sesteki başka bir bulanıklık şekli, kulak zarlarımızın çok güçlü bir ses kaynağından etkilenmesidir. Savaş filmi izlerken yakınlarındaki güçlü bir patlamanın kahramanda geçici sağırlığa neden olduğuna şahit olmuşsunuzdur. Bir süre sonra işitmesi yavaş yavaş geri gelir ve başlarda net olmayan ses, bir süre sonra yavaş yavaş normale döner.

    Ön Not:

    Fotoğrafçılıkta farklı bulanıklık türleri vardır. Biz bu türlerin her birine değineceğiz. Bulanıklığın sözlük tanımının fotoğrafçılıkta bulanıklığa tam olarak yanıt olmadığını vurgulamakta fayda var. Örneğin, çok loş olduğu için bir fotoğrafın ayrıntılarını göremiyorsak buna bulanıklık demiyoruz. Fotoğrafçılık dilinde biz buna yetersiz pozlama diyoruz. Bir fotoğraf sisten, dumandan veya pustan etkilendiği için net olmadığında, bu bulanık bir çekim değildir – buna puslu fotoğraf diyoruz. Fotoğrafta bulanıklık olarak adlandırdığımız şeyin ya kameradan ya da lensten kaynaklanan bir sonuç olduğunu ilerleyen kısımlarda göreceğiz. Biz şimdi asıl konumuza geri dönelim.

    Bulanıklığı tanımak

    Her bulanıklık türünün belirli özellikleri vardır. Bir fotoğrafta nasıl göründüğüne bağlı olarak bulanıklığın türünü tanıyabilmek ve tanımlayabilmek, bulanıklığın nasıl önleneceğini öğrenmenin ilk ve en önemli adımıdır.

    Aşağıdaki üç fotoğraf arasındaki bulanıklık farkını görebiliyor musunuz?

    Gelin görüntülerin her birindeki bulanıklığı birlikte tanımlayalım:

    1 numaralı fotoğrafta, sahnedeki öğelerin net olmadığını görüyoruz. Kenarları fark etmeyecek kadar yumuşak. Bu tür bir bulanıklık, numaralı gözlüklerimizi çıkardığınız zamanki görüşümüze benzer. Buna odak dışı bulanıklık diyoruz.

    2 numaralı fotoğrafta, sahnenin yalnızca bir bölümü bulanık görünüyor. Aslında, bulanık olan az önce geçmiş olan otobüs. Diğer her şey keskin görünüyor. Bu tür bir bulanıklık orada bir nesnenin hareket ettiği hissini uyandırıyor. Bunun nedeni, bulanık çizgilerden ve bulanıklık içindeki ışık izlerinden de görebileceğiniz gibi, otobüsün hareket halindeyken çekilmiş olmasıdır. Biz buna hareket bulanıklığı diyoruz.

    Son fotoğrafımız olan 3 numaralı fotoğraf, üçüncü tür bulanıklığı içeriyor. Poz veren kişiler hareket ediyormuş gibi görünüyor, ancak gerçekte bulanıklığa kameranın hareket etmesi neden oluyor. Bu tür bir bulanıklık, hareket etmeyen nesnelerin fotoğraflarını çekerken genellikle kolayca fark edilir. Kamera hareketinden kaynaklandığı için görüntünün tamamını etkileyecektir. Bulanıklık kameranın sallanmasıyla oluştuğu için buna kamera sarsıntısı diyoruz.

    Not: Fotoğrafçılıkta “Bulanıklık” kelimesini kullandığımızda, normalde “Odak dışı bulanıklık” kavramını tanımlarız. Bulanıklığa sarsıntı neden olduğunda, “Kamera sarsıntısı” terimini kullanırız. Hareket bulanıklığı olduğunda ise “Hareket bulanıklığı” terimini kullanırız.

    Aşağıdaki fotoğraflara bir göz atalım. Hangisinin odak dışı bulanıklık, hangisinin hareket bulanıklığı veya kamera sarsıntısı olup olmadığını belirlemeye çalışalım. Daha iyi görmek için üzerine tıklayabilir ve yakınlaştırabilirsiniz.

    Sonuç ne oldu, bulanıklık türlerini tanımakta başarılı oldunuz mu? Cevapları bir sonraki paragrafta göreceksiniz. Yanıldıklarınız olduysa, sorun etmeyin. Bazı fotoğraflar, özellikle az miktarda bulanıklık varsa yanıltıcı olabilir. Örneğin, bir odak dışı bulanıklık gibi görünebileceğinden, küçük bir kamera sarsıntısını fark etmek zor olabilir.

    Yanıtlar:
    1. Hareket bulanıklığı
    2. Kasıtlı odak dışı bulanıklık
    3. Kamera sarsıntısı
    4. İstenmeyen odak dışı bulanıklık
    5. Hareket bulanıklığı ve ayrıca kamera sarsıntısı
    6. Hareket bulanıklığı, kamera sarsıntısı ve odak dışı bulanıklık.

    Fotoğrafta bulanıklığın farklı türleri

    Şimdi bu üç bulanıklık türünü ayrıntılı olarak inceleyelim. Burada, bulanıklığın türünü, nasıl oluştuğunu, her bir tür için kasıtlı/istenen ve kasıtsız/istenmeyen bulanıklığın bir karşılaştırmasının yanı sıra istenmeyen bulanıklık yaratmaktan kaçınmak için bazı olası çözümlere ve öğrenilmesi gerekenlere göz atalım.

    Odak dışı bulanıklık

    Bir fotoğraf çektiğinizde, mercek optiği bazı bölümlerin bulanık, bazılarının ise keskin olarak işlenmesine neden olur. Buradaki keskin alana “Alan derinliği” diyoruz. Teknik olarak doğru tanımı yapmak için, alan derinliğine “kabul edilebilir netlik alanı” demek daha doğru olacaktır. Geri kalanı ise odak dışı bulanıklık olarak adlandırılır. Bir nesne alan derinliği sınırları içerisindeyse onu keskin olarak görürüz. Değilse, bulanık olacaktır.

    Kasıtlı ve istenmeyen odak dışı bulanıklık

    Odak dışı bulanıklık kötü bir şey değildir; lensimizin optiği tarafından doğal olarak oluşturulan bulanıklıktır. Gördüğümüz, harika olarak nitelendirdiğimiz pek çok fotoğrafta odak dışı bulanıklık vardır.

    Aşağıdaki fotoğrafa bir göz atın. Konu keskin, arka planda odak dışı bulanıklık var; kasıtlı odak dışı bulanıklık.

    Peki, ne zaman istenmeyen odak dışı bulanıklıkla karşılaşırız? Bu durum genellikle odaklanma ile ilgili bir sorun olduğunda ortaya çıkar. Bu, ana konumuzun keskin olmasını istediğimiz, ancak kabul edilebilir netlik alanına girmediği zamandır. Diğer bir deyişle, yanlış noktaya odaklanıldığı zamandır. Buna “Odak dışı çekim” diyoruz. Aşağıdaki fotoğraf buna bir örnektir:

    Kasıtlı ve kasıtsız odak dışı bulanıklık teknik olarak aynı görünecektir. Hangi öğelerin odak dışı bulanıklığa sahip olması ve hangilerinin keskin olması gerektiğini fotoğrafçı belirler.

    İstenmeyen odak dışı bulanıklığın nedenleri

    Yanlış odaklama, istenmeyen odak dışı bulanıklığın temel nedenidir. Belirli bir nesnenin keskin olmasını istediğimizde, kameramızın netleme alanında olacak ve alan derinliği içinde kalacak şekilde ona odaklanırız.

    Yanlış odaklama, çoğunlukla kullanıcı hatasından kaynaklanır. Odaklama manuel olarak veya kameranın otomatik odaklama –AF Auto Focus sistemi– kullanılarak yapılabilir. İster otofokus ister manuel odaklama kullansın, deklanşöre basarak ve çekimi oluşturarak odaklanılan şeye evet deme kararı nihai olarak fotoğrafçıya aittir.

    Manuel odaklamayı kullanıyorsanız ve yine de yanlış odaklıyorsanız, bunun nedeni odak halkasını keskin bir odak oluşturmak için doğru şekilde ayarlamamış olmanız olabilir. Başka bir deyişle, gözleriniz keskin olduğunu düşündü ama aslında keskin değildi. Otomatik netleme kullanıyorsanız bu, seçtiğiniz netleme noktasının gereken netliği sağladığına ve kameranızın otomatik netleme sistemine güvendiğiniz anlamına gelir.

    Ara sıcak: Odaklama sistemleri her zaman mükemmel değildir ve kalibrasyon sorunları olabilir. Bu, kameranın alan derinliği yaratması gereken bir alanda odak dışı bulanıklık üretmesine neden olabilir. Bunu burada tartışmayacak olsak da, kameranızın ve/veya lensinizin odaklama sorunları olup olmadığını görmek için yapabileceğiniz testler vardır. Yine de, bulanıklık sorunlarınız olduğunda durumun böyle olduğunu varsaymanızı önermiyorum. Çoğu zaman, iyi eğitimli göz dışında bu pek fark edilemez. Ayrıca, lensin en keskin noktası diye bir gerçeğin olduğunu ve bunun keskinliği ne kadar etkileyebileceğini unutmayın. Bazen testler yaptıktan sonra alan derinliğinin hala oldukça yumuşak olduğunu keşfedeceksiniz. Bu, lensinizin optiklerinin kalitesinden kaynaklanıyor olabilir.

    Nasıl önlenir?

    Odak dışı bulanıklıktan kaçınmak için yanlış odaklama sorunlarını çözmemiz gerekir. Kameranızın odaklama ve otomatik odaklama sistemine ve nasıl düzgün kullanılacağına aşina değilseniz, bu durum odak dışı bulanıklığa neden olabilir. Bu aşamada kameranızın otomatik odaklama sistemini kullanarak çalışmalar ve pratik yapmak çok faydalı olacaktır. Her ne kadar adı “Otomatik” odaklama olsa da bilinmesi ve yapılması ve/ya yapılmaması gereken önemli şeyler olduğunu farkedeceksiniz. Farklı otomatik netleme modları üzerinde deneyler yapın ve kameranızın mevcut farklı netleme noktalarına göre nasıl davrandığını inceleyin. Alan derinliği ile uğraşırken anlayış ve deneyim kazanmak da önemlidir. Manuel odaklamaya alışkınsanız ve sıkça odak dışı bulanıklık yaşıyorsanız, sorunun devam edip etmediğini görmek için otomatik odaklama sistemini kullanarak çekimler yapmayı deneyin. Otomatik odaklamaya alışkınsanız, manuel odaklamayı kullanmayı deneyin.

    Kameranızı otomatik odaklama sorunları için nasıl test edeceğinizi öğrenmek gerekli olmayabilir, ancak ekipmanınızın kalibrasyon sorunları olduğunu ve bulanıklığın çok belirgin hale geldiğini fark ederseniz, yetkin bir teknik servis tarafından kontrol edilmesini ve düzeltilmesini sağlayın.

    Not:

    Pahalı lensler genellikle daha iyi cam anlamına gelir. Ucuz olanlar belirli odak uzunluklarında çok keskin olmayan görüntüler üretebilir. Mutlaka bulanık olmak zorunda değildir; o kadar keskin değildir. Bunun nedeni lensin içinde ışık kırılması değil; sadece lens kalitesi yüzündendir.

    Ayrıca, prime yani asal lenslerin zoom lenslerden daha keskin görüntüler ürettiğini duymuşsunuzdur, en azından burada okumuş olabilirsiniz. Zoom lenslerin keskinlik düzeyleri kalitesine bağlı olarak değişebilir.

    Hareket bulanıklığı

    Yavaş deklanşör hızı kullanılarak, bir nesnenin hareketiyle oluşturulan bulanıklığa hareket bulanıklığı denir. Obtüratör açıkken çerçevenizdeki bir ögenin veya nesnenin herhangi bir hareketi, deklanşör hızı bunu donduracak kadar hızlı olmadığı sürece, bir bulanıklığa neden olur.

    Oluşacak bulanıklık miktarı iki şeye bağlıdır:

    1. Deklanşör hızının ne kadar süreyle açık olarak ayarlandığı,
    2. Hareket eden nesnenin hızı.

    Kasıtlı ve istenmeyen hareket bulanıklığı

    Kasıtlı hareket bulanıklığı, bir fotoğrafçının deklanşör hızını bilinçli olarak yavaşlatarak bir nesnenin hareketini göstermeye karar vermesidir. Kamera bu hareketi iz gibi görünen bir bulanıklık olarak işler. Bu teknik oldukça yaygındır ve mükemmel kompozisyonla birleştirildiğinde çok etkileyici sonuçlar verebilir.

    İstenmeyen hareket bulanıklığı da aynı sonucu verecektir. Kameramızın poz sınırlamaları, olmasını istediğimizden daha uzun bir deklanşör hızını kullandığında ortaya çıkar.

    Kasıtlı ve kasıtsız odak dışı bulanıklık gibi, kasıtlı ve kasıtsız hareket bulanıklığı aynı görünecektir. Buradaki soru şudur: “Fotoğrafçı bulanıklığı istiyor mu, istemiyor mu?”

    İstenmeyen hareket bulanıklığının nedenleri

    İstenmeyen hareket bulanıklığının ana nedeni, ortamın düşük ışık koşulları ve kameramızın poz sınırlamalarıdır. Parlak güneş ışığı altında çekim yaparken, ışık o kadar güçlüdür ki yüksek deklanşör hızları kullanmak gerekir. Düşük ışıkta, genellikle daha yavaş deklanşör hızları elde ederiz çünkü daha hızlı deklanşör ayarı yetersiz pozlamaya veya istenmeyen bir görüntü gürültü düzeyine neden olabilir.

    Deklanşör hızı hareket bulanıklığını doğrudan etkilediğinden, deklanşör hızını, hareket bulanıklığını önleyecek kabul edilebilir bir hıza çıkarmak gerekir.

    Nasıl önlenir

    Hareket bulanıklığı, yavaş deklanşör hızı ayarına bağlıdır. Bundan kaçınmak için hızlı bir deklanşör hızı ayarı kullanmak yeterlidir. Bunu yapmanın birkaç yolu vardır. Tek düşünmemiz gereken, pozlamadan ödün vermeden deklanşör hızımızı nasıl daha hızlı hale getirebiliriz?

    Pozlamanın temelleri bize deklanşör hızının başlıca üç şeyden etkilendiğini söyler: Diyafram açıklığı, sensör hassasiyeti yani ISO ve parlaklık yani ışık yoğunluğu. Bu üçünden herhangi birini veya tümünü ayarlamak bize deklanşör hızımızı değiştirme olanağı sağlar. Daha açık diyafram (küçük f sayısı), yüksek ISO veya ortamdaki ışığı arttırmak, daha hızlı bir deklanşör hızı ayarı kullanmanıza olanak tanır.

    Uzun süredir çekim yapıyorsanız, kameraların sınırlamaları nedeniyle yalnızca ayarları değiştirmek söz konusu olduğunda ancak belirli bir yere kadar gidebileceğinizi bilirsiniz. Bu nedenle birçok fotoğrafçı, daha büyük diyaframlara ve daha yüksek ISO eşiğine sahip kamera gövdelerine ve daha kaliteli lenslere yönelirler. Stüdyo ışıkları kullanmıyorsanız veya flaş kullanmayı düşünmüyorsanız, ışık yoğunluğunu artırmak da her zaman o kadar kolay değildir.

    Eski portre

    Çok eski portre fotoğraflarındaki modellerin hiç gülümsemediği hep dikkatimi çekerdi. Bunu, o zorlu yıllarda takınılması gereken bir ciddiyet zorlaması olduğunu düşünürdüm. Ta ki, portre fotoğrafçılığının ilk yıllarında öznelerin gülümsememesinin bir nedeninin, görüntüleri keskin tutmak için yeterince uzun süre poz vermenin zorunlu olması gerektiğine dair bir teori okuyana kadar.

    O zamanlarda tek bir çekim çok uzun bir pozlama gerektiriyordu ve bu kadar uzun süre gülümsemek elbette zor olurdu.

    Bir flaş ünitesi kullandığınızda, kameranızın hareket bulanıklığını önleyebilen deklanşör hızı ayarlarını kullanma yeteneğiniz gelişir ve genişler. Ancak, sahneye başka bir ışık kaynağı eklendiğinden, bunun kameranın görüntüyü işleme biçimini etkileyeceğini unutmayın, bu nedenle flaşınızın çekiminizi etkileme şeklini beğenip beğenmediğinizi kendinize sormanız gerekir.

    Harici bir elektronik flaş kullanmak, kameranızın gövdesinde gelen yerleşik flaşını kullanmaktan daha iyi bir seçenektir. Bunun nedeni, yerleşik flaşlar doğrudan, önden, tek yönlü ve yalnızca birkaç metrelik alanı aydınlatmak için kullanabilmesi, güç veya ışık yoğunluğu açısından sınırlı olmasıdır.

    Harici flaşlar, hem aydınlatma yönü hem de güç açısından çok yönlülük sağlayarak daha iyi ve estetik açıdan daha hoş görüntüler sağlar. Flaş kullanımı ve en iyi sonuçları elde etmek, farklı aydınlatma koşullarında ve senaryolarda nasıl kullanılabileceğini öğrenmek için “Flaşlar ve Flaşla Çekim Teknikleri” sayfamızdaki yazılarımıza göz atabilirsiniz.

    Kamera hareketi

    Bir başka bir bulanıklık biçimi de, çekim sırasında kameranın yaptığı herhangi bir hareketin neden olduğu bulanıklıktır. Kamera hareket ettiğinde, kadrajımızdaki bir nesnenin çerçeve içindeki yerleşimi de hareket edecektir. Deklanşör hızı ne kadar uzun olursa o kadar fazla bulanıklık oluşur.

    Kasıtlı ve istenmeyen bulanıklık

    Kasıtlı kamera hareketi bulanıklıkları oluşturmak için kullanabilecek birkaç teknik vardır.

    Pan (kaydırma) tekniği bunlardan biridir. Bir nesnenin hareketini takip ederken kamerayı yatay olarak döndürerek gerçekleştirilir. Bu, hareket bulanıklığına benzer şekilde arka planda bir tür takip eden bulanıklık oluşturur.

    Diğer bir teknik ise zoom patlaması veya yakınlaştırma bulanıklığıdır. Bu, deklanşör açıkken merceğinizi yakınlaştırıp uzaklaştırarak yapılır. İşte nasıl görünebileceği.

    Aşağıda zoom patlamasının kullanıldığı örnek bir fotoğrafı görüyorsunuz. Oluşan bulanıklık çizgilerinin yönünün nasıl içten dışa doğru gittiğini görüyorsunuz.

    Çekim anında sabit bir çekim elde etmeye çalışırken kameramızda çok küçük hareketler, bulanık fotoğraflara neden olur. Bu tür istenmeyen bulanıklık için kullanılan terim kamera sarsıntısıdır.

    Kamera sarsıntısının nedenleri

    Kamera sarsıntısı, kamerayı tutan şeyin hareket etmesiyle ortaya çıkar. Kameramızı elimizde tuttuğumuzda vücudumuzdaki çok küçük bir hareket kameranın sallanmasına neden olacaktır.

    Uzun pozlamalarda çekim yaparken kamera sarsıntısını önlemek için bir üçayak (tripod) kullanırken deklanşöre elimizle basmak kamera sarsıntısını başlatabilir.

    Diğer sebep ise kamera gövdesinde oluşan iç titreşimdir. Deklanşöre bastığınızda DSLR’nin ayna mekanizmasının hareketi de bulanıklık yaratabilir.

    Bundan nasıl kaçınırız?

    Yüksek deklanşör hızları kullandığımızda kameramız bazı hareketleri tolere edebilir. Bunun anahtarı, elde çekimlerde uzun deklanşör hızlarından kaçınmaktır. Kullandığımız odak uzaklığı da dikkat edilmesi gereken ayrı bir konudur. 35 mm’de çekim yaparkenki tolerans düzeyi, 105 mm lens kullanırken kullandığımızdan farklıdır. 105 mm ile çekimde sarsıntıyı önlemek için daha yüksek bir deklanşör hızına ihtiyacımız olacaktır. Burada “Karşıtlık kuralı“, fotoğrafçılar arasında genel geçer kural olarak kabul edilir. Bu kurala göre; 60 mm’lik bir lens kullanıyorsanız, kullanabileceğiniz en düşük hız 1/60 saniye olmalıdır.

    Aşağıdaki fotoğrafta hem hareket bulanıklığı hem de kamera sarsıntısı var.

    Benim gibi bazı fotoğrafçıların elleri diğerlerinden daha titrektir. 2 saniyelik bir deklanşör hızı kullanıldı ve elde çekim yapıldı. Fotoğraf biraz sanatsal gibi görünse de, çerçevedeki sabit öğelerin kamera sarsıntısından etkilendiğini fark edeceksiniz. Tavan, zemin ve ışıklandırmalar bulanık görünüyor ama odak dışı bir bulanıklık gibi görünmüyor.

    Fotoğraflarımızda oluşan bulanıklıkta kullandığımız kameranın algılayıcı (sensör) boyutu da önemlidir. Elde çekimlerde kameramızı nasıl tutacağımızı öğrenmemiz ayrı bir önem taşır. Ayrıca titreşim engelleyici kamera ve lenslere sahip olmak da fark yaratır. Farklı kamera üreticilerinin bu özellik için farklı terimleri vardır. Canon buna Görüntü Sabitleme (IS), Nikon ise Titreşim Azaltma (VR) diyor.

    Elde çekim yapılamayacak sürelerdeki enstantane hızları için sağlam bir üçayak kullanmak en iyi seçimdir. Kaliteli üçayaklar diğerlerine nazaran daha pahalıdır, ancak bir DLSR’nin ayna hareketinden kaynaklanan iç titreşimlerden veya rüzgar gibi dış etkenlerden etkilenmemesini sağlamakta iyi iş görürler. Deklanşöre parmağımızla basmak da bir harekete neden olabileceğinden, deklanşörü tetiklemek için bir deklanşör kablosu veya kablosuz uzaktan kumandalı tetikleyici kullanmak bu durumlarda yardımcı olacaktır.

    Elbette, yakınlardan geçen bir tren veya ağır vasıta nedeniyle zeminde titreşim olması veya rüzgarın çok güçlü esmesi gibi sarsıntılardan kaçınmanın zor olduğu durumlara neden olan çok güçlü dış etkenleri sarsıntı kaynaklarına eklemek gerekir.

    Önerilen okumalar:
    Elektronik Ön Perde Deklanşörü Nedir?
    Elektronik deklanşör, Mekanik deklanşör ve Elektronik ön perde deklanşörü nedir?
    Üçayak Üzerindeki Kamera Sarsıntısı Nasıl Azaltılır?

    Bu çekimde keskin unsurlar var gibi görünüyor, ancak çok yakından bakarsanız aslında kamera sarsıntısını göreceksiniz.

    Bir eksersiz yapalım mı

    Fotoğrafta bulanıklığın ana nedenlerini ve bunlardan nasıl kaçınılacağını tartışmayı bitirdiğimize göre, şimdi bir gözden geçirme egzersizi yapalım mı?

    Bu fotoğrafta hareket bulanıklığı ve kamera sarsıntısı karışımı var. Fotoğrafı 24-70mm f/2.8 objektifimi kullanılarak çektim. Diyafram f/16, ISO 64 ve pozlama süresi 13 saniye. Açık güneşli havada bu denli uzun pozlama yapabilmek için 10 durak ND filtre kullandım.

    Soru:

    1. Hareket bulanıklığını değil kamera sarsıntısını gidermek için
    2. Kamera sarsıntısını gidermek ve hareket bulanıklığını azaltmak/kaldırmak için

    hangi teknik çözümleri deneyebiliriz?

    Çözüm 1:

    Kamera sarsıntısını ortadan kaldırmak ve hareket bulanıklığını korumak için deklanşör hızını değiştirmek gerekmez. Kamerayı sabit tutmak yeterli. En iyi çözüm bir üçayak kullanmak. Ama ben zaten kullandım. Ortam çok fazla rüzgarlı olduğundan daha sağlam bir üçayak kullanılmalıydım ve/veya odak uzaklığını azaltarak kamera sarsıntı toleransını artırabilirdim.

    Çözüm 2:

    Kamera sarsıntısını gidermek ve hareket bulanıklığını azaltmak için deklanşör hızını artırmam gerekir. Bunu yapmak için ISO’yu artırmak, diyaframı açmak gerekiyor. Bu ayarların bir kombinasyonu da kullanabilir. Kamera sarsıntı toleransını iyileştirmek, kamera sarsıntısını azaltmaya da yardımcı olabilir. Çözüm 1’deki ile aynıdır.

    Bulanıklığın diğer nedenleri

    Fotoğrafçılıktaki üç ana bulanıklık türünün yanı sıra, çekimlerimizde bulanıklığa neden olabilecek başka etkenler de vardır. İşte göz önünde bulundurmanız gereken birkaç şey daha:

    Toz

    Kirli ve lekeli ekipman bulanıklığa neden olabilir. Toz, kir, parmak izleri ve küf keskinliği bunlardan başlıcalarıdır. Tozun ekipmanımızdaki yeri ve yoğunluğu çekiminin kalitesini doğrudan etkilediğinden, bunlara dikkat etmek önemlidir.

    Tozun fotoğraflarımızı etkilemeyeceği bazı yerler şunlardır:

    1. Vizör
    2. DSLR gövdelerde ayna.

    Etkileyeceği bazı yerler:

    1. Objektif
    2. Kamera sensörü

    Bu sorun, kameramızın etkilenen parçalarını temizleyerek çözülebilir. Bazı durumlarda, özellikle lens gövdesinde kolay ulaşılamayan yerlerde toz bulunduğunda, bunları çıkarmak için bir hava üfleyici kullanılabilir. Merceğin iç kısmında mantar varsa bunu mutlaka bir teknik servise temizletmelisiniz. Küfün uzun süre orada kalması lensinizde kalıcı hasara neden olabilir.

    Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz karanlık, bulanık şeyler sensör tozu.

    Merceğinizde parmak izi lekeleri varsa, fotoğrafınız bu şekilde görünecektir.

    Pikselleşme kaynaklı gürültü

    Gürültülü ve/veya pikselli bir görüntü tam olarak bulanık değildir. Aslında, bulanık değildir, ancak bulanık gibi görünebilir çünkü pikseller birbiriyle örtüşmeye başlar ve bulanıklık olarak anlaşılabilecek bir görünüme neden olur. Bu genellikle, kabul edilebilir ISO düzeylerinin çok üstünde bir ISO değeri kullanıldığında veya çok düşük çözünürlüklü bir görüntü kullanıldığında olur.

    Bu durumu düzeltmek için daha düşük bir ISO’da çekim yapmak gerekir. Kameranın elverdiği en yüksek çözünürlükte çekim yapıp yapmadığını kontrol etmeyi alışkanlık haline getirmek de iyi olacaktır. Daha da iyisi, RAW çekim yapmaktır.

    Ara sıcak

    Net bir çekim elde etmek için kameranın sağladığı en düşük baz ISO’da çekim yapmak çoğu zaman en iyisidir. Ancak çoğu durumda, mükemmel pozlama ile çekim yapabilmek için daha düşük ışık koşullarında ISO’yu yükseltmeyi zorlamak gerektiğinden, bu ideal değildir. Genellikle yapılması gereken, kameranın kabul edilebilir bir parazit standardı içinde olan görüntüler üretebilmesi için ışık yoğunluğu göz önüne alındığında kullanabileceği optimum ISO’yu belirlemektir. Optimum ISO, kamera modeline bağlıdır, ancak hangisinin sizin için en iyi olduğunu belirlemek için kameranızla denemeler yapmanız gerekir.

    Vizör diyoptrisi

    Vizörünüzde sürekli odak dışı bulanıklık olduğunu fark ederseniz, bunun nedeni vizör diyoptrinizin doğru ayarlanmamış olması olabilir. Diyoptri, vizör optiklerini ayarlamak için kullanabileceğiniz vizörünüzdeki bir anahtardır. Bu özellik bazı kameralarda mevcuttur. Bu, özellikle gözlük kullananlar için yararlıdır. Gözlüklerinizle çekim yapmak yerine görüşünüzü ayarlayabilmek için diyoptrinizi ayarlarsınız. Bunu, gözlüğünüzün fotoğraf makinenize entegre edilmesi gibi algılayabilirsiniz.

    Bu yüzden vizörden baktığınızda bulanık bir çerçeve görüyorsanız ama çekimleriniz normal görünüyorsa diyoptri ayarının yeniden yapılması gerekir. Ayarı yanlışlıkla değiştirmiş olabilirsiniz. Vizörden baktığınızda bunun diyoptri ile ilgili bir sorun olduğunu anlayacaksınız ve sayılar ve ızgaralar dahil her şey bulanık görünecektir.

    Vizör merceğinin yanındaki kadran, bir DSLR’de diyoptriyi ayarladığınız yerdir.

    Hava kalitesi

    Çekim anında havadaki toz, is, sis ve pus gibi etkenler fotoğraflarımızda bulanıklığa neden olabilir. Bu gibi durumlarda polarize filtre kullanmak olumsuzlukların bir kısmını bertaraf edebilir.

    Bazı sahnelerde, havadaki bunun gibi bazı olumsuzlukları kullanarak yapılan akıllı çekimlerle fotoğrafımızı bir esere dönüştürebileceğimizi de aklımızın bir kenarında bulundurmak gerekir.

    Uzun odak uzunluğu kullanmak

    Odak uzunluğu yüksek olan bir telefoto objektif ile çekim yapmak da yukarıdaki hava koşullarıyla birleşirse bulanık fotoğraflara yol açabilir.

    Sonuç

    Bu ifade, böyle bir yazıyı bitirmek için tuhaf kaçabilir, ancak size kişisel görüşümü söyleyeyim, “Ben bir piksel avcısı değilim”. Eskiden öyleydim, hatta bunun güçlü bir savunucusuydum. Zaman geçtikçe ve fotoğrafın teknikten başka bileşenleri de olduğunu öğrendikçe; bazı çekimlerimde biraz kamera sarsıntısı, yumuşak odak veya hafif istenmeyen hareket bulanıklığı olmasını artık çok fazla umursamıyorum. Bu görüşün birçok fotoğrafçıya aykırı olduğunu tahmin ediyorum, ancak istediğim görünümü, efekti ve hikayeyi elde ettiğim sürece bu benim için yeterli. Elbette, özellikle ticari amaçlı çekimler yapan profesyonellerin, çekimlerinde keskinliği garanti altına almaları çok daha önemli oluyor.

    Fotoğrafta bulanıklık sizin için ne ifade ediyor, bunu aşağıdaki “Yorumlar” kısmından bizimle paylaşır mısınız?

    İLİŞKİLİ İÇERİKLER

    Ürün fotoğrafı çekerken perspektif bozulması nasıl önlenir?

    Ürün fotoğrafçılarının en sık karşılaştıkları şey çekimini yaptıkları objelerin görünümünde ve hacmindeki gerçeğin dışındaki tuhaflıklar olur. Bazen objeler, olduğundan çok büyük ve şekilsiz görünürler. Bunun sebebi, çekim yapılan lensin yanlış seçiminden ve/ya objelere olan mesafeden kaynaklanır. Nasıl mı? Gelin birlikte test edip sonuçlarına bir göz atalım...

    Fotoğrafta Derinlik Yanılsaması

    Görsel algımızın üç boyutlu olmasını sağlayan bu iki görüntüyü birleştiren beyindir. Beyin, görüntülerdeki değişimin büyüklüğüne göre nesneyi konumlandırır. Eğer değişim çoksa nesne yakın, değişim yoksa nesne uzaktır.

    Fotoğrafta Ritim ve Fotoğraf Okuma Alışkanlığı

    Bu yazıyı, o zamanlar üyesi olduğum İFOD'un (İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği) bir etkinlik akşamında yıllık geleneksel serginin konusu olan “Ritim” üzerine bir söyleşinin çağrıştırdığı fikir üzerine yazmaya karar verdim.

    Galileo’nin Olympus’u olsaydı

    Galileo'nun Olympus fotoğraf makinesi olsaydı; elde edeceği fotoğraflar ile Kopernik’e ve kiliseye karşı çok iyi bir ispat sağlayacaktı. İspatında kullandığı med-cezir olayını pekiştirecekti. Gökcisimlerinin hareketinden kaynaklanan ışık akışının boyundan ve pozlama süresinden dünyanın dönüş hızını da hesap edebilecekti.

    E-POSTA ABONELİĞİ

    Makale yazarı

    Sebahattin Demir
    Sebahattin Demir
    Mühendis ama Tıp meraklısı. Seyahat etmeyi seven bir fotoğraf gönüllüsü. Okumayı, araştırmayı, sorgulamayı sever. İnsan ilişkilerine ve saygıya önem verir. Bildiklerini paylaşmaktan mutluluk duyar. "Bilmiyorum" demekten çekinmez. Türkçe yazım kurallarına uymayanlarla arası iyi değildir. Detay profil bilgisi için tıklayınız.

    POPÜLER İÇERİKLER

    Yorum Politikamız: Arthenos.com ekibi olarak tüm okuyucularımızı tartışmalara aktif olarak katılmaya teşvik etsek de, Davranış Kurallarımıza uymayan veya yayınlanan materyalin editoryal standartlarını karşılamayan herhangi bir içeriği Silme / Değiştirme hakkını saklı tutarız.

    YORUM YAPILDIĞINDA BANA BİLDİR
    Bana bildir
    guest

    12 Yorum
    Beğenilenler
    En yeniler Eskiler
    Satır içi geribildirimler
    Bütün yorumları göster
    Serdar
    Serdar
    Makale Puanlama :
         

    Bunların çoğunu düşünürdüm ama bugüne kadar hava kalitesini hiç düşünmemiştim. Faydalı bilgiler ve örneklerle desteklenmiş bu güzel yazı için teşekkürler.

    bülent
    bülent

    teşekürler ve emeklerinize sağlık

    Anıl H.T.
    Anıl H.T.
    Makale Puanlama :
         

    Hocam açık söyleyeyim yazının başlığını okuyunca bunu bilmeyecek ne var dedim içimden. Fakat yazıyı okumaya başlayınca önceden düşünmediğim çok madde olduğunu gördüm. Sizin farkınız burda zaten. Şimdiye kadar hiç basit bir yazınıza rastlamadım. Kaleminize sağlık teşekkürler. Selamlarımla.

    H_Kahraman
    H_Kahraman

    havadaki sis pus icin polarize filitre?? bunu bilmiyordum il firsat buldugumda deneyecegim..harikasiniz 🙂 🙂 🙂

    Nuri Güleryüz
    Nuri Güleryüz
    Makale Puanlama :
         

    Her zaman ki gibi özenle kaleme alınmış bir yazı tebrikler ve teşekkürler üstat. İyi ki varsınız 🙏

    Cevat Başkaya
    Cevat Başkaya
    Yorumun sahibi  Sebahattin Demir

    Yine çok güzel , kaliteli bir yazı ve güzel örneklemeler.Nefis olmuş ,ellerinize sağlık.Araştırmacı ruhunuz ve istekli oluşunuz işi bitiriyor.

    12
    0
    Düşünceleriniz bizim için önemli. Belirtmek ister misiniz, lütfen yorum yapın.x